Alevi Haber Ajansi

Zeynel Abidin Koç: Sürecin barışa ulaşması için her türlü fedakarlığı yapacağız!-VİDEO

PİRHA – ADFE Başkanı Zeynel Abidin Koç, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne tam destek verdiklerini belirterek “Sonuca ulaşması için her türlü fedakarlığı yapacağız” diye konuştu. Alevi kurumlarının, sürece dair ciddi hazırlık içerisinde olduğunu söyleyen Koç, “Denemek lazım. Her adım, bir önceki adımdan daha kıymetlidir” diye de ekledi.

Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ardından başlayan yeni süreç Alevi toplumu tarafından da olumlu karşılandı. Mecliste kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda Alevileri temsilen Celal Fırat’ın da yer alması, kurumların büyük ölçüde sürece dahil olmasına olanak sağlayacağı yorumlarına yol açtı.

19 Ağustos’ta dördüncü toplantısını gerçekleştirecek komisyonda çatışmalarda yakınlarını yitiren taraflar dinlenecek. Gelecek toplantılarda ise Alevi toplumunun, demokratikleşme konusunda önerileri de gündeme getirilecek.

ALEVİLER İÇİN ÇOK OLUMLU”

Türkiye Alevi Federasyonu (ADFE) Başkanı Zeynel Abidin Koç da gelinen aşamayı değerli bulduğunun altını çizdi. Sürecin, Alevi örgütlerinin cephesinden nasıl okunduğuna dair konuşan Koç, şu görüşü paylaştı:

“Bir demokratikleşme sürecinin başlaması tüm halkları sevindirdi. Çünkü Türkiye, çok uzun yıllardır baskı altında yönetilen bir ülke haline dönmüştü. Bu çok olumlu bir adım. Özellikle silah bırakma eyleminden sonra Türkiye’de bütün siyasal partilerin bir araya gelerek TBMM’de kurdukları komisyon da çok kıymetli. Bu seferki açılım, bir önceki açılıma da benzemiyor. Bütün sivil toplum örgütlerini bu sürece dahil edip, onların fikirlerini, taleplerini almak gibi bir çalışma düzeni oluşturuyorlar. Bu da çok kıymetli. Çünkü Türkiye’deki tüm halkların söz kurması bizim açımızdan çok değerli. Ama Aleviler açısından şöyle bir farklılığı daha var; Alevilerin taleplerinin yüzde 99’u Türkiye’de yaşayan tüm halkların özgürleşmesiyle ilgilidir. Yüzde biri ise cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesidir.

Ama burada da şöyle bir nokta var; Aleviler sessiz bir şekilde bir devrim gerçekleştirdi. Yok sayıldıkları bir ülkede, 20 yıllık bir sürede 2500’e yakın cemevi yapıldı, federasyonlar kuruldu. Türkiye’nin dışında 17 ülkede örgütlenildi. 13 ülkede federasyon kuruldu. Doğal olarak bugün dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin, ‘Alevilerin ibadethanesi neresidir?’ derseniz cemevi olduğu ifade edilir. Dünya nezdinde cemevlerinin ibadethane olması zaten kabul görmüş. Ama Türkiye’deki asıl talebimiz devletin dinden çıkmasıdır. Yani dini hiçbir işlevin içerisinde olmamasından bahsediyorum. Devletin, inançlardan elini çekmesini talep etmemizle birlikte yasal çerçevede Alevilerin ibadethanesinin ‘cemevi’ olarak kabul edilmesi de bu masaya gelecek konulardan bir tanesidir.

Doğal olarak böyle bir sürecin başlamasını Aleviler için çok olumlu, çok doğru görüyoruz ve bunun iyi bir sonuca ulaşması için elimizden ne geliyorsa yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik.”

“TAVRIMIZ NET!”

Zeynel Abidin Koç, AKP Hükümetinin 25 yıllık yönetim boyunca toplumsal ayrışma yarattığını söyleyerek, sürece dair tedirginliği olan kesimleri de anlayabildiklerini belirtti. Koç, “Ancak ‘Barış’ ismi masaya geldiği andan itibaren tüm olumsuzlukları bırakmak zorundayız” diyerek şöyle devam etti:

“Geçmiş tecrübelerimiz var. Yapılan yanlışlar görüldü. Geçmişte sadece iktidarla bir parti arasında geçen bir çalışma varken bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi dahil edildi. Artı o günkü ret oranı gibi bir oran da yok. Yani bugün Türkiye’de savaşın iki tarafı da çok bedel ödemiş toplumlar; Alevileri örnek alırsanız işte Koçgiri, Maraş, Sivas, Çorum, Gazi; bu kadar çok soykırıma uğramış bir toplum bile barışın adı masaya geldiği andan itibaren sahipleniyor. Herkesin bu sürece katkı vermesi gerektiğini Alevi felsefesinde 72 millete bir nazarda bakarız sözüyle hareket ederek ama elindeki güç ve kudreti de bırakmadan onurlu bir mücadele için masaya oturması gerektiğinin altını biz daha çiziyoruz. Yani çok olumsuz bakılmasından yana değiliz. Sonuçta barış ortamı sağlandığı zaman bir iktidar her şekilde olacak. Bu iktidar zaten Türkiye’de demokratikleşmeyi kendine dert edinmiş olsaydı bugün bu masa kurulmazdı.

Alevi örgütleri olarak barış veya demokratikleşme söz konusu geldiği andan itibaren tavrımız net. Barış masaya geldiği andan itibaren savaşı, kötülüğü geride bırakmak lazım. Biz her dönemde ‘barış’ diyerek karşı tarafın bize benzemesinden tarafız. O yüzden olumlu taraftan bakılmasını bir kere daha rica ediyorum.”

“ALEVİLERİN BU MASADA OLDUĞUNUN AÇIK KANITI!”

ADFE Başkanı Koç, “Süreçle birlikte herkes kazanan olmak istiyor. Oysaki asıl kazanan barış olmalı” eleştirisini de yaptı. Koç, değerlendirmesine şu cümlelerle devam etti:

“Bir kısım da konuşmalarında hep ‘İslam kardeşliği’ni öne çıkarıyor. Tabii Aleviler kendilerini ‘özgün bir inanç’ olarak tanımlıyor. Şimdi doğal olarak bizim aynı inancı paylaşmak gibi bir bakış açımız yok. Ama bizim baktığımız noktada Türkiye’deki bir inancın bir temsilcisi varsa onun bile bir demokratik hak çerçevesinde yaşamasında, özgürlük açısından baktığımız için biz bu işi dinler üstü ve ırklar üstü görüyoruz. Çünkü binlerce yıllık ortak yaşam kültürümüz var.

‘Aleviler bu işin neresindedir?’ sorusuna şöyle cevap vermek lazım; TBMM’de Alevileri temsilen bir vekilimiz var; Sayın Celal Fırat. Bu vekilimiz şu anda Alevi dünyasının temsilcisi olarak bu 51 kişilik komisyondaki yerini aldı. Yani doğal olarak Alevi örgütlerinin talepleri Sayın Celal Fırat’ın vasıtasıyla masada temsil ediliyor. Yani biz ilk günde şunu söyledik; biz bu masada olmak istiyoruz! Alevi örgütleri her zaman barıştan yanadır. Söz kurmak istiyoruz ve şu anda da Celal Fırat vasıtasıyla sözümüzü o masada kuruyoruz. Doğal olarak Alevilerin bu masada olduğunun bu bir açık kanıtıdır. Yani biz sözümüzün arkasındayız. Önümüze bir ‘ama’ koymuyoruz. ‘Böyle olursa barış olsun, şöyle olursa barış olsun’ demiyoruz. Ama bunu taçlandırmak istiyorsak bunun adına demokratikleşme paketi dememiz lazım. Çünkü demokratik bir ülke içerisinde kimse ırkından, inancından dolayı sorgulanamaz. Doğal olarak Alevi örgütleri, yaşananlara daha çok demokratikleşme açısından bakıyor.

Bu anlamda tabii ki Türkiye’nin geleceği üzerinde Alevi-Bektaşi Federasyonu, Türkiye Alevi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, yaklaşık 10 yıldır her alanda ortak yol yürüyor. Celal Fırat dedemiz, en azından bu örgütlerin temsilcisi olarak bugün o masada yer alıyor.”

ÖNCELİKLİ GÜNDEM, BARIŞ!

Zeynel Abidin Koç, gelinen süreçle birlikte Alevi örgütlerinin öncelikli gündeminin barış olduğunu vurgulayarak “30 yıl önce Alevi toplumunun cenazesini kaldıracakları bir mekan yoktu. Ama bugün, verdiğimiz mücadeleyle biz bu sorunları aştık. Yani Alevilerin inançsal ritüellerini yerine getirdikleri tüm sorunlar artık cemevlerimizin vasıtasıyla karşılanıyor. Federasyonlar ise daha çok siyasal konularla ilgileniyor.

Örnek vermek gerekirse dün siyasal partiler komisyona hangi kurumlarla görüşülmesi gerektiğini listeleyerek verdiler. Alevi örgütleri de bu liste içerisinde. Şu anda Alevi örgütleri tabii ki bu masaya davet edildikleri zaman dosyalarını hazırlıyorlar. Alevi örgütleri, demokratikleşme konusunda tüm görüşlerini bir dosya hazırlayarak hem sözlü hem de yazılı sunum olarak o komisyona vereceklerdir. Alevi örgütleri olarak günlük görüşme halindeyiz. Alevi örgütlerinin sadece başkanlarının değil, hukuk komisyonlarımız, akademisyen komisyonlarımız, genel sekreterlik komisyonlarımız sürekli çalışıyor. Yeni bir anayasa için yeni çalışmalar yapılıyor” diye konuştu.

HER TÜRLÜ FEDAKARLIĞI YAPACAĞIZ”

ADFE Başkanı Zeynel Abidin Koç, barış müzakerelerine dair “Uzun soluklu bir süreç olacak. Şu anda doğru temelde yürüdüğüne inanıyorum” diye belirtti. Koç, konuşmasını şu cümlelerle sonlandırdı:

“Eğer bu mücadele, bu diplomatik görüşmeler, bu çözüm süreci sekteye uğrarsa mücadele devam edecektir. Bir önceki mücadelede gördük bazı şeyler yaşandı. Bugün de bunlar yaşanabilir. Doğal olarak biz sonuca ulaşması için her türlü fedakarlığı yapacağız. Onurlu bir sonuç için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Kaybımız ne olur? Aslında her gün her bir gün kayıptır. İnsan hayatının bu kadar kısa olduğu bir dönemde mutlu yaşamak varken, sizi mutsuzluğa itmelerine izin vermemek lazım. Adaletsizliğin karşısında mücadele etmek gerekir. Düşünün ki demokratikleşme paketi komple Meclisten geçti. Türkiye’de hukuksuzluk bitecek mi? Dünyanın hangi ülkesinde hukuksuzluk yok? Mücadelemiz kaldığı yerden devam edecek. Kanunların değişmesiyle halk bir günde değişmez. O kanunların bir de uygulanabilirliği önemli. Bugün Türkiye’de trafikle ilgili çok ciddi kanunlar var ama trafik hukuksuzluğu halen devam ediyor.

Önümüzdeki en büyük sorun, siyasal partilerin oy kaybı korkusu. Oysa ki hepiniz oy kaybedin ama Türkiye halkları kazansın. Yeter ki onurumuzu, ahlakımızı, insanlık sevgimizi, şerefimizi kaybetmeyelim. Gerisinin bir kıymeti yok. Denemek lazım. Yol yürümek lazım. Her adım, bir önceki adımdan daha kıymetlidir.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.