Alevi Haber Ajansi

Aydınlar barışı konuşuyor: Savaş olmasın yeter -VİDEO

PİRHA – ‘Aydınlar barışı konuşuyor’ panelinde Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın etkileri konuşuldu. Gazeteci İrfan Aktan “Cehennemin eşiğinde cennete yakın bir süreç var” derken Yazar Sezai Sarıoğlu ise “Bütün mümkünlerin kıyısında bir cehennetteyiz” yorumunda bulundu.

DEM Parti İstanbul Dil, Kültür ve Sanat Komisyonu, “Aydınlar ve sanatçılar barışı konuşuyor” başlıklı panel düzenledi.

“SAVAŞ OLMASIN YETER”

Yılmaz Mızrak Kültür Merkezi’nde yapılan panelin ilk konuşmacısı Hekim Ali Çerkezoğlu oldu. Kürt sorununun ülkenin en derin sorunu olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“Sol örgütler, kişiler, kurumlar, neredeyse küstahlığa varan tutumlarını terk etmezlerse barışta başarı olmayacaktır. 80-90’lı yıllarda bizler arasında geçen konuşmalarda ‘yürüyüşte kim önde olacak’ tartışmaları vardı. Artık benzeri tartışmaları bırakmak gerek. Barışa aslında bugün ihtiyaç yok. Savaş olmasın yeter. Savaşlar olduğu için günümüzde barış kavramı var.
Şimdi Suriye’de Arap Alevilerinin yaşadığı katliamlar, geçmişte Cizre’de yaşadıklarımız, bugün Filistin’de olanlar… Dünya ölçeğinde ciddi bir öfke yaygınlaşmıyor. Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Bunun tartışması dahi söz konusu değildir. Savaşta hastaneye, ilaca ulaşmanız zorlaşır ve halk sağlığı sorunu olur. Barış ise toplumsal bir iyileşme halidir. Kürt sorununun çözümünün küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Anayasa değişikliği olsun da 50 bin insanın kaybı, yaratılan travma bitsin. Umuyorum ki bu barış Türkler ve Kürtler arasında alt benliğe sızan travmaları da bitirir.”

“TOPLUM, ACI ÇEKMEYE DOYDU”

Akademisyen Mehmet Altun ise “Birbirine üstün olma çabasının” terk edilmesi gerektiğini belirterek sözlerine başladı. Altun, Kars’ta ilkokula başladığı dönemde Türkçe bilmediğini belirterek şunları aktardı:

“Halen daha ontolojik bir hakikati olduğu halde ‘biz de varız’ diye anlatmaya çalışıyoruz. Ama bu ayıp bizde değil, iktidarların. İnsan, birine karşı ‘ben de şuyum’ demek ne kadar da kötü. İnsanlara ‘Kürdüm, Aleviyim’ dedirtiyorsunuz! Anadolu, devlet denen sistemin, yazının keşfinin merkezidir. Birçok devrimi yapan bu kültürel hafıza, bir süre sonra ulus devlet belası ile uğraşmakta. Adalet ve hukukun üstünlüğü yok ediliyor. Nüfusun onda biri dezavantajlılar, ama görünür değiller. Sosyal devlet olmasın diye kötücül bir aklın sistemi içerisindeyiz. Bir barış inşa edilecekse; bu sadece Kürtlerin sorunu değil, bütün sorunların çözümü için lokomotif haline getirilebileceğine inanıyorum. Biz bu başlığı genişleterek aksiyon almalıyız diye düşünüyorum. Bu toplum ölmeye, acı çekmeye doydu.”

“BARIŞ, BİR AĞ GİBİ ÖRÜLMELİ”

Şair Neşe Yaşın da uzun yıllar boyunca Kıbrıs’ta barış çalışmalarında bulunduğunu belirterek sözlerine başladı. Sürecin hassasiyetine vurgu yapan Yaşın, “Bunun barış değil de iktidarın ömrünü uzatma gibi bir algı da var. Bu yaygın ve zararlı anlatıya karşı doğru bir anlatı geliştirmek de önemli. Kimsenin itiraz edemeyeceği bir paragrafa ihtiyaç var. 1974 yılından sonra Kıbrıs’ta Rumlar ile Türkler arasında sıfır iletişim vardı. Birbirine silah çekmiş kuşak, hiç çatışma yaşamayan kuşaktan daha çok barış istiyordu” diye belirtti.

Neşe Yaşın, barış hareketinin gençlerle olması gerektiğini de vurgulayarak “atölyeler yapıp gençleri katmak gerekir. Bir çözüm olmayabilir ama barış, tıpkı bir ağ gibi örülmeli” dedi.

“HÜKÜMET, YETERİ KADAR HEVESLİ DEĞİL”

Gazeteci İrfan Aktan gelecek hafta içerisinde PKK’nin silahları yakma seramonisi olacağını belirterek şu konuşmayı yaptı:

“Fakat bu planlamanın yapılma sürecinde hükümetin yeteri kadar hevesli olmadığını görüyorum. 10 Ekim 2015’ten 1 hafta önce PKK ateşkes ilan edecekti ve büyük bir katliam oldu, süreç bambaşka bir yere evrildi. O nedenle gelecek hafta yapılacak seramoni hayati bir önem teşkil ediyor. Demokratikleşmeden de bu işi çözebiliriz fikri sağ cenahtan ortaya konuluyor. Kürtlerin varlığını kabul etmek tek başına bir demokratikleşme değildir. Şu anda Kürtlerle barışılabilir bir noktaya gelindi. CHP’ye yapılan operasyonlar ‘biz demokratikleşmeden bu işi çözeceğiz’ mantığıdır. İsrail tehdidinin, Suriye’de yaşananların elbette etkisi var. Dikkat ederseniz ne MHP ne de DEM Parti tabanını tam anlamıyla ikna edemiyor. Türkiye’deki milliyetçiler giderek ırkçılaşıyor. AKP, Kürtlerin giderek daha da milliyetçileşeceğini biliyordu. Milliyetçi Kürtleri kontrol edemeyecekleri gerçeği de ortaya çıktı. Devlet, ‘bu iş riskli bir noktaya gidiyor, el atmalıyız’ dedi ve Bahçeli’nin çıkışı oldu. 1993’te, 2009 ve Ağustos 2015’te olduğu gibi cehennemin eşiğinde cennete yakın bir süreç var. Oyunu dışarıdan değiştirebilecek güçler var. Kitlesel sahiplenmeye de ihtiyaç var. Bunun için de CHP’ye yönelik operasyonlar söz konusu.”

“BU ZİHNİYETTEN DEMOKRATİKLEŞME GÖRÜNÜR MÜ?”

Siyasetçi Sinan Tutal ise Ortadoğu’daki gelişmeler sebebiyle Türkiye’deki mevcut sürecin başladığının altını çizdi. Kürtlerin bölgede önemli bir güç haline geldiğini söyleyen Tutal, şunları söyledi:

“Gidişat böyle olduğu için bölünme korkusunun ortaya çıktığını düşünüyorum. Öcalan’ın fikrinden de bir parçalanma çıkmayacağını gördüler. AKP, şu anda DEM ile bir yakınlık kurup kendi bloğuna çekmek istiyor. Böyle bir zihniyetten bir demokratikleşme görülür mü zorlamak lazım. Şimdiye kadar adımların hepsini Kürt hareketi attı. Devletin ne adım atacağı konusunda da net bir şey yok. Hasta tutsaklar, Selahattin Demirtaş gibi isimlerin bu süreçte içeride tutulmaması gerektiğini düşünüyorum.”

“SAVAŞ KAÇ, BARIŞ TUT”

Yazar Sezai Sarıoğlu ise kritik bir süreçten geçildiğini vurguladı. “Aktif özne olmak gerekiyor” diyen Sarıoğlu, şu sunumu yaptı:
“Benim sloganım ‘Savaş kaç, barış tut’ şeklinde. Bu süreç çok riskli. Bir cehennetteyiz. Bütün mümkünlerin kıyısında bir cehennetteyiz. Kürt hareketinin başarısı bir yana sosyalistlerin hali ölülerle dolu. ‘Barış’ dediğimiz zaman bizim mahallede çok bilen var. Barış, bilmediğimiz ama arzu ettiğimiz bir sözcük. Şu barış, özgürlük sözcüklerinin bir içini açıp bakalım. Biat dilini terk edip, taraf olmak gerekir. Açıklık, inkara meydan okumaktır. Hem mücadele hem müzakere etmek gerekir ve DEM Parti’de bu süreçte sendeliyor. Bu sürecin özneleri kim? En büyük tehlike evcilleşme riskidir. 12 Eylül’de yenildik ve evcilleştik. Devrimci olmayan hayattan devrimci çıkmaz. Bizim, dünyayı yorumlayıp değiştirmemiz için dilimizi de değiştirmemiz gerekir. Yeni bir dile ihtiyacımız var.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.