Alevi Haber Ajansi

‘İmam koğuşları gezerken, ben pir ile camın arkasından konuştum’

PİRHA- Geçtiğimiz Ekim ayında cezaevinden tahliye edilen KHK ile kapatılan Tv10’nun  programcısı Diren Keser, cezaevinde inancını sürdürebilmek için verdiği mücadeleyi anlattı. Keser, “Ayrımcılık ve tanınmama her yerde olduğu gibi cezaevlerinde de kendisini gösteriyor. İslam inancının temsilcisi olan imam koğuşları gezebiliyorken ben dedeyle camların arkasından ve telefonla konuştum” dedi. 

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Alevilerin kanalı Tv10’un programcısı Diren Keser, 2 Temmuz 2019’da tutuklanarak Mersin Cezaevi’ne gönderilmişti. Bir süre sonra Tarsus T Tipi Cezaevi’ne sevk edilen Keser, 26 Ekim’de serbest bırakıldı.

Alevi inancına mensup olan Keser, cezaevinde inancını yaşayabilmek için Alevi dedesiyle görüşme talep etmişti. İlk olarak taleplerine karşılık alamayan Keser, cezaevinde Hızır ve Muharrem orucu tutmuştu.

Keser ile tutukluluğu boyunca inancını sürdürme çabalarını ve uğradığı hak ihlallerini konuştuk.

BİR BÜTÜN OLARAK GAZETECİLİK FAALİYETİM YARGILANDI

Gözaltı sürecinde ve sonrasında bir bütün olarak gazetecilik faaliyetinin yargılandığını ifade eden Keser’e yaptığı haberler, çalıştığı televizyon ve radyolarda hazırladığı programlar suçlama olarak yöneltilmiş.

Cezaevinin kendisinin başlı başına bir hak ihlali olduğunu kaydeden Keser, “Toplumu bilgilendirmek için haber yapıyorsunuz, program sunuyorsunuz karşılığı cezaevi oluyor. Kabul edilir bir durum değil. Bundan dolayı orası saray da olsa bir cezalandırma aygıtına dönüşen her yer hak ihlaline açık alandır. Bazı yerlerde az, bazı yerlerde fazla ama hepsi cezalandırma mantığına göre kurgulanan yerler olduğundan temel mantık aynı” diye konuştu.

Keser, cezaevinden çıktığı ilk anları şöyle anlattı:

“Dönüp geriye baktım ve ‘bu mekanlar en yakın zamanda akademilere dönüştürülmeli’ dedim. Tabi demir kapıları, parmaklıkları ve tel örgüleri kaldırarak. İlk gökyüzüne baktım, sonsuzluğunu içime çektim, toprak kokusuyla beraber.”

“RÖPORTAJIMIZ TEL ÖRGÜLERE TAKILDI”

Cezaevindeyken gazeteciliği özlediğini belirten Keser, gazeteci Hüseyin Akyol’a bir röportaj göndermiş. Keser, “Dışarından içeriye röportajlar yapılıyor. Ben de ‘Acaba biz içeriden içeriye bir röportaj yapabilir miyiz?’ diye düşündüm. Ama ulaşmamış olmalı ki cevap gelmedi. Yani anlayacağın röportajımız tel örgülere takıldı” dedi.

CEZAEVİNDE BİR HIZIR BİR DE MUHARREM GEÇİRDİ

Hızır orucunu ve Muharrem orucunu cezaevinde tutmak zorunda kalan Keser, Muharrem orucu tuttuğu süre boyunca gerekli koşulların sağlandığını söyledi. Cezaevine ilk girdiği günden itibaren Alevi inancına mensup olduğunu belirten ve taleplerini sözlü ve yazılı olarak ileten Keser, inancını sürdürebilmek için Alevi dedesiyle görüşme talep etmişti. İlk olarak bu talebine karşılık bulamayan Keser, sürdürdüğü dede talebi mücadelesini şöyle anlattı:

“MERSİN CEMEVİ DİYE BİR İNANÇ MERKEZİ YOKMUŞ!”

“Cezaevlerinde Sünni yurttaşlar için imam belli aralıklarla odaları ziyaret ediyordu. Ben de ‘Neden bir Alevi piri beni ziyaret etmiyor. Buna kim ve ne engel olabilir?’ sorularını sorarak başladım. Öncesinde Veli Büyükşahin, Veli Haydar Güleç, Kemal Demir, Eren Erdem gibi Alevi canların pir talepleri (özellikle pir diyorum) kamuoyuna yansımıştı. Ancak olumlu cevaplar alınmamıştı. Kendim de benzer bir durumu yaşayınca ben de bu sürece başladım. Yazdığım dilekçede Alevi inancına mensup olduğumu ve Mersin Cemevi’nden Pir (Ana-Dede) talep ettiğimi belirttim. Belli bir zaman geçmesine rağmen herhangi bir cevap verilmedi. Dilekçeyi tekrarladım ve olumlu veya olumsuz mutlaka cevap verilmesini istedim. Sözlü olarak gelen cevapta ‘Müftülük ile görüştüklerini ve Mersin Cemevi diye bir inanç merkezi olmadığını bildirdiklerini’ söylediler. Ben de zaten sorunun bu olduğunu, cemevlerinin Alevilerin inanç merkezi olduğunu ve buna müftünün ya da başka bir merciinin karar veremeyeceğini belirttim. Avukatım Mert Bilge Demir ile yaptığım görüşmenin ardından dilekçeyi tekrar yazdık ve hukuksal olarak süreci başlattık. Yapılan görüşmeler ve yazışmalar sonucunda talebimiz kabul edildi.”

“İMAM KOĞUŞLARI GEZEBİLİYORKEN BEN DEDEYLE CAMLARIN ARKASINDAN GÖRÜŞTÜM”

Türkiye’deki Aleviler açısından tarihte bir ilk olan bu görüşmenin diğer inançlarla eşit şekilde gerçekleşmediğini dile getiren Keser, “Ayrımcılık ve tanınmama her yerde olduğu gibi cezaevlerinde de kendisini gösteriyor. Sünni inancın temsilcisi olan imam, koğuşları gezebiliyorken ben dedeyle camların arkasından ve telefonla konuştum. Cezaevlerinde Alevi diye bir gündem yok bile. Taleplerimin şaşkınlıkla karşıladığını gelen yetkililerden görebiliyordum. Önceliğimiz görünür olmak ve kabul ettirmekti. Bu başarıldı. İmam, müslüman için cezaevinde görevlendiriliyorsa Alevi için de pekala cemevinden dede gelebilirdi. Resmi evraka Alevi dedesi yazdırmak şimdilik ama şimdilik başarıydı. Camın iki yanında görüşmek yeterli değildir. Ancak muhataplık anlamında önemliydi” dedi.

“ALEVİ KURUMLARI SÜRECE MÜDAHİL OLMALI”

Görüşmenin ilk olması açısından önemli olduğuna dikkat çeken Keser, “Ben şu an dışarıdayım fakat yüzlerce belki binlerce Alevi inancına mensup insan cezaevlerinde. Alevi kurumları bu sürece müdahil olmalı ve Adalet Bakanlığı nezdinde yönetmeliklerde değişikliği hedefleyen bir süreci yürütmeli. Bir Alevi nerede yaşıyorsa ve inancını yerine getirmede sıkıntı çekiyorsa Alevi kurumları bunu kendine dert etmelidir. Kaldı ki cezaevleri daha hassas olunması gereken yerler. Bundan dolayı tek başına bir örnek veya bir cezaeviyle sınırlı kalmamalı, bütün cezaevlerinde benzer uygulamaların can cana niyaz olunarak hayata geçirilmesi sağlanmalıdır” dedi.

“GAZETECİLER BASKILARA RAĞMEN GAZETECİLİK YAPMAYA DEVAM EDECEK”

Gazetecilerin ve gazeteciliğin tüm iktidarlar tarafından baskı altına alınmak istendiğini bunların bazılarının ölüm ve kayıplarla sonuçlanırken bazılarının da özellikle yakın tarihimizde olduğu gibi cezaevi ile sonuçlandığını kaydeden Keser, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Her ne kadar gazetecilik ve gazeteciler istatistiklere sığdırılamayacak noktadaysa da dünyada en çok gazetecinin cezaevine konulduğu ülke Türkiye. Türkiye’de genel olarak gazeteciliğe bakış değişmediği ve gazeteciler de gazeteciliğin gereği olan hakikati toplumla buluşturduğu müddetçe bu süreçler ne yazık ki yaşanacak. Bazı yıllar azalacak bazı yıllar artacak ama her zaman var olacak. Ancak gazeteciler tüm bu baskılara rağmen gazetecilik yapmaya devam edecek.”

Suay ABAK/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak