PİRHA – Arap Alevilerinin Şiileştirilerek asimile edilmeye çalışıldığının altını çizen Arap Alevi ve tiyatrocu Hasan Özgün, “Asimilasyona karşı duruyoruz çünkü asimilasyon bir insanlık suçudur. İster Sünnileştirme ister Şiileştirme ister Türkleştirme bu bir insanlık suçudur” diye konuştu.
Arap Alevilere yönelik artarak devam eden asimilasyon politikalarını PİRHA’ya değerlendiren Ehliddar Kültür Merkezi’nin Genel Sanat Koordinatörü ve tiyatrocu Hasan Özgün, 1990’lı yıllardan bu yana kimliklerini, kültürlerini ve inanç yapılarını asimilasyona karşı yaşatma mücadelesi verdiklerini söyledi.
Türkiye’de asimilasyon meselesinin bir rejim meselesi olduğunu ve Cumhuriyet öncesine dayanan bir mesele olduğunu vurgulayan Özgün, bütün Alevilerin yaşadığı handikapları Arap Alevilerin de yaşadığının altını çizerek, “Sünnileştirme, inkar politikaları, nefret söylemiyle aşağılama ve ötekileştirme politikalarının hepsine bizler de Anadoludaki bütün Aleviler gibi maruz kalıyoruz” dedi.
“ANA DİLİNİ KAYBEDEN TOPLUM BÜTÜN KÜLTÜRÜNÜ KAYBEDER”
Türkleştirme ve inanç olarak da Sünnileştirme politikası ile bir asimilasyonun var olduğunu kaydeden Özgün, ana dile yönelik asimilasyonun olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Ana dilin konuşulması yakın bir tarihe kadar düğünlerde 90’lı yılların başlarına kadar yasaktı, Arapça şarkılar söylemek yasaktı. Ben Arapça tiyatro yaptığım için, okulda Arapça konuştuğum için sayısız kez gözaltına alındım. Buna karşı da en başta ana dilimizi merkeze alarak bir çalışma yürütüyoruz. Çünkü dilini kaybeden bir toplum aslında bütün kültürel değerlerini kaybediyor. Bizim ritüellerimiz ana dilimizde gerçekleşiyor. Sözlü tarih geleneği üzerine kurulu bir toplumdur Arap Aleviler. Bu sözlü tarih geleneğinin bütün zenginlikleri, üretimleri bütün figürleri Arapça üzerine ve doğu Akdeniz Arapçası (Lhçede Sah) sahil lehçesi ile yaşatılmıştır.
“ASİMİLASYON BİR İNSANLIK SUÇUDUR”
Şimdi bu yeni nesil tarafından konuşulmuyor. Şu an son halkada ve bu halkanın kopmaması için uğraşıyoruz. Tabi ki burada dikkat ettiğimiz bir nokta var. Asimilasyona karşı duruyoruz çünkü asimilasyon bir insanlık suçudur. Ama aynı zamanda milliyetçilikle de mücadele ediyoruz. Çünkü milliyetçilik halkların zehiridir. Biz halkların kardeşliğine inanan insanlarız. Aleviliğin felsefesinde özünde bu vardır. Halkların zenginliğinin bir zincir gibi olduğunu düşünüyoruz ve bu zincirin Arap Alevi halkası eksik. Biz bu halkayı bu zincire bağlamak için bu halkayı yaratıyoruz. Bu halkanın anlamlanması ancak bu zincirin içinde var olmasına bağlıdır. Halkların kardeşliği zemininde kendimizi, kendi kimliğimizle ana dilimizle, inancımızla ifade etmek istiyoruz.”
Tiyatrocu Hasan Özgün, Arapça dilinin okullarda ders olarak verilmesi için yürütülen kampanyalar destek olmaları çağrısında bulunarak, “Arapça diyoruz. Dilini unutan tarihini de aslını da kökünü de her şeyini de unutur” dedi.
Hasan Özgün’ün değerlendirdiği diğer bir konu ise son dönemlerde sıkça karşılaşılan Şiileştirme politikası. Arap Alevilerin karşı karşıya kaldığı başka bir asimilasyon politikasının olduğunu kaydeden Özgün, Türkiye’de şu ana kadar Sünnileştirme şeklinde bir asimilasyonla karşı karşıya kaldıklarını ancak Suriye’de emperyalist işgal ile beraber Şiileştirme projesinin geliştiğini belirterek, “Biz Aleviyiz, Arap Alevisiyiz. Biz Şii değiliz. Şii dostlarımızın inancına ve kültürel yapısına son derece saygı duyuyoruz. Ama nasıl ki biz kimseyi asimile etmeye çalışmıyorsak bizi Sünnileştirmeye ve Şiileştirmeye çalışanlara karşı çok net duruyoruz” ifadelerini kullandı.
“HALKLARIN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK GEREKİYOR”
Arap Alevilere yönelik asimilasyon politikasının açıktan yürütülmediğine dikkat çeken tiyatrocu Hasan Özgün, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hayır, bizimle kardeşlik hukuku üzerinden bağ kurmak isteyen herkesin öncelikle bizi kendi özgünlüğümüzle, kimliğimizle, yüzlerce yıldır taşıdığımız ritüellerimizle kabul etmesi gerekiyor. Bizi bu değerlerimizle kabul etmeyen ve küresel ya da bölgesel bir takım güçlere yedekleme amaçlı yürütülen bütün asimilasyon politikaları halkçı zeminde değildir. Bunun karşısındadır. Bunun da anlamsız bir şey olduğunu düşünüyoruz. İnsani değerlerle uymayan bir şey olduğunu düşünüyoruz. Bütün halkların biriktirdiği değerler vardır. Bunlar zenginliktir bunlara sahip çıkmak gerekiyor. Bunları tekleştirmek, aynılaştırmak, sindirmek bir kültürü ya da bir inancın boyunduruğuna sokmak faşizan bir yaklaşımdır. Arap Alevilerini Şiileştirme politikası çok açıktan yürütülmüyor.
Yani ‘Siz yüz yıllardır Emevi saltanatı, Emevi zihniyetinin hegemonyası altında yaşadınız. Ve aslında onlar sizi asimile etti, aslında inancınızın özü budur diyerek’ tabi ki ABD emperyalizmini, siyonizmin bölgedeki politikaları ve hamleleri karşısında özellikle bölgedeki İran vb güçlerin karşı duruşu var. O duruş üzerinden bir propaganda yürütülmeye çalışılıyor. Tamam biz de anti emperyalistiz, ABD’nin politikalarına karşıyız. Biz bunlara karşı iken bunlara karşı olan aynı cephede olan insanlarla kültürel ve inançsal anlamda aynılaşmak zorunda değiliz.
“YILLARCA BİZE ETİ TÜRKLER DEDİLER”
Biz başta insan olduğumuz için bu işgale karşıyız. Bu karşı olma durumumuzu da Alevi kimliğimizde güçlendiriyoruz. Argümanlar daha çok bunlar üzerinden gerçekleşiyor. Bunun Sünnileştirme politikasıyla şöyle benzerliği var: Yıllarca bize de ‘eti Türkleri’ dediler. Arapların yanında yaşaya yaşaya asimle olan ve aslında gerçek kültürel inançsal özlerine çağrılması gereken insanlar olarak bakıldı bize. Şimdi de aynı şey öbür taraftan gerçekleştiriliyor.”
Tiyatrocu Hasan Özgün, asimilasyonun kime ve hangi inanca yapıldığının fark etmeyeceğini, sonuç itibari ile asimilasyonun bir insanlık suçu olduğunu kaydetti.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.