Alevi Haber Ajansi

‘Eğer bir gelecek kuruluyorsa biz Aleviler, sürecin tam da ortasında olmalıyız’

PİRHA – Siyasetçi Gültan Kışanak, yeni sürece dair değerlendirmesinde “Şimdiye kadar Kürt önderler, son sözlerini hep idam sehpasında söylediler. İlk kez biz, son sözlerimizi bir masada söyleme imkanını açığa çıkardık” ifadelerini kullandı. Alevilerin, sürecin öznesi olacağını söyleyen Kışanak, Suriye’de de demokratik güçlerle Alevi toplumunun birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

Siyasetçi Gültan Kışanak, 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan tarafından açıklanan ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ardından yaşanan gelişmelere dair konuştu.

CAN TV’de Ergin Doğru’nun programına konuk olan Kışanak, Abdullah Öcalan’ın PKK’nin son kongresine gönderdiği perspektif metni üzerinde süren tartışmalara değindi. Kışanak, PKK Lideri Öcalan’ın, günümüz Alevi inancına dair yorumlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Önemli tarihsel bir süreç. Ortadoğu’daki şu son yaşanan gelişmelere baktığımızda da Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı’nın ne kadar kıymetli bir döneme denk geldiği ve ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. O nedenle öncelikli önerim; bütün canları, dostlarımızı, yoldaşlarımızı ve gerçekten demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir gelecek arzulayan herkesi, meselelere çok büyük bir pencereden bakmaları ve bu tarihsel momenti doğru anlayacak bir yerde durmalarıdır. Görüyoruz işte Gazze’de yaşananları biliyoruz. İşte IŞİD’in son 15 yıldır bütün Ortadoğu’da yaşatmak istediği, Şengal’den başlayıp Kobani kapılarına kadar dayanan ve orada durdurulan IŞİD katliamına ama hala tehlikenin geçmemiş olduğunu bilerek, unutmadan ve son olarak da birkaç gündür İsrail-İran çatışması üzerinden ortaya çıkan bu büyük kaos ortamını düşünerek sürece bakmak ve anlamlandırmak gerekiyor. O nedenle yani bazı kavramlar, kelimeler üzerinden, hani bağlamından kopartılarak, farklı anlamlar yüklenerek yürütülen tartışmaları çok yüzeysel buluyorum.

Kürt siyasal hareketi açısından Alevilikle kurdukları çok güçlü bağların ve ortak mücadele geçmişinin perspektifinden meseleye bakmamız gerekiyor. Yani Aleviliğin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde, insan hakları mücadelesinde, Kürt sorununun çözümü konusunda durduğu yerde, eşit yurttaşlık mücadelesinde o kadar büyük emeği, o kadar büyük ortaklıkları, o kadar beraber yürüdükleri yol var ki hani böyle bir kavramı cımbızlayarak tarif etmenin haksızlık olacağını, en başta biz Alevilere büyük bir haksızlık olacağını düşünüyorum. Kendi emeğimiz, mücadelemiz var. Kendimizin yürüttüğü bir süreç var. Yani bu ortak mücadele içerisinde kendi tarihimiz var. En başta bize haksızlık olur.

Orada kastedilen 19. yüzyıl, yani insan en azından vicdani olarak şuradan bakar; Aleviliğin kadim bir inanç olduğunu, büyük bir tarihsel geçmiş olduğunu biliyoruz. Biz yaşıyoruz, bizim Yol’umuz. Biz o yoldan geldik. Yani bu hak yolculuğunu 1000 yıllardan beri yürütüyoruz. Biz o yolun yolcuları olarak kendi tarihimizi 19. yüzyılda yapılan kimi siyasi atraksiyonlarla özdeşleştiremeyiz. Yani Osmanlı’nın son döneminde gelişen Türkçülük akımının aynı zamanda inançlar üzerinde nasıl bir etki yarattığını ve bu inançları kullanarak Türk ulus devletini inşa etmek için bazı manipülasyonlara girdiğini görüyoruz. Orada kastedilen şey bu. Yoksa Aleviliğin kendisiyle, Hakk’ı insanda arayan bu büyük felsefeyle Kürt siyasal hareketinin de Sayın Öcalan’ın da defalarca dile getirdiği, yazdığı, o kadar büyük bir pozitif külliyat varken orayı bir anda unutup buradan bir negatif algı yaratmak, gerçekten bir yanıyla saflık ama bir yanıyla da bazılarının özel, politik olarak tercihi diye düşünüyorum. Biz, Alevilerin buna düşmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.”

“BİR İÇ İHANET SORUNU VAR”

Gültan Kışanak, Abdullah Öcalan’ın yazısında Seyit Rıza’nın direnişçi çizgisine atfedilmiş sözlerin olduğunu da vurgulayarak şöyle devam etti:

“Dersim Katliamı’nın nasıl büyük bir acı, travma olduğunu görüyor, biliyoruz. Bu toplumu kendi ayakları üzerine, kendi değerleriyle yaşayacağı geleceğe taşımak iddiası taşıyan bir metin var. Bu direnişçiliğe çok büyük bir takdir var. Orada aslında kastedilen bazı çevrelerin kullandığı, manipüle ettiği ve üzerine kendi provokatif söylemlerini inşa ettiği şey; oradaki bazı isimlerin zikredilmesi ve ‘onların torunları’ denmesi aslında bir başka genellemeden bahsediliyor. Yoksa ne birebir Seyit Rıza’nın torunları kastediliyor, ne Dersim’deki bazı aileler kastediliyor. Böyle bir şey değil orada kastedilen. Büyük siyasal ve sosyolojik bir değerlendirme. Yani bütün toplumların yaşadığı bir iç ihanet sorunu var.

Biz bunu aslında o kelime söylenmeden kendi değerlendirmelerimizde hele hele Dersim özgünlüğünde Dersimlilerin o kadar çok sorguladığı bir konu ki ‘Milis’ kavramı. Yani biz Dersimliler, Aleviler, bu iç ihanet meselesini çok derinlemesine tartışıyor, konuşuyor, çözmek istiyoruz. Üzerinde kitaplar yazıyor, araştırmalar yapıyor, sosyolojik değerlendirmeler yapıyoruz. Yani bu gerçeğin böyle bir çarpıcı kavramla ifade edilmesi daha fazla etki yarattı belki. Ama böyle bir realite var.

Buradaki değerlendirme kesinlikle ve kesinlikle ne Dersim’le ne Alevilikle ne Seyit Rıza’yla ne de bu direnişçi gelenekle zerre kadar alakası olmayan, tam tersine onu takdir eden, ama bu iç ihanet tartışmasının da önemli bir konu olduğunu, bu tarihsel süreçte de bunu iyi görmemiz gerektiğini ve bugün eğer bir sonuç almak istiyorsak birlik olmamız gerektiğini, bu bazılarının egemenlerle işbirliği yaparak bu süreci boşa çıkartmaması gerektiğini ifade etmek üzere kullanılmış bir değerlendirme.”

GELECEĞİNİ BELİRLEMEK İSTİYORSAN SEYREDEMEZSİN”

Gültan Kışanak, yeni sürece gelinmesinde Kürt siyasal hareketinin politikalarının önemli olduğunu da belirtti. “Çözüm masası kurulmak zorunda kalındıysa bu bizim mücadelemizin ve tarihsel mirasın üzerine inşa edilmiş bir sonuçtur” diyen Kışanak, şunları aktardı:

“Şimdiye kadar Kürt önderler, liderler son sözlerini hep idam sehpasında söylediler. İlk kez tarihsel olarak biz son sözlerimizi bir masada söyleme imkanını açığa çıkardık. Bu halkın mücadelesi bunu açığa çıkardı. Bu tarihsel direniş çizgisi bunu açığa çıkardı.

Artık gizli tarihimizi açığa çıkarıp gizlemek zorunda olduğumuz, kimliğimizi yok sayılma, ötekileştirilme halini aşabilirsek, varlığımıza bir anlam biçilebilirsek, kabul edilirse, tarih sahnesinde böyle yer alabilirsek o zaman yaralarımız sağlanır. Hani o direnişe verilebilecek cevap budur. Bu anlamda ben son derece kıymetli ve değerli buluyorum.

Kendi emeğimizi de kendi mücadele tarihimizi de görerek, yani ayrıksılaşmak değil, kendi tarihimizi de beraber bu mücadelenin bir parçası olarak ortaya koyarak daha iyi kazanmak, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha özgürlükçü olanı kazanmak üzere bu tarihsel momentte bir duruş sergilemeliyiz. Yani eğer kaderini, geleceğini belirlemek istiyorsan seyredemezsin. Oyuncu olup bir faaliyet içerisinde olman lazım ve kendi emeğinle kendi geleceğini kurma konusunda kendi iddianı ortaya koyman gerekir. O nedenle bütün Alevi yoldaşlarımıza şunu söylemek istiyorum; bir kere biz seyirci değiliz. Eğer bir gelecek kuruluyor, bazı şeylere karar verilecekse biz onun içinde tam da ortasında olmalıyız. İzleyen, seyreden, ‘hele bakalım ne olacak’ diyen ya da sitem eden, sadece eleştiren, sadece taleplerini söyleyen değil, kendimizi işin tam ortasına koymalıyız.

YÜRÜTMEDİĞİN BİR MÜCADELEDEN SONUÇ ALAMAZSIN

Masa metaforu üzerinden bakarsak; bir masanın kurulmuş olması, konuşuluyor olması, ‘bütün sorunlar çözülmüş de hemen bize deklare etsinler. Biz hepimiz yarın sabahta özgür olalım’ demek değil. Bu yolu şimdi yürüyeceğiz. Yani devlet de, iktidar da, egemenlerde hani ‘tamam konuşalım’ demişler. Konuşuyoruz. Fakat konuşurken biz de hep beraber toplum olarak konuşmalıyız. Yani sokaklar, cemevleri, sivil toplum örgütleri, kadınlar konuşmalı. Onun için kendimizi bu işin sahibi olarak görmeliyiz. Yürütmediğin bir mücadeleden sonuç alamazsın.

Şiddet sarmalının içerisinde Aleviler, kadınlar, emekçiler, gençler olarak yaşamaya çalıştık. Kendimizi var etmeye çalıştık. O nedenle biz bu işin tam ortasındayız. En çok emek vereni, en çok mücadele edeni biz olmalıyız. Çünkü en çok bizim derdimiz varsa dermana da en çok ihtiyacı olan biziz. Kendimizi ortaya koymalıyız.”

“DEMOKRATİK GÜÇLERİN YAN YANA DURMASI ÇOK KIYMETLİ”

Suriye’de yaşanan çatışma ortamı da Gültan Kışanak’ın değerlendirmeleri arasında yer aldı. Suriye’deki Alevilerin, demokratik güçlerle yan yana durması gerektiğini söyleyen Kışanak, şu cümlelerle devam etti:

“Örgütlü olmak, yan yana durmak, beraber olmak ve kendi geleceğini, kendi öz savunmasını, güvenliğini almak son derece kıymetli. İkincisi Şam’da yeni bir rejim inşa etmek istiyorlar. Uluslararası ve bölgesel aktörler, HTŞ liderini oraya koydular ve yeni bir iktidar inşa etmeye çalışıyorlar. Suriye’nin tüm demokratik güçlerinin el ele verip Şam’da cihadist, katliamcı bir rejimin inşa edilmesini durdurmak, orayı değiştirmek, dönüşüme uğratmak ve demokratik güçler ittifakıyla Suriye’nin geleceğinde aktör olarak ortaya koymak gerekir.

Katliamları buradan bir kez daha lanetliyoruz. Şengal’de yaşananlar Kobani’de geri çevrildi ama Lazkiye’de yeniden tekrarlanmaya başladı. Bunun da şu anda kısmen önü durduruldu ama bu tehlike geçmiş değil. Bu tehlikenin varlığını bilerek bu demokratik güçlerin yan yana durmasının çok kıymetli olduğunu ifade etmek istiyorum.”

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.