PİRHA – Eğitim Sen, İstanbul Şehitler Ortaokulu’nda Çanakkale savaşında yaşamını yitirenler için okul hoparlörlerinden Kur’an okutulduğu bilgisini vererek “Türkiye’de okullar, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve cemaatler eliyle örgütlenmeye çalışıldığı mekânlar haline getirilmiştir” denildi.
Eğitimde din dayatmasının ardı arkası kesilmiyor. Skandal nitelikteki olayın adresi bu kez İstanbul’un Esenyurt ilçesindeki Şehitler Ortaokulu oldu.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) konuya ilişkin açıklama yaparak, Türkiye’de okulların eğitim-öğretim kurumları olmalarının yanı sıra çeşitli dini etkinlik ve faaliyetlerin merkezi haline getirildiğine işaret etti. Yazılı yapılan açıklamada “Okullar başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve cemaatler eliyle örgütlenmeye çalışıldığı mekânlar haline getirilmiştir. İstanbul Esenyurt’ta Şehitler Ortaokulu’nda 18 Mart Çanakkale Şehitleri ile ilgili olarak Kur’an okutulmuş, etkinlik tıpkı camilerde yapıldığı gibi okulun hoparlörlerinden yayınlanmıştır” denildi.
“EĞİTİM VE İBADET ALANLARI BİRBİRİNE KARIŞTIRILMAMALI”
Eğitim kurumları olan okullarda dini içerikli etkinlik ve faaliyetlere son verilmesi gerektiğini belirten Eğitim Sen’in yaptığı açıklama şöyle:
“Türkiye’de uzun yıllardır eğitimin dinselleştirilmesi, okullar ve öğrencilere yönelik çeşitli dini faaliyetlerin artmasını beraberinde getirmiştir. Okullarda, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi, okulları eğitim kurumu olmaktan uzaklaştıran uygulamaları beraberinde getirmektedir.
Eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi sürecinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli dini vakıf ve derneklerle imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri ve uygulamaları okullarımızı çepeçevre kuşatmış durumdadır.
Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda, iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiş durumdadır. Bu konuda özellikle eğitim sisteminin, ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez.
Toplumda ve okullarda bütün din ve inançtan insanlar, eşit koşullarda yaşamak ve aynı kurallara uymak durumundadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanınmamasının, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur. Bunun gerçekleşmesi için devletin ve devlet kurumlarının tüm din, mezhep ve inançlara aynı mesafede durması, eğitim ve ibadet alanlarının birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.
Devlet, eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurumlara, dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalıdır. Özellikle eğitim sistemi ve okullar, dini kurallar ya da faaliyetlere göre değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmesi gereken kurumlardır. MEB’in görevi çocukları ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan haklarını ve çocukların yararını gözetmek, çocukların ve gençlerin kendilerini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisi kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak için çalışmaktır.
Laik bir ülkede devletin, inanç alanına girerek, şu ya da bu biçimde elindeki olanakları kullanıp, devleti belli bir dinin ya da inancın, Türkiye’de olduğu gibi belli bir mezhebin savunucusu ve destekçisi durumuna getirmek yönündeki her türlü girişim ve uygulamaya son verilmelidir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.