PİRHA – Pir Mustafa Erdem, mevcut devlet yönetiminin, Koçgiri Katliamı’nın günümüzde konuşulmaması için büyük çaba sarfettiğini belirterek “Dedelerimiz, katliamdan bahsedildiği zaman ağlıyorlardı. Çoluk çocuk bırakmadan 150 köyde katliam yapıldığını anlatıyorlardı. Yaptıkları tüm katliamlara rağmen Alevi ve Kürt kimliğini yok etmeyi başaramadılar” diyerek mevcut asimilasyon politikalarına da işaret etti.
Sivas bölgesinde, 150 köy üzerinde yapılan Koçgiri Katliamı’nın ardından 101 yıl geçti. 6 Mart 1921’de Mustafa Kemal’in emriyle başlatılan harekat, 17 Haziran’da binlerce Alevi Kürt’ün katledilmesiyle son buldu. Harekat sonrasında Koçgiri coğrafyasındaki demografi de değişime uğratılarak binlerce insan sürgün edildi.
İmam Rıza Ocağı’na mensubu Pir Mustafa Erdem, Koçgiri harekatına dair dönemin tanıklarından dinlediklerini PİRHA ile paylaştı.
Pir Erdem, sözlerine tarihteki Alevi katliamlarına işaret ederek şu sözlerle başladı:
“Şah İsmail yıkıldıktan sonra en çok Türkmen Alevileri katledildi. O yıllarda Alevi – Kürt halkı da soykırıma tabi tutulup Sürgün edildi. Büyüklerimizden duyduklarınıza göre Koçgiri Aşireti önce Anadolu’da Elazığ, Bingöl bölgesine sürgün ediliyor. Ardından bu bölgelerden de sürgün edilerek Koçgiri birçok yere dağılıyor. Özellikle Sivas, Erzincan illerine dağılıyor. Hatta Çorum ve Amasya’ya kadar giden kollar da var. En son olarak Cumhuriyet döneminde büyük bir soykırıma maruz kalıyor. Tabii Cumhuriyet döneminde de incelediğime göre Osmanlı yıkıldıktan sonra Mustafa Kemal bazı aşiretlerle görüşüyor. İlk önce Türk solu ile Marksistlerle, Mustafa Suphi’lerle görüşülüyor. Ardından Seyit Rıza ve Alişer’in grupları ile görüşülüyor ve deniliyor ki ‘Biz bağımsızlığımızı aldığımız zaman demokratik, adil bir Cumhuriyet kuracağız. Herkes inancında, dilinde hür olacak’.
Bu sözler veriliyor ancak ne yazık ki Cumhuriyetin temelleri ile birlikte Koçgiri Katliamı başlatılıyor. Önce tabii komünistleri; Mustafa Suphi’leri yok ediyor. Sonrasında Koçgiri harekatı başlıyor ve tek dil, tek inanç ve ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyerek ‘siz yoksunuz’ deniliyor.”
“BU DOSYA AÇILDIĞI ZAMAN CUMHURİYETE DOKUNACAKTIR”
Pir Mustafa Erdem, yöre halkının, Koçgiri Katliamı’na dair çok az bilgiye sahip olduğunun da altını çizdi. Devlet geleneğinin, Alevi ve Kürt katliamlarının açığa çıkmaması için çaba sarfettiğini ifade eden Erdem, şunları aktardı:
“Katliamda 150 köy yerle düz ediliyor. Çoluk, çocuk, büyük, küçük katliamdan geçiyor. Dedelerimiz, Koçgiri harekatından bahsedildiği zaman ağlıyorlardı. ‘Oğlum’ diyordu ‘Çoluk, çocuk bırakmadılar. Kadınları, kızları bırakmadılar, her pisliği, her namussuzluğu yaptılar. Tecavüzünden tut çocuklara kadar öldürdüler. Bir zulüm, soykırım yaptılar’ diyorlardı. Biz bu katliamı dedelerimizden dinledik. Sonrasında çevre halkından da dinleyerek öğrendim. Günümüzde ise bölge halkına, sistem tarafından baskılanıp yanlış bilgiler öğretiliyor. Tabii bu da Kemalistlerin çamur atmalarıdır. Kendi suçlarını bastırmak için bu yöntemi kullanıyorlar.
Günümüz halkını, sistem öylesine bastırmış ki ‘Atatürk olmasaydı Aleviler olmazdı’ diyorlar. Ben de diyorum ki, ‘Yavuz Selim’den bahsediyorsunuz ama peki Koçgiri harekatı, Dersim 1937-38 ile en büyük katliamı bu yapmış. Peki bu adam, Alevileri tanımışsa Cumhuriyetle birlikte neden Alevilerin haklarını vermemiş?’
Bugün inancımız yasak ise Mustafa Kemal tarafından bu yapılmıştır. Cami yaptırıyor, Sünniliği tanıyor ama Aleviliği reddediyor.
Bu aslında korkuya dayanıyor. İkinci bir katliam ya da benzeri olmasın diye böyle bir inkârcılığa giriliyor. Hatta neredeyse ‘Biz Alevi değiliz’ dahi denilecek. Koçgiri Katliamı’nın konuşulmasını bugün sistem istemiyor. Çünkü Koçgiri, Osmanlı’dan sonra Alevilere yapılmış en büyük zulümdür. Bu dosya açıldığı zaman Cumhuriyete dokunacaktır.”
“ALEVİLER, SİSTEME BİAT ETMEZ”
“Yaptıkları tüm katliamlara rağmen Alevi ve Kürt kimliğini yok etmeyi başaramadılar” diyen Pir Erdem, günümüz asimilasyon yöntemlerine de işaret etti. Devletin, artık asimile etmek istediği kesimden bireyleri kullanarak politika yürüttüğünü söyledi.
Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onca katliam politikasına rağmen ‘biz bunları bir türlü bitiremedik’ dediler ve ardından ‘Ne yapmamız lazım?’ diye sorduklarında kimi muhacirleri; yani Türk kesimini batıdan Doğu Anadolu’ya yerleştirdiler. Yani Kürtleri Türkleştirmeye, Alevileri de Sünnileştirmeye çalıştılar. Ama başaramadılar.
Günümüzde ise örneğin; İzzettin Doğan’a, Demirel tarafından o dönemde ‘Cemevleri yasak ama gel biz sana izin veriyoruz’ denildi. Bu iznin temelinde Kürtçe konuşulmayacak, kimliğin dile getirilmeyecek ama cemevlerinin kurulmasına izin verilecek ancak Aleviliği Sünni inancına göre yürüteceksin ve dik namaz kıldıracaksın’ denildi. Yani hakikaten kopuk bir inancı Alevilere dayatıyorlar. Kısacası Arap inancını bize dayatıyorlar. Bizler ise hakikate işaret ediyoruz. 14 bin yıl önce Alevilik vardı. Ve unutmamak gerekir ki Alevilik bir inançtır, dindarlık değil. Bunu Hz. Ali efendimiz de diyordu. ‘Ben konuşan Kur’an’ım’ diyordu.
Güneş, hava, su, toprak bizim dört kapımızdır. Dördü de ‘Hakk’tır’ diyoruz. Şimdi bunlardan birisi olmasa dünya yaşayamaz. Bu dördü bizim kutsalımızdır. Bugün doğayı, insanı bilip tanımayan hakikate varamaz. O nedenle Aleviler, sisteme biat etmez. Bunu Hz. Hüseyin de söyledi, ‘Ben sadece mazlumun yanında yer alırım’ dedi.
Şimdi bugün sistem tarafından cemevlerinin kurulması ve Alevi ve ocak pirlerinin yok edilmesi iyi araştırılmalı. Artık cemevlerinde hakikati gerçekleştirmeliyiz. Yani o hakikat de devletin getirdiği yönetimi devletin belirlediği dedeleri değil, Alevilerin kendi ocak pirleri ve yönetimi olmalı. Örneğin inancımızda müsahiplik vardır. Müsahibin yoksul ise durumu iyi olan diğeri yardım etmeli. Bu bir tür sosyal paylaşım ve adalet düzenidir.
“ALEVİLİĞİN ÖZÜNDE DAYANIŞMA VARDIR”
Alevi yolu Sosyalizm inancı gibidir. Ancak bugün özünden uzaklaştırıyoruz. Bugün hakikati oluşturmak için ocak pirlerini hayata geçirmeliyiz. ‘Pir’ demek, önderlik demek. Yani taliplere yol göstermek demek. Bugünkü cemevleri bizim ihtiyacımızı göremez. Eğer hakikat kapısına para giriyorsa demek ki sistem, seni asimile ediyor. Bugün para ile kişiler satın alınabiliyor. Bugün cemevlerine trilyonlar harcayacağımıza ihtiyacı olanlara dağıtılmalı. Evet bugün metropollerde cemevlerine ihtiyaç vardır ancak bu yerleri hakikat temeline oturtmak gerekir. Öncelik öğrencileri okutmaktır ama günümüz Alevilerine baktığınızda kimisinin altında son model araba var, bir diğeri ise ekmek bulamıyor. Peki şimdi Alevilik bunun neresinde? Aleviliğin özünde dayanışma ve dürüstlük vardır. ‘Sen, ben’ diye bir şey yoktur.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.