PİRHA- 50 yıl önce Kızıldere’de katledilen Mahir Çayan ve 9 yoldaşı Mersin’de anıldı. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına Mersin 68’liler Derneği Başkanı A. Hasan Kapıkıran tarafından yapılan açıklamada, “Kızıldere Katliamı’nda hayatını kaybeden on devrimci arkadaşı saygı, sevgi ve özlem ile anıyoruz. ON’ları unutmadık ve her zaman bugünün toplumsal mücadeleleri içerisinde yaşatacağız.” denildi.
Kızıldere Katliamı’nın 50. yılı nedeniyle, Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına Mersin 68’liler Derneği Başkanı A. Hasan Kapıkıran, Özgür Çocuk Parkı’nda bir açıklama yaptı.
Kapıkıran, “30 Mart 1972’de, on devrimci, Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz ve Ahmet Atasoy, Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşatıldıkları kerpiç bir evde katledilmelerinin üzerinden 50 yıl geçti. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve arkadaşlarını idamdan kurtarmak için dayanışmanın en iyi örneklerinden biri oldu onlar. Kızıldere başlı başına bir yoldaşlık destanı olarak tarihteki yerini aldı” dedi.
Açıklamaya şöyle devam edildi:
“Zırhlı araçlar ve ağır silahlarla donatılmış yüzlerce asker ve polisin kuşattığı devrimciler, “teslim olmalarına” dönük çağrılara, emperyalizme ve faşizme karşı öfkelerini ifade eden sloganlar ve marşlarla yanıt verdiler. Ve katledildiler. Katliamın ilk sahnesi, kuşatma güçlerinin konuşmak üzere evin çatısına çıkardıkları devrimcileri öldürmeleriyle başladı. Katliamın son sahnesinde, tank ve bazuka ateşiyle yıktıkları kerpiç evin kalıntıları içinde sağ kalan devrimcilerin kurşuna dizilişi vardı. Öldürülme nedenlerinin, kaçırdıkları üç NATO görevlisini kurtarmak olduğu ilan edildi. Oysa katliam sırasında ölen NATO görevlilerinin cesetlerinden çıkan mermiler, devrimciler tarafından öldürülmeseler, dışardan açılan ateşle ölmüş olacaklarını gösterdi. Dönemin iktidarı, Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşattığı on devrimciyi ne pahasına olursa olsun imha etme kararı almış ve uygulamıştı. Kararın altında, Süleyman Demirel’in, İsmet İnönü’nün, Org. Memduh Tağmaç’ın imzaları vardı. Operasyonu, daha sonra 12 Eylül darbesinin başında yer alan dönemin MİT Müsteşarı Korgeneral Nurettin Ersin yönetti. 70’li yılların iç savaşını tezgahlayan kilit isimlerden MİT’çi Mehmet Eymür infaz timinin başındakilerdendi. Katliamı gerçekleştiren devlet görevlileri hızla yükseldiler, devletin daha kilit görevlerine getirildiler. Getirildikleri bu görevlerde, yeni cinayetler işlediler, yolsuzluk batağının büyümesine katkı yaptılar, emperyalist uşaklığının en çirkin örneklerini verdiler. Devlet adına işledikleri suçlar nedeniyle, gizli bir dokunulmazlık kalkanı altında sürekli korundular. Türkiye’nin adaletsiz, zorba, soyguncu düzeninin sembolleri oldular. Sonuç olarak ise 12 Mart faşizmi ile birlikte, tekelci sermaye devlet iktidarını tamamen ele aldı ve bütün üst kurumlarda Amerikancı yapının önündeki engeller temizlendi. Ve daha sonra 12 Eylül faşizmi ile birlikte uluslararası piyasaya ve ekonomi politikalarına yani neoliberal dünya düzeni ile uyum içinde olan bir ülke yaratıldı.
“BASKI POLİTİKALARI 50 YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR”
Bugün ise doğanın, kentlerin sermaye için talan edilerek yaratılan ekolojik tahribatın, emeğin kazanılmış haklarına dahi göz dikilmesinin, Kürt halkına yönelik tahakküm ve baskı politikalarının, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devlet eliyle örgütlendirilerek ötekileştirme ve ayrımcılık politikalarının hız kazanmasının ve farklı inançları yok saymanın temelleri 50 yıl öncesine dayanmaktadır. AKP iktidarı ise bu temelleri bir yapısallığa kazandırarak toplumsal yaşama dair ne varsa her şeyi piyasalaştırmış, en temel kamu hizmetlerini dahi sermayenin ellerine bırakmıştır.
“ON’LARI UNUTMADIK”
Egemen siyaset ve sistem açısından durum böyleyken, bizler açısından da dayanışmanın, mücadelenin ve direnişin temel mihenk taşlarından biri ise Kızıldere’de ölümü göze alarak mücadele eden devrimcilerin duruşu olmuştur. Bu duruş kendisini hakları için direnen işçilerin işyeri işgallerinde ya da şirketlerin önünde çadır kurmasında, eşitsizliğe karşı sokakları özgürleştiren kadınlarda, doğasını yok edenlerin önüne dikilenlerde, insanca yaşam talebini yaşamın her alanında dile getirenlerde yeniden göstermektedir. Mahir Çayan ve arkadaşlarını anmak sadece onları unutmamak değil, içerisinde olduğumuz siyasal koşullarda mücadele olanaklarını zorlamaktır. Savaş, eşitsizlik, yoksulluk ve faşizm kıskacı içerisine hapsedilmeye çalışılanların, bu sermaye, mafya ve yıkım düzenini değiştirecek bir toplumsal yeniden inşayı sağlayacak örgütlenmeler kurmaktır.
Bizler Mersin Emek ve Demokrasi Platformu olarak Kızıldere Katliamı’nda hayatını kaybeden on devrimci arkadaşı saygı, sevgi ve özlem ile anıyoruz. ON’ları unutmadık ve her zaman bugünün toplumsal mücadeleleri içerisinde yaşatacağız. Ve diyoruz ki tıpkı Mahir Çayan’ın söylediği gibi “Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizIere vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır.”
PİRHA/ MERSİN
Yoruma kapalı.