Alevi Haber Ajansi

Muhtar adayı Yeşilırmak: Hem erkek egemen sistemin hem kapitalizmin saldırısı var-VİDEO

PİRHA- Küçükçekmece’ye bağlı Atakent Mahallesi Muhtar Adayı Özge Erdoğan Yeşilırmak seçimlerde kadın kotası tartışmalarına dikkat çekerek “Neden kotalaştırılıyoruz çünkü toplumun her alanında hayatın yüklerinin çoğu kadınların üzerinde. Bu çekirdekten yaşadığımız aile içerisinde de böyle” dedi. 

Yerel seçimler yaklaşırken birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Bu sorunların başında kadınlar açısından eşit temsiliyet, yerel yönetimlerin sorumlulukları, çevre ve ekolojik problemler yer alıyor.

Bu kapsamda İstanbul Küçükçekmece’ye bağlı Atakent Mahallesi Muhtar Adayı Özge Erdoğan Yeşilırmak‘la konuştuk.

Yeşilırmak, demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, özgürlüğü, özellikle kadınların siyasette ve yerel yönetimlerde var oluş biçiminin önemini dile getirmenin hedeflerinden en büyüğü olduğunu söyledi.

Kadınların mücadelesini, seçme ve seçilme hakkının ‘verilen’ değil alınan bir hak olduğunun vurgulayan Yeşilırmak, şunları ifade etti:

“Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi 10. Maddesinde şöyle bir söz geçer, kadınların dar ağacına çıkma hakkı varsa seçilme hakkı da olmalı. Kadınlar yüzyıllardır bu topraklarda ne kadar ezilse de ne kadar ötekileştirilmeye çalışılsa da hep bir mücadeleyi diri tutmuşlar. Ülkemizde Cumhuriyet öncesi dönemde Osmanlı’da da çeşitli çevrelerin kadın hakları mücadelesi bu konuda yapılan yayın çalışmaları ile birlikte Cumhuriyete taşınmış ve 1934’te böyle bir kazanım elde edilmiştir. Bu tümüyle kadınların mücadelesi ve kadınların direngenliğiyle kazanılmış haklardan bir tanesidir.”

“KİMSE BİZE TEPEDEN HAKLAR VERMEYECEK”

Kadın savunma ağının kurucu üyelerinden olan Yeşilırmak, her daim mücadelenin gerekliliğini kaydetti.

Yeşilırmak, “Cumhuriyet döneminde de hep tartışılan kadınların siyasette varoluş biçimi, kadın kotaları gibi sözlerin temelinde aslında neden kotalaştırıldığımıza bakmak gerektiğini düşünüyorum. Neden kotalaştırılıyoruz çünkü toplumun her alanında hayatın yüklerinin çoğu kadınların üzerinde. Bu çekirdekten yaşadığımız aile içerisinde de böyle. Evin sorumluluğu, bakım hizmetleri, bununla birlikte istihdamda var olamamak bütün sorumluluklarımızın bizden çaldığı vakitle kadınların ekonomik özgürlüğüne kavuşamaması bunlar topyekün sorunlar. Bunları çözmek için de kimse bize tepeden haklar vermeyecek diyerek, bütün bunlar için mücadele etmeyi sürdürüyoruz” dedi.

“SOSYAL DEVLET ANLAYIŞININ KADINLARI KORUMAK, KOLLAMAK GİBİ GÖREVLERİ VAR”

Yeşilırmak, yerel yönetimlerin ve iktidarın kadınlara karşı sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmediğini hatırlatarak, “Yaşadığı alanda şiddet gören, toplumsal ayrımcılığa uğrayan kadınların ve tüm ayrımcılığa uğrayan bireylerin de elbette ilk elden destekleşebileceği alanlar olmalı. Evet günümüzde şiddet, kadın cinayetleri ne yazık ki çok yaygın. Kadın sığınma evleri konusuna gelecek olursak kadınları sığınma evlerine ihtiyaç duymayacak şekilde korumak ve kollamak gibi görevleri var, sosyal devlet anlayışının böyle bir işleyişi olması gerekirken, bizim ülkemizde ne yazık yerel yönetenler tarafından böyle bir sistem kurulabilmiş değil” diye konuştu.

“BETONLAŞMAYA NE KADAR İHTİYACIMIZ VAR?”

İstanbul’un deprem gerçekliğini bir kez daha hatırlatan ve ekolojik sorunlara dikkat çeken Özge Erdoğan Yeşilırmak, şöyle devam etti:

“Keşke böyle bir durum olmasa ortada ama keşke demektense sonrasındaki keşkelerimizin önünü kesmek gerekiyor diye düşünüyorum. Doğal afetler nasıl bir felakete dönüşüyor, bunun etkenleri neler önce bunu görmek gerekiyor. Hem erkek egemen sistemin hem kapitalizmin birlikte yürüttüğü bir saldırı var ortada. Bu saldırı ne kadar bazı kesimlerce ilerleme, modernleşme, çağdaşlaşma gibi yorumlansa da bizim bildiğimiz böyle bir gerçeklik yok. Her yere kurulmak istenen hidroelektrik santralleri, rüzgâr enerjisi sistemleri ve bunların kimilerinden nispeten iyi olduğu konuşulsa da şöyle bir gerçekliğe bakmak lazım.

Türkiye’de enerji açığı ne noktada, bizim ne kadar enerjiye ya da ne kadar betonlaşmaya ihtiyacımız var. Oksijen alanlarımız, nefes alanlarımız bu kadar daralmışken neden betonlaşmanın, enerji kaynaklarını yeniden bir yerleri yok ederek ortaya koymanın ihtiyacını hissediyoruz. Yine bu kapitalist sistemin kendisini besleyecek bir hamle. Asla halkın yararına olmayan projeler hem Anadolu’da hem İstanbul’da yapılıyor. İşte hemen yaşadığımız yerin yakınında Kanal İstanbul projesi var. Bizi de çok yakından etkileyecek bir proje ama insanların da şöyle bir yaklaşımı var. -Tabi empoze edilen fikirlerden ötürü rantlaşmanın ne kadar içselleştiğini gösteren- ‘buraya gelirse bizim oradaki üç beş metrekare toprağımızın değeri artacak’ diye düşündürülen insanlar var.  Bunun aslını göstermek gibi bir yükümlülüğümüz var. Yerel yönetimlerin hepsi için hem afetlere karşı hazırlık, hem sonrasında yapılacak şeyler, hem yaşadığımız alanların yaşanılabilir yerler olması için mücadeleyi yürütmekte yine bu yerellerin meselesi.”

Dilan ŞİMŞEK/ İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak