PİRHA – Şahkulu Sultan Dergahı’nda 40 yıldır zakirlik hizmeti yürüten Adnan Kılıç, zakirliğin bir anda olmayacağını belirterek, “Her insan bulunduğu yörede çiğdir, eksiktir. Biz de bu dergahta aşk ile gönüllü olarak başladık ama gelen dedeleri gördükçe, feyz aldıkça yavaş yavaş pişmeye başladık. Bu işler bir gün içerisinde veya bir sene içerisinde olmuyor” dedi. Kılıç, şu an 30 sene önce yaptıkları cemlerdeki gibi heyecanı, aşkı ve muhabbeti bulamadıklarını da belirterek ekledi: 12 hizmetin en kutsalı zakirlik.
1963 Sivas Divriği Çamşıhı doğumlu Zakir Adnan Kılıç, yaklaşık 40 yıldır Şahkulu Sultan Dergahı’nda zakirlik hizmeti yürütüyor. Kılıç’ın ayrıca ‘Alevilikte Birlik Cemi’ ve ‘Şah’a Doğru Giden Kervan’ olmak üzere 2 tane de kaseti bulunuyor.
1984 yılından beri Şahkulu Sultan Dergahı’nda zakirlik hizmeti yürüten Adnan Kılıç, zakirlik hizmetine dair PİRHA’ya konuştu.
“İLK OLARAK 1984 YILINDA ZAKİR OLARAK POSTA OTURDUM”
Zakir Adnan Kılıç, Divriği Çamşıhı bölgesinde müziğin yaşının olmadığını, bölgede anadan doğar doğmaz müziğe başladıklarını belirterek 3-4 yaşlarından beri yörede yapılan cemlerde zakirliği öğrendiğini ifade etti.
Feyzullah Çınar, Aşık Ali Metin, Mehmet Ali Karababa, Ali Ertekin ve geçen hafta Hakk’a yürüyen Hüseyin Gazi Metin Dede gibi nice ozanlar diyarı olan Çamşıhı bölgesinin suyundan içen, dünyaya gelmiş her canlının müzikle tanıştığını da söyleyen Kılıç, zakirlik hizmetine başlama sürecini şöyle anlattı:
“Bizim ailede zakir olarak sadece ben bu işe meyil verdim. O da farklı yörelerden gelen ve tanışmış olduğum bir takım dedelerin dizlerinin dibinde oturarak onların nidalarından, eserlerinden, bizim yöreden farklı olan deyişleri, duaz-ı imamlarını dinleyerek ben bu işe karar verdim. İlk zakir olarak 1984’te rahmetli Gürgür Dedenin ve Ali Metin’in Şahkulu’nda yapmış olduğu cemde zakir olarak posta oturdum.”
“12 HİZMETİN EN KUTSALI ZAKİRLİK; CEMDE BİR COŞKU SELİ HİSSEDİYORSUNUZ”
Kılıç, cemin içerisinde zakirin yapması gereken ritüellerin çok farklı olduğunu, belli bir periyodik sırayla ceme uymak zorunda olduğunu ifade ederek “Nasıl ki bir su, yavaş yavaş gözeden akar çoğaldıkça çağlamaya başlar, cemde de öyle bir coşku seli hissediyorsunuz. Karşınızdaki insanlara da o duyguyu kendiliğinden verebilmek çok önemli” dedi. Kılıç, şu an yapılan cemlerde, 30 sene önce yaptıkları cemlerdeki gibi heyecanı, aşkı, muhabbeti bulamadıklarını belirterek şu eleştiriyi yaptı:
“Günümüzde yeni yetişen gençler cemevlerinde 3-4 tane deyiş söylemeyi zakirlik sanıyorlar. Değil aslında. 12 hizmetin en kutsalı zakirlik. Telli kuran dediğimizi Türkçe olarak iyi okumaları lazım. Okudukları şeyi de karşıdaki insanlara iyi yansıtmaları gerekiyor. Bugünki dedeler de maalesef ellerinde, önlerinde dosya ile Cem yürütüyor. Orada duyguyu dosya ile yansıtamazsın. Eski dedeler nasıl ki önlerinde hiçbir şey olmadan o duyguyu yansıtıyorsa zakirler de öyleydi.”
“İNANCIN YARIŞMASI OLMAZ, HAKK İÇİN YAPILAN ŞEYLERDE GÖSTERİŞ OLMAZ”
Zakir Adnan Kılıç, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın faaliyetlerinden biri olan ‘Alevi-Bektaşi Deyiş, Nefes, Semah, Duaz-ı İmam ve Muharremiyye Güzel Okuma Ses Yarışması’nı eleştirerek “İnancın yarışması olmaz. Bu bir hizmettir. Hizmet de Hakk için dediğimiz zaman Hakk için yapılan şeyler de göstermelik veya gösteriş için olmaz. Vitrinlik olmaz daha doğrusu” dedi.
Kılıç, eleştirisine şöyle devam etti:
“Bugün Anadolu’da zakirliğin mutfak bölümünde hizmet eden, zakirlik yapan yüzlerce belki binlerce canımız var. Ama günümüzde cemevlerinde popülizm adına, ön plana çıkma adına ‘ben daha iyi zakirim, sesim güzel, ben daha iyi cem yapıyorum’ düşüncesiyle bir yarışma içerisine girdiler. Bu da yanlıştır ve inanca zarar verir. Erozyona uğratır. Kendi inancımızı kendi elimizle asimile ediyoruz. Her şeyin bir eğitimi var. Biz yaşlılardan değil yaşayarak öğrendik bu kültürü. Cemlere girerek 4 yaşından beri, kitaplardan değil yaşayarak bizzat öğrendiğimiz için belli aşamalarda görselliğe, yarışmaya yönelik yapılan yenilikler doğru değil. İnanç adına daha doğrusu zakirlik adına ben böyle yarışmaları onaylamıyorum.”
“DARBEYE RAĞMEN İLK CEMİMİZİ YAPTIK”
Zakirliğin bir anda olmayacağına da değinen Kılıç, Şahkulu Dergahı’nda yaptıkları ilk ceme dair de şunları konuştu:
“Her insan bulunduğu yörede çiğdir, eksiktir. Biz de bu dergahta aşk ile gönüllü olarak başladık ama gelen dedeleri gördükçe, feyz aldıkça yavaş yavaş pişmeye başladık. Bu işler bir gün içerisinde veya bir sene içerisinde olmuyor. İlk başladığımızda buranın bir tadilat durumu vardı. Cemevi yıkık döküktü, biz orayı temizledik. İlk cemimizi perşembe akşamı rahmetli Ali Metin Dede, Kasım Dede, rahmetli Bektaş Dede ve toplam 15 dede ile yaptık. Ocağı yeniden alevlendirmeye çalıştık. O dönemde bir de darbe vardı. O yasaklara rağmen, o korkuya rağmen biz burada cemimizi yaptık. Ateşi yaktık, o ateş o günden bugüne kadar hala alevlenerek yanıyor. Bizden sonra da yanmaya devam edecek.”
“KENDİ KENDİMİZİ ASİMİLE EDİYORUZ”
Kılıç, son olarak asimilasyona ve yozlaşmaya dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Benim yakınımda sevdiğim sanatçı arkadaşlarımın çoğu, türkü kafelerde, deyişleri, duaz imamları, semahları yozlaştırdı maalesef. Birebir görüştüğümde de yanlış yaptıklarını, inancı zedelediklerini, sonradan kimsenin saygı duymayacağını kendilerine söylüyordum. Gerçekten de bir şeyi ne kadar çok göz önünde tutarsan insanlara bir bıkkınlık geliyor. Ya da o şeyleri değiştirmeye yönelik yenilikler arandığı zaman bizim aradığımız o otantik duygu kendiliğinden yok oluyor. Bu sefer de kalkıp diyoruz ki bizi asimile etmeye çalışıyorlar. Kimse bizi asimile edemez. Biz kendi kendimizi maalesef asimile ediyoruz, etmeye çaba sarf ediyoruz.”
Devrim FINDIK-Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.