PİRHA- Ankara Dersimliler Derneği, Tunceli Belediyesi ve Çankaya Belediyesi sergi, panel ve dinletilerin yer aldığı ortak etkinlik gerçekleştirdi. Panelde konuşan Akademisyen Çağlar Deniz, “Aleviliğin yazılı kaynaklarının az olduğuna dair de bir kanı var. Ancak bu doğru değil. Çünkü 1400 senedir otoriteye karşı gelmiş inançsal bir hareket yazılı kaynağı olmadan devam edemez, bugünlere gelemezdi” dedi.
Ankara Dersimliler Derneği, Tunceli Belediyesi ve Çankaya Belediyesi sergi, panel ve dinletilerin yer aldığı ortak etkinlik gerçekleştirdi.
Çankaya Belediyesi’ne ait Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik kapsamında, Tunceli Belediyesi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi Yusuf Cengiz Sergi Salonu’ndan getirilen yazma eserler, şiar ve yazar mektupları, belgeler ve fotoğraflar sergilendi.
“DERSİM’DE KURULAN KÜTÜPHANEYİ BÜYÜTMEK HEPİMİZİN SORUMLULUĞUNDADIR”
Etkinlik Ankara Dersimliler Derneği Başkanı Çiğdem Camkıran’ın açılış konuşmasıyla başladı. Camkıran konuşmasında, Dersim’de kurulan kütüphanenin öneminden bahsederek; “Bu değerli kütüphanemizi öncelikle Dersim sonrasında ülke için büyütmek ve güçlendirmek hepimizin sorumluluğundadır. Bugünün ayrıca bir önemi var. Değinmek istiyorum. 27 yıl önce gerçekleşen Gazi Katliamı’nın ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Mayıs ayında idam edilişlerine de yaklaştığımız günlerdeyiz. Bu hususta şunları belirtmek istiyorum. O gün o katliamları yapanlar bugün iktidardalar ve hala aynı zihniyetteler. O günlerden bugünlere bu zihniyet hala devam ediyor. Bu düzene karşı mücadele eden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını, ayrıca Gazi Katliamı’nda hayatını kaybedenleri saygı ve şükranla anıyorum. Sözümü Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediği son sözleri ile bitirmek istiyorum. Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” ifadelerini kullandı.
“İKTİDAR KÜTÜPHANELERİN İÇİNİ BOŞALTTI VE KÜLTÜR HAFIZASINI SİLDİ”
Camkıran’ın açılış konuşmasının ardından panele geçildi. Çiğdem Camkıran’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde ilk olarak sözü Şair-Yazar Ahmet Telli aldı. Telli, Türkiye’nin kültür politikasına dair ve şairlerin yazarların kütüphanelerine dair bir konuşma yaptı. Telli’nin ardından sözü Gazeteci-Yazar Atilla Aşut aldı. Aşut ise konuşmasında, kütüphanelerin ve arşivlerin günümüzde ve gelecekteki değerinden bahsetti. AKP iktidarının günümüzde kütüphanelere yeteri kadar değer vermediğine vurgu yapan Aşut, Ankara’da bulunan Milli Kütüphane’den bahsederek, iktidarın bu kütüphanede bulunan kitapları hurda niyetine sattığını ve bu kütüphanenin içerisini boşaltarak bazı kitapları da Sarayda bulunan Beştepe Millet Kütüphanesi’ne taşıttığını aktardı. Milli Kütüphane’nin ve içindeki eserlerin bu ülkenin en önemli değerlerinden biri olduğunu söyleyen Aşut, bu kütüphanenin ve eserlerin yok edilmesi ile bir kültür hafızasının da silindiğini kaydetti.
“1400 SENEDİR OTORİTEYE KARŞI GELMİŞ İNANÇSAL BİR HAREKET YAZILI KAYNAĞI OLMADAN BUGÜNLERE GELEMEZDİ”
Panelde konuşmacılar arasında yer alan Serpil Güvenç rahatsızlığı nedeniyle panele katılamadı. Atilla Aşut’un ardından Akademisyen Çağlar Deniz söz aldı. Alevi el yazması eserlerinin içeriğinden ve bunların Alevilik için öneminden bahseden Deniz, şunları dile getirdi:
“Alevilikle ilgili çalışmalara başladığımızda kamuoyunda Alevilikle ilgili bilinen birçok şeyin aslında çok büyük bir hurafe olduğunu da görmeye başladık. Özellikle Sünni kültürden gelen bir insansanız bu sizi daha çok şaşırtıyor. Çünkü yıllarca beraber yaşadığınız insanlar hakkında saçma bilgiler kafanıza doldurulmuş, bunu anlıyorsunuz. Bazı Aleviler de bu hurafelere inanıyor. Aleviliğin yazılı kaynaklarının az olduğuna dair de bir kanı var. Ancak bu kanı doğru değil. Çünkü 1400 senedir otoriteye karşı gelmiş inançsal bir hareket yazılı kaynağı olmadan devam edemez, bugünlere gelemezdi. Aslında Alevi yazılı kaynaklar daha fazla. Aleviler her daim iktidarlar tarafından baskılandılar ve o baskıya karşı kendilerini ifade edecek bir alan yaratmalıydılar. Bunlar da yazılı kaynaklar oldu. Aleviler hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet döneminde iki önemli büyük soykırımdan geçtiler. O dönemlere ait Alevilik inancına ait yazılı eserlere her zaman ulaşmaya çalıştık. Tabii birçoğu iktidarlar tarafından yakıldı, yok edildi ancak toplayabildiğimiz kadarını bir araya getirdik. Dersim’de Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi’nde birleştirdik. Elimizden geldiğince de Aleviliğe dair var olan bütün yazılı eserleri toplamaya ve bir kütüphane çatısı altında birleştirmeye devam edeceğiz.”
“BİR ÜLKENİN AYDINLARI, SANATÇILARI, YAZARLARI O ÜLKENİN AYNASIDIR”
Deniz’in ardından son olarak Yazar Mesut Özcan söz aldı. Özcan, Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi ve Yusuf Cengiz Sergi Salonu’nda yer alan kütüphanelere, mektuplara ve belgelere ilişkin bir konuşma yaptı. Özcan konuşmasında şunları kaydetti:
“Genel olarak bakarsak bir ülkenin aydınları, sanatçıları, yazarları o ülkenin aynasıdır. Küçük ölçekte bakarsak da bir ilin şairi, yazarı, sanatçısı, aydını o ilin aynasıdır. Dersim’de kitap, mektup, el yazması, belge gibi birçok yazılı eser mevcut. Tunceli Belediyesi de açmış olduğu bu kütüphane ile birçok eseri bir araya toplamış ve onlara sahip çıkmış durumdadır. Bizim topladığımız, elde ettiğimiz yazılı eserlerde geçmişimiz, tarihimiz var. Bu kütüphaneyi Dersim’de açmamızın sebebi Dersimlilerin bu kütüphaneye çok fazla sahip çıkması ve gelecek nesillere aktarma ve koruma noktasında verdikleri güvenden kaynaklı oldu.”
“KÜTÜPHANEYİ OLUŞTURDUK ANCAK YARIN KAYYUM ATANIR DA ESERLER YOK OLUR DİYE KAYGILIYIZ”
Panelin ardından kapanış konuşmasını yapmak için Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu kürsüye çıktı. Maçoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Panelde konuşan akademisyenlerimiz, yazarlarımız her şeyi söylediler. Üstüne ekleyeceğim çok fazla bir şey yok. Ben belediye başkanı olarak elimden geldiği kadar bölgeme, kültürüme katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bu kütüphaneyi oluşturduk ancak şöyle bir kaygıda oluştu herkeste ne yazık ki. Yarın bir gün bir kayyum atanır ya da başka bir şey olursa bu kütüphanede topladığımız değerli eserler yok edilebilir. Maalesef haklı da bir kaygı. Çünkü anayasa, kanun, hukuk, kararname hiçbir şekilde hiçbir şeyi tanımayan bir iktidar var karşımızda. Biz her şeye karşın bu kütüphanemizi koruma altına almak için çeşitli protokoller yapıyoruz. Elimizden geldiğince korumaya da çalışacağız.” Maçoğlunun yaptığı kapanış konuşmasının ardından etkinlik Gülseren Kılıç ve Çetin Gül’ün verdiği müzik dinletisi ile son buldu.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.