Alevi Haber Ajansi

Tahmaz: Türkiye’de ırkçılık bir devlet politikası, milliyetçilerin sırtı sıvazlanıyor

PİRHA- Son zamanlarda artan ırkçı saldırılara ilişkin konuşan Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, “Toplumda öteki karşıtlığı normal bir politik söylem haline geldi. Ana akım medya ve siyaset, ırkçılığı körüklüyor” dedi.  Milliyetçilerin sırtının sıvazlandığını belirten Tahmaz, “Türkiye’de ırkçılık bir devlet politikası. Türkiye demokratikleşecekse eğer bu nefret söylemini, Türk milliyetçiliğini, ırkçılığı, göçmen karşıtlığını bırakmalı. Bunun için de birlikte mücadele edilmeli” dedi.

Son 2 ayda üç faklı şehirde Kürt yurttaşlara yönelik ırkçı saldırılar gerçekleşti. Yapılan saldırılar sonucunda bir kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de ağır yaralandı.

Son zamanlarda artan ırkçı saldırılara ilişkin PİRHA’ya konuşan Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, yaşanan ırkçı saldırıların temelinde devletin izlediği milliyetçi, nefret söylemi içeren ve kutuplaştırıcı politikalar olduğunu belirtti. Tahmaz, ırkçılığın ana akım medya ve siyasetçiler tarafından körüklendiğini vurgulayarak, muhalefetin bu tür durumlarda sessiz kalmaması gerektiğini de söyledi.

“TÜRKLÜĞÜ AYRICALIKLI GÖSTEREN POLİTİKALAR İZLENİYOR”

Irkçı saldırıların Türkiye’nin kuruluşundan bugüne gelen bir problem olduğunu ifade eden Tahmaz, “Devletin kuruluş felsefesinden kaynaklanıyor. Özellikle de ‘tek millet’ görüşünün altını kazıdığımızda ortaya çıkar. Türklüğü ihya etme, Türklüğü inşa etme, Türk ulusu yaratma çabaları ırkçılığın altında yatan nedenlerdir. Bir ulusun, bir ırkın diğerlerinden üstün olduğunu savunuyorlar. Türklüğü öven, diğerlerinden farklı gösteren, ayrıcalıklı gösteren bir politika söz konusu. Bu hangi dinden, hangi ulustan, hangi ırktan olursa olsun, kim kime böyle bir politika uyguluyorsa bu ırkçılıktır” dedi.

“ÖTEKİ KARŞITLIĞI NORMAL BİR POLİTİK SÖYLEM HALİNE GELDİ”

Irkçı saldırıların gündemden düşmeyen bir konu olduğunu belirten Tahmaz sözlerine şu şekilde devam etti:

“Ama özellikle son 4-5 yıldır fazlasıyla arttı. Tabi bunun da öncesi var. Özellikle silahlı çatışmaların başlaması, artması ve Kürtlerin Batıya iş gücü olarak, işçi olarak gelmeleri, tarım işçileri olarak gelmeleri ile başlayan bir süreç var. O süreci böyle tarif etmek mümkün. Bu ekonomik gelişmelerle Kürt karşıtlığı da beraberinde gelişti ama sonuçta bu ırkçılığa varan, ırkçılığı besleyen bir tutuma dönüştü son zamanlarda. ‘Yerli ve milli’ kavramlarıyla ‘beka’ meselesiyle Türklük yeniden inşa edildi aynı zamanda. Irkçılık da toplumsal olarak siyaseten gittikçe güçlendi. Toplumda nefret söylemi, Kürt karşıtlığı, öteki karşıtlığı normal bir politik söylem haline geldi ve ayrımcılık nefret söylemi günlük hayatın bir parçası haline de geldi. Birçoğumuz fark etmeden de kullandığımız kelimelerle ırkçılık yapıyoruz, argümanlara ortak oluyoruz. Esas olarak ‘devletin bekası, yerli ve milli’ söylemi bir tür ırkçılığı besleyen, öteki yaratan ve Türklüğü yeniden ihya etmeye çalışan bir yaklaşımdır.”

“ANA AKIM MEDYA VE SİYASET IRKÇILIĞI KÖRÜKLÜYOR”

Irkçı saldırıların artmasında devletin rolü olduğunu vurgulayan Tahmaz şunları dile getirdi:

“Kurulduğundan bugüne kadar başka ırkı, başka ulusu, başka bir toplumu, başka bir farklı olan kesimi -bu Kürt, Ermeni, Alevi, Gürcü, Hristiyan… Etnik ya da dini fark etmez- aşağılayan, ötekileştiren bir sistem var. Herhangi bir ırkçı saldırıda ceza alma, etkin yargılama olmuyor. Türkiye’de bu Türk milliyetçiliği olağan bir şey olarak kabul görmüş. Çözüm sürecinden ve Suriye’deki gelişmelerden sonra Türkiye’nin tek geçerli akçesi Türk milliyetçiliği, nefret söylemi, ötekileştirici söylemler oldu. ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ tezinin kendisi ırkçılıktır başlı başına. ‘Türk, öğün, çalış, güven’ gibi söylemler ırkçılığı içerir. Bu kadar dile dolanmış bir söylemin toplumda karşılık üretmesi normaldir. Özellikle de burada hem siyaset hem medya eliyle yapılıyor bu. Ben sadece iktidarın bir meselesi olduğunu düşünmüyorum. İktidarı da aşan bir devlet politikasıdır. Ana akım medyada, siyasette körükleniyor ırkçılık. Çok net bir biçimde derinleşen bir sorun haline geldi. Toplumu çürütüyor bu.”

“BOLU BELEDİYE BAŞKANININ YAPTIĞI IRKÇILIĞA ÖRNEK”

Bolu Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamanın ırkçılığa bir örnek olduğunu belirten Tahmaz, “Suriyelilere karşı bir açıklama yaptı ve bunu medyanın önünde sırıtarak yaptı. ‘Bana faşist diyecekler ama umurumda değil’ dedi birde. Bu ‘umurumda değil’ lafını seçim döneminde, oy istediğinde söylese daha sahici olur. Yapabilir mi? Ama bunun karşılığında da siyasetin bir sessizliği var” diye konuştu.

Hakan Tahmaz şöyle devam etti:

“İkinci olarak da son dönemde Kürtlere karşı saldırılar linç girişimleri yaşandı ve bir insanın ölümüyle sonuçlandı bu olaylar. Bazıları da yaralandı ve ağır yaralananlar oldu. Bunun karşılığında Barolar bir duyarlılık çağrısı yaptı. Toplumsal anlamda bir duyarlılık çağrısı. Yeni Şafak gazetesi ise bunu manşetine taşıdı ve baroları hedef gösterdi. ‘Kandil’in Baronları’ diye manşet attı. İşte bu tam da milliyetçi, ırkçı, nefret söylemini topluma empoze eden bir davranış. Toplum en temel hakların kullanılması noktasında bile tahammülsüz hale geldi. Bugün ‘Kürt’ dediğimizde toplumun bir kesiminde, önemli bir kesiminde potansiyel suçlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni arkasından hançerleyen, hain olarak algılanıyor. Niye böyle algılanıyor? Çünkü siyaset böyle yapıyor, ana akım medya böyle yapıyor. Siyaset ve medya bunu bu şekilde sunuyor. Bunu yapan sadece iktidar değil, buna sessiz kalınması da ortak olunması demektir.”

“MİLLİYETÇİLERİN SIRTI SIVAZLANIYOR”

Dünyada özelliklede Avrupa’da ırkçılığın, milliyetçiliğin arttığını ama Türkiye’de ki ırkçılığın Batıdan faklı olduğunu kaydeden Tahmaz, “Dünyada özelliklede Avrupa’da ırkçılık, sağcılık, milliyetçilik yükseliyor evet ama Türkiye ile aynı değil durum. Toplumu çürüten bir şeydir ırkçılık. Yani 21. yüzyılda dünya globalleşen bir dünya olmuşken kavramlar eski anlamını yitirmiş durumda. Bütün dünyada çoğulculuk temel bir değer olarak kabul görüyor aslında. Etnik, inançsal, dilsel çoğulculuk gibi hepsini kapsıyor. Bu kabul görmüşken Türkiye’de hala kuruluş felsefesinin argümanları ile hareket ediliyor. ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’, ‘Ne mutlu Türküm diyene’, ‘Türk, öğün, çalış, güven’ gibi söylemlerle eğitim sistemi şekillendiriliyor, toplum şekillendiriliyor. Her türlü eleştiri, her türlü muhalefet devlete karşı ihanetle ya da başkaldırma olarak algılanıyor. ‘Yerli ve milli’ olmamakla suçluyorlar, nitelendiriyorlar. Bu ‘yerli ve milli’ olma meselesi de dönem dönem değişiyor tabi.

Dünyada milliyetçiliğin, ırkçılığın, sağ görüşün hakimiyetinin arttığı gözlemleniyor ancak bu ülkelerde ana akım siyasetler buna tutunamıyor. Bizde ırkçılık bir devlet politikası haline gelmiş durumda. Afrin’e Türkiye müdahale etti. Bu müdahalenin nedeni ayrıca bir konu ama Afrin’e gittiğinde ne yaptı? Orada bulunan okullardaki Kürtçe tabelaları söktü, yerine Türkçe ve Arapça tabelalar astı. İstanbul gibi bir kentte Belediye 20 dilde İstanbul’u tanıtım broşürü hazırladı. Bu 20 dil içerisinde Kürtçe yoktu. İzmir Belediyesi Arapça, Farsça, İngilizce, Almanca gibi birçok dilde kurslar açıyor ama Kürtçe kursu açmıyor. Neden? Çünkü Türk kimliğinin yeniden ihya edilmesi için yapılıyor. Bu belediyenin yaptığı bir şey değil. Bu bir devlet politikası olduğu için yapılıyor. Belediye orada devlet ile karşı karşıya gelmemek için ya da milliyetçi oyları almak için bu tür politikalar izliyor. Batıda ise bu tür politikalar izlenmiyor. Milliyetçilerin arkası sıvazlanmıyor. Merkez siyaset ya da sol siyaset orada milliyetçiliğe karşı mücadele ediyor. Bizde ise sırt sıvazlama var. Bugün Türkiye’de Cumhur İttifakı’na karşı birlik yapalım diyenler, muhalefet partisinin bir belediyesi ırkçılık yapınca sesini çıkarmıyor. Milliyetçi oyları almak için bu belediye başkanına karşı alması gereken tavrı almıyor.

Buradaki sorun Batıdan farklı olarak iktidarıyla, muhalefetiyle Türk milliyetçilerinin sırtını sıvazlayarak iktidar olma ve Türkiye’yi yönetme konusundaki tutumlardadır. Büyük bir sorundur. Ülke siyasetinin dili Devlet Bahçeli’nin diline benzedi” diye konuştu.

 “MUHALEFET DE SESSİZ KALIYOR”

Irkçı saldırıların son dönmede yaygınlaştığını ve makul görüldüğünü söyleyen Tahmaz son olarak şunları aktardı:

“En fazla kullanılan söz ‘Kürtler bizim kardeşimiz’. Peki Kürtler, kardeşleriniz öldürüldü. Ne yapıyorsunuz? Bunlar bir arazi yüzünden ya da hayvan yüzünden ya da başka bir şey yüzünden öldü diye gösteriliyor ama öyle değil. Ve bu tarz olaylar karşısında muhalefet de sessiz kalıyor. Bu yaşananlar istisna olaylar da değil. 25 yıldır aynı şeyleri yaşıyoruz. Her yaz, her tarım döneminde mevsimlik işçiler çalışmaya başladığında ya Karadeniz’de ya Çanakkale’de ya Trakya’da ya Egede Kürtler linç girişimi ile karşı karşıya kalıyor. Türk hükümeti yetkilileri ya da partileri buna ne tepki gösteriyor? Diyorlar ki ‘Siz Diyarbakır’ı Mardin’i bırakıp Çanakkale’ye niye geliyorsunuz?’ Bu ayrımcılık, bu yasadışılık ülkede ırkçılığı besliyor. Milliyetçilik kisvesi altında ırkçılık yapılıyor. Temel sorun bu. 2016’dan sonra daha görünür hale geldi ama sadece bu dönem değil Türkiye’nin kuruluşundan bu yana bunlar yaşanıyor. Bu politikalar izleniyor. Son dönemde yaygınlaştı ve makul görülüyor. HDP’nin binalarına son 2 ayda 3 kere saldırı yapıldı. Bunları yapanlar psikolojik sorunları olan birkaç kişi değil. 2015’te Ankara’nın göbeğinde HDP binası yakıldı. Yargılanan var mı, dava var mı? Yok. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi bu. Çünkü Kürtlerin demokratik siyasetteki temsilcisi olduğu için yapılıyor bu saldırılar. Bunun başka bir izahı yok. O zaman bir MHP Milletvekili bizzat o ırkçı grupla birlikte yürümüştü HDP binasına.

“TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞECEKSE NEFRET SÖYLEMİNİ, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ BIRAKMALI”

Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, “Esas olarak Türkiye demokratikleşecekse eğer 21. Yüzyıl Türkiye’si olacaksa bu nefret söylemini, Türk milliyetçiliğini, ırkçılığı, göçmen karşıtlığını bırakmalı. Bunun için de birlikte mücadele edilmesi kanaatindeyim. Sürekli bir öteki yaratarak ayakta durmaya çalışıyorlar. Herkes ötekileştirilirse öteki kalmaz. Bugünkü siyasi krizi aşmanın yolu birlikte hareket etmekten geçer. Aksi halde evrensel değerler ile barışık bir ülke olmamız mümkün değil” şeklinde konuştu.

Melis CİDDİOĞLU/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak