PİRHA-PSAKD Diyarbakır Şubesi önceki dönem başkanı Avukat Cafer Koluman, Alevilerin yaşadığı hak ihlallerinin insan hakları kurumları tarafından yeterince görülmemesini eleştirdi. Koluman, “Alevilerin sorunu temelde tüm insanların sorunudur. Bugün cemevi, zorunlu din dersi sorunu aynı zamanda insan hakları sorunudur” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Diyarbakır Şubesi önceki dönem başkanı, Avukat Cafer Koluman, Alevilerin yaşadığı hak ihlallerinin, insan hakları kurumları tarafından yeterince görülmediğini söyledi.
“Alevilerin sorunlarına ciddi anlamda yaklaştıklarına inanmıyorum” diyen Cafer Koluman “Zaman zaman İnsan Hakları Derneği, Eğitim-Sen zorunlu din dersinden kaynaklı destek ve dayanışmada bulunmakta fakat bu sadece ‘destek ve dayanışmada’ kalıyor” dedi.
“HUKUK, EĞİTİM, EKONOMİ ÖRGÜTLENMEMİZ YOK”
Koluman, ‘Alevilerin sorunlarına karşı Alevi örgütlerinin de çok duyarsız kaldığına tanık oluyoruz” diyerek kurumların gündem yaratamaz hale geldiklerini ifade etti.
Alevi toplumunun birçok alanda örgütlenme sorunu yaşadığına vurgu yapan Koluman şunları kaydetti:
“Genel merkezlerden federasyonlara kadar kendinden bir gündem yaratamayan, gündemin arkasında kalabilecek boyutta bir süreci yaşıyoruz. Çok cılız kalıyoruz. Ekonomik krizin dip yaptığı, eğitim sorununun baş gösterdiği, pandeminin yaşandığı, hukuksuzluğun diz boyu olduğu bu süreçte Alevilerin bir hukuk, eğitim, ekonomi, sosyal örgütlenmesi yok. Bu ciddi bir sorundur.”
Bir taraftan Alevi kurumlarının yetersiz kalmasına rağmen diğer taraftan kendilerini ‘sol, demokrat’ olarak tanıtan örgütler de aslında tutarsızlar. Barolardan, sendikal örgütlere, insan hakları derneğine kadar aslında Alevilerin sorunlarına çok da ciddi anlamda yaklaşılmıyor. Zaman zaman İnsan Hakları Derneği, Eğitim-Sen zorunlu din dersinden kaynaklı destekte bulunuyor. Ama bu sadece ‘destek ve dayanışmada’ kalıyor. Bu aslında Alevilerin sorunu olarak görülse bile temelde bir insanlık sorunudur. Alevilerin bugün cemevi sorunu varsa bu aynı zamanda insan hakları sorunudur. Bugün Alevilerin zorunlu din dersi sorunu varsa bu aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Bugün Alevi kimliği tanınmıyor, eşit vatandaş statüsünde görülmüyorsa bu aynı zamanda insan hakları sorunudur. Dolayısıyla insan hakları alanında mücadele eden bu kurumların da bu sorunu merkezine almaları gerekir.
Eğitim sendikaları, ‘Nasıl olsa Alevi örgütleri var. Zorunlu din dersi mücadelesini onlar yürütür’ dememeli. Bu sorunları temel merkezlerine alarak mücadele alanını genişletmesi lazım. Alevi örgütleri de dayanışma içerisinde bulunup birbirlerinin önünü açmalılar. Bu çerçevede bir yol ve yöntemle mücadele edilirse daha başarılı olunur.”
“ALEVİ ÖRGÜTLERİNİN TOPLUM GERÇEKLİĞİ ADINA ÇABASI OLMALI”
Cafer Koluman, sayısal olarak Alevi örgütlerinin çokluğuna işaret ederek “Ama ne kadar başarı elde etmişiz, temel hedefimiz nedir?” diye de sordu. Koluman, “Alevi toplumu geçmişten beri örgütlü bir yapıya sahipti ancak kentleşme ile bu birliktelik bozuldu “diyerek şu aktarımı yaptı:
“Türkiye’de Alevi örgütlülüğü özellikle 90’lı yıllardan sonra başlayan bir süreçtir. Alevilik zaten geçmişten bu yana örgütlü bir yapıya sahiptir. Neden? Mürşit-talip ilişkisi ve cemlerde ibadet etme… Haliyle zaten Aleviler örgütlü bir yapıdan geliyor. Nerede bir sorun olsa ‘halk mahkemesi’ dediğimiz cemevlerinde bu sorun mutlaka çözülürdü. Aleviler, kendi içindeki sorunları kendi aralarında çözerlerdi. Çok ağır bir sorun varsa, çözülemeyecek bir yapıdaysa ‘düşkün’ ilan edilip kişinin toplumla ilişkisi kesilirdi. Bu çok ciddi bir yaptırımdır. Bugünkü müebbet hapis cezasından daha ağır bir yaptırıma tabidir.
Düşünün ki bir insanı, işlediği bir suç nedeniyle mahkum ediyorsunuz. ‘Halk mahkemesi’ dediğimiz cemde, dara çekilir, kişiler yüzleştirilir ve hesap sorulur. O kişinin suç işlediği sabit olursa tanıklar ve cemdeki tüm canların huzurunda, o kişi ‘düşkün’ ilan edilir. Ömür boyu ailesi dahil olmak üzere orada yaşayan Aleviler tarafından dışlanır, selam dahi verilmez. Hatta taziyesine de gidilmez. Böyle bir yaptırımımız, hukukumuz vardı.
“KÖYDEN KENTE GÖÇLE BİRLİKTE DEĞERLER YOK OLMAYA BAŞLADI”
Dolayısıyla biz geçmişten beri örgütlü bir topluma zaten sahibiz ama 60’lı yıllardan sonra köyden kente göçün başlamasıyla birlikte bu değerler yok olmaya başladı. Pirler taliplerinden, talipler pirlerinden uzaklaşmaya başladı. Cemler yapılamaz oldu. Adeta bir kaos süreci başladı. Bu süreçte Aleviler birçok baskıya da maruz kaldı.
2 Temmuz 1993’te televizyonlarda canlı yayında dünyanın gözü önünde bir katliam yaşandı. Bu ciddi bir travma yarattı. Aleviler daha da örgütlü olma bilincine vardı. Örgütlü olmaktan başka çaremizin olmadığını, eski ocak kültürünü yaşadığımız süreç itibariyle metropolleşen hayatta çok da anlam ifade etmeyeceğini, dolayısıyla Alevi örgütlenmesi adı altında sayamayacağımız, isminde ‘Alevi’ geçen birçok dernek kuruldu. Bu derneklerin kurulması elbette ki önemlidir ancak içinin doldurulması lazım. Bir takım kişisel hesaptan ziyade, toplumun menfaatini öngören, toplum gerçekliği adına bir çabası olacaksa amenna.”
Yoruma kapalı.