PİRHA – Şahkulu Dergâhı’nda yapılan 2. Alevi Kitap Fuarı’na katılan Prof. Dr. Ali Yaman Pir Haber Ajansı’na konuştu. Yaman, kentleşmenin bir gereği olarak Aleviliğin yazılması, çizilmesi, konuşulmasının da giderek geliştiğinin altını çizdi.
Haberin Videosu
Şahkulu Dergâhı’nda yapılan 2. Alevi Kitap Fuarı’na katılan Prof. Dr. Ali Yaman’a fuara katılım gerekçelerinin yanı sıra Alevilik üzerine araştırmaları olan bir eğitimci olarak Alevi Kitap Fuarını nasıl değerlendirdiğini sorduk.
Geçen yıl birincisi yapılan fuara da katılan Yaman’ın Şahkulu Dergahı ile ilişkisi uzun yıllara dayanıyor. “Öncelikle, 20 yıl önce burada bu Dergahta çok hizmetlerimiz oldu. Bugün açılışı yapılan bu kütüphanenin kuruluşunun temelinde” diyerek fuarla aynı gün açılışı yapılan Şahkulu Kütüphanesine vurgu yapıyor.
“KİTAP ALEVİLER İÇİN GÖRÜNME ARACIDIR”
“Geçen yıl ilk defa başladı ve gerçekten giderek de oturuyor bu fuar. Çünkü kitap olmadan hiçbir şey olmuyor. Kitap insan hayatının bütün detaylarını içeriyor” değerlendirmesinde bulunan Prof. Dr. Yaman şunları söyledi:
“Dışlanmış bir toplumdan söz ediyoruz. Onun için kitap bambaşka bir anlam ifade ediyor. Yani kitap onun için bilinmek, görünmek, kendisini ifade etmek, kimliğini ortaya koymak gibi bir şey. Daha çok kırsal alanda yaşadığı için Alevi toplumu, dışlandığı için, merkezden yazılı kaynakları da sınırlı bir toplum. Giderek kentleşmenin bir gereği olarak Aleviliğin yazılması, çizilmesi, konuşulmasının da giderek geliştiğini görüyoruz. Bu fuar da bunun bir göstergesidir, açık bir göstergesidir.”
Yaman, “Biz de Kızılbaş Alevi aileden gelen bir insan olarak bu geleneğin sürmesi için üzerimize düşen neyse yapmak zorundayız. Ben derslerimde de sürekli Alevilik üzerine, Aleviliğin sorunları üzerine konuşuyorum, öğrencilerimle paylaşıyorum. Hepimizin üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Aleviliğin giderek en azından kitap alanında bile kendisini göstermesi bu toplumu memnun ediyor” ifadesini kullandı.
“YAKLAŞIK 500 DEDEYLE GÖRÜŞTÜM”
Prof. Dr. Ali Yaman bu alandaki çalışmalarının evveliyatını da şöyle anlattı:
“Benim çalışma alanım ilk etapta şöyle oldu: Alevi geleneğini tespit. Biz bugün kentte yaşıyoruz. Fakat acaba bizim bu konuştuklarımız, yaşantımız ne kadar Aleviliği yansıtıyor? Yani ne kadar geleneksel Aleviliği yansıtıyor sorusunun cevabını aradım. Yaşı büyük olan yaşlı dedelerle, yaklaşık 500 dedeyle görüştüm. Master ve doktora tezim 7 yıl sürdü. Köyü anlatacak dedeler. Onlara 18 sayfalık bir soru cetveli uyguladım. Dedeler bıyıklı mıdır sakallı mıdır’dan tutun bütün detaylar… Keman mı var, saz mı var gibi… Bütün onları bitiştirerek doktora tezim ortaya çıktı. Alevilikte oruç mu var, Hızır mı var? Bütün bunları biz ancak köye giderek, onların çocukluğuna giderek öğrenebiliriz.”
“DEDELERİ BİR YIL BOYUNCA KAMERAYLA İZLEDİM”
İstediği sonuçlara ulaşabilmek için cemevine kamera koyup bir yıl boyunca yerinde incelemelerde bulunmuş.
Yaman, “Cemevine girdim nasıl bir düzen vardı. Oturma düzeni nasıl. Bütün bunları anlamaya çalıştım. Bunları anlarken de daha çok geleneği yaşatan, sürdüren insanlar üzerinden, ağırlıklı olarak dedeler ve talipler üzerinden anlamaya çalıştım. Çünkü buraya dedeler, her yerden insanlar geliyor. Buraya kamera koydum. Dedeleri bir yıl boyunca kaydettim. Ondan sonra onları dinleyerek yazıya geçirdik” deiye konuştu.
Yaman bütün bu süreci tamamladıktan sonra sonra güncel problemlerle yani zorunlu din derslerini, cemevlerinin problemlerini ve Diyanet meselesi gibi meselelere eğildiğini belirtiyor. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.