PİRHA – Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Cami Alevilerin de ibadet yeridir” şeklindeki açıklamalarına Yazar Özcan Öğüt tepki gösterdi. Öğüt, “Karşımızda her şeyi tekçi yapılara oturtmaya çalışan egemen bir güç söz konusu” dedi.
Yazar Özcan Öğüt, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ‘Cami Alevilerin de ibadet yeridir’ açıklamalarına ilişkin PİRHA’ya konuştu.
Öğüt, “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Alevi kamuoyunda büyük tepkilerine neden olan ve nereden tutsanız elinizde kalan açıklamalarına bakacak olursak, aslında kendinden öncekilerden çok farklı bir şey söylemiyor. Ki ulema makamı olarak kendilerinin yüzyıllardır bu topraklardaki misyonu; Aleviliğin tüm farklılıklarını görünmez kılıp kendilerine benzeterek yok etmek. Bu proje bugüne kadar önemli ölçüde başarılı oldu” ifadelerini kullandı.
“MAKBUL ALEVİLER”
Öğüt şöyle devam etti:
“Alevilere ibadet mekanı olarak gösterdikleri yerler; (asimile edilen yüzlerce Alevi yerleşimden biliyoruz ki) ibadet işlevinden çok asimilasyon karargahı olarak kullanıldı. Bugün halen zahirde Ortodoks İslam’ın Sünni Hanefi mezhebinin pratiklerini birebir uygulayan, kendi eserleri olan makbul Aleviler “gerçek Alevi” olarak gösterilerek, kendi özgün kimlikleriyle var olmaya çalışan Aleviler tamamen dışlanıp damgalanıyor.
Bu ezberlerle sırf din dışılık damgası yememek için geçmişten bugüne kadar milyonlarca Alevi makbulleşip asimile oldu. Yani geçmişte Alevileri fiziken katleden ulema makamı, günümüzde de Aleviliğe dair her fetvasında fikren yok etme çabalarına devam ediyor.”
“KARŞIMIZDA TEKÇİ, EGEMEN BİR GÜÇ VAR”
Öğüt, “Burada ilginç olan; Diyanet İşleri Başkanı, devletin üniterliğine vurgu yapıp Müslümanların da üniter (tek bir) ibadet mekanı anlayışı içerisinde inançlarının gereğini yerine getirmesi çağrısı. Yani devlet üniter ise kendini Müslüman olarak tanımlayan herkesin de bu teklik dışına çıkan farklı bir ibadet tezahürü asla mümkün olamaz mantığı söz konusu. Ki zaten Diyanet nezdinde homojen bir inanç geleneğinin ulema makamının çeşitliliği bir zenginlik olarak görmesini beklemek çok iyimser bir yaklaşım olur. Karşımızda her şeyi tekçi yapılara oturtmaya çalışan egemen bir güç söz konusu” diyerek şunları aktardı:
“Peki, böyle bir güce karşı Alevilik nasıl yaşam sansı bulabilir? Bir kere her şeyden önce böyle bir güce karşı onun tekçi inanç sınırları içerisinde “En hakikisi biziz” tezi üzerinden mücadele edemezsiniz. Çünkü Alevilerin batın (içsel) boyutta inancı yaşayışının aksine dünyanın neresine giderseniz gidin Müslüman coğrafyanın tamamında Ortodoks İslam ulemasının tezleri hakimdir. Dolayısıyla onlarla benzer ezberler üzerinden gidip, inancınızı test etmek fırsatı onlara sunduğunuzda, eninde sonunda sizleri bu domine ettikleri gerçekliği çekip yok edebilme şansını buluyorlar. Aleviler bu nedenle mücadele pratiklerini tamamen ulema makamının tüm ezberleri bozmak üzerine inşa etmelidir. Aleviler, üzerlerinde yaratmaya çalıştıkları ve bir zaaf olarak kullanmak istedikleri Müslümanlık kompleksleriyle ne kadar İslami olduğunu kanıtlamak için her camiye davet edildiklerinde Aleviler inancının bu anlayışla uzaktan yakından benzeşmediğini her defasında dile getirip direnmeye devam etmelidir.”
“ALEVİLERİN TÜM HAK TALEPLERİ GÖRMEZDEN GELİNİYOR”
Ayrıca Alevilerin kendi içinde birlik olamayıp, kendi aralarında bile anlaşamadıkları bahane edilerek Alevilerin tüm hak talepleri hep görmezden geliniyor” diye belirten Öğüt, “Oysa Sünni ulema kadının dövülüp dövülmeyeceği konusunda bile henüz tam bir konsensüs içerisinde değilken, Alevilikteki yorum çeşitliliğini bir zaaf olarak görüp hangi Alevilik diye sorgulayabiliyor. Alevilerin ibadet yeri ve itikadi pratikleri bakımından Alevi kamuoyunun ortak görüşü bellidir. Bu konuda kesin sapmaları olanlar, yani ulema makamı olarak kendilerinin ifade ettiği gibi ibadet yerini cemevi dışında başka bir yer olarak gösterenler ve inanç pratiklerini Sünnilere benzer bir şekilde yerine getiren makbul Aleviler ise bizatihi ulemanın el emeği göz nuru bir çalışmanın ürünüdür” ifadelerini kullandı.
“2 BİN DİN GÖREVLİSİ ALEVİLERE DAYATMA YAPIYOR”
Öğüt, ‘Makbul Alevilik’ kitabında söz ettiği bazı gelişmeleri şöyle aktardı:
“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Alevi köylerimizde ve Alevi kardeşlerimizin yoğun olarak yaşadığı mahallerde görev yapan 2 bin civarında imamımız vardır. Bu imamlarımıza hizmet içi eğitimler veriyoruz.” derken aslında çok önemli bir itirafta bulunuyor. Diyanet bu açıklama ile makbul Aleviler için görevlendirdiği misyonerliğin itirafını yapmakta. Makbul Alevilik kitabında da değindiğim üzere Diyanet İşleri Başkanlığını Alevi yerleşimlerinde adeta misyonerlik faaliyeti gerçekleştirmek üzere bazı görevlendirmeler yaptığını biliyoruz. Bunlar bulundukları yerlerde tamamen Sünni Hanefi mezhebinin kalıpları üzerinden dini hizmetler sunuyor. Yani buradaki hizmet pratiklerinde dahi görüyoruz ki buralarda Aleviliğe özgün herhangi bir çalışma söz konusu değil. Aksine Diyanetin makbulleştirdiği veya halen makbulleştirmeye çalıştığı Alevi yerleşimlerindeki bu 2 bin civarındaki din görevlisi Sünni cemaate ne hizmet veriyorsa, Alevilere de onu dayatmaya çalışıyor.
Son olarak Diyanet İşleri Başkanının “hizmet içi eğitim” dediği şey ise; Makbul Alevilik kitabında da değindiğimiz gibi aslında buralardaki din görevlerine verilen irşad çalışmalarıdır (yani kendilerince Alevileri doğru yola getirme – asimile etme çalışmalarıdır). Bununla ilgili hazırladıkları irşad (asimilasyon) kılavuzları bile mevcut. Diyanet bu “hizmetiçi eğitimlerle” Alevi yerleşimlerinde o bölgedeki Alevilerin nasıl kazanılacağına (yani asimile edileceğine) dair çalışmalar gerçekleştirmekte. Bunlar Alevilere hizmet vermekten ziyade ulemanın amaçlarına hizmet vermek için çalışıyorlar. Bu çalışmalardan anlıyoruz ki; Diyanet halen Aleviliği ehlileştirilmesi gereken bir inanç olarak görüyor. Bu ehlileştirilen makbul Alevileri de bir Alevi gerçekliği olarak sunup, bu yarattığı yapay ve ideal muhataplarla Alevi sorununu kronikleştiren bir misyon üstleniyor.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.