Alevi Haber Ajansi

TİHV Başkanı Bakkalcı: Müzakere Komisyonunun TBMM’ye irade beyanında bulunması gerekir-VİDEO

PİRHA- THİV Başkanı Metin Bakkalcı, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın çok önemi olduğunu belirterek “Sembolik anlamda da olsa silah bırakma, kendi başına çok kıymetlidir. Amasız, fakatsız herkesin buna sahip çıkması gerekir” dedi. Bakkalcı, Ayrıca TBMM bünyesinde kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi’ komisyonunun TBMM’ye irade beyanında bulunması gerektiğine dikkat çekmek için çağrıda bulunduklarını belirtti.

Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından PKK, kendini fes ederek bir kısım silahları yaktı. Yeni sürece dair Meclis’te Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kurularak çalışmalara başladı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne ilişkin PİRHA’ya konuştu.

“MÜZAKERE KONUSU OLAMAYACAK KONULAR!”

Metin Bakkalcı, sürece dair Meclis’te bir araya gelen komisyon üyelerinin, ilk toplantısında usul ve esasları belirlediklerini işaret ederek “Demokrasi, evrensel insan hakları değer ve ilkelerine dayalıdır. O temel ilkeleri dediğimiz bütün meseleler, bir müzakere konusu olamayacak konulardır” diye belirtti.

TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, konuşmasına şu cümlelerle devam etti:

“Aslında bu komisyon, amacını özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında yapılacak olan çalışmaları değerlendirmek olarak kendileri tanımladı. Böyle tanımlamasına ancak mevcut durum üzerinden bakmak gerekir. Böyle tanımlayınca, bir insan hakları kurumu olarak bugüne kadar bütün raporlarımızda yer verdiğimiz Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi başta olmak üzere ilgili birimlerinin raporlarında da yer alan insan hakları durumumuzla ilgili çok kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Türkiye’de insan haklarına dayalı rejim fikri önemli ölçüde terk edilmiştir. Bütün raporlarımızda söylediğimiz gibi kavramlar itibariyle özgürlükler, demokrasi ve hukuk devleti açısından ne yazık ki bu değerlerin tahrip olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Bu yaşananlar sonucunda bir planlamanın zorunlu olduğu, bu noktada insan hakları kurumu olarak diyoruz ki demokrasi kendi başına bir değerdir. Dolayısıyla demokrasinin aslında evrensel insan hakları değer ve ilkelerine dayalı gerçekleşebilir olan demokrasinin o temel ilkeleri dediğimiz bütün meseleler, bir müzakere konusu olamayacak konulardır. Bunda anlaşmak gerekir. Çünkü kendi başına bir değerse evrensel insan hakları, değer ve ilkeleri esas alınacaksa, temel referans bu olacaksa, burada bir mutabakat arama, ‘şuna şu kadar, buna bu kadar’ diye kimsenin haddi değil. Kimse böyle bir girişimde bulunmasın. Bu bakımdan komisyona ilk önerimiz; bir irade beyanında bulunmasıdır. Evrensel insan hakları değer ve ilkeleri, müzakere edilemeyecek temel normlar olarak kabul edilmekte olup, komisyon çalışmalarında bu değer ve ilkelerin tartışma dışı bir konu olarak gözetileceğini açıklıkla beyan etmelidir. Neden bunu söylüyorum? Bu beyan, konuşmanın müzakere süreçlerinin çerçevesini de belirler.”

“KONUŞMAK ÇOK GÜZEL AMA ÖNEMLİ OLAN BİR  YOLA GİRMEKTİR”

Neye dayalı konuşacağız? Hangi referanslarla konuşacağız? Konuşmak kendi başına güzel ama bir yola gitmek için temel referanslarımızın olması gerekir. Bu irade beyanı aynı zamanda mevcut durumda ülkemizde mevcut anayasa ve yasaların yanı sıra Türkiye’nin üyesi bulunduğu Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi’nin ilgili sözleşmelerine mutlak anlamda uymak gerekir. Türkiye’de sonuç olarak fiili idari eylemlerle bunlar uygulanmıyor.”

“ÖNEMLİ OLAN ÖLÜMLERİN DURMASIDIR”

Metin Bakkalcı, Türkiye’nin, üyesi bulunduğu kurumların ilgili sözleşmelerine aykırı eylemlere derhal son vermesi gerektiğini de vurguladı. Bakkalcı, 27 Şubat çağrısının çok önemi olduğunu da işaret ederek “Sonuç olarak PKK, silahlı mücadeleyi sonlandırdığını, kendini feshedeceğini söz ettikten sonra silah imhasına ilişkin bir etkinlik düzenlendi. Sembolik anlamda da olsa silah bırakma, kendi başına çok kıymetlidir. Amasız, ancaksız herkes buna sahip çıkmalıdır” dedi.

Bakkalcı, konuşmasının devamında şu konulara dikkat çekti:

“Hangi koşuldaymış, ne pazarlık yapılmış gibi yaklaşımların hiçbir önemi yok. Silah bırakma demek, en azından bundan sonra ölümü engellemek demek. En azından bundan sonrası için bu ölme potansiyelini taşıyan her kesimden insanın yakınlarında bu kaygıların azaltılması demek.

Benim gibi elinde silah olmayanlar, burada söz sahibi olanlar değiliz. Muhataplar ne koşulda konuşacaklarsa konuşurlar. Mesele silah bırakma meselesi. Ama biliyoruz ki dünyanın pek çok deneyiminden süzülmüş Birleşmiş Milletler’in de silahsızlanma, yeniden entegrasyon adı altında çok değerli bir programı var. Bu program, bu silah bırakmanın başarıyı ulaşması son derece kolaylaştırıcıdır.

“YENİDEN ENTEGRASYON SAĞLANMASI ÖNEMLİ”

Metin Bakkalcı, Meclis komisyonuna Birleşmiş Milletler’in silahsızlanma, terhis, yeniden entegrasyon, programının gereklerine uyması konusunda öneride bulunduklarını da söyleyerek şöyle devam etti:

“Bu konuda bütün toplum olarak biz insan hakları kurumları olarak da tabii ki herkesin katkısına da ihtiyaç olduğu aşikardır. Bu sürece ilişkin meselenin özünde bir boyutuyla da bir Kürt meselesi, hangi kavram kullanılsa kullanılsın meselenin kendisinde yatmaktadır. Kürt meselesi, asli olarak ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, hukuki pek çok boyutu olan bir meseledir. Aslında çözümü insanı esas aldığınız zaman basit iken yaşanan bütün bu süreçler içerisinde ne yazık ki karmaşık hale gelmiştir. Bu mesele temel özü itibariyle hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması meselesidir. Dolayısıyla bu kapsamlı programlar tabii ki bir komisyon çalışmasına sıkıştırılacak bir konu değildir. Ama komisyon, bu konuda bunun önünü açacak bir yaklaşım sergilemeli, gerekli hazırlıkları yapmalıdır.

Tabii ki gelecek son derece önemli. Ama burada şu iki hususu hatırlatmak isterim. Türkiye’de yaşıyoruz. Geleceğe bakalım ama geleceğe bakabilmek için bilelim ki geçmişimiz çok ağır yüklerle yüklüdür. Bu ülke tamamlanamayan yasalar ülkesidir.

“KÜRT MESELESİ ÇÖZÜME KAVUŞMADIĞI İÇİN BU KADAR ACI YAŞANDI”

Ne yazık ki Kürt meselesine, demokratik çözüme kavuşmadığı için büyük acılar ve travmalar yaşandı. Yaşanan ağır acılar ya da Kürt meselesinin dışında pek çok konu nedeniyle Alevilerle ya da başka kimliklerle ilgili pek çok konuda çok ağır travmalar yaşandı bu ülkede. Yaşanan bu travmalar nedeniyle bu yükten kurtulamadıkça bu yükle bizim kavramlarımızla baş etme programlarını etkin olarak uygulamadıkça geçmiş geçmişte kalamıyor. O travmatik belleğin ötesinde hep beraber, bir geleceğe, kolektif bir belleği yazabilmek açısından bu geçmişe yönelik travmatik etkilerden arınma programları gerekiyor.

Onarım, her boyutuyla ve bir daha tekrarlanmayacak bir ortamın yaratılmasını birlikte konuşarak, birbirimizi bir öteki ile ancak  bu travmanın etkilerinden arınmak olanaklı. Bir öteki ile konuşarak, bunun ortamlarını yaratarak ama evrensel insan hakları değer ve ilkelerine esas alan, hürmet eden programlara gerek var. Dolayısıyla beşinci önerimiz de komisyona bu programlarda saf bir komisyon meselesi olamaz. Konunun bütün kesimlerinin katılımıyla bu süreçlerin planlanması gerekiyor.

Bir müzakereden bahsediliyor. Bir müzakere demek aynı zamanda bir dilin, bir çoğunluğun, nispi çoğunluk, nitelikli çoğunluk ve benzeri gibi kavramlara sıkışacak bir şey değildir müzakere. Müzakere demek bir ötekiyle yürüyeceğimiz bu yolda konuşmaya başlarken kendi pozisyonumuzu zorlayarak onu kabul ettirme telaşından ziyade birlikte bir başka düzeye doğru çıkabilmeyi ön kabul olarak içselleştirmek gerekir. O yüzden bu tartışmalara da böyle bir not düşmek istiyorum.”

“BİRLİKTE YAŞAMANIN YOLLARINI HER HALÜKARDA BULACAĞIZ”

THİV Başkanı Metin Bakkalcı son olarak birlikte yaşamanın önemine değinerek “Her halükârda bu ülke, bu yaşanan acıları tabii ki etkili programları uygulayarak, barış içinde, eşit yurttaşlar olarak hiç kuşkusuz birlikte yaşamanın yollarını her hâlükârda bulacaktır. Bugüne kadar bulmalıydık. Kendi adımıza bu konuda, tabii ki bir tür özürlerimizle üzüntümüzü söylemek isteriz. Bugüne kadar başaramadık. Çok şey yapıldı ancak başaramadık, çok geç kalındı. Evrensel insan hakları değer ve ilkelerine dayalı, çok daha etkin bir çaba içerisinde olmalıyız” diye konuştu.

Cebrail ARSLAN/ANKARA

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.