PİRHA- Yası Kerbela Orucu’nun açılmasının ardından yapılan sohbette konuşan Mersin Cemevi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Turaç Çelik, Alevi inancında kadının yerinin; eşitlik, saygı ve aktif katılım temelinde şekillendiğinin altını çizerek, “İnançtaki eşitliğe rağmen, Alevi kurumlarında kadın temsiliyeti hala sınırlıdır. Bu sorunun çözümü açıktır: İnancımızın öngördüğü şekilde yan yana durmalı, can olarak birbirimize dokunmalı ve gerçek anlamda ‘can’ olmayı başarmalıyız” dedi.
Yası Kerbela Orucu tutulmaya devam ediyor. Mersin’de Mersin Cemevi’nde bir araya gelen yurttaşlar Mersin Cemevi İnanç Kurulu Üyesi Haydar Karlı Dedenin okuduğu gülbeng ile oruç açtı. Göksel Köse deyişler ve nefesler okurken, Mersin Cemevi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Turaç Çelik de Alevi inancında kadının yeri konulu konuşma yaptı.
“CEM TÖRENLERİNDE KADINLAR VE ERKEKLER BİRLİKTE YER ALIR”
Semra Turaç Çelik, Alevi inancında kadının yerinin; eşitlik, saygı ve aktif katılım temelinde şekillendiğinin altını çizerek, “İnanç ve toplumsal yaşamda kadın-erkek ayrımı yapılmaz, cinsiyet üstünlüğü reddedilir. Cem törenlerinde kadınlar ve erkekler birlikte yer alır; zakirlik, rehberlik veya posta oturma gibi tüm görevleri üstlenebilirler” dedi.
Alevilikte kadınların sanat ve edebiyata katkılarının dikkat çekici olduğuna işaret eden Semra Turaç Çelik, “Tarihte çok sayıda Alevi kadın ozan, şair, düşünür ve hatta önder vardır. Şiirlerinden üretkenlikleri ve derinlikleri görülmektedir” şeklinde konuştu.
“KARAR MEKANİZMALARINDAKİ KADIN EKSİKLİĞİ MUTLAKA GİDERİLMELİDİR”
“İnançtaki eşitliğe rağmen, Alevi kurumlarında kadın temsiliyeti hala sınırlıdır” diyen Semra Turaç Çelik, şunları ifade etti:
“Bu anlamda, karar mekanizmalarındaki kadın eksikliği somut bir şekilde görülmekte ve mutlaka giderilmelidir.
Alevi öğretisi, kadını insan olarak merkeze alan bir felsefeye dayanır. Pratikte yaşanan sorunlara rağmen; tarihsel ve inançsal metinlerde kadının eşitliği vurgulanır. Bu eşitliğin tam anlamıyla yaşama geçmesi, toplumun demokratikleşmesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu noktada özümüze dönüp kendimizi sorgulamamız gerekir, canlar. Evlerimize döndüğümüzde, eşimize, kız çocuğumuza gerçekten ‘can’ kavramıyla mı yaklaşıyoruz? Ortak kararları alırken eşimizin rızalığını arıyor muyuz? Ne yazık ki hayır… ‘Can’ kavramını gerçekten doğru ve adil şekilde içselleştirebiliyor muyuz?
Kadın-erkek sorunu sadece bizlerde değil, tüm toplumlarda geçmişten günümüze süreklilik arz eden bir meseledir. Sivil toplum örgütlerinden partilere, inanç merkezlerinden gündelik yaşama kadar her alanda bu eşitsizlik devam etmektedir.
Bu sorunun çözümü açıktır: İnancımızın öngördüğü şekilde yan yana durmalı, can olarak birbirimize dokunmalı ve gerçek anlamda ‘can’ olmayı başarmalıyız. Evrensel inancımız bize bu gerçeği yansıtır. Ne mutlu ki böyle bir inancın mensuplarıyız. Öğreneceğiz, araştıracağız, tartışacağız ve özümüze döne döne can olmayı başaracağız. Kadınlara yalnızca iş gücü olarak değil; düşünce gücü ile de değer verilecek bir yarına umutla bakmalıyız.”
PİRHA/MERSİN
Yoruma kapalı.