PİRHA-Diyarbakır Cezaevi’nde baskı ve işkenceye bedeniyle karşı koyan ve Newroz’un simgesi olan Mazlum Doğan’ın ablası Serap Doğan Mutlu, PİRHA’ya konuştu. Doğan Mutlu, “Mazlum o zaman diyor ki ‘Bizim cezaevinde canımızı ölüme yatırmaktan başka bir şey kalmadı. Tek şey kaldı o da ölmek’ ve Mart 20’yi 21’e bağlayan gece eylemi yapıyor. Mazlum Doğan’ın da böyle bir eylem ortaya koyduğu için Newroz denildiği zaman Mazlum mutlaka akla gelir” dedi.
Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı direnişini yüzyıllar sonra Diyarbakır Cezaevi’nde 21 Mart 1982’de 3 kibrit çöpüyle Newrozlaştıran PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan’ın (Çağdaş Kawa) ablası Serap Doğan Mutlu, Mazlum Doğan’ın cezaevinde yaşadıklarını, o günden bugüne değişmeyen baskı ve direniş geleneğini anlattı.
Mazlum Doğan’ın çocukluğunda da farklı biri olduğunu söyleyen Serap Doğan Mutlu, “Yaptığı işlerin arkasında duran, direngen ve korkunun üstüne cesaretle giden birisiydi. Bir kere babam, ‘ayı kapının arkasına gelmiş bakalım kim halledecek’ dediğinde ilk koşan Mazlum olmuş, çocuk olmasına rağmen korkunun üzerine gitmeye çalışmış” diye belirtti.
“BİZİ YILDIRMAK İÇİN GÖZALTINA ALDILAR”
Bir akrabalarının Diyarbakır Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra Mazlum Doğan’ın içeride olduğunu söylediğini ifade eden Serap Doğan Mutlu, “Ondan sonra biz Mazlum’un görüşüne gittik. Ben İstanbul’dan Diyarbakır’a yerleştim. Her hafta Mazlum’u görüyorduk ama bazıları gelmiyordu görüşe. Nedeni de her görüşe gelindiğinde işkence yapılıyormuş ama Mazlum bize gelmeyin demedi, biz de her hafta gittik. Daha sonra bizi gözaltına aldılar, yıldırmak için tabi. Mazlumları işkencehaneye götürdüler, onlara işkence yapıldı ama bize yapılmadı. Bizi 3 ay gözaltına aldılar, o zaman gözaltı yeri Diyarbakır Cezaevi’ydi. Bizi oradan da işkencehaneye götürdüler ama şöyle deniliyordu: İşkencehaneye gitmek Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencehaneden çok daha iyi. Biz 3 ay sonra tahliye olduk. Mazlum ‘ablam korktu kaçtı’ demesin diye tekrar görüşüp vedalaştım. Sadece 3 saniye görebiliyorduk, ‘Nasılsın iyi misin’ diye soruyorduk öylesine bir zulüm vardı. Bunları anlatmakla, filmini yapmakla anlatılmaz gibi, orayı yaşamak lazım. Daha sonra biz Mazlum’u göremeden ayrılmak zorunda kaldık. Esat Oktay Yıldıran, ‘Mazlumu gördün mü?’ diye sorduğunda ben görmediğim halde gördüm dedim ve İstanbul’a gittim” diye konuştu.
“DİYARBAKIR CEZAEVİ ŞAHSINDA KÜRT HALKINI BİTİRMEK İSTİYORLARDI”
Mart ayında tekrar Diyarbakır’a gittiğinde cezaevinde çok yoğun bir işkence olduğunu söyleyen Serap Doğan Mutlu, şöyle devam etti:
“İnsanları kömürlüğe atıyorlarmış Mazlum’un parmakları yoktu. Ya kesilmiş ya da yenilmişti fareler tarafından. Mazlum sonuna kadar direnelim dediğinde bazı arkadaşlar ise mahkemeye gidelim sesimizi dünya kamuoyuna duyuralım öyle direnelim diyorlar ama sonrasında toparlanamıyorlar. Herkesi farklı bir yere gönderiyorlar ve cezaevinde teslimiyet başlıyor. İnsan gerçekten bir şey diyemiyor o işkencelere dayanmak her yiğidin harcı değil. 35. koğuşta direnenler varmış. Esat Oktay Yıldıran ‘sizi öyle bir duruma getireceğim ki siz insanlıktan çıkacaksınız ve kendinizden utanacaksınız dışarı çıktığınız zaman insanlar sizden kaçacak’ diyor. Bunu da moral bozma veya teslim almak için söylüyor. Ben de 3 ay da olsa cezaevinde kaldım. Orada ne olacağını bilemiyorsun; tecavüz edebilirler, işkenceye götürebilirler, öldürebilirler o kadar korkunç bir yerdi. Tabi teslimiyet başlamış, ihanete doğru bir gidiş var. Mazlum o zaman ‘Bizim cezaevinde canımızı ölüme yatırmaktan başka bir şeyimiz kalmadı, tek şey kaldı o da ölmek’ diyor ve Mart 20’yi 21’e bağlayan gece eylemi yapıyor. Diyarbakır Cezaevi’nin şahsında Kürt halkını bitirmek istiyorlar. Mazlum da bunu boşa çıkartmak için bu eylemi ortaya koyuyor. Onun için Mazlum’un eylemi çok önemli çünkü daha sonra Dörtler ve ölüm oruçları böyle devam ediyor ve böylece Esat Oktay Yıldıran’ın zihniyetini boşa çıkartıyorlar. Demirci Kawa’dan sonra Mazlum’a ‘Çağdaş Kawa’ diyorlar” dedi.
“MAZLUMUN YAPTIĞI EYLEMLE CEZAEVİNDEKİ İŞKENCELER YAVAŞLADI”
Mazlum Doğan’ın “Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür” sözünü hatırlatan Serap Doğan Mutlu, Newroz’un diriliş anlamına geldiğini ve Mazlum Doğan’ın da böyle bir eylem ortaya koyduğu için Newroz denildiği zaman Mazlum’un mutlaka akla geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Biz Mazlum’a ‘onlara evet deyin, köprüden geçinceye kadar ayıya dayı deyin’ dediğimizde o bize şunu söylüyordu: Biz eğer onlara evet dersek onlar bize daha çok şey yaptıracaklar evet demekle olmuyor, bizim direnmemiz lazım diyordu. Eğer Mazlum eylemi ortaya koymasaydı ve teslimiyet başlasaydı dışarıda da bir cesaret kırılması hali olacaktı. Onların direnişiyle her şey çok daha farklılaştı. İlk kutladığımız Newroz’larda birkaç kişi oluyorduk ama şimdi binler, on binler olmuş. Newroz’u her seneden daha coşkulu bir şekilde kutlamalıyız, çünkü Newroz ile bizi test ediyorlar.”
Cihan BERK/DERSİM
Yoruma kapalı.