Alevi Haber Ajansi

Uğantaş: Mülteciler temel haklara erişebilmeli ve nefret suçlarından korunmalıdır

PİRHA- ABD, birliklerini 31 Ağustos’ta Afganistan’dan tamamen çekmiş olacak. Taliban’ın saldırıları da bu çekilmeyle birlikte hız kazandı. Taliban çetelerinin ilerlemesiyle Afganlar da ülkelerini yasadışı yollarla terk ediyorlar. Yükselen göçmen dalgasını ve devletlerin konuya dair tutumlarını Uluslararası Af Örgütü(UAÖ) Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Damla Uğantaş PİRHA’ya anlattı. Uğantaş, mültecilere yönelik hak ihlallerinin durdurulması için çalışmalar ve raporlamalar yapmaya devam edeceklerini söyledi. 

Altı Avrupa Birliği ülkesi olan Hollanda, Danimarka, Avusturya, Almanya, Belçika ve Yunanistan; başvuruları reddedilmiş ve tüm yasal yolları tüketmiş olan Afgan sığınmacıların sınır dışı edilmesini istiyor. Aynı gün Türkiye’de sosyal medya kullanıcıları #SığınmacılarSınırDışıEdilecek hashtagi birinci gündem oldu.

Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Damla Uğantaş, yaptıkları çalışmaları anlatarak Dünya’daki ve Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirdi. Uğantaş, Amerikan’ın da çekilmesi haberleri ile beraber Afganistan’da yaşanan çatışmalarda Taliban’ın kaç kişiyi katlettiği sorusuna cevaben şunları aktardı:

“Afganistan’da artan şiddet olaylarında ölen veya yaralanan sivillerin sayısı bu yılın ilk yarısında rekor seviyelere ulaştı. BM verilerine göre bu yıl ağustos ayına kadar 1.600’den fazla sivil hayatını kaybetti. BM raporuna göre, sivil kayıpların yüzde 64’ünden Taliban’ın da aralarında bulunduğu hükümet karşıtı güçler sorumlu. Tüm kayıpların yüzde 32’sini çocuklar oluşturdu.”

Ayrıca Taliban’ın savaş suçu olarak nitelendirilebilecek uygulamalarda rol aldığının da bilindiğini ifade eden Uğantaş, CNN tarafından paylaşılan bir videoda Faryab’taki Dawlat Abad bölgesinde etrafı sarılan 22 Afganistan hükümeti askerinin infaz edilmesini buna örnek gösterdi. Uğantaş, ülkede halen ölüm cezasının uygulanıyor olmasını da insan hakları açısından bir diğer risk olarak nitelendirdi.

Resmi rakamlara göre 25 bin 623 kişi yalnızca Temmuz ayında sığınmacı olarak Türkiye’de yakalandı. Bu sığınmacıların birçoğu da Avrupa Birliği ülkelerine göç ediyor. Uğantaş, 2020 yılında 48 bin 578 Afgan’ın AB ülkelerine sığınma başvurusunda bulunduğunu açıkladı.
Uğantaş, Ocak-Mayıs 2021 arasında ise sığınma başvurusunda bulunanların sayısını 5 bin 100 bildirirken, yaklaşık 41 bin kişinin sığınma başvurusunun henüz inceleme aşamasında beklediğini ve de Afganistanlıların yaklaşık %54’ü ilk başvurusunda sığınma hakkı aldığını belirtti. Bu da %46’sının çeşitli sebeplerle reddedildiğini ve sınırdışı edildiğinin göstergesi.

2021 yılında Taliban’ın faaliyetlerini artırması ve ABD’nin çekilme kararının ardından en az 270,000 kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu kişilerin büyük bölümü diğer ülkelere sığınmaya çalışıyor. Buna paralel olarak Uğantaş, Mayıs ayı itibariyle AB ülkelerine ulaşmaya çalışan insan sayısının arttığını bildirdi.

Belçika, Yunanistan, Bulgaristan, Fransa, Hırvatistan, Romanya ve Slovakya’ya yapılan sığınma başvurularında ilk sırada Afgan mülteciler geliyor.

YUNANİSTAN MÜLTECİLERİ YILLARDIR DEPORT EDİYOR; HOLLANDA KARARINI ASKIYA ALDI

Bu 6 ülke, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’na başvurarak, mevcut iade anlaşmasının sürdürülmesini sağlayacak şekilde Afgan Hükümeti ile görüşmeye ve onları bu konuda desteklemeye çağırdı. Afganistan Dışişleri Bakanlığı, geçen ay Danimarka ve diğer AB ülkelerine başvurarak, Afgan sığınmacıların ülkelerine zorunlu olarak sınır dışı edilmesinin 3 ay süreyle geçici olarak askıya alınmasını talep etmişti. Norveç, İsveç ve Finlandiya bu çağrıya olumlu yanıt verdi. Ancak dün  (11 Ağustos) Hollanda, yasa dışı göçmenler konusundaki tutumunu değiştirerek, Hollanda’ya sığınan Afganistan vatandaşlarını ülkede hızla kötüleşen durum nedeniyle önümüzdeki altı ay boyunca sınır dışı etmeyeceğini açıkladı. Diğer ülkeler değerlendirmelerini geri çekmese de Yunanistan’ın yayınlanan birçok görüntüyle ortaya çıkan mültecileri yasadışı şekillerde Türkiye’ye iade ettiği biliniyor.

Bu gelişmelere karşılık Uğantaş, AB’nin uzun zamandır mültecileri henüz AB sınırına ulaşmadan önce durdurma yönünde bir politika izlediğini vurgulayarak, bu kapsamda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üçüncü ülkelerle yapılan geri gönderme anlaşmaları kadar AB’yi mülteciler için cazip bir alan olmaktan çıkartma yönünde de bir politika benimsendiğini söyledi. Uğantaş’a göre son uygulama da bunun bir örneği. Ancak Uluslararası Af Örgütü, ciddi insan hakları ihlalleri doğurabilecek bu politika girişiminden derhal vazgeçilmesi çağrısında bulunuyor.

“AFGANSİTAN MEVCUT DURUM İTİBARİYLE GÜVENLİ ÜLKE KABUL EDİLMEMELİ”

Uğantaş, “1961 Cenevre Anlaşması kişilerin mültecilik statüsü alamasalar dahi geri döndüklerinde risk altında girebilecekleri ülkelere gönderilmesini yasaklar. Afganistan mevcut durum itibariyle güvenli ülke olarak kabul edilmemeli. Öte yandan Afganistan Mülteciler ve Geri Dönüşler Bakanlığı da Avrupa ülkelerini ülkeye zorla geri göndermeyi geçici olarak durdurmaya çağırdı. Avrupa hükümetleri Afganistan’ın endişelerini dikkate alarak tüm geri dönüşleri derhal durdurmalı ve Avrupa’da güvenlik arayan insanların korunmasını sağlamalıdır.” dedi.

Afganistan vatandaşlarına, Avrupa’da kaldıkları süre boyunca kalışlarını düzene sokmaları ve haklarından tam olarak yararlanmaları için gerekli koşul ve olanakların sağlanması gerektiğini hatırlatırken, Avrupa Komisyonu da, Afganistan’a dönüşler için dolmuş uçuşları koordine eden AB sınır koruma ajansı Frontex üzerinden sorumluluk sahibi olduğunu açıkladı. Frontex, insanları insan hakları ihlallerine maruz bırakan hiçbir operasyona katılmamalıdır, çağrısında bulundu.

TÜRKİYE’YE EN YÜKSEK AFGANİSTANLI MÜLTECİ GİRİŞİ 2018 YILINDA GERÇEKLEŞTİ

Van’ın Özalp ilçesinden sınırı geçen Afganistan vatandaşı mültecilerin görüntüleri ile sığınmacılara yönelik saldırgan tartışmalar da yeniden başladı. Ancak Afgan sığınmacıların Türkiye’ye gelişi yeni değil. 2014 yılından beri artan bir grafik ile sığınmacılar İran hattı üzerinden Türkiye’ye giriş yapıyor. 2014 yılında; 12 bin 248 iken, 2016 yılında 31 bin 360 kişi giriş yaptı. En yüksek giriş 2018 yılında gerçekleşti ve 100 bin 841 sığınmacı Afganistan vatandaşı Türkiye’ye giriş yaptı. Bu yıl ise ilk 6 ayda 25 bin 643 mülteci yakalanarak kayıtlara geçti.

Türkiye’ye gelen Afganistan vatandaşları ile ilgili de birçok yanlış bilgi var. Özellikle de etnik kimlikleri açısından. Sığınmacıların hepsi Afgan değil. İçlerinde Özbekler, Hazaralar, Peştunlar, Türkmenler de çoğunlukta.

Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Damla Uğantaş, Türkiye’nin yaklaşık 10 yıldır yoğun göç alıyor olmasına rağmen bu konuda sağlam bir politika geliştiremediğini söylüyor. Politika ve düzenlemelerin, tamamen konjonktürel, iç ve dış politikadaki gelişmelere göre yer değiştiren ve belirsizlikler üzerine kurulu bir şekilde sürdürüldüğünü ve sığınmacıların Türkiye’deki statülerine ve konumlarına ilişkin herhangi bir gelişme yaşanmadığını belirtti.

AFGANSİTAN, İRAN, IRAK GİBİ ÜLKELERDEN GELENLER NEDEN MÜLTECİ STATÜSÜ ALAMIYOR?

Avrupa Birliği fonları sayesinde sağlık ve eğitim alanında yapılan bazı girişimlerin anlamlı bazı sonuçlar ve görece kazanımlar sağlamış olduğunu da aktaran Uğantaş, “Bu anlamda Türkiye’nin 1961 Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi şerhi kaldırmadığını ve bu nedenle Afganistan, İran, Irak gibi ülkelerden gelen kişilerin burada mülteci statüsü alamadığını ve devlet tarafından kayıt dışılığa itildiğinin altını çizmek gerekiyor” dedi.

Gelinen noktada en önemli konu hak temelli, gerçekçi ve sürdürülebilir politikanın eksikliği olduğunu düşünen Uğantaş, hiç kimsenin ciddi insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalma riskinin bulunacağı yere geri gönderilmemesi gerektiğini savundu. “Kişilere geri dönmeleri için baskı yapılmamalıdır. Mülteciler temel haklara erişebilmeli ve ayrımcılıktan, ırkçılıktan, nefret suçlarından etkili bir biçimde korunmalıdır. Otoriteler ve siyasiler bu anlamda ırkçılığı tetikleyecek söylemlerden kaçınmalı ve bu konudaki verileri de kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşmalıdır” şeklinde konuştu.

MUHALEFET İKTİDARIN POLİTİKASIZLIĞINI MÜLTECİLERİN DEĞİL, KENDİ LEHİNE ÇEVİRMEYE ÇALIŞIYOR

Yoğunlaşan sosyal medya saldırıları ve tacizleri için Türkiye’de ses çıkaracak birçok sivil toplum kuruluşu da var. Uğantaş, göç hareketiyle ilgili sosyal medyada yoğunlaşan bazı tepkilerin, geçen bunca süreye rağmen hükümetlerin Türkiye toplumunu göç gerçeğine yeteri kadar hazırlamadığını, toplumun ve göçmenlerin bilinçlendirilmediğini ortaya koyduğunu düşünüyor.

Uğantaş, muhalefet partilerinin, bu hazırlıksızlık ve politikasızlık sürecini küçük hesaplarla ayrımcılığı ve ırkçılığı arttıracak bir biçimde kullanmasına son vermesi, yapıcı, çözüm odaklı ve sürdürülebilir politika geliştirilmesinde rol alması gerektiğini belirterek, hem iktidarın hem de muhalefet partilerinin bu alanda çalışan STK’lar ile birlikte çalışmasını önerdi. Uğantaş, STK’ların birlikte yaşamaya dair söylem ve proje geliştirme aynı zamanda da hak merkezli bir perspektifle çözüm sunma konusunda kritik bir konumda olduğuna inanıyor.

Daha önce de PİRHA’’da yayınlanan Suriyeli göçmen Amar Hamid haberinde, Hamid’in çocuklarını sokağa çıkartmaya korktukları belirtilmişti. Yine de Suriye’ye dönemeyeceklerini aktaran Hamid, savaşın bittiği yerlerde bile artık yaşamlarının Türkiye dışında kalmadığını söylemişti.

PEKİ AB ÜLKELERİ AFGANİSTANLI GÖÇMENLERİ İADE EDERSE NE OLUR?

Uğantaş, mültecilerin, ölüm riski dâhil çok ciddi riskler barındıran ve geri dönmelerinin ciddi hak ihlallerine maruz kalmalarına neden olacak bir ülkeye deport edilmelerinin en temelde insan hakları açısından sakıncalı olduğunu anlatarak,  “Afganistan, mültecilerin geri dönmeleri için güvenli bir ülke değildir. AB’nin ‘kale Avrupa’ politikası insan haklarının ihlal edilmesini zemin hazırlamaya devam ediyor. Avrupa hükümetleri, geri gönderilenlerin maruz kaldığı tehlikelere kasten göz yumuyor ve yüksek sayıda geri dönen kişiyi kabul etmesi için Afganistan’ı büyük bir baskı altına alıyor. Kanıtlara aldırış etmeden sınır dışı etmelere öncelik vermek, sorumsuzcadır ve hukuksuzdur. AB bu politikalarına derhal son vermelidir.
Yunanistan’ın iade politikasını uzun süredir biliyoruz. 2019 yılından beri sistemli olarak mültecilerin durumunu ve kimliklerini gözetmeden Meriç nehrinden geçirerek Türkiye sınırına bırakmaktadır. Yazılan mektupla resmiyete kavuşturulan iadeler, Yunanistan’ın, iç bölgelere kadar geçen göçmenleri de iade etmesinin önünü açacağına dair endişeler var” dedi.

UAÖ, GERİ İTMELERİ RAPORLAŞTIRIP EĞİTİMLER İLE HALKLARA ULAŞIYOR

Uluslararası Af Örgütü olarak bu konudaki hak ihlallerini Yunanistan: Şiddet, Yalanlar ve Geri İtmeler adlı raporunda belgeledi. Bu raporda geri itmelerin yalnızca sınırlardaki insanları etkilediği yönündeki yaygın kanaatin aksine, kişilerin ve (varsa) onlara eşlik eden aile üyelerinin anakara Yunanistan’da yakalandığı dört vaka belgelendi. Geri itmeleri tarif eden tanıklıklarda, şiddet eylemleri ve işkence veya insanlık dışı ya da alçaltıcı muamele kapsamına girebilecek diğer fiiller de rapor altına alındı. Uğantaş da bu ihlaller zincirinin iadeler ile birlikte şiddetlenme riski taşıyacağı fikrine katılıyor.

Son olarak Uğantaş, mültecilere yönelik hak ihlallerinin durdurulması için çalışmalar ve raporlamalar yapmaya ve bu konuda düzenledikleri insan hakları eğitimleri aracılığıyla daha fazla insana ulaşmayı hedeflemeye devam edildiğini, risk altındaki kişiler için kampanyalar düzenlemeyi sürdüreceklerini açıkladı.

Uluslararası Af Örgütü, dünya genelinde insan haklarına ilişkin raporlar hazırlayan ve çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşudur. Mültecilerin yaşadığı sorunları da bu kapsamda ayrı bir çalışma alanı olarak önünde tutmaktadır.

Helin YILMAZ/ PİRHA

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak