Alevi Haber Ajansi

Neden intihar ediyorlar ?

LONDRA’DA 13 YILDA 52 KÜRT ALEVİ GENCİN İNTİHAR ETTİĞİ DÜŞÜNÜLÜYOR…

İngiltere’nin başkenti Londra’da Kürt ve Alevi gençler arasında intihar vakaları giderek artıyor. Son yıllarda Kürt Alevi gençleri arasında yoğunlukla görülen intihar olayları, bunların sebepleri ve İngiltere’de yaşayan gençlerin yaşadığı sosyal sorunlara ilişkin tartışmalar yeniden gündeme geldi.

Rakamlar net olarak teyit edilmese de son 13 yılda çoğunluğu gençler olmak üzere yaklaşık 52 Kürt ve Alevi intihar ederken, Londra Cemevi’nden intihar sonucu kalkan cenaze sayısının son 3 yılda 17 olduğu belirtildi. Yaptığımız araştırmalar neticesinde intiharların birçok farklı nedeni olabileceği, tek neden üzerinden gidilmemesi gerektiği ve ilgili tüm kurum kuruluş ve örgütlerin harekete geçmesi gerektiği ortak kanısı ortaya çıktı. Bunun yanı sıra bir bilgi daha: İntihar edenlerin hemen hemen hepsi aynı yöntemle, iple kendilerini asarak yaşamlarına son vermiş.

Göçmen gençler arasında yaygınlaşan intihar olaylarıyla ilgili Londra’da bulunan göçmen örgütleri, gençlik örgütleri, sosyologlar ve sosyal hizmet çalışanlarıyla konuştuk.

Prof. İbrahim Sirkeci (Regent’s Üniversitesi – Sosyoloji)

İntiharlarla ilgili çok fazla konuşuluyor ancak burada da pek çok konuda olduğu gibi insanlarda sayıları abartma eğilimi var. İntiharlarla ilgili pek çok çalışmadan bildiğimiz şey şudur: Kuzey ülkelerinde genel olarak intihar, diğer ülkelere göre daha fazladır ve bireyselliğin yüksek olduğu yerlerde cemaatçiliğin yaygın olduğu yerlere göre daha fazla intihar vakasına rastlanır.

İngiltere’deki Türkiyeli toplumun karşılaştığı intihar vakaları tabii ki üzücü ve aileler için kabullenilmesi zor, trajik. Ancak ülkenin geneliyle kıyaslandığında oranların düşük olduğunu söylemek zorundayız. Bu, dünyanın pek çok ülkesindeki çalışmalar ve istatistiklere de aynı şekilde yansıyor. İngiltere’nin kuzeyinde ve İskoçya’da intihar oranları, diğer bölgelere göre yüzde 50’den daha fazla. Londra’da en düşük oranları görüyoruz. 2014 yılı verilerine göre ülke genelinde yüz binde 11 olan sayı, Londra’da yüz binde 8’den az. Erkekler arasında oran, kadınlara göre üç kat daha yüksek.

Güney ülkelerinden gelen göçmenlerde de, başka ülkelerde yapılan çalışmalardan da biliyoruz ki, intihar oranları ciddi biçimde düşük. Türkiyeliler arasında sıklıkla zikredilen sayılar, son 12 yılda 40 ila 52 arasında. Tabii ki bunlar kesin sayılar değil ancak bunlara baktığımızda oransal olarak toplam (Kıbrıslılar dahil) Türkiyeli nüfusunun 200-250 bin dolayında olduğunu düşünürsek bu bize kabaca yılda yüz binde 4-5 dolayında bir oran verir. Yani ülke genelinin yarısından düşük, Londra ortalamasının da yüzde 30 daha altında.

Tabii tek bir vaka bile olsa bunun incelenmesi ve sorunların tespit edilip çözülmesi önemli. Göçmenler arasındaki intiharların nedenleri büyük ölçüde diğer insanların nedenlerinden farklı değil. Ancak göçmen olmanın getirdiği, kültürel karşılaşmaların ve radikal değişikliklerin söz konusu olduğu durumlarda bunun olumsuz etkilerinin, yani göçle ilişkili olumsuz etkilerin intihar nedenleri arasında sayıldığını akademik araştırmalardan görebiliyoruz.
Aslı Gül (Türk-Kürt Toplum Merkezi [Day-Mer] Yönetim Kurulu Başkanı)

Geleceğimiz olan gençlerimizi bu noktaya iten sebepler vardır elbette. Genel anlamda Britanya’da her ne kadar işsizlik rakamları azalma gösterse de özellikle gençler, sıfır saat kontratla, kalıcı iş saati olmayan, emekliliği, hastalığı, tatil parası ödenmeyen, kendini tek başına geçindirmeyen çalışma koşullarında çalışmak zorunda kalıyor. Yine işsiz olan gençlerin sayısını da yabana atmamak gerekir. Bunun yanı sıra üniversiteler astronomik düzeyde paralı hale getirildi ve şayet okumak istiyorsan mezun olduğunda devasa borçlarla yüz yüze kalıyorsun. Kolej ve ortaokullarda yardıma ihtiyacı olan çocuk ve gençlere yeterince destek verilmemektedir. Eğitimdeki kesintiler, en fazla bu desteğe muhtaç olan kesimleri vurmaktadır. Gençlerin boş zamanlarında gidebileceği, yeteneklerini geliştirebileceği, sağlıklı ve güvenli bir ortamda arkadaşlık kuracağı ve zamanını değerlendirebileceği alanlar kapanmaktadır. Örneğin gençlik evlerinin birçoğunun kapandığını biliyoruz. Kısacası hükümetin sürdürdüğü tasarruf politikaları, iş, eğitim ve sosyal alanda en fazla gençleri etkilemektedir. Gelecek görmeyen, hayatta bir amacı olmayan, yeteneklerini geliştiremeyen, sağlıklı bir sosyal ortamda olmayan gençler… Bütün bu sorunların yanı sıra göçmen olmaktan kaynaklı kendi içine kapanma, gettolaşma, kimlik bunalımı, kültürel çatışma, ailesiyle arasında sağlıklı bir iletişimin olmaması, biz Türkiye kökenli göçmen toplumunun gençlerinin yaşadığı sorunları katmerleştiriyor.

Çocuklarla vakit geçirmek, onlarla televizyon karşısında ya da telefon elde oturmak, ona en iyi araba, telefon veya Xbox’u almak değildir. Çocuğa veya gence değer vermek, arkadaşça sohbet edebilmek, onu anlayabilmek, birlikte sinemaya gitmek, arkadaşlarını tanımak… Sorunlarımızı ancak birlikte göğüsleyebilir ve mücadele edebiliriz, diyoruz.

Rojda Sipan (Ciwanen Azad UK Gençliği Sözcüsü)

Günümüzde aslında gençlerin tutunacak dal bulamaması, kültürlerinden uzaklaşıp farklı kültür ve yaşam tarzlarına yönelmeleri ve kötü arkadaş çevresi oluşturmaları, intihara etkendir. Kötü arkadaş çevresine ailelerin çok dikkat etmesi gerekir. Maalesef devletin de çeteciliğe veya uyuşturucuya karşı etkin bir projesi olmamıştır bugüne kadar.

Cuma Anıl Kepez (Ciwanên Azad UK Meclisi Üyesi)

İntiharların sosyal ilişkilerden kaynaklandığını düşünüyorum. Londra’da birçok gençlik örgütlenmesi var; ben de Ciwanên Azad Meclisi çalışanıyım. Gençlerin örgütlenmesi, kapitalist sistemin oyununu bozma imkanı sağlamıştır.

Ciwanen Azad UK, birçok gence yardım etmeye çalışıyor. Londra’daki gençleri örgütlemeye çalışıyoruz. Onları bu bataklıktan kurtarmanın tek yolu örgütlemektir.

Yücel Şeran (Ciwanen Azad UK Meclisi Üyesi)

Gençlerimizin başlıca sorunlarının hangisinden başlayacağımı bilemiyorum fakat iki kültür, iki kimlik arasında sıkışmaları, bunlardan kilit olanıdır. Yurtdışında yaşayan gençlerimizin sorunlarımdan biri eğitimdir. Yani yaşamış oldukları ülkede anadilinden uzak, kültüründen uzak kalan gençlerimizin yeterince eğitim alamaması, önemli bir sorun. Kendi anadilini ve öz kültürünü bilmeyen gençlerimiz, yaşamakta oldukları topluma entegre olmakta zorlanıyor. Derneklerimiz bu nedenle gençlere yönelik çalışmaları derhal geniş kapsamlı hale getirmeli. Başta kültür olmak üzere birçok alanda kurumlar kurulabilir. Bu çalışmalar geç kaldıkça gençlerimiz arasında farklı eğilimler artıyor. Bunların hiçbirinin yaşanmasını istemediğimiz gibi, gençlerimizi toprağa göndermemekte de kararlı olmalıyız.

Canan Sağar (Sanatçı; yakını intihar edenlerden)

İngiltere’de yaşayan Türkiyeli toplumlar çoğunluk olarak siyasi ve ekonomik nedenlerden memleketlerini terk-i diyar eylemişlerdir. Sıkıntılı süreçlerden geçerken yetişkinler ve gençler arasında birçok sorun oluşmuştur. Aileler, koruma iç güdüsü, maddi kaygılar, toplumsal değerler üzerinden çocuklarına yaklaşmıştır; onların yaşadığı ve büyüdüğü yerleri gözardı ederek.

Oysa o gençler, bambaşka bir coğrafyada yetişiyor, gittikleri okullarda birçok kültürden, etnik kökenden arkadaşlıklar kuruyorlardı. Çocuklar ve gençler aileleriyle hiçbir şey paylaşamayınca dışarıda kurdukları arkadaşlıklar doğrultusunda gelecekteki yaşamlarını kurmaya çalıştı. Ekonomik sıkıntı yaşayan kimi ailelerin çocukları çareyi çeteleşme, uyuşturucu pazarı gibi kanımızı donduran olaylara karışmakta buldu. Gittikçe zenginleşen toplum, gençlerini kaybetti. Ev içinde baskılar, anne-baba korkusu, iletişim sorunu ve daha birçok sebep, gençlerin izolasyon sorunu yaşamasına sebep oldu. Sürekli geçim derdine düşen aileler ve yetişkinler maddi sıkıntıları çözünce çocuklarını her türlü kötülükten kurtaracaklarına inansalar da böyle olmadı. Bu acıların sonu gelmedi ve bugün bir kez daha görüyoruz ki köklü değişimler olmazsa gelmeyecek de.

İsrafil Erbil (İngiltere Alevi Federasyonu Başkanı)

Britanya’da farklı nedenlerle bugüne kadar çok genç insanımızı kaybettik. Ölüm nedenleri intihar, çete ilişkileri, hastalık, kaza ya da uyuşturucu gibi farklılıklar içerse de aslında bu nedenlerin tamamı ait olduğumuz topraklardan ve kültürlerden kopuk olmamız ve göçmen olarak geldiğimiz bu sistemlerin göçmen yasaları ile de yakından ilişkilidir.

Yaklaşık otuz yıllık geçmişimiz olan Britanya, bizler için halen yeni bir mekan sayılır. Yüzlerce yıllık geçmişimiz olan Anadolu, Mezopotamya ve Akdenizli yaşam alışkanlıklarımızın burada doğan çocuklarımızda bile çok belirgin olduğunu görebiliyoruz. Bunları arkasına sığınılacak bahaneler olsun diye söylemek istemiyorum; tabii ki her bir genç ölümden her birimizin sorumlulukları vardır ve bu bilinçle toplumsal çalışmalarımızı yapmalıyız fakat yaşadığımız hiçbir şey içinde bulunduğumuz tarihsel ve toplumsal gerçeklikten kopuk değildir. Yapmamız gerekenler olarak önümüzde duran ciddi görevler vardır. Bunların en başında gelen şu: Bireyler, aileler ve toplum olarak birbirimize güven verecek adımlar atmalıyız. Sorunlarımızı, kaygı ve endişelerimizi paylaşmalıyız. Çarelerini birlikte aramalıyız. Bazen bireyler ya da ailelerin kendilerine özgü sorunlar olduğunu düşündükleri sıkıntıların aslında her birimizde ayrı ayrı yaşandığını bilmesi, paylaşarak üstesinden gelmeye çalışması gerekmektedir. Bu ülkenin resmi kurumları, bugüne kadar toplumumuza ait sorunlarla özel ilgilenmedi. Sorunlarımızın dermanı, yine kendi toplumsal ilişkilerimizdedir; travmalarımızın çaresi bizdedir, diye düşünüyorum.

Gülejar Öztaş (Sosyal Hizmet Çalışanı, Aktivist)

Derin ve endişe içeren bu konunun geniş kapsamı var. Şahsen benim de bu konu hakkında elbette fikirlerim ve gözlemlerim var. Bence yüzeysel bir konu değil; esaslı bir şekilde ele alınmalı ve tüm sonuçları doğrultusunda ilerleme yapılmalıdır. Gençlerimizin sorunları var, bu bir gerçek ama sorunlarının birçok sebebi de var.

Örgüt çalışmaları eksik elbette; gerek örgütsel gerek sosyal ve gerekse spor çalışmaları, bu sorunları düzeltmeye yardımcı olabilir. Fakat bence asıl sorun ailelerde. Öncelikle aileleri bilgilendirmeli ve konu üzerine onlara “Parenting Classes” verilmeli. Aile nedir? Anne babanın görevleri nedir? Çocuklarla nasıl diyaloga girilmelidir? Çok mu samimi olunmalı yoksa çok mu sert olunmalı? Bunun ortası nedir, nasıl olur? Anne ve babaların “Ben bilirim, büyüğüm; sen beni dinlemelisin” gibi egosundan nasıl kurtarılması gerekir? Bunlar tespit edilmeli bence.

Mahir Kılıç (iş insanı)

Avrupa’daki Türkiyeli gençliğin sorunlarını ve onları intihara sürükleyen süreçlerin neler olduğunu sanırım burada birkaç paragrafta açıklamaya çalışmak en azından benim için pek mümkün değil. Avrupa’da yaşayan Türkiyeli vatandaşlarımızın en büyük sorunu mutlu olmayı bilmemek, mutluluğu yaşayamamaktır. Durum böyle olunca mutsuz bir gençlik yetiştirmekte üzerimize yok doğrusu.

Dernek ve diğer kurumların bir an evvel anne ve babalara yönelik eğitim programları oluşturması, büyük bir önem taşımaktadır. Hamilelikten bebeğin ilk yıllarına, okul öncesi eğitimden ilkokul sonuna kadar farklı programlar oluşturarak ailelere verilecek destekler çeşitlendirilmeli ve bu programlara farklı etnik toplumlar da dahil edilerek tecrübe paylaşımı için ortamlar oluşturulmalıdır. Anne ve babanın diğer etnik toplumlarla yapacağı diyalog ve etkileşimler, ileride kendi çocuklarının yaşayabileceği problemlerin çözümünde yol gösterici olacaktır.

Tugay Hurman (Cem Evi Başkanı)

Öncelikle bizim tespitimize göre 25 civarında intihar eden vatandaşımız oldu. Bu intiharların sebebini üç beş cümleyle anlatmak imkansız…

Polyannacılık yapmayalım, yüzde yüz bir çözüm yolu bulmak imkansız ama minimize etmekte çok zor değil. Nasıl mı olacak? Öncelikle sivil toplum örgütleri ve birçok kurumsal yapının bir eğitim seferberliğine girmesi gerek. Aile içi şiddet, anne-baba ilişkisi, velilerle çocuklar arasındaki diyalog, çocuğun toplum içindeki sorumlulukları ve en önemlisi aile içindeki sevgi ve paylaşımın anlatıldığı bilimsel ve psikolojik bir anlatım ortamı yaratmak. Sorunlu aileleri tespit edip gerekirse birebir sohbet etmek. Maalesef bizler görevimizi yeterince yerine getiremiyoruz, özellikle gençlerle olan diyaloglarda onların dünyasına inemiyor, kendi doğrularımız üzerinden onları kontrol etmeye çalışıyoruz.

Kurumlar bence yeterince bu konulara yönelmiyor. Zannediyoruz ki yaptığımız bir gece ya da bir panel, toplumun bilinçlenmesi için yeterli. Herkes, bütün bu intiharların altında yatan sebep ne olursa olsun, “Bizim hiç mi suçumuz yok” diye düşünmeli. Mutluluğun ilacı muhabbettir. Muhabbetin dili de sevgi ve saygıdır.

Elif Bulut (İngiltere Alevi Gençliği Yönetim Kurulu Üyesi):

Herkes zaman zaman yalnızlık, çaresizlik ve umutsuzluk duygularını yaşar. Bu duygulara sebep olan birçok etken vardır. İntihar gerekçelerinden en önemlisi, bireylerin üstesinden gelemeyeceklerini düşündükleri duygulardır.

Günümüzde,özellikle Avrupa’da artık sık sık karşımıza çıkan intihar vakalarının kurbanlarının gençler olması ile karşı karşıyayız. Gençlerimiz artık umutsuzluk ve çaresizlik duygularına bürünmüş bir hal içerisinde. Bu tür olumsuzluklardan gençlerimizi uzak tutabilmek için başlıca büyük rol ailelerindir. Aileler, çocukları ile güçlü bir bağ kurmak ve çocuklarına onlarla birebir açık bir şekilde sorunlarını dile getirebilecekleri cesaretini ve güveni vermek zorundadırlar.

Gençlerimiz, aileleri ile bir iletişim kopukluğu yaşarken, kurumumuzda sahiplenildiğini hissederek, okulda, evde, işte, ve sosyal hayatlarında gerçekleşen olumsuzlukları dile getirerek çözüm arayışına girebiliyor. Kurumumuzda gençler ile bağımızı güçlü tutabilmek için kurslar, kamplar, paneller, etkinlikler, toplantılar yapıyoruz. Gençler kendilerini yolumuzun bir parçası gibi hissediyor ve İngiltere Alevi Gençler Birliği’nin bir ferdi oluyorlar.

Evrim Yılmaz (Britanya Kürt Halk Meclisi Eşbaşkanı)

Avrupa’da toplum olarak mutlu değiliz. Eksik yaşıyoruz. Özümüzden kopuk; kökümüzden, kimliğimizden ve değerlerimizden uzak, eksik yaşıyoruz. Toplumca ciddi dil sorunumuz var, kültürüne yabancı bir ortamda yaşamak ve kendini idame ettirmek zor bir deneyim. Bunun yarattığı psikolojik bunalımlar var ve sonuçları toplumsal travmalara da neden olabiliyor. Aile ilişkilerine yansıyor. En çok da çocuklarımızla aramızdaki ilişkilerde daha belirgin.

Çocuklarımız dil bildiği için çok yükleniyoruz ve birçok işi onlara yaptırıyoruz. Burada anne-baba ve çocuk görevleri değişiyor. Bir anne ve babanın sağlık, hukuk gibi birçok işini gençlerin yapması, kimlik karışıklığının da nedeni olabiliyor. Bu çocuğa ağır geliyor. Anne-baba rolünü oynayamıyor ve ilişkiler gerginleşiyor. Yine çocuklar gençler bir yandan kendi kültürüne yabancı, diğer yandan içinde bulunduğu sistemi de yaşayamıyor.

Bunalımlı bir toplum var. Dolayısıyla bu sonuçtan kendimize pay çıkarmak gerekiyor. Kurumlar olarak da bu durum karşısında bir çaba olsa da yetersiz kalındı. İstenen sonuç alınamadı. Bu durum çok ciddi ve önemlidir. Gündemimizden düşürmemek gerekiyor. Anne babalar olarak ve kurumlar olarak bu durum karşısında ciddi bir özeleştiri yapmamız gerekiyor. Güçlü ve örgütlü bir gençlik, ancak bizim özgür geleceğimizi kurabilir. Bunun için tüm gençleri demokratik kurumlarımızda yer almaya ve örgütlenmeye çağırıyorum.

Özgür Politika – EREM KANSOY / LONDRA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak