PİRHA- Malatya’da bir hafta içerisinde iki kadının erkekler tarafından katledilmesine karşı bir araya gelen Malatya Demokratik Kadın Platformu, “Şiddetin, cinayetlerin temelinde eşitsizliği, kadını ikinci plana iten zihniyet ve erkek egemen devlet politikalar var. Bu cinayetlerin failleri kadar, kadınları korumayanlar da sorumludur. Bu alışıp sessiz kalmayacağız” dedi.
Malatya’da bir hafta içinde iki kadın erkekler tarafından katledildi. İlk cinayet, Samanköy Konteyner Kent’te meydana geldi; bir kadın, yaşam mücadelesi verirken bir erkek tarafından katledildi. Bir hafta sonra, Hekimhan ilçesinde boşandığı erkek tarafından silahla vurularak öldürülen başka bir kadın daha hayatını kaybetti.
“KADIN CİNAYETLERİ SİSTEMATİKLEŞTİ”
Malatya Demokratik Kadın Platformu, kadın cinayetlerini protesto etmek için bir araya geldi. “Artık ölmek istemiyoruz, adalet istiyoruz” yazılı pankartın açıldığı eylemde “Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Kadın, yaşam, özgürlük” ve “Kadın cinayetleri politiktir” sloganları atıldı.
Platform tarafından yapılan basın açıklamasında bu cinayetlerin rastlantısal olmadığını, aksine toplumsal ve sistematik bir sorunun parçası olduğunu belirtildi. Kadın cinayetlerinin bireysel ve münferit değil, sistematik olduğu vurgulandı.
YETKİLİLERE ÇAĞRI: KADINLARI KORUYUN
Platform tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Daha bir hafta önce, Samanköy Konteyner Kent’te, bir kadın, bir erkek tarafından katledildi. Depremzede ve zor koşullarda yaşam mücadelesi veren bir kadın; yerinden edilmişliğin, güvencesizliğin ve şiddetin ortasında yaşam hakkından edildi. Şimdi ise, Hekimhan ilçesinde, bir kadın daha boşandığı erkek tarafından silahla vurularak öldürüldü. Şiddetin, istismarın, cinayetlerin temelinde yatan şey sadece bireysel nefret ya da öfke değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadını ikinci plana iten zihniyet ve erkek egemen devlet politikalarıdır.
Soruyoruz; Samanköy’deki ve Hekimhan’daki kadınlar neden korunamadı? Koruma kararları neden etkili uygulanmıyor?
O zaman hatırlatalım; 6284 Sayılı Kanun etkin şekilde uygulansaydı, bu kadınlar bugün hayatta olabilirdi. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı, şiddetin önlenmesi için devlet yükümlülük altındaydı. Türkiye’nin hâlâ onaylamadığı ILO 190 sözleşmesi, iş yerinde ve kamusal alanda şiddete karşı kadınları korumak için hayati öneme sahiptir.
Bu ülkede kadın olmak her gün ölümle burun buruna yaşamak demek. Ama biz alışmıyoruz, susmuyoruz, susmayacağız! Bu cinayetlerin failleri kadar, onları durdurmayanları da kadın arkadaşlarımızı korumayanları da sorumlu tutuyoruz.”
PİRHA/ MALATYA
Yoruma kapalı.