Alevi Haber Ajansi

Reklam

‘II. Mahmut’un çıkardığı yasa Atatürk tarafından güncellendi’-VİDEO

PİRHA-Tekke ve Zaviye Kanunu ile bir bütün yasaklanan Alevi ocak ve kavramları ile birlikte süregelen ve bunun akabinde Diyanet İşleri Başkanlığının Cemevlerini hala Alevilerin inanç ve ibadet merkezi olarak kabul etmediği, kırmızı çizgisi olarak gördüğü bir dönemde Alevilerden tepki gelmeye devam ediyor. Pir Veysel Karababa II. Mahmut’un 1826’da çıkardığı yasanın 1926 yılında Atatürk tarafından güncellendiğine dikkat çekti.

PİRHA’ya konuşan Kureyşan Ocağı Pirlerinden Veysel Karababa, “Ocaklarımız ve dergahlarımız Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yasaklandı” diyerek Diyanet’e elini Alevilerden ve cemevlerinden çekmesi çağrısında bulundu.

“DİYANET ALEVİ OCAKLARINA KARŞI KURULDU”

Reklam

Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan anayasaların hiçbirinde Alevilerin haklarının gözetilmediğine, hatta görünmez kılındığına dikkat çeken Pir Veysel Karababa, “Hak ve hukukun olmadığı yerde din olmaz, sevgi olmaz, Allah olmaz. Dinin varlığı, bu evreni yaratan Hakkın her şeyi kendi döngüsü içerisinde yaratılışına inanç getirilir. Bu inançlar itikat üzerinden oluşurken mana anlamı da sevgidir, barıştır ve paylaşmaktır. Gerek Selçuklu dönemi, gerek Osmanlı dönemi gerekse Cumhuriyet dönemi olsun, hepsinde yapılanlar tamamen Alevi toplumunu göz önünde bulundurmama, inancını yok sayma ve külliyen bu inancı ortadan kaldırma üzerinedir. Buda Tanrı’nın algısı olan sevgi ve hoşgörü değildir” dedi.

Diyanet İşlerinin varlığının bile hukuk devletine ters olduğunu dile getiren Pir Karababa, “Söylenen şu; ‘Atatürk cumhuriyeti ve Diyanet’i kurdu ki dini tehlike ve tarikatlardan koruyabilsin.’ Sadece Alevi ocakları ve tarikatlarına karşı bu Diyanet kuruldu? Cumhuriyet tarihinde kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı tamamen bugün ki hukuk devleti içerisinde var olması söz konusu değildir. Şimdi iki tane yanlış var burada. Birincisi; devlet tarafından Diyanet’in müfredatı içerisinde, her toplumdan toplanan vergiyle oranın beslenmesi yanlıştır. İkincisi; devlet dini finanse edemez. Alevi toplumu içinde güya kanaat önderlerinin veya bir Alevi örgütünün ‘Diyanet içerisinde bir Alevi odacımız bile yok’ demesi cehaletle iştigaldir. Yok olmasını istediğimiz Diyanet’in bir odacılığını çok mu önemsiyoruz? O hangi dededir ki; gidip Diyanet’ten maaş alsın. Bizler dede değil Pirleriz. Pir isek bugüne kadar o nizam tarlası içinde hak ettiğimiz hakullahımızı, rıza kapısından verilen rıza lokmasını almayı kendimize şiar etmişiz. Bu hakikatle buluşmamızı gerektirmektedir” diye belirtti.

“BU YASA ALEVİLİĞİ TAMAMEN YASAKLAMIŞTIR”

Diyanet’in MEB çatısı altında ortak müfredat ve sentezle Aleviliğin dersler içerisinde tartışılmasının cehalet olduğunu belirten Pir Karababa, “Devlet kurumları finanse etmek yerine eğitime önem vermeli, bilim ve teknolojinin gelişmesine katkı sunması gerekir. Çocuklarımızın din kadrosu içerisinde değilde, akıl ve bilim-teknolojiyle iştigal olarak eğitilmesi gerekir. Sünni kardeşlerimizin namazının şekli bellidir, dua okunur ve namaz kılınır. Cemi bir dersin içerisinde nasıl yapabilirsiniz? Müfredata koydukları şey Hz. Yunus ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin insan sevgisinden başka bir şey değildir. Eğer bu Alevilik ise biz böyle bir Aleviliği kabul etmiyoruz” diye vurguladı. Diyanet’in lağvedilmesi gerektiğine dikkat çeken Pir Karababa, “Diyanet İşlerinin bir Vahabi mezhebi ve tarikatlar menşeli güdümünde olmasını kabul etmiyoruz. Lanetliyoruz ve lanetlediğimiz yerden de medet beklemiyoruz. Medet bekleyenlere de şapka olsun. Alevilerin mabet yerlerini yasaklayan, 1926 yılında Atatürk döneminde çıkarılan Tekke ve Zaviyeler kanunu var. Alevilik güya tarikatlar menşeli adı altında yasak kılınmıştır. Bu yasa içerisinde yasaklanan 3 madde Sünniliği, 13 madde ise tamamen Aleviliği yasaklamıştır. Bu yasa için asla önerge verilemez ve tartışılamaz maddesi vardır. Hukukçuların yorumu ise bu önergenin verilmesinin suç olduğudur” hatırlatmasında bulundu.

‘BU YASA İLE ALEVİ PİRLERİ CEZALANDIRILDI”

II. Mahmut’un 1826’da çıkardığı yasanın 1926 yılında Atatürk tarafından güncellendiğine dikkat çeken Pir Karababa, “1949 yılında bu haliyle güncellenen yasada ‘Alevi pirlerinin yahılati salıhati halinde 500 Türk lirası ile cezalandırılmasına ve 1 yıldan az olmamak üzere ağır hapsine karar alınmıştır‘ diyor. Böyle bir ortamda sizin var olmasını istediğiniz Diyanet İşleri’ne danışılarak şeri hükümleri içerisinde Alevilik yok sayılmıştır. Aleviliği siyasallaştırmadan, Aleviliğe bir oy çanağı olarak bakmadan hak ve hukuk bağlamında Alevilere doğru bakmak gerekiyor. Sadece Alevilere oy kotası olarak baktığınız zaman bu çok yanlış olur” dedi.

“CEMEVLERİ ALEVİ TOPLUMUNA İADE EDİLMELİ”

Cemevlerinin tüyü bitmemiş yetimlerin rızkı ile idame edildiğini belirten Pir Karababa, “Buradan seslenmek istiyorum; İzmir’de Büyükşehir belediyesinin tüm cemevleri cemevi değildir. Gözümün içine genel başkanları ve il başkanları baksın ve belediye başkanları baksın. Vicdanları rahat mıdır? Cemevi adı altında yaptığınız o külliyeleri çıkarıp da Alevi toplumuna devretmeleri, kiraya vermeleri en doğru olanıdır. Büyükşehir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu İzmir genelinde cemevleri yapmış, ama ne hikmetse kültür merkezi demiş. Aziz Kocaoğlu cemevleri açılışlarında, ‘bütün dinler girip burada ibadet edebilir‘ diyor. Peki yarın bir Fettullah Gülen tarzında bir cemaatin ben burada Kuran kursu veriyorum demesine siz yok diyemezsiniz. İşte bu Alevilere doğru bir bakış ve doğru bir akıl yolu değildir. Çıkıp Alevilerin haklarını akıl yoluyla, vicdanınız rahat ve aklınız hür bir şekilde verirsiniz” diye belirtti.

HER İNANÇ KADAR ALEVİLİĞİN DE YAŞAM HAKKI VAR

Alevilerin Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde köylerinde bekçi ve gözcü eşliğinde cem olduğunu dile getiren Pir Karababa, ”Bizim mücadelemizin bir kolu Alevi örgütlülüğü mücadelesi, diğer kolu inanç koludur. İnanç kolu olarak biz bu ülkede yaşama hakkımızı istiyoruz. Yaşama hakkımızı istediğimiz devletin muhatabı Alevilerdir, Alevi örgütleridir. Aklı, fikri yetmeyen biriyle oturmanın anlamı yoktur. Çıkıp Alevi kanaat önderlerini alırsınız, hakları ve hukuklarını tartışır, adaletli bir şekilde verirsiniz. Yoksa baypas ederek, uyutarak yapılması doğru değildir. Biz bu ülkede yaşama hakkı istiyoruz; en az Türkler,Kürtler, Araplar kadar, en az Müslümanlar kadar. Aleviliğin içerisini dinsel tarikat menşeleri üzerinden kategorize edip yok etme politikasından devlet elini çekmelidir. Bu ülkede en az diğer halklar ve inançlar kadar Alevilerin hakkı vardır. Bugün Sünni dediğimiz Türkler, Kürtler, Araplar ve diğer halklar, eğer o caminin avlusundan ayağını içeriye attığı anda şunu unutmamalıdır ki; akıttığı abdest aldığı o suda, namaz kıldığı o halı ve toprakta hakkımız vardır. Eğer hak varsa, Allah varsa 25 milyon Alevinin hakkı onların burnundan gelsin ve hakkımızı helal etmiyoruz” diye vurguladı.

ERSİN ÖZGÜL / İZMİR

HABERİN VİDEOSU

Reklam

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak