PİRHA- Son zamanlarda tartışma konusu edilmeye çalışılan Seyit Rıza’nın Dersim için ne ifade ettiğini gazeteci Veli Haydar Güleç’e sorduk. Asıl tartışılması gerekenin devletin yaptığı kötülük olduğunu belirten Güleç, “Devletin Dersim’deki zulmüne karşı başkaldırının ismidir. Diğer yönü devlete boyun eğmeyişin bir sembolüdür. Boyun eğmemiştir, diz çökmemiştir ve zaten bunu ifade ederek idam sehpasına gitmiştir. Onu bugün, bu noktada önemli kılan şey direnişidir” dedi.
Seyit Rıza, 1863’te Ovacık’a bağlı Lertik/Ağdat (Dumantepe) köyünde doğdu. Batı Dersim Şıx Hesenan (Şeyh Hasan) aşiretinin Yukarı Abasan kolundan olan Seyit İbrahim’in altı oğlundan biridir.
Seyit Rıza, Dersim Katliamı’ın yaşandığı 1937’nin yazında daha fazla kan dökülmemesi adına barış görüşmeleri yapmak üzere Erzincan’a doğru yola çıktı. Tarihler 10 Eylül 1937’yi gösterdiğinde Seyit Rıza ve yanında bulunanlar tutuklandı ve Elazığ’a sevki yapıldı.
Adalet Bakanlığı’ndan gelen talimat üzerine, düzmece bir mahkemeyle, 1937 yılında 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan gece yarısı 5 yol arkadaşı ve oğlu ile birlikte Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildi. İdam edilebilmeleri için 74 yaşındaki Seyit Rıza’nın yaşı 54’e indirilirken, oğlu 17 yaşındaki Resik Hüseyin’in yaşı ise 21’e yükseltildi.
Seyit Rıza ve yol arkadaşlarının idam edilişinin üzerinden tam 86 yıl geçerken, mezar yerleri dahi henüz bilinmiyor. Dersimliler ise 86 yıldır seyitlerinin ve yakınlarının mezar yerlerini arıyor.
Seyit Rıza ve yol arkadaşlarının idamı sonrasında Dersim’in coğrafyası, kültürü, dili ve inancına yönelik topyekûn bir harekata girişilmiş, resmi rakamlara göre 12-16 bin, bağımsız araştırmacı ve tarihçilere göre ise 50-60 bin civarında Dersimli çocuk, yaşlı, kadın yaşamını yitirdi.
Dersimliler ve dostları her 15 Kasım’da ve Dersim Katliamı’nın kararının verildiği tarih olan 5 Mayıs’ta ‘hiçbir şeyi unutmadık, hiçbir şeyi affetmedik’ diyorlar. Her yıl sadece Dersim’de ve Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde anmalar yapılarak bellek taze tutuluyor.
Son zamanlarda tartışma konusu edilen, geçmişte de dönem dönem pozisyonu tartışma konusu edilmeye çalışılan Seyit Rıza’nın Dersim için ne ifade ettiğini, dosyamızın üçüncü bölümünde Gazeteci Veli Haydar Güleç’e sorduk.
“SEYİT RIZA DEVLETE KARŞI BOYUN EĞMEYİŞİN BİR SEMBOLÜDÜR”
Seyit Rıza’nın, Dersim için çok şey ifade ettiğini, onu öncelikle Dersim’in hafızası olarak görmek gerektiğini vurgulayan Güleç, “Çünkü devletin Dersim’deki zulmüne karşı başkaldırının ismidir. Diğer yönü devlete boyun eğmeyişin bir sembolüdür. Boyun eğmemiştir, diz çökmemiştir ve zaten bunu ifade ederek idam sehpasına gitmiştir. Onu bugün, bu noktada önemli kılan şey direnişidir. Daha da ötesi gidip idam sehpasında sandalyeyi kendi ayağıyla itmiş, kendi idamını kendisi gerçekleştirmiştir. Bu sırf bizi değil o gün o idam seremonisinde yer alan devletin önemli isimlerini de çok etkilemiştir. İhsan Sabri Çağlayan anılarında onun idam sehpasına yürüyüşünü anlatırken ne kadar gerildiğini, bir anda nasıl saygıyla yaklaştığını ifade ediyor” dedi.
“BÜTÜN HALKLARIN TARİHİNDE ÖNEMLİ İSİMLER VARDIR”
Seyit Rıza heykelinin bugün o meydanda, Dersim’de yaşanan zulmün, devletin Dersim’de gerçekleştirdiği soykırımın hafızası olarak durduğunu, bu anlamda Dersim ve Kürt halkı için çok önemli bir isim olduğunu belirten Güleç, bu önemi tarihsel figürlerden örneklerle şöyle açıkladı:
“Bütün halkların tarihinde önemli isimler vardır ve o isimler hep yaşamıştır. Direnişleriyle, düşmana karşı dik duruşlarıyla hep var olmuşlardır. Tarih onları hep yazdı, yazıyor. Bakarsınız Emiliano Zapata Meksika için çok önemli bir isimdir. Devrimin önemli liderlerinden bir tanesidir. Bir köylüdür aynı zamanda. Okumuş, yazmış değil ama giderseniz Meksika’nın her yerinde Emiliano Zapata’nın heykellerini görürsünüz. Hallac-ı Mansur Aleviler için çok önemli bir isimdir. Doğruları söylediği ve doğrular konusunda geri adım atmadığı için derisi yüzülmüştür. Yine Nesimi aynı şekilde doğruları haykırmıştır.
William Wallace İskoçya için çok değerli bir isimdir. İskoç halkının özgürlük mücadelesinde İngilizlere karşı savaşmıştır. Bedelini çok ağır ödemiştir ama o ödediği bedelin karşılığında bugün hala yaşıyor. Onu asan İngilizlerin ismi yok ortada ama onun ismi hala yaşıyor. İskoçya’da gururla anılıyor. Buna benzer birçok isim var tarihte. Seyit Rıza’da bunlar gibidir.”
“SEYİT RIZA’NIN İTİBARINI KİMSE DÜŞÜREMEZ”
Seyit Rıza’ya dönük bir itibarsızlaştırma, onu küçültme, yok sayma, bir şekilde toplum gözünde küçük düşürmeye yönelik çabalar olduğunun altını çizen Güleç, “Bu kimseye bir şey kazandırmaz. Seyit Rıza’nın itibarını kim ne yaparsa yapsın, kim ne söylerse söylesin toplumun nezdinde hiç kimse onun itibarını küçültemez. Bu itibar büyüktür ve hep yaşayacaktır. Küçük hesaplar peşinde koşan, kendince farklı alanlarda kendilerini var etmeye çalışan kimi kişiler, topluluklar bunu yapabilirler ki yapıyorlar ama bunu yaparak aslında kendilerine zarar veriyorlar, Seyit Rıza’ya değil. Çünkü Seyit Rıza’yı yıpratabilecek bir durumları yok onların” değerlendirmesinde bulundu.
“BİR HEYKEL AYNI ZAMANDA BİR HAFIZADIR”
Seyit Rıza’nın duruşuyla, söylemiyle zaten toplumda olması gereken yerde durdurduğunu ve bundan sonra da duracağını söyleyen Güleç, sözü heykele getirerek şunları ekledi:
“Herkesin heykeli dikilmez. Önce bunu görmeleri lazım. Bir heykel aynı zamanda bir hafızadır. Sadece heykel olarak bakmamak lazım ona. Dünyanın neresine giderseniz gidin heykeller size bir hafızayı gösterir, anlatır. O heykellerin mutlaka bir anlamı vardır. Seyit Rıza’nın heykeli de bu anlamda önemlidir. Seyit Rıza’nın heykeline bakan herkes aslında bir şeyi görüyor. Dersim’de yaşanan soykırımı görüyor. Dersim’de bir soykırım yaşanmıştır. O heykel, o soykırımın hafızasıdır aynı zamanda, yani sadece bir birey olarak düşünmemek lazım. O bir toplumun tümünün, orada yaşanan bütün acıların ortak hafızasıdır. Herkesin böyle görmesi, böyle bakması lazım. Seyit Rıza’nın Kürt kimliğini yok sayan, onu o kimlikten azade tutmaya çalışan bir yaklaşım var işin içerisinde. Seyit Rıza Kürt’tür. Seyit Rıza Alevi’dir. Seyit Rıza Yol önderidir. Hem etnik kimliğiyle hem de dinsel kimliğiyle önemli bir isimdir. Buna böyle bakılması lazım.”
“DEVLETİN EN TEPESİNDEKİ İSİM, DERSİM’DE KATLİAM YAPILDIĞINI İTİRAF ETTİ”
Seyit Rıza’yı itibarsızlaştırma çabalarının toplumda bir karşılığı olmayacağının, toplumun bu tür şeylere itibar etmediğinin altını çizen Güleç, “Çünkü toplum bir gerçekle yüzleşmiş, bir gerçeği yaşamış. Kim nasıl bakarsa baksın, istedikleri kadar anti propaganda yapsınlar. Bakın birileri İngiliz işbirlikçisi dedi. Birileri devlete karşı başkaldıran şakiler dedi, şu dedi, bu dedi ama döndük, dolaştık yıllar sonra, aradan geçen 80 küsur yıllık sürecin akabinde bir şeyle yüzleştik. O da şuydu; Bir devletin en tepesindeki isim Dersim’de katliam olduğunu itiraf etti. Devlet Dersim’de katliam yapmıştır dedi. Siyasi hesaplarla ya da başka saiklerle söylenmiş olabilir. Hiç önemli değil ama bir itiraftır bu. İkincisi Dersim’de yaşananları bir tek Dersimliler anlatmadı. Dersim’de o katliamın içerisinde bizzat yer alan devletin kendi memurları, kendi çalışanları da kendi anılarında burada yaşanan kötülüğü bir şekilde anlatmak zorunda kaldılar” şeklinde konuştu.
“ASIL TARTIŞMAMIZ GEREKEN DEVLETİN YAPTIĞI KÖTÜLÜKTÜR”
Hafızayı tartışmak yerine devletin yaptığı kötülüğü tartışmak ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinden bu sorunun nasıl çözüleceğinin masaya yatırılması gerektiğini ifade eden Gazeteci Veli Haydar Güleç, son olarak şunları kaydetti:
“Tartışmamız gereken budur. Devletin yaptığı kötülüktür. O kötülüğü tartışabilirsek ben inanıyorum ki Dersim halkı Seyit Rıza’ya da onun gibi bu yolda bedel ödemiş bütün Yol önderlerine de aynı şekilde sahip çıkacaktır. Bir heykel üzerinden hiç kimse şunu da düşünmesin. Tabii ki keşke herkesin heykeli dikilebilse ama sorun sadece bir heykel dikmek sorunu değil. Önemli olan oraya sahip çıkabilmek. Orada yaşanan zulme karşı, bu zulmün, bu soykırımın sonuçlarını ortaya çıkarmak önemli. O hafızayı da bu şekilde düşünmek lazım, bu şekilde bakmak lazım.”
Ulaş BERK-Eyüp HANOĞLU/İSTANBUL-DERSİM
İLGİLİ HABERLER:
Yoruma kapalı.