PİRHA-Avusturya’da Alevi İslam Topluluğunun Alevileri “İslam Yasası” kapsamına aldırma çabasına karşı, Alevi Pirleri, sanatçı, yazar ve aydınları ile bir bildiri yayınladı. Bildiride, “Aleviler toplumsal yapılarını ve inançlarını korumak için İslam Şeriatı’nın egemen olduğu topraklarda yüzyıllarca mücadele etmiş, islam Şeriatı ile yargılanmadan katledilmişlerdir. Bu nedenle Aleviler İslam’ın egemen kurumlarından uzak kalarak yaşama savaşı vermiştir” vurgusu yapıldı.
Avusturya’da Alevi İslam Topluluğunun Alevileri “İslam Yasası” kapsamına aldırma çabasına karşı Alevi Pirleri, sanatçı, yazar ve aydınları Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ve Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonuna (AABF) destek olmak amacı ile ortak bir bildiri yayınladı.
Bildiride şu ifadelere yer verildi:
“Aleviler toplumsal yapılarını ve inançlarını korumak için İslam Şeriatı’nın egemen olduğu topraklarda yüzyıllarca mücadele etmiş, islam Şeriatı ile yargılanmadan katledilmişlerdir. Bu nedenle Aleviler İslam’ın egemen kurumlarından uzak kalarak yaşama savaşı vermiştir. Tarihinin hiçbir döneminde İslam Şeriat’ı ile yargılanmayı kabul etmeyen bir topluluk olarak, kendi toplumsal adaletini sağlayan bir hukuk ve yönetim yapısı kurmuştur. Bu yapılanma şehirleşme ve iktidarlar tarafından zorla değiştirilmeye çalışılmıştır.
“DÜŞMANINIZIN DAHİ İNSAN OLDUĞUNU UNUTMAYIN”
Alevilik inancında temel düsturlar açıktır. Bu inancımızı nasıl yaşayacağımızı da belirler. Dünyanın özgün değerlerinden olan Alevilik, felsefesi ile insanı bir bütün olarak eşit sayar; bu amaçla “yetmiş iki millet birdir nazarımızda”. “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir”. “Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız”. İnsani hoşgörü yüzyıllardır felsefemizin odağındadır ve Pir Hace Bektaş Veli biz Alevilere olduğu gibi tüm insanlığa öğüdüdür; “Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayın”.
Aleviliğin yaşama alanı hiçbir dinle doğrudan kesişmez. Alevilik mitolojisi, felsefesi, ritüel dünyasıyla İslam dahil birçok dinle ayrışır.
“ALEVİLİK İNSANLIĞIN KADİM İNANÇLARINDAN BİRİDİR”
Aleviler;
– “Âdem ile Havva” mitolojisine inanmaz ve kendilerini “Güruhu Naciye” olarak görürüz. İnancımızda “cennet- cehennem” yoktur. Ölümsüzlüğe inanır ve sürekle “don değiştirildiği”ne, daima bir “devr-i daim” içinde olunduğuna inanırız. Bu nedenle de “günah” kavramımız yoktur. Yaşamımızı rızalıklar üzerine kurarız ve öyle tamamlamak isteriz. Herşeyin bu dünyada olduğunu biliriz. Beden ve Can’ın birbirinden ayrıldığına ancak herşeyin “can” olduğuna inanırız.
– Felsefemizin kendi özgün mitoloji ve mitleri bulunmaktadır. Kimi zaman ve mekâna bağlı, kimi ise zaman ve mekâna bağlı olmayan Veli ve Erenlerimize bağladığımız kerametlerden “el” alırız; bunu da “El ele el Hakk’a” biçiminde ifade ederiz.
– Alevilik insanlığın kadim inançlarından biridir ve kendi özgünlüğü, değerleri ile insanlığa bir armağandır. Hak-İnsan-Evren tasarımıyla “Vahdet-i Mevcut”a, “Varlığın Birliği”ne, vardan var olmaya ve “südur”a inanırız.
“ALEVİLİK HİÇBİR DİNİN ALT KOLU OLARAK GÖRÜLEMEZ”
– Alevilik ve Aleviler başka hiçbir inancın tarihsel hastalıklarından, mitolojik varyasyonlarından yola çıkılarak yok sayılamaz. Hiçbir inancın, dinin bir alt kolu, mezhebi ya da sapkınlığı olarak görülemez.
– “Sen seni bilirsen yüzün Hüda’dır; sen seni bilmez isen Hak senden cüdadır” düşüncesinden hareket eder ve insanın “Ene-l Hak” üzerinden “İnsan-i Kamil” olarak dönüşebileceğine inanırız. Bu nedenle felsefemizde Hakk’ın özünü kendinde taşıma potansiyeli ile insan” kul” değildir. İnancımızda Hak Hızır’dır. Çalışıp emek harcayanın bereketini veren Hızır’dır. Kurdun-kuşun hakkını bilen Hızır’dır. Daima yanımızdadır. Yoldaşımız ve yarenimizdir.
– İnancımızın bağlı olduğu düstur, “Dört Kapı Kırk Makam”dır. Bu makamlar ancak bir Yol ehli Rehber ile yürünür. Buna bağlı olarak Mürşit-Pir-Rehber ve Talip bir bütündür. Ocaklı, Çelebiyan ya da Babağan örgütlenmelerimiz birbirini tamamlar ve sürek farkları ile birbirinden ayrılır. Kiminde Musahiplik, kiminde Yol Kardeşliği üzerinden Yol alınır. Yol’un bütününde amaç; “eline-diline-beline sahip olmaktır”.
“OKULDA ALEVİ OLDUĞUNU SÖYLEYEN ÇOCUKLAR HAKARETE UĞRUYOR”
– İnancımızı Yol olarak görürüz ve “Yol bir sürek binbir” olarak tanımlarız. İçimizdeki farklılıklarımız bizim güzelliğimiz ve renklerimizdir. Dışımızdaki din ve inançlara, kültür ve felsefelere saygı ile yaklaşırız. Hiçbir inancı, dini inancımızdan üstün ya da aşağı görmeyiz; “Okunacak en büyük kitap insandır” diye düşünürüz. Bu düşünceden yola çıkarak cinsiyetçi bir ayrımda bulunarak “kadın-erkek” ayrılığını hakaret sayarız.
– Yaşadığımız toprakların yöneticileri her ne kadar uluslararası hukuku tanıyıp, anlaşmalara imza atmışlarsa da bu hukukun gereğini asla yerine getirmemektedirler. İnançsal hak ve özgürlüklerimiz uluslararası hukukla tescillenmiş ancak inanç merkezlerimiz olan Cemevleri tanınmamakta, vergilerimiz rızamız dışında alınarak bizi yok sayan, aşağılayan imamların maaşı olarak ödenmeye devam etmektedir. Kimliklerimize geçtiğimiz yıllara kadar zorla İslam yazılmaktaydı. Alevi çocukları AİHM’nin kararlarına karşın hala zorla İslami din derslerine girmek durumunda kalıyor, girmek istemeyenler teşhir edilerek küçük düşürülüyor. Okullarda Alevi olduğunu söyleyen çocuklarımız bizzat öğretmenleri tarafından aşağılanıyor ve hakarete uğruyorlar.
“İSLAMCI HAMLE BERTARAF EDİLMELİDİR”
– Avrupa’ya taşınan Alevilerin kısmi bir özgürlükten yararlanmaları ile kimlik ve inançlarını ifade etmeleri biz Türkiye’de yaşayan Aleviler için hak kazanımında bir aşamadır. Bu amaçla evrensel hukuk normlarından yararlanmak toplumumuz için özgür ve inançsal açıdan eşit olabilmek, insanlığa ve çocuklarımıza bırakacağımız ritüel ve değerlerimiz olacaktır.
– Alevilik bir dünya görüşüdür. İnsanı merkezine alır ve insanla birlikte tüm varlıkların bir ve aynı özden olduğunu düşünür. Alevi olmak bu nedenle kirlenen doğanın derdini dert edinmek, tükenen canlıların varolma savaşına fırsat vermek, açlıkla mücadele eden insanlığın, haksızlık karşısında adalet arayan insanın, mazlumun derdini kendine dert edinen bir toplumsal duruştur.
Türkiye’de yıllardır yapılmaya çalışıldığı gibi Avrupa’da da Aleviliğin egemen şer’i bir inancın çatısı altında eritilip yok etme projesinin ilk startı Avusturya’da verilmiştir. Avrupa’daki Alevilerin inancın özgürlüğüne dair sahip oldukları tüm kazanımlarının riske atılmasıyla birlikte zincirleme hak kayıplarıyla karşı karşıya kalmaması için bu İslamcı hamle kesinlikle bertaraf edilmelidir.
İMZACILAR
Aşağıda imzası olan bizler; bu minvalde Avusturya’da Aleviler üzerinde oynanan oyunun inancımıza bir saldırı olduğunu görüyor; Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun ve Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun Avusturya makamlarına başvurusunu destekliyor ve Aleviliğin Avusturya İslam Toplumu çatısı altına alınmasını reddediyoruz.
Hazırlanan bildiriye imza atan Alevi Pir, aydın, yazar ve sanatçılar şöyle:
Abbas Tan
Ali Köylüce
Bektaş Alagöz
Cemal Şahin
Efe Engin
Esat Korkmaz
Feramuz Solmaz
Ferdi Koç
Gani Pekşen
Hamza Takmaz
Hasan Harmancı
Hasan Hüseyin eser
Hatice Çevik
Haydar Buğa
Haydar Selçuk
Hıdır Çam
Hüseyin Gazi Metin
İbrahim Ergin
İlhan Cem Erseven
İmam Balsever
Mehmet Gündoğdu
Mehmet Tural
Mehmet Turan
Musa Kazım Engin
Mustafa Arslan
Mustafa Can
Özcan Öğüt
Özdoğan Sağlam
Piri Er
Sevim Savunmaz
Süleyman Deprem
Yüksel Özdemir
Tacim Taşdan
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.