PİRHA- Kasapoğlu, Dersim özgülünde Alevilere yönelik asimilasyon politikası uygulandığını yazdı; “Her ne kadar mevcut durumda hal-vaziyet böyle olsa da Dersim Tunceli’ye, Alevilik ise Alevicilere boyun eğmeyecektir.” dedi.
Yazar Can Kasapoğlu, Dersim Gazetesi için yazdığı, “Alevi(ci)lik ve Tunceli(ci)lik kol kola..” başlıklı yazısında, Cumhuriyet dönemi Dersim ve Alevi politikalarına mercek tuttu.
Kasapoğlu, Alevi ve Dersim politikasının birlikte düşünülmesi gerektiğini belirterek, “Gerek Aleviler ve gerekse Dersim söz konusu olduğunda ‘paralel’ giden bir süreç var.” dedi.
Kasapoğlu’nun yazısı şöyle:
Her dönem olduğu üzere dikkat edilirse özellikle son dönemlerde gerek Aleviler ve gerekse Dersim söz konusu olduğunda ‘paralel’ giden bir süreç var.
Daha doğrusu Alevilere ya da Aleviliğe yaklaşım ile Dersim’e yaklaşım aynı hedef tahtasına oturtularak yine aynı cephenin, aynı amaçları doğrultusunda kullanılmak istenmektedir.
Hatırlanırsa yakın bir dönemde çok büyük yaygaralar kopartılarak ortaya atılan ‘Alevi açılımı’ aslında ‘Aleviliği hiçleştirme’ ya da ‘açılım’ adı altında iyice asimile etmeyi amaçlıyordu.
Bu ‘sözde’ açılım da tıpkı diğer açılımlar gibi açılır açılmaz kapanıyor, buhar olup gidiyordu nedense..
Bu açılımdan(!) bir süre önce ise (10 Aralık 1996-1999) başını Ali Haydar Veziroğlu’nun çektiği bir ‘proje’ (açılım) devreye konuluyordu. ‘Devreye konuldu’ diye belirtiyorum çünkü her dönem ortaya çıkan açılım(!) ya da ‘parti’ adı altında döneme damgasını vuran gelişmeler aslında Aleviliğe birer darbe idi.
Çünkü her bir açılım(!) ya da bu anlamda partileşme, her dönemin sistem açısından ‘konjonktürü’ gereği-içinde ele alınıp yakından incelendiğinde bu durum açıkça görülecektir.
(Burada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilme süreci vahim olmakla birlikte yine benzeri bir durumdur.)
Daha öncesinde yine (80’li yılların sonunda ve sonrası) devletin bu yönlü ‘önemli’ açılımları çerçevesinde gerçekleştirmek istediğine tarih şahittir.
Özal, Demirel vb siyasetçilerinin, ‘Çin seddinden Adriyatik’e kadar Alevi-Bektaşi Dünyası’ projeleri günümüze kadar gelmektedir.
Biraz daha gerilere (1966-1981) gidildiğinde yine Aleviler ve Alevilik kıskaca alınmak isteniyor ve bir Alevi partisi olan Türkiye Birlik Partisi (TBP) kuruluyordu.
Partinin amblemi bir duvar saatini andırıyor. Kırmızı zemin üzerine 12 adet yıldız bulunan amblemde; akrep saat 9’a denk gelen yıldızı, yelkovan ise 5’e denk gelen yıldızı gösteriyordu.
TBP Kurucu Genel Başkanı Hüseyin Ekici (sonrasında Mustafa Timisi) ise , “10 Kasım 1938 Saat 9’u 5 geçe Atatürk devrimlerinin dondurulduğu tarihten itibaren kaldığımız yerden mücadelemize devam edeceğiz” diye konuşuyorlardı.
Çok daha gerilere gidersek hem yerimiz el vermez ve hem de zaten işin altından malum CHP çıkıyor!
Bütün bunlara paralel olarak son yıllarda, özellikle Dersim’de bulunan ‘Tunceli Cemevi’ bir kez daha mercek altına alınıyor.
Buraya (Dersim’e) olan ilgi giderek artıyor. ‘Tunceli Cemevi yenileniyor, sözde ‘modernleştirilyor’ ve ‘Hacı Bektaşı Veli Kültürünü Yayma ve Yardımlaşma Derneği Cemevi’ binası olarak yeniden hizmete açılıyor.
Ramazanlarda ‘iftar’ açma etkinlikleri, 12 İmamlar’da ‘oruç’ açma ve aşure darken benzeri birçok aktivite en üst düzeyde(!) devletlülerin katılımları ile gerçekleştiriliyor.
Bütün bunlar devam ederken diğer yandan ise bazı cenazelerin cemevine alınmadığı haberleri düşmüş olsa da ajanslara bunlar cemevinin gündemine gelmiyor. Ormanlar ateşe veriliyor, kutsal mekanlar, ziyaretler bombalanıyor ancak nedense Tunceli cemevi bunları görmezden, duymazdan geliyordu.
Zaten Cemevi yönetiminin ‘biat’ı kendisine rehber ettiği duruşu bu süreci adeta destekliyor.
Yanı sıra Dersim’e bilinen malum parti genel başkanları, başbakanların, cumhurbaşkanları, 2018’de AKP delegasyon olarak ve en son diyanet işleri başkanının peş peşe ziyaretleri gerçekleşiyor.
Bu ziyaretler öyle sıradan değildi ve “diz çöktürme, biat ettirmenin yanı sıra içerden ise Allah ordumuza zeval vermesin, kılıcını keskin eylesin” şeklinde bir kez daha boyun eğdirme yönünde idi.
Gelişmelere bakıldığında Dersimle özdeşleşen Raa Haq Aleviliği ve diğer yandan ise özgürleştiren, biat etmeyen, onurlu duruşa sahip Dersim’i ‘Tunceli(ci) kültürü(?) ile kuşatarak iç ve dış asimilasyonu diri tutmak, gerekiyor ise tekrarlamaktır.
Bu gidişata karşı onurluca direnen ve ‘dur’ diyen Dersimliler ile Pirleri, sanatçıları, aydınları, şairleri, siyasetçileri ve devrimcileri adeta bir yargı kıskacı kuşatmasına alınıyor.
Aslında Dersim’de bitirilmemiş, tamamlanmamış soykırım devam ettirilmek isteniyor.
Tıpkı Alevilere ve Aleviliğe karşı gerçekleşen sözde açılım, hiçleştirme, asimile etme, artarak devam eden ve nefret suçlarını kapsayan yaklaşımlar gibi Dersim boş bırakılmıyor.
Kimlik, Kürt-Kızılbaş Raa Haq, inanç, kültürel değerleri ile bir bütün olarak Dersim pilot bölge seçiliyor.
Buraya, utsal coğrafyaya, ‘nokta atışları’ yapılıyor..
Kısacası Alevi(ci)lik ve Tunceli(ci)lik kol-kola, güle oynaya ve de göz göre-göre tozu dumana katarak ilerlemeye devam ediyor..
Bu gidişata ‘dur’ diyecek olan ise yine Aleviler, Dersimli olduğunu söyleyen ve bu konuda az-çok emek veren kurumlar, Dersimliler ve dostlarıdır.
Bunun yolu ve yordamı ise içinden geçtiğimiz şu günlerde bundan 81 yıl önce idam edilen Pir Seyid Rıza ve yoldaşlarının duruşu, bıraktıkları mirasa sahiplenmektir..
Her ne kadar mevcut durumda hal-vaziyet böyle olsa da Dersim Tunceli’ye, Alevilik ise Alevicilere boyun eğmeyecektir..
Zalimler kaybedecek, Mazlumlar kazanacaktır.. !! (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.