PİRHA – Demokratik Alevi Dernekleri Ana Fatma Cemevi, ‘İnanç kültür sanat buluşması’ kapsamında çok sayıda yazar ile okuru bir araya getirdi.
DAD Ana Fatma Fatma Cemevi’nde ‘İnanç Kültür Sanat Buluşması’ düzenlendi. Mamak’ta dernek binasında yapılan buluşmaya yazarlar, Piri Er, Özcan Ögüt, Mesut Özcan, Mehmet Bayrak, Ali Köylüce, Adıgüzel Özgüven, Seyfi Muxûndi, Mustafa Çınar ve M.Emin Avcı katıldı.
DAD Ana Fatma Cemevi Eşbaşkanı Mustafa Karabudak, açılış konuşmasında “85 yıl önce katledilen Seyit Rıza ve yoldaşları için özümüz dardadır. Kefensiz yatan canlarımızı saygıyla anıyoruz diyerek salonu selamladı.
Söyleşiye başlamadan önce Zakir Murat Yılmaz ve Hıdır Çelebi, deyişler çalıp seslendirdi.
Yol’a hizmet eden yazarlarla yapılan söyleşinin moderatörlüğünü üstlenen Hatice Çevik, siyasal iktidar tarafınca Aleviliğin kuşatma altında olduğuna vurgu yaptı. Çevik, sunumu için ilk sözü Yazar Özcan Öğüt’e verdi.
“KORUCULUK SİSTEMİNİ ŞİMDİ ALEVİLERE DAYATIYORLAR”
Kitaplarında Alevi asimilasyonuna vurgu yapan Özcan Öğüt, cemevi yasasını eleştirerek “Devletin, en büyük kötülüklerinin toplamı anca bu kadar olabilir. Özellikle bizim içimizdeki zayıf halkaları ele alıp muhatap gördüler. Kürt toplumuna dayatılan koruculuk sistemini şimdi Alevilere dayatıyorlar. Aleviler için de bir anlamda koruculuk sistemi yaratmaya çalışıyorlar. Şimdi bu yasa ile birilerine ödüller vererek ‘ideal Aleviliği’ dayatacaklar ancak yoğun tepki var. Sinsi bir planın süregittiğini söyleyebilirim” dedi.
“YOL DOĞRU KADROYU OLUŞTURMAKTAN GEÇİYOR”
Kitaplarında Alevilikteki temel felsefeyi ve örgütlerin Alevi inancındaki temsiliyeti konularına değinen Ali Köylüce de devlet dışı yapılaşmanın mümkün olduğuna dikkat çekti. Yazar Köylüce şu konuşmayı yaptı:
“Alevilerin, inançsal ritüellerinin içini bozmadan sürdürmesi zor bir hale gelmiştir. Alevi örgütlenmesinde güncel bir örgütlenme gereklidir. Alevilerin sistemden kaynaklı yasaklamalara karşı hem siyaset anlamında hem de basın yayın konularında kendilerini iyi örgütlemesi gerekir. Yani hizmetlerde görev alacak isimlerin ikrar vermesi gerekir. Kurumlarla ilgili sorunu çözüp uygun bir model geliştiremezsek bu torba yasaya, devletin sürekli müdahalesine karşı koyamayız. Dolayısıyla yol doğru kadroyu oluşturmaktan geçiyor.”
“RIZALIĞI ORTADAN KALDIRIYORLAR”
Yazar Piri Er ise “Aleviliğin katledildiğini” söyleyerek “Neden Kültür Bakanlığı’na bağladıklarını Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında buldum. Erdoğan bir konuşmasında 2013’te ‘Cemevleri Kültürel mekanlardır’ demiş. Yine Erdoğan 2014’te ‘Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane görürse kabul ederim, ancak bu bir bölünmeye sebep olabilir’ demiş. Şimdi Alevi Bektaşi Cemevi İnanç Önderi yaratıyorlar. Afilli de bir ad. Ocak sistemini, rızalığı ortadan kaldırıyorlar. Şimdi atanan biri, kimden, neye göre rızalık alacak. Bunun bakanlık bünyesinde olmasına dair Erdoğan zaten 2013’te söylemiş.”
“İÇİMİZDEKİ DAĞINIKLIK ÖNEMLİ”
Uzun yıllar Alevi örgütlerinde görev alan Şair Mustafa Çınar da Alevi örgütleri içerisinde uzun yıllar yer alan kadroları eleştirerek şunları söyledi:
“Dün cemevi yoktu ama Alevilik vardı. Dün kurumlar yoktu ama Alevilik yine vardı. O nedenle bugün cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanması konusuna pek takılmıyorum. Ama içimizdeki dağınıklık önemli. 35 yıldır kurumlarda yöneticilik yapanlar var. O nedenle insanlar bir araya gelmez. Bilirim ki o cemevleri bir süre sonra yozlaşır ve ranta dönüşür. Dolayısıyla kendi içimizdeki o rızalıklar, kırklar cemi de yok olur.”
“GELENEKLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Pir Seyfi Muxûndi ise asimilasyonun erkanlar üzerinden süre gittiğini ifade ederek “Özellikle İslami dayatma, cenaze erkanları üzerinden kendisini göstermektedir. Bizim yapmamız gereken, eski geleneklerimizin bir kısmını almak olmalı. Geleneklerimize sahip çıkmalıyız” dedi.
“ALEVİ ENSTİTÜSÜ OLUŞTURMAK LAZIM”
Yazar Mesut Özcan ise Dersim Aleviliği’nin yok olma tehlikesine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Cemevlerini Kültür Bakanlığı’na bağlama meselesi birden olmadı tabi ki. İşaretleri çok önceden belliydi. 1961 tarihli bir taslak rapora denk gelmiştim. İskan kanunlarından bahsedip, misyoner yetiştirmek ve izlenecek kültür politikalarının bir devlet politikası haline getirilmesinden söz ediyordu. Şimdi bugün Dersim’de izlenen politikalar buna çok benzer. Binlerce çocuk Kur’an kursuna gönderiliyor ve kimselerin haberi yok. Kurulan bir cemevine getirilen bir dede insanları ihbar ediyor. O mektubu bulup yayınladık hatta. Yine Alevilerden ses çıkmadı. Şimdi peki nasıl olacak? Alevi örgütleri, aydınları da bir şey yapmadı. Alternatif bir şeyler yapmak gerek. Bir kadro oluşturmak gerek. Ama kadro yetiştiremiyoruz. Kendi payıma bir dergi kurdum ve Alevi kütüphanesi kurma çalışmamız olacak. Geleneksel inancımızı yaşatmak için uğraşacağız. Kendi ana dilimizle bunu yapacağız. Çünkü inancım, benim kendi dilimle önemlidir. Dolayısıyla cemevlerini Kültür Bakanlığı’na bağlanmasına karşı alternatif bir şeyler yapmalı. Yani bir Alevi enstitüsü oluşturmak lazım.”
“YOLUMUZ İNSANA, SEVGİYE DAYANMAKTADIR”
Kitaplarında Alevi toplumunun mücadelelerine dikkat çeken Adıgüzel Özgüven ise yaptığı konuşmada “Asimilasyon süreci devam ediyor. Ebu Suud fetvaları yetmemiş, halen devam ediyor. Bunu devlet yapıyor. Şimdi güncel konumuz asimilasyondur. Bizler okuduğumuz için korkuyorlar. Bizim yolumuz aydın, çağdaştır. Yol’umuz insana, sevgiye dayanmaktadır. Başta Alevi kurumları birliktelik sağlamalı. Turizm Bakanlığı’na bağlamak oy sebebiyledir. Geçmişte cami-cemevi projesi vardı tutmadı şimdi ise başka bir yerden girmeye çalışıyorlar” dedi.
“İSLAMİYETTE KADINLAR VE ÇOCUKLAR, ERKEKLERİN KULUDUR”
M. Emin Avcı ise Sünni bir Kürt olduğunu belirterek “İslamiyette kadınlar ve çocuklar, erkeklerin kuludur. Alevi doğan bir çocuk, Sünni bir çocuktan daha şanslıdır. Çünkü aydınlığı ve felsefesini görüyor. Ama bir Sünni çocuk kul gibi doğuyor. Önce babasının kulu ardından ise büyüdüğünde devletin kulu olur. İslamiyette erkek, kadınlara hükmeder. Sünni kadınların gördüğü zulmü Alevi kadınlar görmemiştir” şeklinde konuştu.
“ALEVİ TOPLUMU DEMOKRATİK HAKLARINA KAVUŞACAKTIR”
40 kitaba imza atan Mehmet Bayrak ise son kitabı “Duygular dönüştü söze” isimli eserinin içeriğine dair anlatımda bulundu. “Yazarlık hayatımda her zaman ezilenlere sahip çıktım” diyen Bayrak şu konuşmayı yaptı:
“Bütün çalışmalarımda başta mazlum halklardan Kürt halkını, hakları gasp edilen Kürtleri, Alevileri, ezilen cins olan kadınları işledim. Devlet aklı, açık planda red ve inkarcı, gizli planda itirafçıdır. Örneğin 1945 2. Dünya harbi bitiyor ve konuyu değerlendiriyorlar. ‘Dersim’de Kürt meselesi halen ortada duruyor’ deniliyor ve bir hazırlığa başlıyorlar. Ele geçen gizli belgelerde ise Aleviliği nasıl kendilerine bağlarlar konusunu işlediklerini öğreniyoruz.
Benim en az 30 yıldır savunduğum düşünce, Aleviliğin doğal bir din olduğu konusudur. Sırf Berlin’de sadece 136 cami-mescit var. Alevilik ise Avrupa’da kategorik olarak din olarak görülüyor artık. Tekke ve zaviyelik kanunu ile Alevilik ve Şafilik yasaklandı. Ondan dolayı Şafiler halen Hanefilere göre ibadet yürütmek zorunda kalıyor. Ama bütün baskılara rağmen Alevi toplumu doğru yolu bulup demokratik haklarına kavuşacaktır.”
Yapılan konuşmalar ardından Pir Seyfi Muxundi lokma gülbengi verdi. Yöresel yemeklerin dağıtılması ardından program sona erdi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.