Alevi Haber Ajansi

İlahiyatçı İhsan Eliaçık: 12 Eylül Türkiye’yi batı bloğunda tutmak için yapıldı

PİRHA – 12 Eylül askeri darbesinin 40 yılını değerlendiren Yazar İlahiyatçı İhsan Eliaçık, “12 Eylül darbesi Türkiye’yi batı bloğunda tutmak için yapılmıştır” dedi.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Türkiye’nin en karanlık dönemi olarak değerlendirilen 12 Eylül askeri darbesinin ardından 40 yıl geçmesine rağmen karanlıklar aydınlatılmadı, bilakis o dönemin politikaları devam ettirildi.

12 Eylül askeri darbesinin 40 yılını Yazar İlahiyatçı İhsan Eliaçık değerlendirdi.

“12 EYLÜL’DE YARGILANMAMIZ UZADI”

12 Eylül darbesi yapıldığında cezaevinde olan Eliaçık, “Biz cezaevinde yatarken 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Bizim yargılanmamız bu nedenle uzadı. Mamak askeri cezaevinde ve bizim davamız genişletildi. Türkiye genelinde darbeden sonra akıncılar ve akıncı gençler davasında yaklaşık 148 kişi bu davadan yargılandı. 40’a yakın kişi tutukluydu. Hepsi Ankara’ya getiriliyordu. 18 kişilik bir grupta biz Kayseri’den gelenlerdik. Ben o davadan yargılandım ve 1 yıl sonra beraat ettim. Bizim yargılandığımız davada Ankara’da Sıkı Yönetim 1 nolu Askeri Yönetim Mahkemesi Milli Selamet Partisi davasına bakıyordu. Necmettin Erbakan ve arkadaşları yaklaşık 24 kişiydiler. Milletvekilleri de ayrı bir yerde kalıyordu. Bizde diğer gençlik kolları gibi algılanıyorduk. Bizde Mamak Cezaevinde değişik koğuşlarına yayılmış vaziyetteydik. Bizimle beraber mesela ana MHP davası 600 kişi yargılanıyordu. DEV-YOL davası vardı. DEV-SOL davası vardı. Bütün örgütler oradaydı. Hepsi karıştır barıştır yapıldı. Bundan böyle sağcı, solcu, dinci yok. Hepiniz Atatürkçüsünüz denilerek tamamımız askeri eğitimden geçirildik. Yaşları 19 ile 25 arasında değişen büyük bir gençlik vardı. Yaklaşık 5000-6000 kişilik potansiyeli vardı. 3 4 bloğa ayrılmış şekilde bütün ileri gelenler, ünlüler, milletvekilleri oradaydı. Hepsi birden askeri bir eğitimden geçti. Şimdi o dönemde biz İslami gençlik teşkilatı olan Akıncılar ve Akıncılar gençleri derneğinde faaliyet gösteriyorduk. O derneğin bir faaliyeti bir spor kampı esnasında yakalandık sonra o davadan beraat ettik. Suç işlemediğimiz ortaya çıktı.”

“İNSANALAR İŞKENCEDE ÖLDÜ”

12 Eylül darbesinde yaşananlara ilişkin İhsan Eliaçık şunları paylaştı:

Sağ-sol kavgası vardı. Her akşam 10-15 kişi öldürülüyordu. İnsanlar akşam saat 09.00’dan sonra dışarıya çıkmaya korkuyordu. Herkes perdesini çekip evine kapanıyordu. Her gün kahvehane taranıyordu. İnsanlar ıssız sokaklarda yürürken kafalarına sıkılıyordu. Öğrenci evleri basılıyordu. Öğrenciler katliamdan geçiliyordu. Hükümet vardı Süleyman Demirel hükümeti ediyordu ama ordudan da fazla bir ses çıkmıyordu. Ordu kenarda bekliyormuş yani. Bu kadar ölüme yol açamadan müdahale edilse demek ki iş bitecekmiş. Çünkü 12 Eylül darbesi oldu. 13 sabahından itibaren olaylar bıçak gibi kesildi. Herkes şaşkınlık içerisinde izlemeye başladı. Ordu yönetime el koydu diye anonslar. Kenan Evren ve arkadaşları, konsey üyeleri konuşmaya başladılar. Biz o zaman cezaevindeydik. Hoparlörlerden bize dinlettiriyorlardı. Birden bıçak gibi kesildi. Bazı sol örgütler küçük çaplı direnişlerde bulunsalar bile bu fayda vermedi ve bütün muhalefet ezildi. Gençlik tamamen yıkımdan geçirildi. Sol örgütler darmadağın oldu. Binlerce kişi yurtdışına kaçtı. Yüzlercesi infaz edildi, evlerde sokaklarda, çatışmalar esnasında kaçabilenler, kurtulabilenler saklanmaya başladı. Bu ülkücü-sağcı onlarda sokaklarda güya solculara karşı komünizmin gelmemesi için mücadele veriyorlardı.12 Eylül onları da fena bir şekilde ezdi. Onlarında çoğu Mamak Cezaevindelerdi. “Bizim fikrimiz iktidara geldi ama biz hapisteyiz” diyordu Alparslan Türkeş. Kenan Evren ve arkadaşlarının kendi fikrinde olduğunu ama kendilerinin iktidarda değil hapishanelerde olduğunu söylerlerdi.  Onlarda darmadağın oldular. Bütün partiler kapatıldı. Bütün vakıflar, dernekler, sendikalar tamamı kapatıldı. Sivil toplum ezildi. Bir devlet var devletin başında bir konsey var. Konseyin başında bir genelkurmay başkanı var. Biz ona netekim paşa derdik. Cümleyi hep netekim diye bitirirdi. Kimse konuşamıyordu. Bu nereden baksanız 3 yıl sürdü. Özal ortaya çıkana kadar devam etti. Tam bir diktatörlük ortamında astığı astık, kestiği kestik. Anayasa yok; o derse o oluyor. Bütün her yerde Atatürk fotoğrafları asılıyor. Atatürk büstleri yapılıyor. Atatürk haftaları yapılıyor. Biz Mamak Cezaevinde günde 3 defa Atatürk eğitimininden geçiyoruz. Jopla sabah, öğle, akşam dayak atarak bize kitap okutturuyorlar. Kenan Evrenin yazdığı Atatürk İlke ve İnkılapları kitabını okutturuyorlar. Her gece okutup öyle yatırıyorlar. Onuncu Yıl marşını Gençliğe Hitabeyi ezberleme yarışmaları düzenliyorlardı. Sabahtan akşama kadar hapistesin diye yatakta, koğuşta yatma ihtimalin yok. Sabah kalkıyorsun en az 6 ay boyunca bize sürekli eğitim yaptılar. Askerlerin elinde jop sağ sol, sağ sol, yerinde say, ne mutlu Türküm diyene, her Türk asker doğar, en büyük Türk Atatürk diye bağırtarak sağ sol herkesi en 6 ay böyle geçti. Aralıksız her gün böyle geçti.  Bir sürü insan aşağı katta işkencehanelerde öldü. Onlara emniyetin 6. katından atılarak intihar süsü verildi. Kendi kendine intihar etti dediler. Torbalara doldurup doldurup götürülüyordu. İşkencede öldürüyorlardı. Dolayısıyla kanunsuz hukuksuz bir dönemdi. Ben 19 yaşındaydım. Mamak Cezaevine girdiğimizde o kadar dayak, o kadar zulümden biz buradan çıkmayız diyorduk. Artık bitti diyorduk 19-20 sene yaşayacakmışız diyorduk. Çoğu insan kurtulduğuna şükrediyordu. 1981 yılının sonbaharında bir eylül günü Mamak Cezaevinden çıktım. Kurban Bayramı sabahı beraat ettik. Bizim suç işlemediğimiz ortaya çıktı. Ama bizim davamız 2-3 yıl sürdü. Ceza alanlarda oldu. Ben beraat ettim.”

“YEŞİL KOMİNİST DERLERDİ”

Eliaçık, Akıncılar Derneği hakkında ise şu bilgiler paylaştı:

“Akıncılar derneği, Milli Selamet Partisi’nin gençlik örgütü gibiydi. CHP vardı İleri Gençlik Derneği vardı. Yurtsever Devrimci Gençlik Federasyonu vardı. MSP gençlik kolları vardı. Recep Tayyip Erdoğan’da oradan yetişmiştir. Biz biraz daha bağımsız olan Akıncılar Derneğindeydik. Yani İslami Gençlik teşkilatıydı o zaman. İstanbul’da daha çok Metin Yüksel ve arkadaşları olarak bilinen ve bulun içerisinde o zamanlarda duvarlara Kürtçe sloganlar yazan, İran Devrimini hararetle destekleyen sınırsız ve sınıfsız İslam toplumunu isteyen bir eğilim vardı. Akıncılar içerisinde biz o gruptandık. Bizlere o dönemde yeşil komünist derlerdi. Kürtçü eğilimler içinde olmakla suçlarlardı.

“OLAYLARIN GELİŞMESİNDE DIŞ GÜÇLERİN ETKİSİ OLDU”

İlahiyatçı İhsan Eliaçık, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ben her şeyin dış güçler tarafından planlandığı ve bizimde onların elinde arkadan oyuncak gibi kullanıldığımız şeklinde komplo teorilerine fazla inanmam. Olayların gelişiminde tabi ki dış güçlerinde etkisi vardır. Ama Türkiye’nin kendine özgü şartları var. O şartların dış güçler tarafından kullanılması söz konusu olabilir. O günkü dünyayı göz önüne getirdiğimizde henüz Sovyetler Birliği devam ediyor. 1990’da Sovyetler Birliği dağıldı. 70’li yıllarında bütün gerilimiyle Sovyetlerle; batı bloğu ve Amerika arasında bir çekişme var. Sovyetler Rusya aracılığıyla komünist ideolojiyi yaymaya çalışıyor. Türkiye’de de komünizmi savunan sokaklara dökülen hatta 12 Mart’ta neredeyse askeri darbe yaparaktan iktidara iyice yaklaştığını düşünen devrime ramak kaldığını zanneden muazzam bir devrimci gençlik var.

Okullarda üniversitelerde her bir yerde bunun önlenmesi gerekiyor. Türkiye’ye Amerika’dan bakıldığında Ortadoğu’da önemli bir kale gibi görülüyor. Türkiye’nin Romanya gibi Bulgaristan gibi Çekoslovakya gibi, 79’da Afganistan gibi, Sovyetler Birliği Varşova Paktına katılması Türkiye’nin Avrupa bloğundan çıkması istenmiyor ve bunun için her türlü önlem alınıyor. Türkiye’de ordunun içerisinde kontrgerilla örgütleri kuruluyor ve Türkiye’deki gençlik bir taraftan İslamcı kanadıyla diğer taraftan milliyetçi kanadıyla dinden ve ırktan kaynaklanan damarları harekete geçirerek o sol ideoloji karşısında blok oluştururken çalışılıyor. İslamcı tarafına yeşil kuşak diyoruz. Etnik köken tarafına milliyetçi-ülkücü bizatihi kontrgerilla tarafından MHP üzerinden örgütlenmesi söz konusudur. Ve bilerek komando kamplarıyla yapılmıştır. Aynısı batı ülkelerinde de yapılmıştı Almanya, İtalya bir sürü yerde komünizme karşı o ülkenin dini ve etnik kimliğinde hareketle bir örgütlenme oluşturuluyor. Kontrogerilla dediğiniz şey bunları kullanır. Türkiye’de bunlarda yapıldı. O nedenle CİA ajanları Türkiye’nin her yerinde cirit atıyordu. Dincileri, milliyetçileri kışkırtıyorlardı. Dinciliği ve milliyetçiliği onlar ortaya çıkarmadı. Bunlar zaten vardı. Ama onları kullanıyor. Çünkü komünizme karşı elverişli bir araç. Bir insan dindarsa milliyetçi bir araçsa vatanına milletine bağlıysa ondan kolay kolay ateist solcu olmaz diye düşünülüyor. Malzeme olarak bunlar kullanılıyor işleniyor. Aralarına giriliyor sızılıyor, yönlendiriliyor, ideolojileri oluşturuluyor. Her türlü taktikleri yapılıyor. Onlarda masumane bir şekilde Türkiye’ye komünizmin gelmesini ezanın susmasına bayrağın inmesine engel olduklarını zannediyor. Diğer taraftan devrimci gençlikte kendilerine masumiyet ve saflık içerisinde işçi sınıfı adına hareket ettiklerini diktatörlüğün yıkılacağını, yoksulların ezilenlerin kurtuluşa ereceğini düşünerek mücadele ediyorlar, sokaklara dökülüyorlar ama arka planda oradan tamamen Rus İmparatorluğuna dönüşmüş bir Sovyetler Birliği var. Tam tersi yıllar öncesinde Sovyetler Birliğinde Ekim Devrimine karşı darbe olmuştur. Aynı İslamiyet’e karşı Emevilerin karşı darbe yapması gibi Rusya’da da Ekim Devrimi’ne karşı Rus geleneksel güçleri Stalin bayrağı altında 2 yılı sonra dünya savaşını bahane ederek bir imparatorluk kurdular. Rus İmparatorluğu kuruldu. Bunu bence komünizmin kalesi demek mümkün değil. Lenin ölmesi ve Troçki’nin ülkeyi terk etmesiyle Sosyalizm denilen şey bitti zaten. Aynen bizde Kerbela’yla beraber İslamiyet’in doğduğu topraklara gömülmesi gibi bir şey. Bütün ezilenlerin kurtuluşu için, dünyaya adalet getirmesi için dinler ve devrimler en fazla 5 yıl 10 yıl 15 yıl 20 yıl yaşamıştır. Kendi içinde yaşayanlarla bir karşı devrime uğratılarak tasfiye edilmiştir. Türkiye’de cumhuriyette bana göre böyledir. Oda bu tarihsel koşullar ve şartlar içinde doğdu. Dolayısıyla bu toprakların kendine özgü şartları var. İdeolojik grupları var. Yani ben ne PKK’nın ne FETÖ’nün, ne ülkücülüğün, ne İslamcılığın tamamen dış güçler tarafından kurulan yönlendirilen örgütler olduğunu düşünmüyorum. Bunların bu topraklardan sahici kökleri vardır. Ve buraların sahici sorunlarından doğmuşlardır. Ama bunların birçoğu dış güçler tarafından kullanılmış olabilirler. Orası ayrı bir hikâye dış güçler ne yapar. Dış güçler ne yapar devletin içinde bir gladyo çetesi oluşturur. Dış güçlerin oluşturduğu örgütler kendiliğinden topluma yayılamazlar. Onlar kendiliğinden topluma yayılmış örgütler kullanmaya çalışırlar. Dolayısıyla Türkiye’de 12 darbesi, sağcılık solculuk bu topraklara özgü şeylerdir. Ama bunların kimisi amaçlarına ulaşamamışlardır. Kimisi kullanılmıştır yönlendirilmiştir. Başka bir şeye dönüştürülmüştür. İçlerinde kimisi çeteler, katiller, işbirlikçiler şunlar bunlar çıkmışlardır. Ama bunların tamamının böyle olduğu manasına gelmez. Dolayısıyla sağ sol kavgası da kullanıldı. Askerler, genelkurmay bilinçli bir şekilde bekledi. Olayların artmasını günde 7-8 ölü yetmez. 40, 50’ye filan yükselmesini beklediler. Artık gına geldi yani gelsin biriside durdursun bu kanı diye insanlar dua eder hale geldiler. 12 Eylül darbe yapıp da 13 Eylül sabahında sağ-sol kavgası bitince vatandaş dua etti. %93’le referandum oldu. Evet çıktı. Ve şu anda o yaş grubu o kesimden gidip sorsanız hepsi kanı durdurma diye meşrutiyeti vardır.”

“BATILILAR TÜRKİYE’Yİ NATO’DA TUTMAK İSTEDİLER”

12 Eylül darbesinin Türkiye’yi batı bloğunda tutmak için yapıldığını belirten Eliaçık, “Bir taraftan da İran İslam Devleti olmuştur. Henüz daha ne olacağı belli değildir. Batılılar NATO ülkeleri Türkiye’yi batı bloğunda tutmak istediler. 2010 yılında yıllar sonra 12 Eylül yargılanmaya çalışıldı. Özellikle 12 Eylül gününe gelmişti. Referandum yapıldı. 12 Eylülün hesabını soruyoruz diye yola çıktılar. 12 Eylül davasında mevcut AKP’ye cemaat mensuplarına pek bir şey olmadı. İslamcılara da bir şey olmadı. İslamcı gençlik 12 Eylül mahkemesinde değildi. 12 Eylül’ün ezdiği gruplar başta sol gruplardı. Sonra da ülkücü grup. Dolayısıyla 12’ün hesap sorulacaksa onların sorması gerek” diye konuşmasını tamamladı. PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak