Alevi Haber Ajansi

‘Temel haklar oylanmaz, yerel mecliste oylanması ise kara bir lekedir’-VİDEO

PİRHA- Avukat Erhan Aslaner, belediye başkanlarının cemevleri konusunda önergeye gerek olmadan mahkeme kararlarını uygulayabileceklerini söyledi. Belediyenin uygulama konusunda önünde engel olmadığını belirten Aslaner, asıl eleştirilmesi gerekenin önerge verilmesine mecbur bırakan iktidar olduğunu hatırlattı. Enerji Piyasası Kanunu’na göre ibadethanelerin elektrik giderlerinin Diyanet bütçesinden karşılandığını kaydeden Aslaner, Diyanet ödemediği için cemevinin elektriğinin kesildiğini vurguladı. 

Haberin videosu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kararlarıyla cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin tescil edilmesine rağmen hükümet mahkeme kararlarını uygulamıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne de CHP grubu tarafından İyi Parti’nin de desteğiyle 13 Ocak günü cemevleri önergesi verilmişti.

Önerge teklifinde, İstanbul’da 93 cemevinin Alevi vatandaşların ibadethane mekânları olmasına rağmen resmi olarak ibadethane statüsünde değerlendirilmediği için camii, kilise ve havra gibi ibadethanelerin faydalandığı elektrik ve su faturalarından muaf olmak gibi kamusal hizmetlerden mahrum kaldığı belirtilmişti. Bu durumun, Anayasa’nın 10. maddesiyle korunan eşitlik ilkesine aykırı olduğu, toplumsal yaşamda ayrımcılığa yol açtığı vurgulanmıştı. İç ve uluslararası hukukun tescil ettiği üzere cemevlerinin diğer ibadethanelere verilen hak ve hizmetleri eşit olarak alabilmeleri için “ibadethane” olarak kabul edilmesi teklif edilmişti.

Önerge, AKP’li ve MHP’li meclis üyelerince 16 Ocak Perşembe günü reddedildi.

Avukat Erhan Aslaner, Can TV’de Nilgün Mete’nin sunduğu Can’da Gündem programında soruları yanıtladı. Aslaner, ibadet yerinin bir belediye meclisinde oylanmasının ilkel olduğunu söyleyerek, “Temel hakların oylanmayacağı hele belediye meclisi gibi kamuya kanun yapma gücü olmayan yerel bir mecliste oylanmasının ve bunun reddedilmesinin Türk hukuk tarihinde veya Türkiye’deki kamu yönetimi tarihinde kara bir leke, utanç sayfası olarak kayıtlara geçtiğini düşünüyorum. Böyle bir oylama yapılamaz. Diyelim ki yapıldı. Bunun oy birliğine çıkması lazım. Bir inancın veya ibadethane için öyledir/böyledir demenin kimsenin haddi olmadığı gibi belediye meclislerinin de haddi olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.

“BELEDİYENİN UYGULAMA YAPMASI KONUSUNDA ENGEL YOK”

Avukat Erhan Aslaner, “AİHM’nin ve yerel mahkemelerin kararları var. Cemevleri ibadethanedir, statü verin diyor. Peki bu önergeye gerek olmadan belediye başkanı önergesiz kabul edemez mi?” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:

“Belediye kanunun bununla ilgili çeşitli hükümleri var. Mabetlerin yapımı ve bakımı konusunda. Belediyelere bu görev yükleniyor. Meclis kararıyla mabetlere indirimli bedelle ücretsiz içme suyu verilebilir diye bir düzenleme var. Bir de imar kanununa ilişkin bir düzenleme var. Ortaklık dediğimiz yerlerin tahsili okullara verilir, ibadethanelere verilir diye böyle bir düzenleme var. Burada ibadethane sayılıp sayılmamasıyla ilgili kanunda yoruma açık bir tanımlama yoktur. Yani nerenin ibadethane olup olmadığına ilişkin kanunda herhangi bir düzenleme yok. Burada nereye bakacağız. Uygulamaya bakacağız. Bu konudaki mahkeme kararlarının ne dediğine bakacağız. Türkiye’de 2014’ten sonra aslında bu süreç Hasan Zengin, Eylem Zengin kararlarıyla başlamıştı ama o kararlarda ibadethaneyle ilgili bir belirleme yoktu. O karar daha çok zorunlu din dersleriyle ilgili yine Alevileri ilgilendiren bir konu ama son çıkan kararlarda hiçbir tereddüte mahal vermeden bunların ibadethane olduğu kabul edildi, tespit edildi. Dolayısıyla bununla ilgili belediye başkanı değil de belediyenin uygulama yapması yönünde bir engel yok. Belediye başkanı bir yerin tahsili veya ibadethane sayılmasıyla ilgili meclis kararı alıyor ya burada. Eğer çoğunluk yok ise belediye başkanı zorlanabilir belki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ama belediyenin imar uygulaması yaparken ve bununla ilgili indirim yaparken herhangi bir yasal düzenlemeye veya meclis kararına ihtiyaç olmadığını düşünüyorum ben.”

“BELEDİYELER AİHM’NİN KARARLARINDAN HABERDARLAR”

Belediye başkanlarının bunu bilmemesi mümkün değil” diyen Aslaner, “En azından İstanbul’un bildiğini düşünüyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 2014 ve 2019 yılları arasında belediye meclis üyeliği yapmıştım. 2014 yılının Aralık ayında AİHM’nin kararıyla Yargıtay’ın kararı geldikten sonra kamuoyunun ilgisini uyandırdı. Bunun doğrultusunda bütün CHP’li belediyeler ve CHP’nin iktidar olmadığı belediyelerde buraların cemevi sayılmasına ilişkin önergeler verildi. Bütün Türkiye’de bu, partinin aldığı bir karardı. Biz de o önergeyi vermiştik. Önergenin hazırlanmasında ben de vardım, o dönem hukuk komisyonu üyesiydim. Dolayısıyla bütün belediyelerin bu konuda hem yargı kararlarını iç hukukta hem de AİHM’nin verdiği kararlardan haberleri var. Çünkü belediyenin meclislerin oturumlarında gündeme geldi. Bu konular tartışılmıştı o zaman” şeklinde konuştu.

“ESAS ELEŞTİRİLMESİ GEREKEN CEMEVLERİ ÖNERGESİ VERMEYE MECBUR BIRAKILMAK”

“Herhangi bir ülkede bir kilisenin ibadethane olup olmadığı konusunda oylama yapılsa kıyamet kopar” diyen Aslaner, mahkeme kararlarına rağmen halen burada direniş sergilemek üzüntünün ötesinde. Temel haklar oylanmaz” dedi.

Belediye’de önergenin verilmesini eleştirmediğini, önergenin meclis gündemine getirilmesinde bir yanlışlık olmadığını belirten Avukat Aslaner, “Önemli olan mevcut iktidar veya Türkiye’de kanuni düzenleme yapanların insanları böyle bir önerge vermye mecbur etmeleri. Esas eleştirilmesi gereken konu bu” diye konuştu.

Türkiye’nin mahkeme kararlarını kabul etmek zorunda olduğuna işaret eden Aslaner, “Çünkü Türkiye Avrupa Konseyi anlaşmasını imzalamış, ona taraf bir ülkedir. Ona imza atmak demek o anlaşmanın yükümlülüklerini ve o anlaşmayı uygulayan İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını peşinen kabul etmek demektir ve bunun gereğini yerine getirmek zorundadır. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının gereğini yapmak zorunda. Yargıtay’ın verdiği kararları yerine getirmek zorundadır” ifadelerini kullandı.

“DIŞARIDAN HİÇ KİMSE BİR İNANCI, VE İBADETHANE YERİNİ TANIMLAYAMAZ”

Diyanet’e de tepki gösteren Avukat Erhan Aslaner, “Diyanet’in üretime, ekonomiye ne katkıları var?” diyerek şunları kaydetti:

“Toplumsal üretime bir katkıları var mı? Bir kurum olarak varlığını kabul edelim. Bu İnsan Hakları Mahkemesi veya Türkiye’deki yargı süreçleriyle ilgili ilk başlarda mahkemeler Diyanet İşleri Başkanlığı’na görüş sorardı. Yani cemevlerinin ibadethane olup olmadığıyla ilgili. Gelen cevaplar da çok ilginçti. Hukukta tevil etmek (sözünün ya da davranışının görünür anlamını başka bir anlama çevirmek) diye bir kavram var. En sonunda cemevi ibadethane değil deyip, Müslümanların ve müminlerin ibadethanesi olarak camiyi gösterirlerdi. Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği karardan sonra ondan da vazgeçildi. Hem Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin hem Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Çankaya Cemevi yaşatma Derneğiyle ile ilgili verdiği bir karar vardı. O da ilginç bir karar. İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararında şu vurgu yapıldı. Bir yerin ibadethane olarak tespit edilmesi veya tanımlanması o inanç mensuplarına aittir. Dışardan kimsenin bir başkasının inancını tarif etme, tanımlama veya ibadethane yerini tanımlama yetkisi yoktur. O inanç mensupları tanımlar ve resmi organlara, insanlara düşen o tanımlamaya saygı göstermesi.
Aleviler o anlamda mücadele etmeye zorlandılar. O anlamda köşeye sıkıştırıldığını kabul etmek lazım. Öyle bir tanımlama yapmak veya bir inancı tanımlamaya çalışmak, böyle çabalar, böyle tasarruflar insanlığın hem hukuk bakımından hem demokratik kültür bakımından hem de temel haklar bakımından geldiğin noktayı kavramamaktır. Geldiği noktayı idrar etmemektir. İnsanlığın geldiğin noktanın farkında olmamak diye algılıyorum.”

“CEMEVLERİNDE ELEKTRİKLERİNİN KESİLMESİ TAMAMEN HUKUKSUZLUK”

Cemevlerinde elektriklerin kesilmesinin tamamen hukuksuzluk olduğuna dikkat çeken Aslaner, “Enerji Piyasası Kanununa göre ibadethanelerin elektrik, aydınlatma giderleri Diyanet bütçesinden karşılanır. Öyle bir hüküm vardır. Dolaysıyla Diyanet’in bu elektrik borcunu ödememesi bir temel insan hakları ihlalidir” dedi.

“Diyanet bütçesinden gelse bile o parayı Diyanet babasının kesesinden vermiyor ki. Sonuçta Alevilerin vergilerinden alınan paradır” diyen Aslaner, “Hakketmediğimiz bir parayı almıyoruz. Biz orada kendi verdiğimiz vergilerin karşılığını alıyoruz. Çünkü vatandaşlık haklarını sonuna kadar yerine getirdik ve bunun karşılığını istemek bir vatandaşlık hakkıdır” ifadelerini kullandı.

 “DEVLET BÜYÜK TAZMİNATLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİR” 

Alevilerin bu süreci takip etmeleri halinde ibadet özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik AİHM’de bir karar çıkartabileceklerini ve bu konuda devletin büyük tazminatlarla karşı karşıya kalabileceğini söyleyen Av. Aslaner, elektriği kesilen cemevlerinin yeniden yargıya başvurmak zorunda bırakılmalarını eleştirerek şöyle devam etti:

“Türkiye de yargı kültüründe de bir sorun var. Bizim Anayasa’ya göre Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar herkesi bağlıyor. Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararı var. O işin nereye gideceği çok açık. Alman hukuk geleneğinin şöyle bir hukuk kültürü var: Herhangi bir konuda bir mahkeme karar verdiği zaman artık onu tekrara düşürmez, onun gereği yapılır. Sonucu belli olduğuna göre vatandaşı yormanın, idarecileri yormanın hiçbir anlamı yok. Bu tamamen Türkiye’nin hukuk kültürüyle ilgili, hukuk kültürünün uygulamasındaki ilkellik olarak değerlendiriyorum.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak