Alevi Haber Ajansi

‘Türkiye’deki madencilik faaliyetleri sömürgeci bir anlayışla yapılıyor’-VİDEO

PİRHA-Dersim’de 145 maden faaliyetinin planlandığını söyleyen TMMOB Dersim İKK Sekreteri Uğur Beycan, “Türkiye’deki madencilik faaliyetleri sömürgeci bir anlayışla, çok hızlı bir şekilde topraktan çıkartılıp ülke dışına çıkarma üzerine şekillendiriliyor ve geride büyük bir tahribat, sürdürülemez bir yaşam alanı bırakılıyor” dedi.

Dersim’in doğasına, kültürüne, diline, inancına yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Türkiye’de yer altı kaynakları bakımından en fazla çeşitliğe ve zenginliğe sahip olan Yukarı Fırat havzasında bulunan Dersim’de her geçen gün yeni maden sahaları açılıyor. 145 maden projesinin bulunduğu Dersim’de, şimdi de 60 kilometre uzunluğundaki Munzur Dağları’nın tamamı maden sahası ilan edildi.

2019 yılında Dersim’de 43 bin 500 hektar alanda maden ruhsatı verilmişti. Buna göre Cevizlidere Köyü birinci, Karayonca Köyü ikinci, Karaoğlan Köyü üçüncü, Doludibek köyü dördüncü ve merkeze bağlı Geyiksuyu Köyü Sin Mezrası ise beşinci ruhsat sahası olarak belirlenmişti.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Dersim İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Uğur Beycan, maden projelerinin doğaya vereceği zararlara ilişkin PİRHA’ya konuştu.

“KAMUSAL PLANLAMAYLA MADENCİLİĞİN YÜRÜTÜLMESİ GEREKİYOR”

Dersim’de 145 maden faaliyetinin planlandığını söyleyen TMMOB Dersim İKK Sekreteri Uğur Beycan, “Ovacık’ta 42 bin hektara varan bir bölge üzerinde madencilik faaliyetleri planlaması var. Bu planlama alanı Munzur Milli Park’ı alanından daha büyük bir alanı kapsıyor. Anadolu toprakları özellikle Dersim bölgesi madencilik rezervleri açısından zengin topraklar. Bu da haliyle madencilik faaliyeti yürüten firmaların iştahını kabartıyor. Madencilik faaliyetini yürüten firmalar yerli ve yabancı sermayeler üzerinde şekillendiriyor ama ağırlıklı olarak yabancı sermaye üzerinden yürütülüyor. Yeni geldiğimiz dünya düzeninde madeni olabildiğince hızlı bir şekilde alıp, yurtdışına çıkarma üzerinde şekilleniyor” dedi.

“Madencilik çalışmalarıyla ilgili önümüzde turnusol kağıtları mevcut” diyen Beycan şöyle devam etti:

“Daha önce tanık olduğumuz İzmir-Uşak-Çeşme bölgesi, Kaz Dağları, Bergama bölgesinde yürütülen madencilik faaliyetleri, verimsiz toprak ve yaşanılamaz bir alan ortaya çıkartıyor. Canlı boyutundan yeraltı su havzalarının kirletilmesine kadar birçok olumsuzluğu var. Şu anda yürütülen madencilik faaliyetini tanımlamak gerekirse tam anlamıyla sömürge madenciliği yönünde bir yönelim var. TMMOB’un madenciliğe bakışına göre madencilik bir ihtiyaç, madenciliğe karşı bir kurum değiliz ancak toplumun ortak çıkarını esas olan ve toplumun ihtiyacını karşılama düzeyinde madencilik faaliyetleri diyalektik teknik detaylarına uymak koşuluyla yapılmalıdır. Türkiye’deki madencilik faaliyetleri sömürgeci bir anlayışla çok hızlı bir şekilde topraktan çıkartılıp ülke dışına çıkarma üzerine şekillendiriliyor ve geride büyük bir tahribat, sürdürülemez bir yaşam alanı bırakılıyor. Maden çıkartılan bölgede yeraltı su havzalarını ve canlı yaşamını olumsuz etkiliyor. O yüzden TMMOB olarak biz kamusal planlamayla madenciliğin yürütülmesini düşünüyoruz.”

“MADEN PROJELERİ ÇOK CİDDİ TAHRİBAT YARATACAK”

İliç’te yaşananların Dersim’e yönelen madencilik faaliyetleriyle ilgili bir öngörü oluşturabileceğini belirten Beycan, “Fırat Havzası bölgedeki, ülkedeki en büyük su toplama havzası. Erzincan, Dersim, Adıyaman, Antep’ten Basra Körfezi’ne kadar ilerleyen bir havza var. Eğer İliç’te olduğu gibi bir sızıntı durumu yaşanırsa hem toplum sağlığı açısından hem de doğa açısından çok ciddi olumsuzluklar ve tahribat yaratacaktır” diye konuştu.

TMMOB Dersim İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Uğur Beycan şunları kaydetti:

“Bölge halkıyla sohbet ettiğimizde bölgede ölümlü doğumların, sakat doğumların geliştiğini, beslenen hayvanlarda ölümlerin olduğunu duyduk. TMMOB olarak madenler toplumun ortak çıkarlarını esas alarak kamusal bir planlamaya tabi tutulmalıdır. Aksi hiçbir yaklaşım TMMOB tarafından ne hukuki boyutuyla ne ahlaki boyutuyla ne de mühendislik boyutuyla kabul edeceğimiz bir durum değil. Maden projelerinin doğaya vereceği zarara ilişkin yeterli tepki oluşmadı. Toplumun bütün dinamikleriyle ortak tavır alınarak ve halkın farkındalığıyla birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Uluslararası maden firmaları devlet ve yasalar tarafından destekleniyor. Ama bizim en doğal hakkımız kamuculuk perspektifinden baktığımız zaman yaşam alanlarımızı savunma anayasal bir haktır. Toplumsal farkındalığı ortaya çıkarmak için köyde, kasabada, şehirde insanları kapı kapı gezerek, dokunarak bu farkındalığı yaratmak için başka bir alternatifimiz yok. Bugün bütün meslek örgütlerinden tutun da siyasi partilere kadar bütünlüklü yaklaşımı esas alıyoruz, önemsiyoruz. Bu esas üzerinden bir şey açığa çıkacaksa buradan sonuç alınacaktır.”

PİRHA/DERSİM

İLGİLİ HABERLER:

>Cevizlidere köylüleri: Madencileri istemiyoruz, bıraksınlar köyümüzde yaşayalım
>Ovacık Belediye Başkanı Sarıgül: Yaşam alanlarımızı korumak zorundayız
>‘Madencilik projeleri yürütülürse İliç’te yaşanan durumla karşı karşıya kalırız’

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak