Alevi Haber Ajansi

BAF: Madımak’ta devlete rağmen değil, bizzat devletin gözetiminde katliam yaşandı

PİRHA- Sivas Madımak Katliamı’nın 29. yılında bir açıklama yayınlayan Britanya Alevi Federasyonu, katliamların hesabını sorarak tüm demokrasi ve özgürlük sorunlarını kalıcı bir şekilde çözebilmenin yolunun Alevilerin örgütlü gücünden geçtiğini vurguladı. 

Britanya Alevi Federasyonu (BAF) Sivas Madımak Katliamı’nın 29. yılında bir açıklama yayınladı. ‘2 Temmuz 1993 Yılında Sivas’ta Yakılan İnsanlıktı. Faşist Katliamı Unutma Unutturma!’ başlığıyla yayınlanan açıklamada, katliamın ülkedeki toplumsal özgürlük mücadelesine yönelik faşist bir kitle hareketi ve komplo olduğunu belirtti.

Katliamları engelleyecek ve hesabını soracak tek gücün örgütlenmek ve her gün mücadele etmek olduğuna işaret eden Britanya Alevi Federasyonu, 2 Temmuz günü yapacakları kitlesel anmaya ayrıca katılım çağrısında bulundu.

“KATLİAM, TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE KARŞI KOMPLO İŞARETİYDİ”

Britanya Alevi Federasyonu’nun açıklaması şöyle:

Bilindiği üzere Sivas’ta faşist dinci gericilerin “şeriat isteriz” şiarlarıyla başlatıp, 33 canımızı çocukları, kadınları, aydınları, sanatçıları, zakirlerimizi yaktılar. Bundan tam 29 yıl önce 2 Temmuz 1993’te “din elden gidiyor” demagojisiyle faşist şeriatçı güçler, günler öncesinden hazırladıkları ve devletin seyirci kaldığı insanların Madımak Otelin’de diri diri yakıldığı katliamı gerçekleştirdiler. Bu faşist katliam, ülkemizde toplumsal özgürlük mücadelesine karşı faşist dinci gerici bir kitle hareketi örneği ve tehlikeli bir komplonun işaretiydi.

Biliyoruz ki Halkların tarihi nice kanlı katliamlarla doludur. Kuşku yok ki, bu en acı katliamlara tanıklık eden coğrafyanın başında Türkiye gelmektedir. Dünden bugüne halklar onlarca faşist- gerici katliamlara tanıklık etti. Alevi, Ermeni, Rum, Ezidi, Kürt katliamları bir biri ardına gerçekleşti. Tarih 2 Temmuz 1993 Faşist ve şeriatçı cellatlar yine işbaşındaydı, Madımak otelinde simsiyah bir duman yükseliyordu, katliamının en vahşisi 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yeniden sahneye konuyordu. Günler öncesinden propaganda yapılarak hazırlıkları yapılan faşist katliam, 2 Temmuz Cuma günü camilerde toplanan dinci faşist gruplar bir araya gelerek, kentin çeşitli yerlerinde slogan atarak gösteri yaptıktan sonra, Pir Sultan Abdal etkinlikleri için Sivas’ta bulunan sanatçıların ve yazarların kaldığı Madımak oteli ve Alevilerin, demokratların ev ve işyerlerini tahrip ederek katliama giriştiler.

Devletin güvenlik güçlerinin, gösterilerin başladığı ilk andan katliamını gerçekleştirildiği ana kadar 8 saat içinde müdahale etmediği bu saldırılarda 33 kişi katledildi, yaklaşık 150 kişi de yaralandı.

“TIPKI MARAŞ VE ÇORUM’DA OLDUĞU GİBİ…”

2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta bir an soluksuz kalıyor gökyüzü ve güneş. Soluksuz kalıyor onlarca insan, karanlığın orta yerinde. 33 can, 33 sanatçı-aydın-emekçi insan meşale olup bir bir saplandılar karanlığın bağrına. Süzerek direnci ateşten, göğe savurdular. Türkü oldular, şiir oldular, semah oldular. Soluklandı güneş, soluklandı gök, soluklandı insan. Ki; karanlığa meşale olanlar küllerinden yeniden doğarlar !

Onun içindir ki Sivas faşist şeriatçı katliam unutulmadı ve unutturulmayacaktır.

Evet tam 29 yıl önce emeğin ve kardeşliğin sesi, sözü ve sazı olan onlarca can Sivas’taydılar. Hep birlikte türküler söyleyip özgür bir dünyanın düşünü Sivas’a taşıdılar.

Elbette özgürlüğün, paylaşımın ve kardeşliğin düşmanı, faşist gerici şeriatçı güçler çürümüşlüğü, geleceksizliği temsil edenler boş durmuyordu. Yapmak istedikleri şey farklı düşünen sesleri susturmak ve karanlığa mahkum etmekti. Tıpkı Maraş’ta, Çorum’da olduğu gibi…

“DEVLETE RAĞMEN DEĞİL, BİZZAT DEVLETİN GÖZETİMİNDE KATLİAM YAŞANDI”

2 Temmuz 1993’de devlete rağmen değil, bizzat devletin gözetiminde bir katliam yaşandı. Günlerce öncesinden başlayan hazırlık aşamasından katliamın yaşandığı ana kadar devlet polisiyle, askeriyle, valisiyle, resmi ve sivil güçleriyle oradaydı. Katliam sonrası yılları geride bırakan süreçte vahşetin arkasında katliamcı faşist devletin olduğunu tüm yalınlığı ile gördük. Birbiri ardına yapılan açıklamalar, göstermelik yargılamalarla tetikçiler desteklendi korundu.

29 yıl değil 1000 yıl geçse de Sivas katliamı unutulmayacaktır. Katiller elini kolunu sallayarak gezdikçe bu acılar asla dinmez. Şeriatçı katilleri savunanlar AKP’de milletvekili ve görevli oldular. Faşist şeriatçı katilleri yakalamak bir yana Roboski’de Suruç’da Sur’da Cizre’de, Ankara Garında olduğu gibi yeni katliamların sorumlusu oldular. Hatırlanacağı üzere, Sivas katliamının sanıklarından Cafer Erçakmak karakola 300 metre uzaklıkta evinde öldükten sonra bulundu. Çünkü devlet katilleri korudu. Sivas Katliamı yangının külleri hala orta yerdedir ! Katliamın failleri hiçbir biçimde cezalandırılmazken; “Zaman Aşımı” denilerek dava kapatıldı, firari sanıklar da cezalandırılmaktan kurtuldu.

“HESABINI SORACAK TEK GÜÇ ÖRGÜTLÜ GÜCÜMÜZÜDÜR”

Artık yeter; evet bunca acı ve vahşet yetmedi mi? Daha kaç insanımızın gözlerimizin önünde diri diri yakılmasını seyredeceğiz? Oysa ki tüm bu olanları engelleyecek ve katliamların hesabını soracak tek güç örgütlü gücümüzdür. Faşist katliamların hesabını sormak ve tüm demokrasi ve özgürlük sorunlarımızı kalıcı bir şekilde çözebilmek için yan yana gelmeli ve örgütlenmeliyiz. Bu en başta yitirdiğimiz 33 canımıza karşı bir sorumluluktur. İnsan olmanın bir gereğidir. Sadece anma günlerinde değil her gün saflarımızı sıklaştırmalı ve bu zorba sistemi tarihten silmek için mücadele etmeliyiz.

İşte bu açıdan günümüz Pir Sultan’larına çok büyük sorumluluklar düşmektedir. 2 Temmuz’da göğe kuş olup kanatlanan canlarımızı güçlü bir şekilde selamlamak için karanlığa meşale olup mücadele alanlarında yerimizi alalım.

2 Temmuz Sivas Katliamını Unutmadık Unutturmayacağız..!

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak