Alevi Haber Ajansi

Sancar: Derin yoksulluğun, yaygınlaşan açlığın nedeni savaş politikalarıdır-VİDEO

PİRHA- HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, yüz yılı aşan bir Kürt sorunu gerçekliği olduğunu belirterek, “Kürt sorunu gerçekliği gözümüzü kapatabileceğimiz bir gerçeklik değil. Eğer bunu görmezden gelirsek işte 100 yıldır yaşadığımız bu karanlık kanlı kısır döngüyü devam ettiririz. Çözümsüzlüğü yaratan her türlü uygulamayı reddediyoruz” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin tarihi Olağanüstü Hal (OHAL) ve sıkıyönetimler tarihi olduğunu dile getiren Sancar, “AKP iktidara geldiğinde bu ülkede OHAL vardı. Şimdi de olağan hale gelmiş, kurumsallaşmış bir OHAL var, 20 Temmuz 2016’da 3 ay için ilan edilen OHAL, halen fiilen uygulanmaya devam ediliyor. Kayyım ve KHK uygulamalarında ısrar eden AKP-MHP faşist yönetimi OHAL’e can simidi gibi sarılmıştır, bunu bırakmaya niyetleri yoktur. Çünkü olağan şartlarla demokrasi ve hukukla bu ülkeyi yönetmenin kendileri ve zihniyetleri açısından mümkün olmadığını biliyorlar. Adaletsizliklerin ve haksızlıkların giderilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz” dedi.

“EMİNE ŞENYAŞAR YALNIZ DEĞİLDİR”

HDP Eş Genel Başkanı Sancar’ın konuşmasındaki satırbaşları şöyle:

“Bakın 14 Haziran 2018’de yani tam 4 yıl önce bugün Urfa’nın Suruç ilçesinde AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının Şenyaşar ailesinin iş yerine ve Suruç Devlet Hastanesine uzanan saldırıların sonucu Hacı Esvet Şenyaşar ile oğulları Adil ve Celal Şenyaşar yaşamını yitirmişti. Olayda Mehmet ve Fadıl şenyaşar ile birlikte toplam 8 kişi yaralanmış, saldırı sırasında yaralanan Fadıl Şenyaşar ve kardeşlerin tedavisi devam ederken gözaltına alınmış, sonrasında Fadıl Şenyaşar tutuklanmıştı. Aradan 4 yıl geçti. Ama adaleti sağlama gerçeği ortaya çıkarma açısından tek bir olumlu gelişme yaşanmadı. Olan tek şey Emine Anaya sadece hakkını aradığı için sürekli taciz uygulamak ve ceza vermektir. Yapılan tek şey, Emine Ana ve oğlu Ferit’i sürekli gözaltına almak, kendilerine eziyet etmektir.

Emine Şenyaşar ve oğlu katliamdan bugüne adalet mücadelesini kararlılıkla sürdürüyorlar. Urfa Adliyesi önünde 9 Mart 2021 tarihinde başlattıkları adalet nöbeti 463’üncü gününe girdi. Buradan bir kez daha söylüyoruz; Emine Ana yalnız değildir. Onun adalet talebi bizim talebimizdir, asla yalnız bırakmayacağız. Onun haykırışı, bu ülkede adalet arayanlara bir ışık ve cesaret örneği olarak görülmelidir.

Tüm toplumu ve ülkeyi siyaset ve geleceği yakından ilgilendiren önemli bir hususu bir kez daha burada sizlerin huzurunda değerlendirmek istiyorum. Bu da Kürt sorununda çözümsüzlük, savaş politikaları ve tecrit meselesidir. Ortada bir gerçeklik var. Gerçek siyaset gerçekliği gören siyasettir. Gerçekliği yok sayan siyaset değil. Gerçekliğe gözünü kapatan siyaset çözüm üretemez. Ülkeyi ve ülkede yaşanan insanları müreffeh, demokratik, özgür bir geleceğe taşıyamaz. Tam tersine ülkeyi çürütür, çökertir, insanlarını mutsuzluğa mahkum eder, umutsuzluğa boğar.

Gerçeklik nedir? Yüzyılı aşan bir Kürt sorunu gerçekliğidir. Bu gerçeklik var mı?  Evet ‘yok diyenler’ de biliyor ki var. 100 yılı aşan bir Kürt sorunu gerçekliği gözümüzü kapatabileceğimiz bir gerçeklik değil. Eğer bunu görmezden gelirsek işte 100 yıldır yaşadığımız bu karanlık kanlı kısır döngüyü devam ettiririz. Peki bu ülkede 40 yıllık bir çatışma gerçekliği var mı? Kim inkar edebilir?  Evet 40 yıllık bir çatışma gerçekliği var. Bu ülkede çözümsüzlük politikalarının en hakim anlayış olduğu bir gerçeklik mi? Aradaki bazı istisnai gelişmeler hariç evet! Bir gerçeklik. Çözümsüzlük politikalarının neredeyse düzen güçlerinin tümünün üzerinde uzlaştığı bir yol olduğu gerçeklik mi? Evet gerçeklik. Bunu yok sayabiliriz, isterseniz yok sayın, ama gerçeklik yok sayılınca ortadan kalkmıyor.

“SAVAŞ POLİTİKAALRI BU ÜLKEDE GERÇEKLİK”

Savaş politikaları bu ülkede bir gerçeklik mi? Gerçeklik. Bunlarla birlikte tecrit bir gerçeklik mi, gerçeklik. İmralı’da 23 yılı bulan bin hukuksuz düzen uygulanıyor ne uluslararası hatta ne iç hukuka uygun bir yanı var. Bu bir gerçeklik mi gerçeklik. Peki bu gerçeklikleri dile getirmek, siyasetin siyasi sorumluluğun bir gereği mi? Bizler için bir gereği. O nedenle hedefteyiz. Gerçeklikleri dile getirdiğimiz gerçeklikleri talep ettiğimiz, bu yüzleşmenin sağlanması için mücadele ettiğimiz için sürekli hedefiz. Diğer siyasi aktörler bu gerçekliğin üstünü paltoyla örtmeye çalışıyorlar, buna palyatif anlayış deniliyor, akademik literatür tabiri olarak söylüyorum. Bunun üstünü örterek sorunu yok edebiliyor musunuz? Hayır! Palyatif çözümlerin uzantısı nedir? Toplumu uyuşturmaktır, yani anestezi ile ya da ağrı kesicilerle oyalamaktır. Yapmamız gereken gerçek bir yüzleşmedir, gerçeklikle yüzleşmedir. Bu saydığım bütün gerçeklikler gizlemeyecek kadar açık çarpıcı ve yakıcı gerçekliklerdir.

“YÜZLEŞME OLMALI”

Bunlarla yüzleşme olmadan bu ülkenin düzlüğe çıkma imkanı ihtimali yoktur. HDP’de bunu esas almaktadır. Çünkü biz yeni bir başlangıç, Türkiye’de eşit, özgür, demokratik, barış içinde bir yaşam istiyoruz. Gerçeklikleri söylemek sarsar. Birçok kesime gerçekliği gösterdiğiniz zaman sarsılabilir. Tekrar söylüyorum. Çözüm yüzleşmekle başlar. Yüzleşme sarsar. Hatta acıtabilir. Gerçeği görmek, gözlerini kapatmak isteyenlerin sürekli yüzüne bu gerçekliği haykırmak onları sarsabilir, acıtabilir, öfkelendirebilir de. Ama gerçekliği yok saymak daha vahim sonuçlar yaratır. Ülkeyi çürütür, toplumu çökertir, çözer. O nedenle, biz yüzleşme siyasetini esas alıyoruz. Bu gerçekliklerden yüzleşilecek ve yüzleşmeyi gerçek çözüm siyaseti takip edecek.

Şimdi partimiz, hukuk dışı insanlık onuruna yakışmayan, yaşamı ikrar eden her uygulamanın, her anlayışın karşısındadır. Kürt sorununda demokratik çözüm ve bu ülkede kalıcı barış, ancak müzakere diyalog ve demokratik siyasetle mümkündür. Bunu da her fırsatta söylüyoruz, gereğini de her vesileyle yerine getirmeye çalışıyoruz her alanda. Tecrit çözümsüzlüğün bir parçası mıdır? Evet. Bu bir gerçekliktir. Basit örneklerle anlatalım. Uzun uzun sözler kurmaya gerek yok. 2013-2015 yıllarını hatırlayalım. Bu ülkede çatışmalar durmuş, çözüm umudu yükselmiş, ülkede demokraside de ekonomide de ilerlemeler kaydedilmiştir. Neden? Çünkü müzakere ve diyalog yöntemi uygulanıyordu. Cenazeler gelmiyordu. Hadi biz de o sözü kullanalım. Analar ağlamıyordu. Bizim istediğimiz bu. Biz istiyoruz ki ölümler olmasın. Ölüm siyaseti değil yaşam siyaseti hakim olsun. Bunun yolu savaş politikalarından değil, bunu yolu siyasetten, müzakereden ve diyalogdan geçer.

“ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ YARATAN HER TÜRLÜ UYGULAMAYI REDDEDİYORUZ”

Peki çözüm süreci o umut yaratan kanın durduğu iki-iki buçuk yıllık süreç ne zaman sona erdi. Fiilen 5 Nisan 2015’te sona erdi. 5 Nisan 2015 İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmelerin kesildiği tarihtir, tecridin ağırlaştırılmış olarak yeniden devreye sokulduğu tarihtir. Çözümsüzlük politikalarının, savaş uygulamalarının yeniden ve ağır şekilde devreye sokulduğu yeni dönemin başlangıcıdır. O günden bugüne yaşadığımız yıkımlar herkesin gözü önündedir. Gözü önündedir ama gözümüzün önündekini görmek ayrıca cesaret ister. Biz işte bu cesareti gösteriyoruz. Çözümsüzlüğü yaratan her türlü uygulamayı reddediyoruz.

Bir başka örnek vereyim. İmralı’da Öcalan ile en son Ağustos 2019’da avukat görüşmesi yapılmıştı. Kamuoyuna çok net bir mesaj vermişti. Abdullah Öcalan, ‘Bir haftada çatışma durumunu ihtimalini ortadan kaldırırım’ demişti. Burada da başta devlet aklı olmak üzere bütün kesimlere bir mesaj iletmişti. Neden bu şans değerlendirilmiyor. Neden daha önce tecrübe edilmiş aslında önemli gelişmeler yaratmış yöntem rafa kaldırılıyor. İşte bizim burada Kürt sorununda demokratik çözüm, barış bunun yöntemi olarak diyalog, müzakere ve demokratik siyaset derken kastettiğimiz her alanda bunun imkanlarını yaratmak, ortadan kaldırılan şartların yeniden sağlanmasını istemektir. Gemlik yürüyüşü de bizim demokratik çözüm ve barış konusunda tutumumuzun bir başka alandaki yansımasıdır.

Evet çeşitli kuruluşlar kamuoyunun dikkatini yaygınlaşan savaş politikalarına, daha da derinleştirilmeye çalışılan çatışma anlayışına karşı demokratik çözüm ve barış imkanlarına dikkat çekmekti. Bu bir demokratik haktır. Gösteri Anayasal bir hak. Ama bu demokratik imkanı kullandırmamak için güvenlik güçleri iktidarın emriyle ağır şiddet uyguladılar. Milletvekillerimiz darp edildi, hatta gözaltına alınmak istendi. Kelepçe takıldı, görüntüler ortadadır. Şimdi burada böyle bir anlayışın nereye çıkacağını kestirmek zor değil. Demek ki, barış ve çözüm için yapılan her türlü gelişim bu iktidarı rahatsız ediyor. Çok rahatsız ediyor. Çünkü onlar için savaş siyaseti çözümsüzlük gerilim, kutuplaşma hayatta kalmanın neredeyse tek yolu. Biz ise hayır diyoruz. Çatışmaları bitirmek istiyoruz. Biz bu ülkede kalıcı barışı sağlamak istiyoruz. Onun için her alanda mücadele yürütmeye devam edeceğiz. Parlamento zemininde bütün gücümüzü kullanacağız. Demokratik siyasetin bütün alanlarında çalışmalar yürüteceğiz.

Demek ki, barış ve çözüm için yapılan her türlü gelişim bu iktidarı rahatsız ediyor. Çok rahatsız ediyor. Çünkü onlar için savaş siyaseti çözümsüzlük, gerilim, kutuplaşma hayatta kalmanın neredeyse tek yolu. Biz ise hayır diyoruz. Çatışmaları bitirmek istiyoruz. Biz bu ülkede kalıcı barışı sağlamak istiyoruz. Onun için her alanda mücadele yürütmeye devam edeceğiz.

Bize bu ülkede yıkımın, yaşamakta olduğumuz büyük sefaletin, derin yoksulluğun, yaygınlaşan açlığın doğrudan doğruya savaş politikalarıyla bağlantılı olduğunu söylüyoruz. Kürt sorununda çözümsüzlük anlayışı derinleştikçe, çözümsüzlük politikaları yaygınlaştıkça sadece ekonomi çökmüyor, toplum da çürütülüyor.

İşte geleceği, bu zihniyet üzerine değil; tam tersine eşit yurttaşlık temelinde Kürt sorununun demokratik olarak çözüldüğü, demokratik siyasetin her alanda belirleyici olduğu bir yaklaşımı savunuyoruz. Bunu söylemek iktidarı rahatsız eder, bunu anlıyoruz. Çünkü varlığını inkara, savaş politikalarına, kutuplaşmaya, düşmanlaştırmaya bağlamış. Peki muhalefete ne oluyor? Sizlerin bu gerçeklikler karşısında bütün muhalefete soruyorum? Bu gerçeklikler karşısında sözünüz nedir, önerileriniz nedir? “Bu iktidarın izlediği yolu aynen devam ettireceğiz” diyorsanız, bu iktidardan temelden farkınızın ne olduğunu ortaya koymalısınız. Bizler bu iktidarın zihniyetini başka ambalajlarla topluma sunma arayışlarına karşı çıkıyoruz.

“GÜÇLÜ BİR SAVAŞ KARŞITI BİRLİKTELİĞE İHTİYAÇ VAR”

Öncelikle güçlü bir savaş karşıtı birlikteliğe ihtiyacımız var. Demokrasi ittifakı diyoruz. Savaş karşıtı bütün politikaları reddeden bir birliktelik istiyoruz. Biz emekçileri sefalete, yoksulluğa mahkum eden bir avuç sermayedarı kollayan bu talan düzenine karşı çıkıyoruz ve bu karşı çıkışı en geniş kesimlerin ortak mücadele hedefi haline getirmek istiyoruz.

İktidarın başı, AKP Genel Başkanı dün, Gemlik Yürüyüşüyle ilgili sözler söylerken cenazeleri de andı. Tam da işte biz bunun için mücadele ediyoruz. Bir daha bu ülkeye çatışmalarda cenaze gelmesin diye. Bizim hedefimiz budur. Savaş siyaseti, ölüm siyasetidir. Biz giden her canın yüreğimizden bir parça aldığına inanan insanlarız, bütün acılara eşit yaklaşan insanlarız. Kanı da durduracağız yalanı da çökerteceğiz, bu talan siyasetine de son vereceğiz.

Türkiye’nin yeniden savaş sarmalına girmesi için sürekli yeni oyunlar peşinde koşan bir iktidar var, bu da bir gerçeklik. Peki bu gerçekliğe gözümüzü yumabilir miyiz? Bu gerçekliği görmezden gelerek gerçek bir alternatif, gerçek bir muhalefet yaratılabilir mi? Hayır bu gerçekliği gören yerden, ancak gerçek siyaset yapılabilir. Biz ne bu zorba iktidarı ne de eski köhnemiş zihniyeti devam ettirecek arayışları kabul ediyoruz. Hayır bu zorba iktidarı da istemiyoruz, eski köhnemiş sistemi yeniden canlandırma arayışlarını da kabul etmiyoruz.

Biz gerçek alternatiflerin peşindeyiz. Bu ülkede yoksulluğa çözüm, bu ülkede gençlerin geleceksiz bırakılması, umutsuzluğa hapsedilmesi politikalarına karşı gerçek siyaset yürütüyoruz. Gerçek siyaset gerçekliği gören, toplumu gerçekliğiyle iç içe olan siyasettir. Bedeli vardır. Ödedik, ödüyoruz, gerekirse ödemeye devam ederiz. Fakat burada vazgeçmeyeceğimiz şey demokratik, özgür, eşit yurttaşlığa dayalı kalıcı barışın sağlandığı bir gelecektir. Bunun için her türlü mücadeleyi demokratik alanda, sürdüreceğiz, bizim bu itirazlarımıza, bu haykırışımıza, bu mücadelemize nereden engel çıkarsa çıksın yürüyüşümüzden vazgeçemeyeceğiz. Bu ülkeye demokratik çözümü de kalıcı barışı da güçlü demokrasiyi de bu kararlılık getirecektir.

Şimdi çözümsüzlük politikalarına itirazı tecrit ediyorlar. Yani biz çözümsüzlüğe itiraz ettikçe sesimiz kısılıyor. Savaş politikalarına karşı mücadeleyi tecrit ediyorlar. Yoksulluğa, talana, soyguna, yalan karşı mücadeleyi tecrit etmeye çalışıyorlar.

Ölüm siyasetine, savaş siyasetine, çözümsüzlüğe karşı kimin önerisi varsa ortaya koymalıdır. Çözüm için hangi yöntemi savunduğunu herkes açıkça belli etsin. Aynı politikalar girdabında bu toplumu sefalete, ölümlere, zulme mahkum eden anlayış mı; bu girdabı kırarak barışı çözümü demokrasiyi hedefleyen anlayış mı? Artık kimsenin kendi pozisyonunu gizleyecek, orta sahada top dolaştıracak alanı kalmadı. Evet finale doğru yürüyoruz, herkes gerçek hedefini amacını ve gelecek için taahhütlerini sözlerini daha açık söylemek zorundadır.

Parlamento seçimlerine en geniş demokrasi ittifakıyla mevcut ittifaklar dışında en geniş demokrasi, barış ve çözüm ittifakıyla gireceğiz. Halkların emekçilerin kadınların gençlerin çözüm demokrasi ve barış isteyenlerin iradesini en güçlü şekilde mecliste taşıyacağız. Meclisi sarayın bir uzantısı olmaktan çıkaracağız, halkların sorunlarının tartışıldığı hakikatlerin konuşulduğu çözümün arandığı bir platform haline getireceğiz.

Açık müzakere, doğrudan diyalog ve gerçeklerle yüzleşme temelinde bir mutabakat. Eğer bu saydığımız yöntem karşılık bulmazsa, hiç tereddütsüz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Kimse öyle imalat falan beklemesin. Açık söylüyorum. Bu yöntem karşılık bulmazsa şüphesiz kendi adayımızı, demokrasi ittifakının adayını çıkarmayı da önümüzde en önemli seçenek olarak tutuyoruz. Bu kadar. Buradan hiç başka şeyler aramasın kimse.

Karanlık ilişkiler acayip senaryolar ve buraya boğulmuş tartışma. Hayır biz toplumun sorunlarına çözüm istiyoruz biz bu ülkenin gerçekler sorunlarıyla yüzleşmeyi ve gerçek bir aydınlığı istiyoruz. O nedenle bizim ağzımızdan çıkanların dışında kimse başka söze itibar etmesin. Konferansımızı topladık 6-7 Haziran tarihinde kararlarımızı aldık ‘Büyük direniş büyük yürüyüş’ şiarıyla yaptık. Gerçekten de öyle büyük direniyoruz, büyük yürüyoruz. 3 Temmuz’da kongremiz var, bu yürüyüş bir çözüm gücünün ne olması gerektiğini ortaya koyacak bir görkemli kongreye taşınacaktır. HDP çözüm gücüdür, önümüzdeki kongre bunun en görkemli şekilde herkese gösterileceği bir büyük şölen olacaktır. Yolumuz açık olsun.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak