PİRHA – “Öğretmenlik Meslek Kanunu haklarımızı yok ediyor, haklarımıza sahip çıkalım” şiarıyla basın açıklaması yapan Eğitim-Sen Mersin Şubesi, “‘Öğretmen dünyayı değiştirir’ diye haykırmaktan, emeğimize, meslek onurumuza, iş güvencemize, okullarımıza, öğrencilerimize, geleceğimize sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Eğitim-Sen Mersin Şubesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin basın açıklaması yaptı. Özgür Çocuk Parkı’nda yapılan açıklamaya sendika üyeleri, kurum temsilcileri katılım gösterdi.
Açıklamayı okuyan Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, “İhraçlarının üzerinden iki yılı geçmiş olmasına rağmen ve sözüm ona OHAL kalkmış olmasına rağmen ihraç edilen üyelerimizin hak aramaları önüne her türlü engel çıkarılmıştır. Kurulan OHAL İnceleme Komisyonu yetersiz bir çalışma göstererek mağduriyetin süresini iyice uzatmıştır. Arkadaşlarımız Cumhuriyet savcılıklarına 2018 Mart ayı içerisinde vermiş oldukları dilekçelerle OHAL- KHK’llerin ihraçla ilgili maddesine atıfta bulunarak haklarında ‘FETÖ/PDY veya diğer terör örgütleriyle bir ilgisinin olup olmadığına dair yürütülen bir soruşturma var mıdır? varsa sonucu nedir ?’ diye sormuş, aldıkları cevaplarda böyle bir soruşturmanın olmadığı cevabını almışlardır. Anlaşılmaktadır ki bu başvurularımızdan sonra Temmuz 2018’den itibaren Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca 96 ihraç eğitim emekçisi hakkında, KHK’lerdeki iddialar üzerinden bir soruşturma yürütülmüştür. Bu soruşturma 27 Aralık 2018 tarihinde tamamlanmıştır. Soruşturma sonucunda 96 kişi hakkında ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına’ karar verilmiştir. 96 eğitim emekçisinin sadece 47’si Eğitim-Sen üyesidir. Ayıca farklı soruşturma dosyalarında benzer sonucu almış arkadaşlarımız vardır. Bu kararlar her bir arkadaşımızca Valilik makamına verilerek OHAL komisyonuna gönderilmiştir. Artık geciktirilmeksizin ihraç edilen ve hakkında ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı verilen herkesin bir an önce işlerine dönmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ZULME BİR AN ÖNCE SON VERİLMELİDİR”
“31 Mart yerel seçimleri AKP’nin 15 Temmuz darbe girişimini bir gerekçe ve araç olarak kullanarak iktidarını süreklileştirmeye çalıştığının, kendi deyimleriyle ‘bir lütuf’ olarak görüp nimete dönüştürdüğünün son örneği olmuştur. KHK ile ihraç edilenler işe dönüş kararı beklerken, iktidarın seçim yenilgisinin tartışma konusu haline getirilmiştir. Adeta yurttaş olarak bile görülmeyerek seçme hakları bile ellerinden alınmaya çalışılmış her gün basında tartıştırılarak onurlarıyla oynanmış, YSK’ye yapılan itirazların konusu haline getirilmişlerdir” diyen Muşlu, şöyle devam etti:
“Milletvekili seçimlerinde doğru karar alarak KHK’ler ile ihraç edilenlere mazbata verilmesi gerektiğini söyleyen YSK’nin, herhangi bir yasa değişikliği olmamasına rağmen, bugün neden bu hukuksuzluğa imza attığı açıklanmak zorundadır. Aynı şekilde bu kararla başkanlığı geçersiz sayılan KHK’li belediye başkanlarının tümünün yerine ikinci sırada olan AKP’li adaylara mazbata verilmesinin nasıl mümkün kılındığı izah edilmelidir. YSK’nin KHK’ler eliyle ihraç edilmelerini gerekçe göstererek yerel seçimi kazananlara mazbatalarını vermemesi hukuksuzdur.
KHK ile ihraç hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğa uğrayanların yurttaşlık haklarını kullanmalarına bile engel olmak büyük bir zulümdür. Yurttaşlık haklarımız olan; çalışma, seyahat, seçme-seçilme haklarımız önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Bu zulme bir an önce son verilmelidir.”
“ŞİMDİ MESLEĞİMİZE SAHİP ÇIKMA ZAMANI”
15 Temmuz sonrası yapılan uygulamalara dikkat çeken Muşlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz sonrasında tüm öğretmen atamaları sözleşmeli yapılarak öğretmen güvencesiz çalışmak durumunda kalmıştır. Yapılan atamalardan sonra, kimi öğretmenlerin sözleşmeleri güvenlik soruşturması gerekçesi ile iptal edilmiştir. Öğretmen alımının mülakatla yapılmasına soruşturmaların eklenmesi ile ataması yapılmayan yarım milyona yaklaşan öğretmenin gelecek hayalleri sonlandırılmıştır. Öğretmen alımında, istihdamında ve idareci görevlendirmesinde liyakat ortadan kaldırılmış, kayırmacılığın ve kadrolaşmanın önü açılmıştır. İdare tarafından merkezi ve yerel olarak kullanılan baskı uygulamaları ile iş güvencesi tehdit altına alınmaya, esnek çalışma koşulları öğretmenlerin çalışma biçimi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin değerinin düşmesine neden olan, öğretmenlerin emeğini yok sayan bir iktidar ve eğitim yönetimi görmek mümkün değildir.
İçerisinden geçmekte olduğumuz dönemde ise, MEB tarafından çıkarılması planlanan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile bugüne dek görülmemiş şekilde öğretmenlik mesleği tartışmalı hale gelme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile iş güvencesi ortadan kaldırılacak, liyakata değil yandaşa ayrıcalık tanınacak, maaş karşılığı haftalık ders saati 35 olarak düzenlenecek, ek ders ödemeleri kaldırılacak, nöbet ücretleri ödenmeyecek şekilde düzenlemeler yapılacaktır. Bu kanun taslağı meclis gündemine getirilmemeli, kamuoyuna ve eğitim emekçilerine açık bir şekilde, tüm eğitim bileşenlerinin görüşleri alınarak; eğitim emekçilerinin, sosyal, ekonomik, özlük, hukuksal, demokratik hakları korunarak yeniden düzenlenmelidir.”
Muşlu, “Eğitim-Sen olarak, başta eğitim sistemi olmak üzere tüm toplumsal yaşamı kuşatan ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmek isteyenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleden, iktidarların değil, halkın öğretmeni olmaktan; ‘Öğretmen Dünyayı Değiştirir’ diye haykırmaktan, emeğimize, meslek onurumuza, iş güvencemize, okullarımıza, öğrencilerimize, geleceğimize, sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.
PİRHA/MERSİN
Yoruma kapalı.