PİRHA- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin konuşan Avukat Hülya Gülbahar, Devletin kadına yönelik şiddeti engellemek için somut bir politika uygulamadığını söyledi. Gülbahar, “Şiddetin haberleştirilmesini değil, şiddetin gerçekleşmesini engellemek gerekiyor. Ceza kanunları ile yasaklamalarla düzenlenecek bir şey değil” dedi.
Haberin Videosu
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin Avukat Hülya Gülbahar Pir Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
Devletin kadına yönelik şiddeti engellemek için herhangi somut bir politika uygulamadığını belirten Gülbahar, kadına yönelik şiddetin önlenmesi isteniyorsa İstanbul Sözleşmesi gereğince GREVIO Türkiye raporunda yer aldığı gibi her 10 bin nüfusa bir kadın sığınma evinin, her 200 bin nüfusa bir cinsel şiddet kriz merkezinin ve Türkiye çapında başvuranların dilinden anlayacak, 7/24 ücretsiz hizmet verecek anında müdahale yetkisi olan ‘Alo şiddet’ hatlarının açılması gerektiğini söyledi.
“BÜTÜN BELEDİYELERİN TOPLAM 32 KADIN SIĞINMA EVİ VAR”
Türkiye’de kadın sığınma evlerinin sayısının belli olduğunu ve yetmediğine dikkat çeken Gülbahar, “Bütün belediyelerin toplam 32 tane kadın sığınma evi var. Belediyeler kanunu gereğince nüfusu 100 bini geçen belediyelerin ve ayrıca bütün büyükşehir belediyelerinin kadın sığınma evi açması gerektiğini söylüyor. Bir adet cinsel şiddet kriz merkezi yok ve etkin çalışan bir ‘Alo şiddet’ hattı yok. Bu üçlü kurumsal mekanizma olmadan şiddetle mücadele edemezsiniz. Şiddetle mücadele etmek yerine Emine Bulut olayında olduğu gibi şiddeti görüntüleyenleri, şiddetle ilgili haberlere yer verenleri cezalandırarak şiddetin önüne geçemezsiniz. Olsa olsa örtbas eder halının altına süpürmüş olursunuz, görünmez hale getirmeye çalışırsınız” diye konuştu.
“KADIN HAREKETİ DEVLET POLİTİKASI OLARAK ŞİDDETİN ÖNLENMESİNİ TALEP ETMELİ”
Şiddetin haberleştirilmesini engellemek yerine değil şiddetin gerçekleşmesini engellemek gerektiğini dile getiren Gülbahar, doğru, etik ve kadına ikincil şiddet uygulamayan haberlerin kadın örgütlerinin ve meslek örgütlerinin yapması gerektiğini kaydetti. Kadın hareketi olarak cezaların ağırlaştırılmasını ve daha çok ceza verilmesini isteyerek hata yaptıklarını belirten Gülbahar, aslında kadın hareketi olarak önleyici kurumsal mekanizmaların, kadınların başvuracağı merkezlerin, devlet bütçesinde payın arttırılmasını ve devlet politikası olarak şiddetin önlenmesini talep etmeleri gerektiğini söyledi.
Küçük hatalar olarak görülen hakaret, tehdit, ittirme, alay etme, şaka yapma, cinsiyetçi espriler yapma gibi suçlara ağır cezaların verilmesi gerektiğini vurgulayan Gülbahar, küçük şiddet olaylarının cinayete kadar gitmemesi için baştan caydırılması ve durdurulması için etkili politikaların uygulanması gerektiğini vurguladı.
“KADINA KARŞI ŞİDDET HER ZAMAN SİSTEMATİK”
Kadına karşı şiddetin aile içinde iş yerinde her zaman sistematik olduğunu dile getiren Gülbahar, şöyle devam etti:
“Mobing dediğimiz olaya daha çok kadınlar maruz kalıyor. Oda sistematik. Evli olmasan bile istemediğin halde sürekli senin peşinde dolaşıyor ve sana hayatı zindan ediyor. Bu da kadına karşı bir işkence. Türk Ceza Kanunun 96. maddesini uygulamamız lazım. Çünkü caydırıcılık orada sağlanır. Özgecan Aslan cinayetini işleyenlerin failleri ceza evinde öldürüldü. Kadın cinayetlerini durdu mu? Durmadı. Dolayısı ile biz ağır cezalar yerine küçük olaylara tepki vermeli ve onların etkili bir şekilde cezalandırılmasını esas almalıyız. Kendi masamızda cinsiyetçi esprileri yapan birini uyarmalıyız ‘bir daha seninle çıkmam yemeğe’ demeliyiz. ‘Arkadaş ortamıma bir daha giremezsin, sinemaya gitmeyiz, seninle futbol oynamayız’ demeliyiz. Erkek soyunma odalarında yapılan cinsiyetçi şakaların haddi hesabı yok. Buralarda şiddetle mücadele etmeye başlamalıyız.”
“KADIN MÜCADELESİ ÖMÜR BOYU SÜREN BİR MÜCADELE”
Türkiye kadın hareketinin Türkiye’nin en önemli siyasal ve toplumsal hareketlerinden bir tanesi olduğunu belirten Gülbahar, “Türkiye kadın hareketi dünyanın en önemli kadın hareketlerinden birisi. Türkiye kadın hareketinin mücadelesini asla 8 Martlara ve 25 Kasım şiddete karşı mücadele gününe sığdıramayız. Kadınlar yıl boyunca ve hayatlarını ortaya koyarak mücadele ediyorlar. Boşanmak istediği için öldürülen kadınlar bir sürü kadının çantasında koruma kararı ile öldürüldüğünü bilmiyor mu? Buna rağmen özgür yaşama hakkını, boşanma hakkını kullanmak için ölümü göze alıyor. Bu nedenle kadınların mücadelesi 7/24 ve ömür boyu süren bir mücadele. Çünkü toplumsal hayatın bütün alanlarında eşitlik ve özgürlük için mücadele ediyor kadınlar. Türkiye kadın hareketi bu mücadeleyi dünya çapında veren kadın örgütlerinden biri.”
“DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Devletlerin, egemen erkeklerin, patriarkal sistemin sürdürülmesini isteyen erkeklerin gözünü açtığı andan kapayacağı ana kadar kadınların kendilerine hizmet ve itaat etmelerini istediklerini ifade eden Gülbahar son olarak şunlara değindi:
“Devletler, egemen erkekler ve patriarkal sistemin sürdürülmesini isteyen erkekler kadınların ses çıkarmasından ve sokağa çıkmasından korkarlar. Çünkü kadın kendi haklarının farkına vardığında eşit ve özgür bir birey olarak toplumda yer almak istediğinde bütün siyasi görüşleri belki de alt üst edecek yeni bir toplumun kurulmasını sağlayacak bir enerji ortaya çıkartır. Bütün vizyoner liderlerin kadın erkek eşitliğini savunması rastlantısal değil. Çünkü yeni bir toplum kadınlar olmadan yaratılamaz. Bu yüzden kadınlar da yeni bir toplumu yaratmak için kendi mücadelelerinin farkındalar aslında. Yalnız olmadığını bütün kadınlar hissediyor. Bunun için hep beraber birbirimizden haberli ya da habersiz dünyayı değiştirmeye çalışıyoruz. Değiştireceğiz.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.