Alevi Haber Ajansi

Tevfik Usluoğlu: Suriye’de 12 bine yakın kadın kaçırıldı-VİDEO

PİRHA – ASİ-DER Başkanı Tevfik Usluoğlu, Suriye’de devam eden Alevi katliamıyla birlikte kaçırılan kadınların durumuna ilişkin konuştu. Suriye’de birçok kadının kayıp olduğunu belirten Usluoğlu, “Kendi coğrafyalarında birer köle olmanın ötesinde uluslararası güçler tarafından Alevilere şu ana kadar bir şey biçilmedi. 12 bine yakın kadının kaçırıldığı ve İdlib ya da Türkiye’ye gönderilip cariye olarak satıldığı konusunda birçok bilgi paylaşılmakta” dedi.

Uzun yıllardır süren Suriye’deki Alevi katliamları 2025 Şubat ayı itibariyle farklı bir yöne evrildi. Toplu kıyımların ardından HTŞ’ye bağlı gruplar, Alevi kadınlarını kaçırarak tecavüz edip köle pazarlarında sunmaya başladı. Kimi kadınların ailelerinin aranıp fidye istendiği bilgileri de yaygınlık gösterdi.

Antakya Samandağ İskenderun İlçeleri Kültür Yardımlaşma Dayanışma ve Çevre Gönüllüleri Derneği (Asi-Der) Başkanı Tevfik Usluoğlu da katliamların yaşanmaya devam ettiğini belirtti.

“TOPLU MEZARLAR ÇIKMAYA BAŞLADI”

Tevfik Usluoğlu, Aralık 2024’de Suriye’deki yönetimin el değiştirmesiyle birlikte “bölgenin kaderinin de değiştiğini” söyleyerek gelinen süreci şu cümlelerle anlattı:

“Suriye Devleti çöktü ve insani felaket daha da büyük bir noktaya geldi. Devletin çökmesiyle birlikte Alevi örgütlenmesi de çöktü. İnsani, vatandaşlık kimlikleri ellerinden alındı. 6 Mart’la birlikte bu süreç artık düşük yoğunluklu bir tehdit ya da düşük yoğunluklu bir tehdit katliam olmaktan çıkıp sistematik bir katliama ve soykırıma dönüştü. Özellikle Hama-Humus hattında birçok köyün boşaltıldığını çok iyi biliyoruz. Birçok köyden şu an toplu mezarlar çıkmaya başladı. Bunun temelinde uluslararası komplonun getirdiği yeni bir proje var. Bugün uluslararası güçler bunu açık açık söylüyorlar.

Banyas şehir merkezinde neredeyse şu an Alevi bırakılmadı. Katliamlardan sonra denizden cesetler çıktı. Cesetlerin yakıldığı konusunda birçok görüntü geldi. Örneğin Muhtariye köyünde bir tane insan kalmadı ki tanıdığımız, bildiğimiz birçok insan katledildi.

ALEVİ KADINLARIN TÜRKİYE’DE PAZARLANDIĞI İDDİASI!

Yazar Tevfik Usluoğlu, Suriye’de 2011’den buyana katledilen Alevilerin sayısının 300 bini geçtiğini vurguladı. Kaçırılan kadınların birçok ülkede pazarlandığını söyleyen Usluoğlu, şu bilgileri paylaştı:

“Son dönemde Lazkiye kırsalında yangınlar öne çıkarıldı. Tabiat parkı olarak kabul edilen ve özellikle Ortadoğu’daki en gelişkin ormanların olduğu bölge olarak kabul ettiğimiz bu alanda neredeyse yeşil alan bırakılmadı.

Burayla ilgili iddia şu; bu alanların yakılıp Bu alanda özellikle kemer oluşturmak isteniyor. Alevilerin, Türkiye’de ve diğer Alevilerle iletişimini kesmek ve onları denize doğru kaydırmak amacıyla burada cihadistleri yerleştirmeye dönük bir çabanın olduğu iddiası var var.

6 Mart’tan şu ana kadar katledilen Alevi sayısı konusunda kesin bilgilere sahip olmazsak da iddia şudur; 55 binin üzerinde Alevi’nin katledildiği, 12 bine yakın kadının kaçırıldığı ve İdlib hattında ya da farklı ülkelere; Türkiye’ye gönderilip cariye olarak satıldığı konusunda birçok bilgi paylaşılmaktadır.”

6 MART’TAN SONRA KATLİAMALRIN YÖNTEMİ DEĞİŞTİ!

Suriye’deki Alevilerle temas halinin sürdüğünü söyleyen Usluoğlu, kaçırma vakalarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Motivasyon Alevi öldürme üzerine kuruluydu. Erkekler ağırlıklı olarak öldürülürken 6 Mart’tan sonra artık herkes öldürülmeye başlandı ve kaçırılan kadınlar, Ezidi kadınları gibi özellikle buna IŞİD döneminde şahit olduk, kadınlar kaçırılıyor ve cariye olarak satılıyor, birçok cihadistin tecavüzüne uğruyor ve ardından biriyle evlendiriliyor. Mesela Muhtariye’deki birçok kadın kaybolmuş durumda. Zeytin koparmaya giderken, işte okuluna gitmeye çalışan kadın ya da evinden çıkıp başka bir alana geçmeye gitmeye çalışan kadınların kaçırıldığı konusunda birçok bilgi gelmeye başladı. Aleviler, kendi coğrafyalarında birer köle olmanın ötesinde Alevilere uluslararası güçler tarafından şu ana kadar bir şey biçilmedi.”

“BİRİLERİNİN DÜŞMAN İLAN EDİLMESİ GEREKİYORDU!”

Suriye’de kaçırılan kadınların ailelerine Türkiye’ye ait telefon numaraları ile ulaşıldığı iddia edilmekte. İstenilen fidyenin de yine Türkiye’deki bankalara yönlendirildiği iddialarına yönelik Tevfik Usluoğlu, şu yorumu yaptı:

“Şu an uluslararası güçlerin ya da emperyalizmin en kullanışlı aparatı siyasal İslam ve selefilik. Evet bugün kara para aklama ya da eroin ticareti ya da kadın ticareti anlamında cihadistlerin parasını Türkiye üzerinden aktarması ya da buradan aklaması meselesi çok ciddi bir mesele ve uluslararası hukukun Türkiye’deki ilericilerin ve bu konuda yetkili olan herkesin bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Çünkü bu mesele açıkçası Türkiye’dekiher kesimi yakacak bir mesele. Ve bu açıklamaları yaparken kimse yanlış anlamasın. Biz Antakyalıyız. Şu evde doğsaydık Sünni olabilirdik. Şu evde doğsaydık Hristiyan ya da Yahudi. Bu evde doğduğumuz için Alevi olduk.

Alevilik, Şiilik ya da Sünnilik olmaktan çok, dünyada yaşanan ekonomik krizin finansını sağlamak amacıyla birilerinin düşman ilan edilmesi ve coğrafyalarının barbarca talan edilmesi üzerine kurulu ve bugün Alevilerden, Şiilerden ya da Hristiyanlardan çok en kullanışlı aparat Sünni gençlik olarak devreye girmiş durumda. Çünkü Selefilik ya da cihadist söylem ile Sünni gençler, uluslararası güçlerin birer kullanışlı askeri haline getirilip birçok alanda savaştırılıyor.

Sünni – Şii ulemanın ya da Alevi dede ve şeyhlerin, tüm dini guruplar adına insani yaşam koşullarını önceleyen ortak bir açıklama yapması anlamlı olur. Bu fetva ve katliamlara karşı ortak bildiri yayınlayıp, Hristiyan papazlarla, patriklerle ortak bir bildiri yayınlayıp, insanca yaşamanın öncelenmesi konusunda bir tavır koymalarını beklerdim. Bu ciddi bir mesele ve bugün özellikle para aklama ya da para akışkanlığı konusunda birçok ülke alan olarak seçiliyor ve bu paraların transferi için kullanılıyor. Buna izin veren güçlerin niye buna göz yumduğu düşündürücü. Bu konuda bir an önce yetkililerin devreye girmesi, iddialara açıklık getirmeleri ve iddialar doğru ise gerekli yasal sürecin başlatılması gerekir.

“HER ALEVİ’NİN SİYASİ BİR TAVRININ OLMASI GEREK”

“Türkiye’de %10 oranında bir aklın, IŞİD aklına yakın bir noktaya geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu noktada Aleviler ne yapmalı, nasıl yapmalı sorusunu önümüze koyarsak eğer bir kere Alevilerin mağduriyet psikolojisinden çıkması lazım.

Bakın Suriye’de Alevileri bekleyen şey, eğer örgütlü bir mücadeleye girmezlerse daha ciddi adımlar geliştirmezlerse onları bekleyen tek şey kölelik. Örneğin Lübnan’daki Aleviler biraz daha Suriye’den güç alıyor. Aleviler kendi uygarlık birikimlerini, kendi bilim insanlarını, bugüne kadar ürettikleri her şeyi kendi çocuklarına öğretebilmeleri gerekiyor. Suriye Dünya Savaşı, Alevilerin sınavı olmaya devam ediyor. Kimliğe saygı temelinde daha ciddi ilişkiler geliştirmeleri gerekiyor ve uluslararası alanda tanınma adaletini gerçekleştirmeleri için birçok alanda görüşme, iletişim, uzlaşı alanlarını öne çıkarmaları gerekiyor.

Alevi örgütlenmelerinin sürdürülebilir hareket edebilmesi için tarih, kültür, dil, Alevi dili, kimlik bilincinin öne çıkarılması gerekiyor ve bu konu daha ciddi örgütlenme modellerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Bunun da yöntemi, tüm diasporanın, tüm Alevilerin bir arada hareket ederek, federasyon konfederasyon konseptini geliştirerek, Alevilerin her alandan kendilerine dönemsel sözcüler seçip bu sözcüler üzerinden hitaplarını vermeleri ve her alanda Alevi meclislerini oluşturmaları gerekiyor.

Avrupa’daki Alevi mücadelesinin incelenmesi ve bu konuda ki olumlu sonuçların değerlendirilmesi açıkçası anlamlı olur. Bunları ifade ederken şunu asla söylemiyorum; Aleviliğin siyasallaştırılmasını ifade etmiyorum ama her Alevi’nin siyasi bir tavrının olması gerektiğini rahat söylüyorum. Suriye’de bu kadar katliamların bu kadar insanların göçertildiği bir yerde tabii ki öncelikli talep nedir? Güvenliktir, yaşam hakkıdır ve açlığın önüne geçmektir. Alevilerin bu konuda ekonomik, politik örgütlenmesini yapmaları gerekiyor.

Şu çağrıyı yapmak istiyorum; İstanbul’da mümkünse böyle bir girişimimiz var şu an; Türkiye’deki tüm Alevilerin bir araya gelerek bir sempozyum oluşturmak, bu sempozyumdan çıkacak ortak bildiriyle aslında Alevilerin sorunlarını ve çözüm önerilerini ortaklaştıran bir bildiri yayınlamaları ve bu bildirinin altına imza atmaları açıkçası çok anlamlı olur. Aleviler bu konuda ciddi bir çalışma yürütmezse 20-30 sene sonra Aleviliğin esamesi kalmaz. Ortak kimliğin öne çıkarılması anlamlı olur ve buradan bir çalışma yürütülürse çok kıymetli sonuçlar alır.

Hepimiz için eşit, adil, demokratik, laik bir ülke ve dünya konseptinin öne çıkması, insana, doğaya saygı temelli, cinsiyetçi ayrım yapmak yerine kadının da hakkını vererek bir tavır içerisinde olmak, Aleviler ve tüm gruplar açısından insani temelde bir süreç geliştirmek hepimizin geleceği açısından zorunludur.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.