PİRHA- Antalya’ya göç etmek zorunda kalan depremzedelerle dayanışma çalışmasının içinde yer alan Halkevlerinden Özlem Bingöl, depremzedelerin zor bir süreçten geçtiğini belirterek, dayanışmanın sürekli olması için çağrı yaptı. Bingöl, “Oldukça zor bir süreç. Dolayısıyla psikolojik anlamda destek alabileceğimiz kanalları, köprüleri kurmak zorundayız. Bu hepimizin sorumluluğu. Mücadeleye devam etmek zorundayız” dedi.
6 Şubat’ta ve sonrasında yaşanan depremin yarattığı mağduriyetin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Depremzedelerle dayanışmak için aralarında Hacıbektaş Veli anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Kızılarık Cemevi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Antalya Şubesi, Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği ve Halkevleri’nin kurduğu deprem dayanışma merkezi çalışmalarını sürdürüyor. Burada Halkevleri adına gönüllü çalışma yürüten Özlem Bingöl, dayanışmayı PİRHA’ya anlattı.
Antalya’da yaşayan Özlem Bingöl, depremden derinden etkilendiklerini belirterek, depremzedelerin sorunlarının artarak devam ettiğini söyledi. Sivil toplum kuruluşlarının sol yapıların kendi olanakları kadar dayanışma gösterdiklerini ifade eden Bingöl, “Alevi örgütleri ve Halkevleri olarak daha örgütlü bir şekilde daha fazla insana ulaşabiliriz daha fazla insana sesimizi duyurabiliriz diye burada bir yardım dayanışma merkezi kurduk. Bu amaçla sanırım bir nebze de olsa insanların yarasına dokunabiliyoruz. Çünkü çeşitli giysi ve gıda maddesini burada merkezde topluyoruz ve ihtiyaç duyan insanlara veriyoruz. Bu çalışmamız artık hem daha fazla duyulmaya başladı, hem de bireysel olarak çevremizde bulunanlar bunu sürekli yayıyorlar. Dolayısıyla daha fazla görülür hale geldi. Bu bizim için çok kıymetli bir şey” dedi.
“DAYANIŞMA SÜREKLİ HALE GELMELİ”
Bu dayanışmanın, çalışmanın sürekli hale gelmesi gerektiğinin altını çizen Bingöl şöyle devam etti:
“Bu çalışmanın süreklilik arz etmesi lazım. Dolayısıyla şu an bu kurumlarla beraber bunu örgütlemeye çalışıyoruz. Halkevleri olarak bu sürecin en başından itibaren hem bölgede bir takım şeylere dokunmaya çalışıyorlar ve hala oradalar. Bu şehirlerde de ‘biz bunun bir ayağı olarak ne yapabiliriz buna nasıl süreklilik kazandırırız’ gibi kendimizce düşünüp yöntemler geliştiriyoruz. Burada Halkevci olarak ben varım ve cemevlerinde arkadaşlarla yemek veriyoruz. Depremzedelere elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz.Buraya gelemeyenlere de yardım götürüyoruz. Kalacak yerler için de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Daha fazlasını yapabilmeyi isteriz ama daha çok bunun sürekliliği noktasında duruyoruz. Bir paket gıda ürününü bir aileye verdik ve bitti değil, o gıdayı sürekli hale getirecek kanalları kurmamız lazım. O kanalları kurmak için bütün politik çevremizi, sosyal çevrelerimizi, ailelerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı, mahalleleri, biraz hareketlendirmemiz gerekiyor. Herkese düşen görev bu. Bir yardım kolisi içerisinde bir aileye maksimum bir hafta belki 10 gün yetecek gıda var. 10 gün sonrasında ne olacak 10 gün sonrasında bir kez daha o boşluğu doldurabilecek finansmana sahip olmamız gerekir.
Belki yıllarca sürecek bir harabe, yıllarca sürecek bir yıkım var. Şimdiden inşasını yapmaya çalışmalıyız. Çünkü bu işin hem maddi hem de psikolojik tarafı var. Bu süreçten etkilenenler sadece yetişkinler değil, onların çocukları var. Hayatta kalamayanlar zaten gittiler. Hayatta kalanlar ise bir çok kayıp vermiş ve hayatta kalmış ama bunun şokunu henüz atlatamamış. Belki bu şoku atlatması yıllar sürecek. Çoluk çocuk, kadın, erkek, yaşlı buralarda. Buranın dışında da temas ettiğimiz insanlar var. İnanın oldukça zor. Dolayısıyla psikolojik anlamda destek alabileceğimiz kanalları, o köprüleri kurmak zorundayız. Bu hepimizin sorumluluğu. Mücadeleye devam etmek zorundayız.”
“SIKINTILI GÜNLERDE HAYAT BULAN BİR KAVRAM VAR ‘DAYANIŞMA'”
Depremzedelerin psikolojileri açısından profesyonel yardıma ihtiyaçları olduğunu ifade eden Özlem Bingöl, “Hem onların hem de onlara aracılık yapan bizler için çok zor. Hepimiz için süreç zor. Halkevleri her zaman zaten bu misyonu yüklenmişti ama böyle çok daha sıkıntılı durumlarda bir kez daha hayat bulan bir kavram var o da dayanışma. Bunun altını sürekli çizmek gerekli ve altını boş bırakmamak gerekli. Madem dayanışma bu kadar güzel bir şey, bu kadar kutsal önemli bir şey, o zaman altını dolduralım ve bu insanlarla el ele verelim” diye konuştu.
Antalya’ya 150-200 bin depremzede geldiğinden bahsedildiğini aktaran Bingöl, “Bence daha da fazla. Resmi rakamları bilmiyorum. Olayın çok başındayız. Bütün bu süreci en sağlıklı bir şekilde nasıl beraber yürütürüz düşünmemiz gerekli. Bizlerin hem kişisel bazda hem de kurumsal bazda sol, sosyalist örgütler, Alevi dernekleri olarak birleşseler dahi üstesinden gelinebilecek sorunlar değil. Biz üzerimize düşeni yapalım, yapmaya devam edelim. Sonuç olarak tüm bu yükün altından sadece Halkevleri, sadece DKÖ, sol bir takım oluşumlar Aleviler, partiler altından kalkamayacak durumdalar” ifadelerini kullandı.
“DEVLETİN OLANAKLARINI KULLANMASI GEREKİR”
Dayanışmanın sürekliliğine vurgu yapan Özlem Bingöl, devletin devreye girmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Kiralar bu kadar yüksekken, hayat bu kadar pahalıyken, bu insanları nerelere yerleştireceğiz? Kendi olanaklarımızla ne kadarını yapabiliriz. Burada devletin/belediyelerin ciddi şekilde olanaklarını kullanması, koordinasyonu sağlaması, bunun için özellikle ödenek ayrılması gerekecek. Biz kendi adımıza dayanışmaya devam ederken, belki bir yandan da onları iteklemek gerekecek. Dayanışmayı büyütelim asla umutsuz kalmadan, asla karamsarlığa kapılmadan, bir sürü insanı kaybettik, bir sürü sevdiğimiz insanları kaybettik. Bazılarımız tanıdıklarını, bazılarımız ailelerini. Bu insanlar hiçbirimizin hiçbir şeyi olmak zorunda da değiller, bunu hissetmemiz için. Yaşasın dayanışma.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.