PİRHA – Altınoluk Alevi Kültür ve Sanat Festivali’nin 3. gün programlarının tümü kadınlar tarafından yürütüldü. Yapılan açıklamada “Kadını susmaya zorlayan her gelenek, her söz, her baskı bizimle ilgili değil, bizim mücadele etmemiz gereken bir karanlıktır” denildi.
Alevi Kültür Dernekleri Altınoluk Şube tarafından “Yıldız Dağı’ndan Kazdağı’na Pir Sultan Aşkına” temasıyla düzenlenen festivalin 3. gününe de ilgi bir hayli yoğun oldu.
“Yolumuz Sevgi, Dilimiz Barış” adlı atölyede çok sayıda çocuk da bir araya geldi. Çeşitli aktivitelerin yapıldığı atölyede çocuklar doyasıya eğlendi.
“SUSMAYACAĞIZ, GÖRÜNMEZ OLMAYACAĞIZ”
AKD Altınoluk Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Döne Alkasoğlu festivalin 3. gün açılış konuşmasını yapan isim oldu. Alkasoğlu, Alevi inancında kadınların sadece eş ya da anne olmadığının altını çizdi. “Kadın, cemin bir yarısı, meydanın bir direği, Yol’un taşıyıcısıdır” diyen Alkasoğlu şu konuşmayı yaptı:
“Değerli canlar, sevgili bacılar, analar, kız kardeşlerim, Anadolu’nun dağlarına yaslanmış, yüreği umutla dolu kadınlar, bugün burada, sadece bir güne sığmayan; yüzyılların birikimiyle büyümüş bir sesi, bir duruşu, bir bilinci konuşmak için toplandık. Bugün bizim günümüz; susan değil, konuşan; geri duran değil, öne çıkan kadınların günü.
Hatırlayalım; Bacıyan-ı Rum vardı bu topraklarda; Anadolu’nun ilk kadın örgütlenmesi. Kadınlar erkânda postta otururdu; Pir, ana olur, mürşid olurdu. Hızır gibi yetişirdi dara düşene. Evlatlarını giydirirken, önce niyazı öğretirdi, sonra da direnmeyi.
Bugün biz Alevi kadınları olarak bir yandan inancımızı yaşatıyor bir yandan çocuklarımızı büyütüyor, bir yandan da bu dünyanın eşitsizliğine karşı direnişin kalbinde yer alıyoruz. Ama yetmez. Çünkü biliyoruz ki bu yol yarım yürünmez. Cemde kadın yoksa, hakikatin dili eksiktir. Yol’da kadın yoksa sürek tamam değildir.
Kadını susmaya zorlayan her gelenek, her söz, her baskı bizimle ilgili değil, bizim mücadele etmemiz gereken bir karanlıktır. Ve biz bu karanlıktan aydınlığa, birlikte yürüyerek çıkacağız.
Biz istiyoruz ki kız çocukları korkmadan semaha dursun, kadınlar cemevlerinde postta yer alsın, her bacı, yol bilgisiyle konuşsun ve hiçbir kadın inancında da, toplumda da arka planda bırakılmasın. Bugün burada kadınlarımızla birlikte yürüttüğümüz bu festival bir eşitlik çağrısıdır ve aynı zamanda bir gelecek sözüdür. Unutmayalım Yol, yalnızca erkeklerin omuzunda yükselmez. Yol, bacılarla, analarla, yüreğiyle üreten kadınlarla birlikte yürür. O yüzden, bugün burada yalnızca geçmişimizi değil, geleceğimizi de konuşalım. Kadının Yol’da varlığını bir kez daha yüksek sesle ilan edelim.
Sözümüzdür! Susmayacağız, görünmez olmayacağız. Yol’dan, meydandan, cemden, hayattan çekilmeyeceğiz.”
Programın devamında AKD Altınoluk Şubesi halk oyunları ekibi sahne aldı.
SARI KIZ EFSANESİ!
Altınoluk Alevi Kültür Derneği’nde yapılan festival programı Araştırmacı Yazar ve Çevirmen Kıymet Erzincan Kına’nın “Yolumuzun İki Kılavuzu: Sarı Kız ve Kadıncık Ana” başlıklı sunumuyla devam etti. Anadolu’da 72 yerde Sarı Kız’a ait makam olduğunu belirten Erzincan Kına, şu sunumu yaptı:
“Kadın iyileştiren, birleştiren, kaynaştıran, yaşatan gücün adı. O yüzden daha çok biz kadınlar özellikle birlik olmak zorundayız ve görünür olmak zorundayız.
Bugün size, yolumuzun iki kadın ereninden bahsedeceğim. Öncelikle Sarıkız üzerinden konuşmak istiyorum. Sarıkız’ı biz daha çok bugün Kaz Dağları ile ilgili anlatılan popüler anlatılardan tanıyoruz. Ama aslında Anadolu’da, Trakya’da, hatta açık konuşmak gerekirse Orta Asya’dan Balkanlara çok çok geniş bir coğrafyada bilinen bir ulu aslında.
Buradaki Sarı Kız’ın, Fatma Ana’nın nuru olduğuna dair, Fatma Ana’nın kızı olduğuna dair anlatılarda da gördüm. Askerlikle bağlantılı bir şekilde, örneğin askere yardım ettiğine dair anlatılar da dinledim. Hızır misali dağlarda kaybolanlara yardımcı olduğuna dair anlatılar da dinledim.
Sarıkız’la ilgili en büyük anlatılardan bir tanesi itaat etmeyen, itaat etmediği için de dışlanan bir kadın ere. Bir kadın; daha doğrusu Sarı Kız üzerinden bir şekilde ‘bir ulu ereni yola getirirsek, onu itibarsızlaştırırsak sıradan kadınları da itibarsızlaştırırız! Onların bilinçaltlarıyla da oynarız. Onların güçsüz olduklarını, onları telkin etmeye çalışırız’ desturuyla verilen bir Sarı Kız söylencesi var.
Evlenmediği için toplum tarafından dışlanan ve sonunda babasını öldürmesi için ikna edilen ama babası kıyamayıp dağlara bıraktığı bir Sarı Kızı görüyoruz. Burada aslında çok acı bir şey var. Toplumsal cinsiyet rolleri açısından baktığımız zaman bir baba figürü de görüyoruz ve o öldürmeye kıyamayıp Sarı Kız’ı, Kaz Dağlarının en tepesine bırakıveriyor.
Onu eren ilan etmemizin aslında temel nedeni; bir şekilde toplumsal vicdanımız, ona yaptığımız haksızlığın farkına varıyoruz ve ermiş ilan ediyoruz. Ama bir şekilde de onu itibarsızlaştırıyor, güçten düşürüyor ve onun üzerinden sıradan kadınlara; yani bizleri de güçsüzleştiriyor. Bu çok basit bir şeymiş gibi görünüyor ama zihnimize, bilinçaltımızla oynanıyor. Biz bugün ne kadar güçlü olduğumuzu düşünürsek düşünelim şu an ben de dahil her şeye rağmen bir erkeğe göre iki üç kat mücadele etmek zorundayız.”
“ASLINDA KENDİ PEŞİMDEN KOŞUYORUM”
Kıymet Erzincan Kına, konuşmasının devamında Kadıncık Ana’ya dair de bilgiler paylaştı. “Kökümüzü, geçmişimizi bileceğiz ki bugüne ve geleceğe ışık saçalım” diyen Erzincan Kına, şunları söyledi:
“Kadıncık Ana’nın evi de doğrudan aslında Hacı Bektaş dergahıyla bağlantılı ki dergah oradan çok sonra yapılıyor. Mesela 1893 ve 1908 doğumlu iki Bektaşi babasının mezarları var Kadıncık Ana evinde. Yani bu dönemlerde bile dergâhtaki diğer evler gibi buranın da bir babası olduğunun ve o dergâhın bir parçası olduğunun göstergesi.
Nasıl ki biz aslında Hacı Bektaş Veli’yi, Hazreti Ali’nin don değiştirmiş şekli olarak görüyoruz, aslında Kadıncık Ana da Fatma Ana’nın don değiştirmiş şekli. Devriye mantığıyla baktığımızda burada da bunu çok net bir şekilde görüyoruz.
Biz kadınlar tekrardan eğer gücümüzü, potansiyelimizi, gizil gücümüzü anlayabilir, bunu ortaya çıkarabilirsek doğanın da erkeklerin de kadınların da hayrına olacaktır. Ben, Kadıncık Ana, Sarı Kız ya da diğer ulu kadın erenlerimizin peşinden koşarken aslında kendi peşimden koşuyorum. Kendimi bulmaya, kendimi anlamaya çalışıyorum. Onların kılavuzumuz olduğu bilinciyle kılavuz arıyorum aslında. Çünkü bizler de ağaç gibiyiz. Kökümüz olmadan geleceğe dal budak salamayız.”
Gecede Demet ve Sultan Aykut tarafından müzik dinletisi de yapıldı.
AKD Altınoluk Tiyatrosu’nun “Kadıncık Ana’dan Sarıkız’a” isimli eseri sahnelenmesi ardından program sona erdi.
PİRHA/ALTINOLUK
Yoruma kapalı.