Alevi Haber Ajansi

Kanal İstanbul projesi nedir? İMO Başkanı Taner Yüzgeç tek cümleyle özetledi

PİRHA-İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, Kanal İstanbul projesini değerlendirerek “Amacını tam olarak anlamadığımız Kanal İstanbul projesi çevre, kentleşme, su kaynakları, ulaşım, sit alanları, ekonomi, uluslararası hukuk, dış politika, güvenlik gibi konular bağlamında bütüncül değerlendirmeler dahilinde, bilgi ve akıl süzgecinden geçirilerek yapılmış bir proje değil” dedi. 

AKP İktidarının uzun bir süredir yapımı konusunda ısrar ettiği Kanal İstanbul projesi tam olarak nasıl bir ihtiyacı karşılayacak, detaylarını uzmanlara sorduk.

Karadeniz’den Marmara Denizi’ne uzanması tasarlanan su yolu projesini ilk olarak 2011 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan açıklandı. Tartışmalı proje için ilk ihale ise 26 Mart 2020’de yapıldı.

Kanal İstanbul projesine benzer öneriler, geçtiğimiz yıllarda da gündeme gelmişti. İstanbul’un batısında bir kanal projesi ilk kez TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisinde Ağustos 1990 tarihinde yayınlanan bir makalede önerilmişti.

Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 1994 yılında Bülent Ecevit de İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz’le Marmara arasında bir kanal açılmasını önermişti. Nitekim o öneri “Boğaz ve DSP’nin Kanal Projesi” ismiyle DSP’nin seçim propagandalarında da yer bulmuştu.

KANAL İSTANBUL İLE AMAÇLANAN NE?

Peki Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “çılgın proje” olarak basına yansıyan ve 2027’de tamamlanması planlanan Kanal İstanbul’un amacı ne?

İktidar cephesi, asıl amaçlananın gemi trafiğinin azaltılması olarak cevap veriyor. Karadeniz’den Marmara Denizi’ne geçişin hızlı, güvenli ve ekonomik olarak da gelir sağlamasını amaçlıyor.

Kanalın uzunluğu 40 ila 45 km; genişliğinin ise 150 m olması planlanıyor. Böylelikle İstanbul’da iki yeni yarımada ve bir de ada oluşacak. Projenin toplam maliyetinin ise 118 milyar lirayı bulacağı tahmin edilmekte.

“AMACININ NE OLDUĞUNU ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

İstanbul’un bir bütün olarak değişimine yol açacak projeye dair bilim insanları ne yorum yapıyor; İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç ile konuştuk.

Kanal İstanbul projesini tek cümle ile özetleyen Yüzgeç “Amacını tam olarak anlamadığımız Kanal İstanbul projesi çevre, kentleşme, su kaynakları, ulaşım, sit alanları, ekonomi, uluslararası hukuk, dış politika, güvenlik gibi konular bağlamında bütüncül değerlendirmeler dahilinde, bilgi ve akıl süzgecinden geçirilerek yapılmış bir proje değil. Toplumumuza herhangi bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum” yorumunda bulundu.

Kanal İstanbul’a benzer Süveyş ve Panama kanallarını hatırlatmamız üzerine İMO Başkanı Taner Yüzgeç, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Kanal İstanbul ile Süveyş ve Panama kanallarının benzerliği sadece inşa süreci. Bahsettiğiniz iki kanalın somut bir amacı var. Onu da en basit haliyle ifade etmek gerekirse ticari anlamda tasarruf sağlamak amacıyla kat edilen yolu kısaltmak. Yani daha kolay ve ucuz bir şekilde ulaşımı sağlamak. Ancak Kanal İstanbul projesinde böyle bir amaçtan bahsetmek mümkün değil. Çünkü boğaza paralel yapılacak bir projeden bahsediyoruz. Üstelik Kanal İstanbul’un raporlara yansıyan fiziksel özelliklerini incelediğimizde, İstanbul Boğazından taşımacılık ve ekonomik açıdan daha dezavantajlı olduğunu görüyoruz. Açıkçası açıklanan gerekçeler göz önüne alındığında amacının ne olduğunu tam olarak anlamak mümkün değil. Amacını tam olarak anlamadığımız Kanal İstanbul projesi çevre, kentleşme, su kaynakları, ulaşım, tarihi alanlar, sit alanları, ekonomi, uluslararası hukuk, dış politika, güvenlik gibi konular bağlamında bütüncül değerlendirmeler dahilinde, bilgi ve akıl süzgecinden geçirilerek yapılmış bir proje değil. Dolayısı ile toplumumuza herhangi bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.”

“BİLİMSEL BİR AÇIKLAMASI YOK”

İMO Başkanı Taner Yüzgeç’e “Süveyş Kanalı, gemileri Afrika kıtasını dolaşmaktan, Panama Kanalı ise Güney Amerika kıtasını dolaşmaktan kurtarıyor. Kanal İstanbul’un İstanbul Boğazı’na paralel olduğunu düşünürsek neden böyle bir proje” sorusunu da yönelttik. Taner Yüzgeç, meslek odaları olarak, benzer soruların defalarca kez iktidara sorulduğunu belirterek şöyle devam etti:

“Ancak ne iktidardan ne de ilgili kamu kuruluşlarından kamuoyunu tatmin edici izahatlar yapılmadı. İktidar tarafından bu tartışma teknik ve bilimsel verilerle değil, toplum daha çok kutuplaştırıcı bir dille yönetilmeye çalışılıyor. İktidarın 2011 yılında çılgın proje olarak tanıttığı Kanal İstanbul’un ayakları yere sağlam basan bilimsel bir açıklaması yok. Kamuoyunda Kanal İstanbul üzerine yapılan mühendislik harici diğer tartışmaları değerlendirdiğimiz zaman; hem siyasal hem ekonomi hem güvenlik hem de çevresel etkileri itibariyle toplumun her kesimi tarafından ağır eleştiriler getirildiğini, yurttaşlar tarafından kabul edilmediğini görüyoruz.”

TEK FAYDASI İNŞAAT SÜRECİNDE YARATACAĞI İSTİHDAM!

Taner Yüzgeç’ten, Kanal İstanbul projesinin az da olsa topluma ne gibi fayda getireceğinin cevabını da aldık. Yüzgeç, “Kanal İstanbul bir ulaşım ve kentleşme projesi değildir” diyerek “Afet riski altında bulunan İstanbul için riski ve kaosu ciddi oranda artırmaktadır. Yapılacağı bölge itibariyle Ülkemizin doğal varlıklarına zarar vereceği aşikardır. Sadece kanal yapım aşamasında inşaat sürecinde istihdam yaratabilir. Elbette bu istihdam bize kaybettirecekleri ile kıyas bile edilemez.”

Yüzgeç, söz konusu projenin hiçbir şekilde ülke ekonomisine katkı sağlamayacağını vurgulayarak sözlerine şu cümlelerle devam etti:

“ÇED raporuna göre tahmini trafik hacmi 2071 yılı için 86.000 olarak ön görülmüş. Ancak bu öngörünün de ne kadar bilimsel olduğu tartışma konusu. Çünkü İstanbul boğazı için trafik hacimleri incelendiğinde 2006 için 55.000, 2017 için 42.000, 2020 için ise 40.000 rakamlarını görüyoruz. Yani Boğazdaki trafik hacminde düşüş potansiyeli görünürken Kanal İstanbul projeksiyonunda 2071 için 86.000 rakamını görüyoruz. Bu projeksiyonun hangi bilimsel yöntemle yapıldığını da açıkçası çok merak ediyoruz. Üstelik bu tahminleri doğru kabul etsek bile artı bir ekonomik girdi pek mümkün değil.”

“MAALESEF CİDDİYETTEN UZAK BİR PROJE”

Gemi trafiği ve kazalar nedeniyle deniz sularının ciddi oranda kirlenmesi meselesi de bir diğer kaygı konusu. Açılacak yeni kanalın kaza ihtimalini ortadan kaldıracağı söylentilerine de cevap veren Taner Yüzgeç, “Bu tespitin bilimsel bir çalışmaya dayanmadığı, kanal ihtiyacını açıklama çabasının bir sonucu olarak, sübjektif bir değerlendirme olduğu kanaatindeyim. Kaza ihtimali gibi geleceğe yönelik öngörüler bu aşamada kesinlikle belirlenemez. Gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

İMO Başkanı, İstanbul’da beklenen ortalama 7.5 şiddetindeki depreme de işaret ederek Kanal İstanbul’un ne gibi tehlikelere yol açacağına ise şu sözlerle açıklık getirdi:

“Kanal İstanbul Kuzey Anadolu fayının Marmara Denizine uzantısının 11 km yakınında yer almakta. Bu nedenle, kanalın kendi yapısı ve Kanal İstanbul kapsamındaki, karayolu, demiryolu geçiş köprüleri, demiryolu, metro, altyapı tünelleri gibi geçiş tünelleri, altyapı geçiş yapıları, kıyı-deniz yapıları gibi mühendislik yapılarının deprem riskleri açısından konuyu ele almak gereklidir.

Ana kanalın Marmara Denizi ile Sazlıdere barajı arasındaki yaklaşık 16 km’lik güney kısmındaki zemin yapısının depremde yüksek sıvılaşma potansiyeli göstermesi deprem hasarı açısından bu projenin en kritik risk unsurunu oluşturmaktadır. Genel zemin mekaniği kuramları ile değerlendirilemeyen bu zemin yapısının iyileştirilmesi için ÇED raporunda sunulan öneriler, uygulanabilirliği ve maliyetleri nedeniyle maalesef ciddiyetten uzaktır.

Konuya afet yönetimi açısından baktığımızda, deprem riski çok yüksek olan İstanbul’un, mevcut durumda bile deprem toplanma alanları, ulaşım güzergâhları yok edilmişken, bir de ikiye bölünmesi, afet müdahale olanaklarının karşısında büyük bir engel oluşturacaktır.

Diğer taraftan afeti engellemenin pek çok yöntemlerinden biri de kentsel yoğunluğu azaltıp kenti dönüştürmektir. Bunun aksine Kanal İstanbul projesi ile kentin nüfusuna yaklaşık 8 milyon ilave olacağı, İstanbul nüfusunun 25 milyon, Trakya nüfusunun ise İstanbul dahil 40 milyonu bulacağı hesaplanmaktadır. Canavarlaşmış bu şehri rahatlatmak, afete yenik düşmesini engellemek için, yumuşak bir geçişle risk altında olan alanların tahliye edilmesi ve hızlıca dönüştürülmesi düşünülürken, bu oranda nüfus artışı, var olan ulaşım, alt yapı gibi problemleri katlayarak arttıracaktır.”

“BİR AN ÖNCE VAZGEÇİLSİN!”

Taner Yüzgeç, Mart 2021’de Süveyş Kanalında tıkanmaya yol açan gemi kazasına da değinerek benzer bir tehlikenin Kanal İstanbul’da da yaşanabileceğini söyleyerek şöyle devam etti:

“Süveyş Kanalı yaklaşık 300 metre genişliğe ve 24 metre derinliğe sahip bir kanal. Kanal İstanbul’da genişlik 275 ile 440 metre arasında, derinlik ise 20,75 metre olarak planlanıyor. Yani benzer özelliklere sahip diyebiliriz. İstanbul Boğazının ise genişliği 700 ile 3500 metre ve derinliği ise 30 ile 100 metre arasında. Yani fiziksel olarak Kanal İstanbul, boğaza göre daha dar ve teknik olarak da sıkıntılı bir kanal olacak.

“Kanal İstanbul projesi iktidarın zorlamaya dayalı gerçek ihtiyaç ve bilimsel tespitlerin dışında siyasi ve ticari ranta dayalı bir politika olarak gündeme getirildiğini düşünüyorum. İstanbul’a, kamusal varlıklarımıza ve ülkemizin geleceğine sahip çıkıyoruz. Kanal İstanbul projesinden bir an önce vazgeçilmesi için yetkilileri göreve çağırıyoruz.”

Eren GÜVEN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak