Alevi Haber Ajansi

‘Aleviliği erkekleştirdiler; bu içeriden oluyor’-VİDEO

PİRHA-Alevi kadınlara tarihsel olarak “Yolda kadına biçilen rol nedir?” ve “Bu rol bugün yerine getirilmiyorsa nedenleri nelerdir? Nasıl aşılabilir?” şeklinde sorular sorduk. Dizi yazımızın bu bölümünde sorularımızı kadın araştırmaları yapan Gülfer Akkaya yanıtladı.

HABERİN VİDEOSU

Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır” sözünü çokça duyarız. Yine “Alevilerde kadın erkek eşittir” sözü neredeyse her ortamda övünülerek dile getirilir. “Bizde kadın erkek yoktur herkes candır” sözlerini de çokça duyarız. Çoğunlukla da bu sözleri erkeklerin ağzından duyarız.

Pratik gerçekten öyle midir? Öyleyse Alevi kadınlar neden Alevi örgütlenmeleri içinde belirgin bir noktada değiller? Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamıyorlar? Neden renkleri, karakterleri sahaya yansımıyor? Gerçeğe biraz daha yakından bakmak için bu kez mikrofonu Alevi kadınlara bıraktık.

Yazı dizimizin bu bölümünde sorularımızı, kadın araştırmaları yapan Yazar Gülfer Akkaya yanıtladı. Bugüne dek beş kitabı çıkan ve pek yakında Kadıncık Ana ile ilgili yeni kitabı çıkacak olan Akkaya’nın kitapları şöyle:

“Kitaplar, Unutulmasın diye… Demokratik Kadın Derneği, Sanki Eşittik, Sır İçinde Sır Olanlar Alevi Kadınlar, Yol Kadındır, Alevi Kadınlar Vardık Varız Var olacağız.”

“ALEVİLİK KADİM VE KADINCIL BİR İNANÇTIR”

PİRHA: Tarihsel ve toplumsal olarak Alevilikte kadının yeri nedir ve nasıl bir seyir izledi?

GÜLFER AKKAYA: Aslında tarihsel ve toplumsal olarak sadece Alevilere ait bir gelişimden bahsedemeyiz kadınların durumuna ilişkin. Çünkü Alevilikte ve Alevilerde kadınların durumunun tarihsel toplumsal seyrinin genel tarihsel toplumsal seyirle bir ilişkisi var. ‘Yol kadındır’ kitabımda anlatmıştım, genellikle günlük tartışmalar içerisinde bugünden bakılarak bir sürü şey konuşulmaya, değerlendirilmeye, puan verilmeye çalışılır. Oysa kadınlarla erkekler arasındaki sömürü ve ezme ilişkisi çok eski dönemlerden itibaren başlıyor. 12 bin yıl önceden bu yana gelen birçok topluluklar olduğuna dair artık bilimsel kanıtlar, bulgular var. Kadın erkek meselesini de bu bilimsel bulgular üzerinden takip etmek gerekiyor. Bu konuda da elimizdeki en sağlam kaynaklar Sümerler. Sümerler’e baktığınız zaman oradaki inanç sistemi, üretim biçimi, toplumsal örgütlenişin kendisi kadın ve erkek arasındaki siyasal durumun ve toplumsal örgünün kendisine dair çok net bilgiler alıyoruz. Çünkü onların kitabeleri var. Bizim şimdi kütüphanede nasıl yazılmış, net, bilgisine güveneceğimiz kitaplar varsa Sümerler’de de toplumsal hayatlarını anlatan kitabeler var. Onlar bize şunu gösteriyorlar; inançlar hiçbir zaman bugünkü gibi sadece erkek inançlar değiller. Bin yıllarca birçok inanç sistemi vardı ve bu birçok inanç sisteminden biri de kadınların yani ana tanrıçaların, tanrıçaların egemen olduğu inanç sisteminin varlığıdır. Bugün kitaplı erkek egemen dinlerin toplamının etki ettiği coğrafyalardan çok daha büyük bir alana bu kadın inançları büyük oranda etki etmişler ve binlerce yıl sürmüş bu. Kibele uzun yıllar küresel bir ana tanrıça olarak kabul görmüş ve bugüne kadar da gelmiş. Bugün Kibele’ye inanılmayabilir ama Kibele’yi bilmeyen hiç kimse yoktur. O kadar geniş bir zaman hükmetmiş ve hala yaşayan bir tanrıçadan bahsediyoruz Kibele derken. Dolayısıyla Alevilik inancında, kadın erkek eşitliği mevzusunun seyri buralardan beslenerek geliyor. O zaman Alevilik yoktu ama bu kültürler, gelenekler binlerce yıl ardından yüzlerce yıllık değişimler yaratarak bugünlere kadar geliyorlar ve erkek tek tanrılı dinlerin oluşmasıyla beraber bu kadıncıl inançlarla erkek inançlar arasında çeşitli çatışmalar oluyor binlerce yıl süren, sonra yüzyıllarla günümüze kadar gelen.

“ALEVİLİĞİ ERKEKLEŞTİRDİLER”

Mazdek, Hürremizm, bizim pek yakından bildiğimiz Babai inancı, Börklüce Mustafa’nın Rıza Şehri ve üç yıl süren deneyimi, Kürt Alevilerin sürekleri ve daha birçok Alevi süreklerini oluşturacak olan inançların kendisi bu kadim inançlardan beslenerek, süzülerek gelen inançlar. Alevilik, yönetici mekanizmalarla da ilişkisi olmadığı için biraz daha yavaş değişmişler. Dolayısıyla ‘Alevi toplumunda kadın erkek eşitliği durumu nedir?’ derseniz kadim ve kadıncıl bir inançtır. Kadim ve kadıncıllığı da bu özetlemeye çalıştığım hikaye üzerindendir. Mesela İslam’da, Hristiyanlıkta yani kitaplı, tek tanrılı erkek din ve inançlara baktığınızda çok net erkek tanrıların, erkek peygamberlerin varlığından bahsediyoruz. Erkeklerin kurmak istediği toplum biçimleri, o toplum biçimlerinin erkek hukukları üzerinden tamamen erkekleri öne çıkaran sadece erkekleri insan sayan, kadınları onların her türlü hizmetinde ve onlardan sonra gelen, ikinci cins olarak gören bu tür inançlar varken, diğer yandan Alevilik gibi bir inanç ‘bizde kadın erkek eşittir’ diyor. Kadın ve erkeğin eşitliğine dair de inanç sisteminin içinde de çok fazla bulguya sahip oluyoruz. Seyrin kendisi bu. O seyir bugüne geldi. Bu seyir binlerce yıldır süren patriarkal bir seyir ve ama bunun içinde Alevilik kadıncıl özelliğini yine de yitirmemiş muhafaza etmiştir. Alevilik diye adlandırılacak sürekler yüzyıllardan bugüne gelirken Aleviliğin içindeki başta erkek Aleviler ve birçok dedeler olmak üzere bu kişiler Aleviliği erkekleştirdiler. Kaçınılmazdı tabi erkekleşmesi. Çünkü bütün yer kürede patriarka adında devasa bir erkek egemen sistem var. Sümerlerden bu yana inançların değişiminden bahsederken aslında işte bu patriarkadan bahsediyoruz. Alevilik de kendisini bundan koruyamazdı. Ama bu hale mi gelmeliydi bu da ekstra bir soru. Çünkü ocak sistemiyse eğer dedeleri var eden şey aynı ocak sistemlerinin Ana’ları nasıl yok ettiği sorusu çok önemli. Çok net, somut bir durumdan bahsediyoruz. Bir ocak var, o ocakta dede ve ana var, peki o ocaktaki ana nasıl yok oldu, bu kadar nasıl erkekleşebildi Alevilik? Bu, Aleviliğe içeriden yapılan bir erkekleştirmedir.

Alevi arkadaşlar genellikle Aleviliğin erkekleşmesine ilişkin olarak İslam’ın etkisini gösterirler. Oysa İslam olmasaydı, Aleviler İslam dinine mensup toplumlarla beraber aynı coğrafyada yaşamasalardı da, Anadolu’da değil sırf misal Almanya’da Hristiyan toplum ile yaşasaydı Aleviler gene erkekleşecekti. Yani Alevileri erkekleştiren şey ne İslam ve de Hristiyanlık. Evet bunlar erkek inançlar ama bunların hepsinin de temel nedeni olan patriarkanın kendisi Alevilere de etki etti. Alevileri, Sünniler bu hale getirmedi. Erkek egemenliğinin çıkarlarından, menfaatlerinden, kendilerine sağladığı faydalardan vazgeçmeyen Alevi erkekler bu hale getirdi. Şimdi bile kimi Alevi kadınlar da erkek egemenliğinden nemalanmak için buna destek veriyorlar ama bizim de mücadelemiz zaten bunları değiştirmeye ilişkin.

“ALEVİLİKTE KADIN ERKEK EŞİT”

Aleviler her konuşmalarında ‘bizde kadın erkek eşittir’ diyor. Gerçekten eşit midir?

GÜLFER AKKAYA: Alevilikte eşit. Alevilik inancının kendisi kadın ve erkek arasına ayrım koymayan bir inanç. Onun inanç sisteminde aslında kadın ve erkek dediği şeyin yekpare olarak buluştuğu yer ‘can’ kavramının kendisi. Yani kadın ve erkekten ziyade candan bahseder. Canların kadın ve erkek olarak cinsiyetleri var. Ama bu cinsiyetin var olması cinsiyetçiliğin var olduğu anlamına gelmiyor. Kadınla erkek arasında bugün yaşadığımız bu cinsiyetçi sistemi kabul etmeden kadın ve erkeği kabul ediyor Alevilik ve bu nefis bir şey biz kadınlar için. Can dediğinde ekstra bir şey daha söylüyor; bugünkü ‘queer’den de bahsediyor. Kadın ve erkeği kabul etmesine rağmen onun da ötesinde sadece can olmak, cinsler üstülüğe işaret ediyor, iki cinsi ‘cinssiz, tek’ ediyor. Bu da biraz bugünkü siyasi tartışmalarda queere denk düşüyor. O yüzden Aleviliğin gösterdiği izden gidince aslında LGBTİ+ ile feminist mücadele arasında çok sıkı bir bağın olması lazım. Çünkü senin can dediğin şeye öteki queer diyor zaten. Senin ‘bizde kadın erkek eşittir’ dediğin şeye feministler de kadın ve erkeğin eşitlik mücadelesini vererek savunuyor ve Alevilerin buralarla yakın ilişkide olması lazım.

“ALEVİLER ALEVİLİĞİN ÇOK GERİSİNDE”

Alevi toplumunda ise kadın ve erkek eşit değil. Cinsiyetçilik bildiğiniz nasıl işliyorsa Alevi toplumunda da kimi alanlarda biraz daha fazla kimi alanlarda biraz daha az olmak kaydıyla aynı şekilde işliyor, var oluyor. Ama Alevilik inancının kendisinde bu yok. Fakat inancın kendisinde yok olması da bir tür etkisizleştirilmiş durumda Aleviler açısından. Çünkü Aleviler yazık ki inancındaki gibi davranmıyor. Alevilik kadının bedeniyle, ne giydiğiyle, ne sürdüğüyle ilgilenmez. Aynı şekilde erkeğin de. Kadın ve erkeğe Aleviliğin önerisi ‘nefsine hakim ol’. Ama nefsine hakim olamayan dedelerimiz cem yürütürlerken kadınların bedenlerini kapatmaya, kadınların nerelerde oturacağına, erkeklerden uzak oturması gerektiği gibi yönlendirmelerde bulunuyorlar. Gerçekten çok ağır cinsiyetçi pratiklerle kadınları yüz yüze bırakıyorlar. Buna da devrimci, demokrat erkekler susuyor. Daha kötüsü bu. Dede bunu diyebilir ama o salondakilerin kadın ve erkek birlikte ‘biz bunu kabul etmiyoruz’ dediği yerde dede onu devam ettiremez. Rızasız cem dahi kurulamaz. Zaten Alevi toplumunun en önemli özelliklerinden biri, cem denilen meclislerin kendisinde de, Alevi toplumunun kendisinde de muhabbet öndedir ve muhabbette de herkes yer alır. Sen bir şeye itiraz edersen, rızalık vermezsen kim olursa olsun onu yapamaz. Dede, Ana Fatma ile başlatılan cemi cinsiyetçileştirmiş ama cemdeki Aleviler de rızalık gösteriyor. Buna itiraz ederlerse dede bunu yapamaz, o dede kendini toparlar zaten. Farkındaysanız dededen bahsediyorum cem derken anadan bahsetmiyorum. Çünkü yok etmek üzereler anaları. Analar yok ortada. Ama şu anda kıpırdayan kadın mücadelesiyle beraber ‘Analar nerede?’ soruları yükselmeye başladı. Kadınlar, yeni yeni ana olmaya başladılar. Yani anasız cem yürütülemeyeceği, Aleviler eşitlik diyorsa bir kere dedenin olduğu yerde ananın da olması gerektiği gibi çok temel bir haksızlığı da hedeflerine almış durumdalar. Tabii dede ile aynı pozisyonda bir ana. Yanında oturan değil. Ama Aleviler bugün Aleviliğin çok gerisinde ve böyle devam ederse çok uzaklaşacaklar Alevilikten. Alevilik inancının kendisiyle Alevi toplumunun arasında çok ciddi bir açı var. Bu çok üzücü bir şey. Bunun olmaması lazım.

“AKP KENDİNE YAKIN DURANLARLA ALEVİLİĞİ İSLAMLAŞTIRMAK İSTİYOR”

Biraz önce dedenin kadınların giyimine karışmasına değindiniz. Bazı cemevilerinde kadınlara girişte eşarp dağıtılıyor, başları kapatılmak isteniyor. Bazı cemevlerinde iki tane giriş oluyor harem selamlık. Erkeklerle kadınlar yan yana değil karşı karşıya oturuyorlar. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

GÜLFER AKKAYA: İslamla ilişkili. Bunlar siyasi davranışlar, inançsal değil. Bu anlattığınız olaylar şimdilerde oluyor. Şimdilerde Türkiye’de iktidarda kim var? AKP var. AKP ne yapıyor? Bakıyor kendisine yakın davrananlar üzerinden Aleviliği İslamlaştırmaya çalışıyor, Şia ya da Sünni, her neyse. Aleviliği kendinden uzaklaştırıp İslam’a doğru yanaştıran, asimile eden, değiştiren, inançsal formunu, kimliğini, kişiliğini bozanlarla arasını iyi tutuyor AKP, sıkıntı yaşamıyor onlarla ve yollarını da açıyor. Ben bu işin çok politik, bilinçli, kasten yapıldığını düşünüyorum. Şimdilerde Kadıncık Ana’yla ilgili araştırmalar yapıyorum. Erkek araştırmacı arkadaşların kitaplarında da rastladım eskiden kadınlara başını ört falan gibi müdahaleler yok. Kültürel olarak yaşadığınız coğrafyanın etkisiyle zaten bir giyinme biçiminiz var. Buna bir lafım yok. Ama özel olarak başını kapat ya da başını aç diye bir şey yok ve bu coğrafyada Alevi kadınların bir kısmının başlarının açık olduğunu biliyoruz. Bunlar tarih kitaplarına geçmiş bilgiler.

“EN ÇOK KADINLAR ÜZERİNDEN SALDIRIYORLAR”

Bugün artık siyasi olarak Aleviliğin ayrıca İslam üzerinden cinsiyetçileştirilmesi var. Ama bunu gösterip ‘Aleviliği İslam böyle cinsiyetçi yaptı’ demek eksik ve yanlış. İslam aynı zamanda Alevilik inancını hem yok etmek istiyor hem kendisine bağlamak istiyor hem de Alevilik inancı üzerinden Alevilik inancındaki kadın erkek eşitliği fikrini yok etmek istiyor. ‘Fıtratımızda kadın erkek eşit değildir’ diyenler kadın erkek eşitliğini tartışmasız savunan ve en temel unsurlarından biri olarak bugüne taşıyan bir inancın yaşamasını isteyebilir mi? İstemez. Dolayısıyla bu iki alandan saldırılar geliyor. Alevilere ‘mum söndü yapıyorsunuz’ lafı da buradan çıkıyor.  Çünkü o erkek tek tanrılı inançlarda kadınlarla erkekler yan yana ibadet yapmıyor. Ama Alevilerde ve Alevilik dışında başka inançlarda kadın erkek yan yana kadınlı erkekli inançsal önderleriyle ve halkla berber inançlarını yürütüyorlar. Dolayısıyla bunlar çatışmalı ve iki karşıt mücadele alanı. İslam’ın Aleviliği asimile edip kendi hegemonyası altına almasının en büyük ölçülebilir kriteri kadın erkek meselesi. Bunu kendi kriterine dönüştürebilip şeriat kanunlarına göre ne kadar çevirebildiyse o kadar Aleviliği yok etmiş olacaktır. O yüzden en çok kadınlar üzerinden saldırıyorlar. Kadınlara şeriat üzerinden saldırıyorlar. Ama saldırdıkları şey hep aynı. O yüzden Alevilerin bu konularda çok uyanık olması lazım ve kadınlara Alevilerin de ‘şunu bunu yapın’ demesine gerek yok. Biz böyle deyince sanki şöyle anlaşılıyor ‘dede kadınlara desin ki başınızı örtmeyin, şunu yapmayın’. Biz bunu demiyoruz. Karışmayın. Kadınlar ne yapacaklarını bilirler. Kadın bedeni kadınlarındır, kadınlar nasıl istiyorlarsa öyle giyinirler, nasıl istiyorlarsa o şekilde kendilerini ifade edebilirler. Bahsettiğimiz şey şu: Eğer Alevi kadınlar kadın bilinciyle beraber Alevilik inancının kadınlara söylediği eşitlik inancını içselleştirmeye başladığı ve kendi zamanındaki kadın kurtuluş mücadeleleriyle de ilişkilenmeye başladığı yerde değil İslam, Hristiyanlık, Musevilik, Yahudilik ne varsa bütün cinsiyetçi erkek tek tanrılı dinlerin hepsi bile gelse küçücük bir etki yapamaz. Burası dimdik ayakta durur, kadıncıl Alevilik dimdik ayakta durur.

Alevi kurum ve örgütlerinde kadınlar neden yer almalı?

GÜLFER AKKAYA: Çünkü oralar kadınların da. Çünkü kadınlar dünyanın her yerinde varlar, dünyanın yüzde 70’ten fazlası kadın emeğiyle dönüyor. Alevi toplumunun, Alevi kurumlarının, Alevi evlerinin, varsa Alevi cadde ve sokaklarındaki emeğin, var edenin çoğu zaten kadınlar. Oralar zaten kadınların. Soru şu olmalı bence ‘Niye yoklar?’

ALEVİ ERKEKLER ALEVİ KURUMLARINI ALEVİ EVLERİNE BENZETTİLER”

Peki niye yoklar?

Çünkü Alevi erkekler Alevi kurumlarını aynı Alevi evlerine benzetmişler. Oraları kendilerinin zannediyorlar. Oralarda kadınları ve gençleri daha ziyade hizmet adı altında birçok işte çalıştırıyorlar. Onların emeklerinin var ettiği kurumları, olanakları, o yeteneklerin ürettiği bilgilerin üstüne kendileri binerek siyasi olarak bir yere geliyorlar, o kurumların başkanları yöneticileri oluyorlar ya da değerli yüce, erkek bireyleri oluyorlar. Yani oralarda kadınların sayısının ne kadar az olduğu sorusunun cevabı da biraz bununla ilgili. Çünkü siz insanları sadece çalıştırırsanız, insanları onore etmezseniz, hak ettikleri yerlere getirmezseniz üstüne üstlük her adımda önünü keserseniz, haklarında dedikodu yaparsanız, onların nasıl kötü kadınlar olduğunu anlatırsanız, aynı inancı taşıyan, birlikte sokağa çıktığınız AKP’ye karşı durduğunuz, muhalefeti birlikte ördüğünüz, aynı platformlarda yer aldığınız, yan yana olduğunuz bu kadınlara siz içeriden en büyük kötülüğü, haksızlığı yapıp ceza vermeye çalıştığınız için kadınlar oraya gelmiyor. Niye gelsin?

İkimiz de kadınız. Senin çalıştığın basın ajansında sürekli önün kesilse, yaptığın haber üzerinde erkekleri yükseltse orada durur musun? Ben yazarım, benim yazdığım şeyleri bir erkek üzerine alsa, sürekli beni yok saysa, benim yazdığım şeyin adını değiştirip Ferhat bilmem ne diye yayınlasa ben bunu kabul edebilir miyim, böyle bir şey olabilir mi? Herkesin onuru, kimlik, birey hakları var. Kadınlar da çok onurlu insanlar ve bunları kabul etmiyorlar. Biz kadınların şöyle bir sorunu var; gittiğimiz siyasi partilerde, kurumlarda, derneklerde, iş yerlerinde, meslek odalarında çok çalışıyoruz, buraların değişebileceğine çok inanıyoruz, ‘yapabiliriz’ diyoruz. Ama sonra bakıyoruz ki bizim mücadele ettiğimiz her şey zorla da olsa eninde sonunda kabul edilmeye başladığında ama biz sırf kadın olduğumuz için hep reddedildiğimiz için orada ürettiğimiz şey başkalarına yarıyor ve bizi sürekli ötekileştiriyorlar. Buna bir yere kadar dayanabilirsin, haksızlığa, mobinge bir yere kadar dayanabilirsin. Sonra oradan sessizce çekiliyoruz. Benim hayatımda birkaç defa oldu bu sessizce çekilme. O kadar emek verdiğim yerleri bıraktım, başka bir yerlere gidip mücadelemi sürdürdüm. Bu sessiz çekilmeyi yaptığınızda da oradaki haksızlık, zulüm, erkeklerin iş birliğiyle kadınların ayağını kaydırmaya devam ediyor. Sisteminin kendisini teşhir edememiş oluyoruz. Aslında biz siyasi partilerden, medya gibi çok cinsiyetçi yerlere kadar kadın dayanışmasıyla bu tür yerleri çok önceden itibaren teşhir etmiş olsaydık ve bundan sonra da daha güçlü şekilde teşhir etmeye devam etsek belki kadınların sayısı bu kadar az olmayabilirdi. Yani biz aptal, tembel olduğumuz için, işe yaramadığımız için, dizi izlemeyi çok sevdiğimiz, kuaföre gitmeye bayıldığımız için oralara gitmiyor değiliz. Biz bütün bunlardan vazgeçerek oralara gidiyoruz, çok güzel, önemli işler yapıyoruz. Ama birileri bizim bu başarılarımızı kıskandığı için bizimle ilgili tıpkı İslamcılar Aleviler için nasıl ‘mum söndürüyor’ diye karalamalar yapıyorsa Alevi erkekler de Alevi kadınlarıyla ilgili benzer karalamalar yapıyor. Ailesine kadar burnunu sokarak o kadınları oradan uzaklaştırana kadar gerçekten birçok insanlık dışı yol ve yöntemi deneyerek o kadınları oralardan uzaklaştırıyorlar. Bugün Alevi kurumlarında kadınlar az değil. Derneklere, cemevlerine falan girdiğinizde çok sayıda kadın görüyorsunuz ama bu kadınlar yönetim kadrolarında değiller. Bir oralara uğrayan misafir halinde kadınlar var, bir de mutfaklarda hizmet eden kadınlar var. Ama kadınlar az değil. Yönetimde kadınların az olmasının, etkili pozisyonlarda kadınların az olmasının tek nedeni var; erkeklerin kadınları oralardan itinayla kovması. Başka açıklaması yok. Bunun hesabını erkekler vermeli.

Keşke bu röportajlar bitince tersinden Alevi erkeklerle de konuşsanız ve şunları sorsanız ‘Ne yaptınız da Alevi kadınların sayısı az, ne yaptınız da bu toplumda politik olarak Alevi kadınlar çok zor koşullarda yaşıyor ve görünmezler? Siz ne yapıyorsunuz bu kadınlara? Ne kadar şiddet uyguluyorsunuz da ‘bizde şiddet yok’ diyecek kadar da rahatsınız.’ Bence bu tür sorular bu araştırmanın güzel bir zinciri, devamı, bizim de mücadelemizi çok yükselten bir iş olabilir.

Ben Alevi bir ailenin kızıyım, okuma hakkımı bile tırnaklarımla söke söke aldım. Biz her şeyi çok zorla kazandık. Ama onların aklı basmayan, gördüğü formülü, okuduğunu anlamayan oğullarına bizden çaldıklarını da ekleyerek nice yatırım yaptılar, dershanelere gönderdiler, bizi dershanelere bile göndermediler. Biz kendimiz evde çalışıp kazandık, çoğunun oğulları kazanamadı. Bu çok büyük bir eşitsizlik. Kurumlarda niye kadın yok, evde bunu yapıyorsun kurumda da aynısını yapıyorsun o yüzden yok. Bunun hesabını gerçekten erkeklere sormamız lazım. Bir kız çocuğun babası olan erkeklere, Alevilerin dedesi olan erkeklere sormamız lazım. Biz kadınlar bu sorunun muhatabı değiliz. Biz bu soruna karşı direneniz. Onlar verecek cevabı.

“MUTLAKA KADIN MECLİSLERİ OLMALI”

Buna karşı Alevi kadınların özgün bir örgütlenme modeli yaratarak mücadele etmesi gerektiğine inanıyor musunuz? Bir model öneriniz var mı?  

Aleviliğin de dışında hangi alanda olursa olsun sosyalist kadınlar da olsanız, kimlik mücadelesi veren Kürt kadınlar, Alevi kadınlar, Ermeni kadınlar da olsanız, göçmen kadınlar da olsanız kadınlar ve erkeklerin yaşadığı her şey bu cinsiyetçi toplumda kadınlar ve erkeklere eşit yansımadığı için siz zaten mecbursunuz kadınlar olarak örgütlenmeye.

Şu anda bir kadın, bir erkek muhabir var karşımda, ikiniz benim evime gelirken sokakta aynı şekilde gelmediniz. Yani erkek arkadaş daha rahat geldi kadın arkadaşa ise erkekler bakmıştır, belki laf atmıştır, ağzının içinde mırıldanmıştır. O sokakta yan yana yürürken bile aynı koşullarda yürümüyorsun. Hayatın bu kadar net cinsiyetçi olduğu yerde kadınların aynı zamanda bütün haksızlıklarla beraber bu temel ayrıma karşı mücadele etmesi şart. Mücadelenin de en güzel aracı örgütlenmektir. O yüzden sadece Alevi kadınlar değil bütün kadınların ayrı, bağımsız bir örgütlenmeye ihtiyacı var.

Alevi kadınlara gelince Alevi kurumlarında kadın erkek beraberler ve orası karma bir yer. Orada mutlaka kadın birimleri, kadın meclisleri olmalıdır. Meclis çoğulculuğu kapsadığı için daha uygun bir kavram ve kadınlar arasında hiyerarşiyi savunmadığı için işlevsel. Her kadın o meclisin doğal üyesi olduğu için katılımcılık açısından da gayet iyi. Alevi kurumlarında kadın başkanlar var, başkanlık kadın örgütlenmesinde olmaz. Hiyerarşiye karşı olan daha eşitler arası bir ilişki kurmayı hedefleyen, daha çok kadının gelmesini, söz sahibi olmasını hedefleyen bir mücadele olduğu için kadın mücadelesi başkanlık değil, daha az hiyerarşik ve değişime açık bir uygulama olmalı. Orada daha çok kadınların katılacağı, daha demokratik bir işleyişin olduğu, her kesimle daha yakınlaşan birbirine daha bakmasını sağlayan bir işleyişin olduğu meclislerin olması lazım. Ama bu meclislerde alınacak kararların, yapılacak işlerin takibi için de oradan rızayla seçilmiş bir kadınlar üst birimi olabilir. Bu üst birimin de iki tane sözcüsü olabilir, bir tane değil. Bu kişiler 6 ay ya da bir yıl arayla değişebilirler, değişmeliler. Çünkü biz kadınlar üzerimize görev aldıkça, kamuoyunun önüne çıktıkça, mikrofonu elimize aldıkça kendimizi geliştiriyoruz. Hani erkekler de böyle ama onlarda çok olanak var. Onlar mikrofonla, megafonla doğdukları için çok zorlanmıyorlar. Ama değiştirerek daha çok kadını katarak yürüyecek meclis sistemlerinin kendisi bence kadınların özgüvenini çok arttırır. Kadınları da başkan, başkan yardımcısı olarak uzaklaştırmak yerine birlikte çalışan kadınlar olarak yakınlaştırır. Siyaset yapmaya daha çok zaman ayırmasını sağlar. Dikkatini ilgisini oraya yoğunlaştırmak konusunda da etkili olur. Dolayısıyla karma kurumlarda böyle bir kadın meclisi örgütlenme modeli olmalı.

“MUTLAKA ALEVİ KADIN ÖRGÜTLENME MÜCADELE ALANI OLMALI”

Ama muhakkak ve muhakkak bağımsız bir Alevi kadın örgütlenme mücadele alanı da olmalı. Orada kimler, nasıl çalışma yapmak istiyorsa o kadar kadın grubu oluşturabilir, çalışabilir. Aleviliğin hangi alanını kendine dert ediyorsa onu önüne koyup o alanda çalışabilir. Çünkü Alevi toplumunun çok az bir kısmı Alevi kurumlarına gidiyor ya da o kurumlarla ilişki içinde. Başka kaygıları, özellikleri olan kadınlara o kurumlar üzerinden ulaşamazsınız. Daha okumuş, orta sınıf, daha başka siyasal ilişkilere sahip çokça Alevi kadınları mevcut taleplerle örgütleyemezsiniz. Onların kendi özgün kadınlık sorunları var, onlarla da oralardan buluşabilirsiniz. Bağımsız bir Alevi kadın alanı olduğu zaman karma kurumlarda erkeklerin önünü kestiği kadınların yeterince dillendiremediği mevzuları bağımsız kadın örgütlenmesi alanı üstlenir. Bir de ve en önemlisi; siyasetin kendisi, sözün kendisi de bağımsız alanda oluşturulur, karma alanda değil. Bütün Alevi kadınlar karma alanlarda çalışsalar da bağımsız alandaki kadın örgütlenmesiyle mutlaka kontak içinde olmalılar ya da direk içinde yer almalılar.

“EŞİT BAŞKANLIĞA OLUMLU BAKIYORUM”

Alevi kadın meclislerinin olması gerektiğini söylediniz. Kurumlarda eş başkanlık tartışmaları hakkında ne söylersiniz?

Galiba Fransa Alevi Kadınlar Birliği’nde ilk gördüm ‘eş değil eşit başkan’ diyorlar. İlk duyduğumda bana tuhaf geldi. Aslında Alevi söylemi ve Alevi toplumunun kendisiyle ilgili baktığınızda doğru bir kavramlaştırma oluyor. Dolayısıyla ben bu eşit başkan işine olumlu bakıyorum. Çünkü erkekler bizi eşit görmüyorlar. Sorun bu. Biz de bu soruna ilişkin bir çözüm üretiyoruz, diyoruz ki ‘arkadaş bu kurumların temsilcisini hep erkeklerden seçiyorsunuz, seçerken nitelik falan da pek aramıyorsunuz. Erkek olmak yetiyor başkan olmak için. Dolayısıyla biz kadın ve erkek eşitliğini savunan bir toplumun bugünkü mücadelesini veren kurumlarının da aynı şeyi göstermesi gerektiğini talep ediyoruz kadınlar olarak’. O yüzden de bu eşit başkanlık işi çok önemlidir. Olabildiğince bütün kurumlarda da kabul olursa, konfederasyonun tüzüğüne girerse çok iyi olur, kadınlar için çok ön açıcı olur. Erkekler için de o cinsiyetçilik ve muhafazakarlığı kırmak açısından daha hızlı yol almamızı da sağlayabilir. Ama en önemlisi kadınlar için böyle bir şeyin olması.

Sanırım sırf Avrupa’da 300 küsur Alevi kurumu var. Bu şu demek: 300 küsur kadın eşit başkan olacak. 300 küsur kadın siyaset düşünecek, bir şey diyecek, haftada en az iki akşam politik olarak bir yere temsiliyet için gidecek. Onları gören erkekler ayağa kalkacak. Saygı duyacak. Ne diyor diye dinleyecek. Çok güzel bir şey değil mi? Bunu niye istemeyelim ki?

“ERKEK ŞİDDETİYLE YÜZLEŞMEMİZ GEREKİYOR”

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Buradan kadınlara ne söylemek istersiniz?

25 Kasım yaklaşıyor. Türkiye, Kıbrıs ve Avrupa’daki Alevi kurumlarında da 25 Kasım’a ilişkin hazırlıklar olacak. Alevi toplumunun ‘bizde kadın erkek eşittir’ lafı artık bir yere denk düşmüyor. Bu eşitliğin olması için ve eşit olduklarını savunabilmemiz için cinsiyetçilikle ve erkeklerin kadınları kontrol altına aldıkları erkek şiddetiyle yüzleşmemiz ve ona karşı koşulsuz mücadele etmemiz lazım. Buna ilişkin somut bir talep olarak öncelikle Alevi kurumlarında ve Alevilerin yaşadığı ülkelerde şu üç günü izin günü ilan etmelerini öneriyorum. 8 Mart, 25 Kasım ve Newroz. Bu üç gün Alevi kadınlar için izin günü olmalı, Alevi kurumlarında, evlerinde ve işyerlerinde kadınlar çalışmamalı.

Neden Newroz? Newroz yeni yıl ve Alevi toplumunu oluşturan milletlerin tamamının kabul ettiği bir yeni yıl. Herkesin yeni yılında izin oluyor, kimse gidip çalışmıyor. Newroz’da da gitmemeliler. İkinci neden de şu: Çünkü Newroz şimdilerde Kürt halkının mitolojisi üzerinden anımsatılsa ve Dehaklardan bahsedilse de, onun da öncesinde ilk olarak kadıncıl inançların yeni yılıdır Newroz. Tanrıçaların döneminden bugüne gelen bir yılbaşı kutlaması olduğu için kadınlar bu üç günü kazanmak için direnmeli. Lafla peynir gemisi yüzmüyor, bizde eşitlik var diyenler bu talepleri kabul etmek zorundalar.

“ALEVİ KADINLAR ARTIK ‘BİZ EŞİTİZ’ DEMESİNLER”

Alevi kurumlarında 25 Kasım’a giderken bir günlük, iki günlük işler değil, erkek şiddetinin ne olduğunu, açık derin bir şekilde anlatacak bir haftalık programların olması lazım. Bence artık Alevi kadınların böyle örgütlenmesi lazım. Bir de Alevi kadınların artık ‘Biz eşitiz, muhteşemiz’ dememesi lazım. Değiliz. Bu söylemle hem eşit olmanın önünü kesmeye çalışıyorlar hem de bu söylem erkeklerin ekmeğine yağ sürüyor. Biz o kadar güzelsek, muhteşemsek demek ki derdimiz yok. Ama öyle değil. Dayak yiyoruz, her türlü erkek şiddetine maruz kalıyoruz, Alevi kadınlar da tıpkı diğer kadınlar ne yaşıyorsa aynısını yaşıyor. O yüzden 25 Kasımlara başka kimliklerden, sınıflardan kadınlar çağrılabilir. Herkes yaşadığı sorunları anlatabilir ve oradan bir bilinç yükseltme üretilebilir.

“ALEVİ KADINLAR CİDDİ AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYORLAR”

Özellikle son birkaç yıldır Alevi kurumlarında Alevi kadın mücadelesi veren kadın arkadaşların güzel açıklamalar yapan, güzel hedefleri olan işlere tanıklık ediyoruz. Ama erkek şiddetiyle ilgili Alevi kurumlarının program ve tüzüklerinin değişmesi lazım. O programlarda ‘Erkek şiddeti nedir?’in tanımı olmalı, tüzüklerde erkek şiddetine karşı nasıl mücadele edeceği somutlaştırılmalı. Nasıl mücadele edeceğinin somut olması için de erkek şiddetine karşı özel disiplin kurullarının oluşturulması lazım. Bu disiplin kurullarında erkek şiddetinin ne olduğunu bilen, bu alanda profesyonel çalışan bilgi sahibi, kadın mevzusunda, feminist mücadele konusunda deneyim sahibi olan, bilgili ve eğitimli kadınların yer alması lazım. Erkeklerin seçip kendi lehlerine çevirecekleri kadın arkadaşların olmaması lazım. Aynı şekilde kadın kurumlarının yönetim ve karar mekanizmalarında kadınların olması, buralarda bu kotaların oluşturulması lazım. Oralarda da gene kadın bilincine sahip kadınların olması lazım. Rast gele yürüyerek olmuyor bu işler. Mevcut kazanımların bile kaybına neden olabiliyor tersi işler.  Bir de mesela 8 Mart vb. günlerde etkinlikler yapılırken kadınlar arasında ayrım yapılıyor burjuva kadın, köylü kadın, işçi kadın, Alevi kadın, solcu kadın. Bunların çoğu cici kadınlar. Bir tane burjuva kadın var herkes ona vuruyor. Kadının burjuvası falan yok. Kadınların hepsi erkeklerin sistemi olan erkek egemen sistemde erkeklerin hizmetinde çalıştırılan emekçi kadınlar. Her kadın birçok alanda çalıştırıldığı gibi bazı kadınlar diğer kadınlara göre daha az alanda çalıştırılıyor olabilir. Ama bu o kadının da ezilmediği, sömürülmediği, erkek şiddeti görmediği, horlanmadığı anlamına gelmez. Dünyada hiçbir kadın bugün erkeklerle aynı konfora, hakka, güvene sahip değil sokaklarda ya da evlerde. Bu bile yeter kadınların ortaklığına ilişkin. Daha kadınların birliğinin, kadınları politik olarak sevmenin, kadın dayanışmasının öne çıktığı çok bilinçli politik mücadele yapılırsa, yükseltilirse ki buna doğru gidiliyor güzel de gelişmeler oluyor, bence bu alanda da çok fazla yol alabiliriz ve 10-15 milyonluk bir toplumsal kesimin yarısını oluşturan kadınlar da böylece belki biraz nefes alabilir. Çünkü Alevi kadınlar sadece erkeklerden değil bu devletten, sermayeden de çok çekiyorlar ve ciddi şekilde ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

“ALEVİ KURUMLARINDA ŞİDDETE KARŞI DANIŞMA BİRİMLERİ OLMALI”

Alevi kurumlarında, şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği şiddete karşı profesyonel olarak eğitilmiş kişilerden oluşan danışma birimlerinin oluşması lazım. Yoksa biz yol alamayız. Bu konularda çok somut işler yapılabilmeli ki bunun karşılığı alınabilsin. Kadınlar bakıyor ki burada şiddete karşı bir mücadele var ama ben şiddete uğruyorum, ne yapacağımı, nereye gideceğim? Bu olmazsa o şiddet döngüsü devam eder. Eğer Alevi kurumlarında şiddete uğrayan kadınların başvuracağı yerler olursa, kadınlar oralara gelirse ve doğru bir şekilde yönlendirilmeye çalışılırsa gayet güzel olur, kadınlar şiddet ortamından kurtulur.

Ayrıca özellikle yurt dışında yaşayan Alevi kadınların o ülkelerin kadın mücadeleleriyle, feminist mücadeleleriyle, kadın çevreleriyle de ilişkilenmeleri lazım. Oralarda da erkek şiddeti ve benzeri konularda çok büyük destekler alabilirler. Oralardaki kadın kurumları kadınları ‘göçmen ya da değil’ diye ayırmıyor, etik feminist ilkeler her yerde geçerli ve çok faydası oluyor kadınlara.

Bir de kadınlar mutlaka yaşadıkları ülkenin dilini öğrensinler. Ben Kürt’üm, Türkçe’yi sonradan okulda öğrendim, öğrenmeseydim muhtemelen bambaşka bir hayatım olurdu. Fransa, Almanya her neredelerse o ülkenin dilini öğrenmeleri kadınlar için şart. Çünkü erkekler kadınları eve önlerini kapatmak, kendilerine mahkum etmek, gözü açılmasın diye kapatıyorlar. Dil öğrenmesin, hiçbir ilişki ağı olmasın, yalnızlaşsın ki bana tabi kalsın istiyorlar. Kadınlar da bunun aksini yapmalı, Alevi kurumlarındaki kadınlar da kadınların bu açılardan kendilerini geliştirmeleri için çok somut adımlar atmalı. Mesela Alevi kurumlarında yapılacak şekilde kadınlara bedava dil kursları talep edilebilir belediyelerden, kadınlar mevcut dil kurslarına götürebilirler, o ülkenin devletlerinden Alevi kadınların ücretsiz şekilde dil öğreneceği kurslar, hocalar istenebilir ve buralardan eğer daha çok yol alınmaya başlanırsa bence erkek şiddetine ilişkin çok önemli bir mücadele de gerçekleşmiş olur.

Bütün kadınların 25 Kasım Uluslararası Her Türlü Şiddetle Mücadele ve Şiddete Son Gününde erkeklerden ve devletten daha az zarar gördüğü hayatlarının olmasını isterim. Hepsinin bu taleple 25 Kasım’da sokaklara inmesini isterim.

Haberin videosu:

(HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler:
1-Menşure Doğan Ana: Kadın İtikadı Sürdürendir-VİDEO
2-‘Pratikte Erkekle Eşit Değiliz’-VİDEO
3-‘Kadın, Hem Yol’un Sonu Hem De Başıdır’-VİDEO
4-‘Erkekleri Yol’a Verdikleri İkrarı Tutmaya Davet Ediyorum’-VİDEO
5-‘Sıra Posta Oturmaya Gelince Kadının Yeri Yok; Kurumlar Erkek Egemen-VİDEO
6-‘Biz Alevi Kadınlar Eşitsizliği Kabul Etmiyoruz’-VİDEO
7-‘Alevi Kadının Kurtuluşu Aleviliğin Kurtuluşudur; Çünkü Yol Anadır’
8-‘Kurumlarda Canla Başla Çalışan Kadınlarımız Yönetimlerde Yok’-VİDEO
9-‘Kadının Bir Eli Beşik, Diğer Eli Dünyayı Sallar’-VİDEO
10-‘Alevi Kurumlarında Kadın Yoksa, Aleviliği Konuşmanın Da Ciddiyeti Yok’
11-‘Talip Kadınlar Da Ana’yı Aramaz Oldu’-11-VİDEO
12-‘Kadınlar Aktif Olup “Ben De Varım” Desinler’
13-‘Meydanda Gönül Birlemeye Gelenler Hep Kadınlar’-13 VİDEO
14-‘Karar Alıcıların Erkeklerden Oluşması Alevilik Için Büyük Tehlike’-VİDEO
15-‘Dedelerimiz Bencil Davranıyor; Anaları Ceme Çağırmalılar’-VİDEO
16-‘Alevi Kurumlarındaki Yapı Kadınları Çok Dışlıyor’-VİDEO
17-‘Alevi Kadınların Sahnesi Erkeklerce Işgal Edildi’-VİDEO
18-‘Alevi kurumlarında kadın olmazsa Alevilik olmaz’

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak