PİRHA- Erkeklerin hakimiyet kurduğu medya sektöründe kadınlar uzun yıllardır cinsiyetçilikle baş etmeye çalışıyor. Kadın gazeteciler maruz kaldıkları cinsiyetçilik, mobbing ve ayrımcılıklara karşı pes etmeyeceklerini, hayatın her alanında olduğu gibi eril medyaya karşı da mücadeleyi sürdüreceklerini ifade ettiler.
Kadınlar, her sektörde olduğu gibi medya sektöründe de ayrımcılığa ve ikincilleştirilmeye maruz kalıyor. Gazetecilik yapan kadınlar şiddet, taciz, mobbing, nefret dili, ekonomik eşitsizlik, cam tavan sendromu ve cinsiyetçilik gibi birçok sorunla karşı karşıya kalıyor. Bu gibi problemler mesleği icra etme noktasında zorlayıcı olsa da bir yandan eril medya sektöründe var oluş mücadelesi veren kadınların sayısı günden güne artıyor.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Mersin’de yaşayan kadın gazeteciler; sektörün sorunlarını, var oluş mücadelelerini, eşitlik için çözüm pratiklerini ve gazeteci olma deneyimlerini PİRHA’ya anlattılar.
“KADIN GAZETECİLERE İHTİYAÇ VAR”
2014’ten bu yana gazetecilik yapan İmece Gazetesi Editörü Seren Sabuncu, zaten oldukça zor bir meslek olan gazetecilikte bir de kadın kimliği ile var olmanın epey zorlayıcı olduğu görüşünde. Sektörde erkeklerin hakimiyet kurması sebebiyle bir süre gazeteciliğe ara veren ancak kadın gazetecilere ihtiyaç olduğunu düşündüğü için mesleğe kaldığı yerden devam eden Sabuncu, medyada kadın çalışanların olmasının önemli olduğunu belirtti.
Gazetecilikte yaşanan sorunlara değinen Sabuncu, bunun çözüm yolunun kadın gazeteci sayısının çoğalmasından geçtiğini kaydetti:
“Erkeklere verilen haklar daha fazla. Eşit işe eşit ücret kavramı yok. Sahada çalışmak ayrı zor çünkü erkekler kendilerince orada bir hakimiyet kurmuşlar. Öyle bir ortamda rahat çalışabilecek alan yaratmak zor. Ama ben bu tür ayrımların Mersin’de kırılmaya başladığını düşünüyorum çünkü kadın gazeteciler çoğalmaya başladı. Bu nedenle kadın gazetecilerin bu mesleği bırakmamalarını temenni ediyorum. Her ne kadar çoğalmaya başlasak da yeteri kadar sayısal çoğunluğa ulaşmamış olabiliriz fakat önemli olan nitelik ve bunu da yaptığımız işlerle ortaya koyduğumuzu düşünüyorum.”
“EVLİ KADIN GAZETECİLER DEZAVANTAJLI DURUMDA”
Mezopotamya Ajansı Mersin Muhabiri Yüsra Batıhan evli bir kadın gazeteci. Patriyarkal sistemde özellikle evli kadınlara atfedilen rollerin kadınlık, evlilik ve gazetecilik kesişiminde büyük bir olumsuz etki yarattığını dile getirdi.
Gazetecilikteki yoğun temponun günün sonunda evde de devam ettiğini söyleyen Batıhan, “Sabahın erken saatlerinde başlayan iş temposu akşam geç saatlere kadar sürüyor. Bir de eve gidince temizliğin, yemeğin bütün yükü senin üzerine yükleniyor. Böyle olduğunda kadın kendini yeniden üretemiyor. Aynı işi yaptığım erkekler eve gittiğinde dinlenme imkanına sahip” dedi.
Bu sebeple erkek gazetecilerin kendilerini yeniden üretip, bir sonraki güne hazırlayabildiklerini ancak kadınların bu koşturmalı döngü içerisinde dinlenmeden çalıştıkları için verimlerinin düştüğünü ifade eden Batıhan, “Kadınlar bir yerden sonra haber üretemez, verimli olamaz hale geliyor. Bu yüzden birçok duayen gazetecinin erkek olduğunu görüyoruz ama toplumsal cinsiyet rollerinin kırıldığı bir süreçte gazetecilik sektöründe de kadınlar bunu değiştirmeye başlıyor” sözlerini kullandı.
“YERELDE KADIN GAZETECİLERİN İŞ TANIMI YOK”
Yaklaşık 1 buçuk yıldır sektörde çalışan ve şu an Çukurova Gazetesi’nde grafikerlik yapan Meryem Karadağ ise yerelde kadın gazeteci olmanın kat be kat zor olduğuna değindi. Yerelde çalışan kadın gazetecilere temizlik, çay ve yemek yapma dayatmasının olduğuna dikkat çeken Karadağ, “Mesleğe ilk başladığımda ofiste benimle aynı işi yapan erkek meslektaşım da olmasına rağmen çay ve temizlik yapmak gibi işler benden istendi. Erkeklerden böyle bir şey talep edilmiyor. Bu da oldukça heves kırıcı bir durum” diye konuştu.
KADIN GAZETECİLERDEN ÖRGÜTLÜLÜK VURGUSU
Seren Sabuncu, Yüsra Batıhan ve Meryem Karadağ, böylesine erkek egemen bir sektörde kadınların örgütlenmesinin oldukça elzem olduğunun altını çizerek şu ifadelerde ortaklaştılar:
“Kadın gazeteciler geniş bir mobbing çemberi içerisine alınmış durumda. Maaş alamamaktan tutun da yaptıkları haberlere kadar her türlü ayrımcılığa maruz kalıyorlar ama çoğunlukla seslerini çıkaramıyorlar çünkü güçlü bir örgütlenme yok. Haklarımızı alamıyoruz ama bu kurumlardan çıkamıyoruz da. Öte yandan toplumsal rollerin dayattığı baskılar var. Tüm bunların karşısında öz kadın gücümüzle bir araya gelip güçlü bir örgütlülük yaratmak şart.”
Fatoş SARIKAYA/ MERSİN
Yoruma kapalı.