Alevi Haber Ajansi

Gazeteci Evrim Alataş’sız 13 yıl geçti

Gazeteci-Yazar Evrim Alataş aramızdan ayrılmasının üzerinden 13 yıl geçti. Yeni Politika, Demokrasi, Özgür Bakış, Ülkede Özgür Gündem gibi pek çok gazetede çalışan Evrim, hem haberleriyle, hem yazdığı kitaplarla hem de mücadelesiyle gazetecilikte ve yaşamda derin bir izler bıraktı.

Gazeteci-Yazar Evrim Alataş, yaşamını yitireli 13 yıl oldu. 15 Nisan 1976 tarihinde Malatya Akçadağ ilçesine bağlı Gölpınar köyünde dünyaya gelen Evrim, İlkokul ve ortaokulu doğduğu köyde okudu, daha sonra eğitimini İstanbul’da sürdürdü. 1994 yılında gazeteciliğe başlayan Evrim, Yeni Politika, Demokrasi, Özgür Bakış, Ülkede Özgür Gündem gibi gazetelerde muhabir ve sonrasında da editör olarak görev alırken, ardından Evrensel, BirGün ve Özgür Politika’da aralıklarla köşe yazarlığı yaptı.

Esmer, Birikim, Amargi, Siyahi ve Tiroj başta olmak üzere birçok dergide makaleleri yayınlanan Evrim’in, Radikal İki eki ve Taraf gazetesi köşelerinde de yazılarına yer verildi. Evrim’in 2003 yılında Aram Yayınları’ndan Mayoz Bölünme Hikâyeleri adlı kitabı çıktı. “Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer” adıyla kaleme aldığı çalışması da 2009 yılında İletişim Yayınları’ndan çıktı. Kitaplarında, Kürt coğrafyasında yaşanan savaşın trajikomik öykülerini derleyen Evrim, aynı zamanda “Min Dît” (Gördüm) filminin de senaristi. Evrim, yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 12 Nisan 2010’da Diyarbakır’da yaşamını yitirdi.

MİN DÎT’İN SENARYOSUNU YAZDI

Evrim’in ilk romanı “Mayoz Bölünme Hikâyeleri”, 2003 yılında Aram Yayınları’ndan çıktı. Bu kitabında çatışmalı sürecin trajikomik hikâyelerini derleyen Evrim, kitabında bir kara mizah dili yaratmıştı. İkinci ve son kitabı “Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer” ise 2009 yılında İletişim Yayınları’nda basılmıştı.

Bu kitabında doğduğu köy olan Alevi Kürt köyü Gölpınar’ın hikâyesini anlatan Evrim, 12 Eylül sonrası Türkiye’nin de panoramasını çiziyor. İlk Kürtçe politik film olarak tanımlanan “Min Dît”in senaryosunu filmin yönetmeni Miraz Bezar ile beraber yazdı. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal Özel Ödülü’nün yanı sıra ulusal ve uluslararası alanda pek çok ödüle değer bulunan film, Diyarbakır’da aileleri katledilen iki çocuğun hayatını anlatıyor.

Faili meçhullerin, hak ihlallerinin arttığı, gazeteciliğin her geçen gün zorlaştığı bu süreçte Evrim, kanser hastalığına yakalandı. Evrim, kanserle savaşma sürecini yazarak, çekerek, kendini sorumlu hissettiği değerleri tarihe not düşerek geçirdi.

EN FAZLA ÇOCUKLAR TAŞIR DESTANLARIN SİHRİNİ

12 Nisan 2010’da Diyarbakır’da yaşamını yitiren Evrim Alataş , daha önce yayınlanan bir yazısında şunları söylüyor:

“Tarihin yüzünü çaldığı çocuklar gibi. Vakitsiz yaşlı. Oyunsuz ve çıplak. Meşe kökü ve topraktan tebdili kıyafeti. Ayrıştıramazsın artık, bedenle kökü. Ateşten birleşmiş vücutla kefiye… Ölçüsü çalınmış bir şiir gibi yatıyor toprağın üstünde. Bir eli havada… Öylece… Hangi çağı selamlıyorsun? Hangi ateşe eğilelim şimdi? Hangi ateş duayı alır üstüne? Bu yükü hangi kıvılcım tutar? Biri usul usul… Yazılardan, tozlu arşivlerden ve daktilo nüshalarından uzak, bir yaz gecesi damda, kulağımıza fısıldanan destan eşkiyası gibi… Ki en fazla çocuklar taşır destan eşkiyalarının kesedeki sihrini. En fazla çocukları üzer sihrin bozulması. Sihrini toprağa gömen eşkıya, elbet kırık kafalı, kara gözlü çocuklar büyüyecek, ay ışığında, kayıp bir eşkıyanın sihrini arayacaktır…

Tüm demlerin esiriyiz uyanın! Saçlarımız ayaklarımızı bağladı. Ateş gözümüzü dağlıyor, kirpiklerinizi aralayın. Ayaklarınıza dolanan kementlerle sürükleniyoruz medeniyetlerin ortasında. Bir ilkel arenadayız. Eğitimli oklar saplanıyor göğüs kafesimize. Kör oluyoruz, açın gözünüzü…”.

(HABER MERKEZİ)

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak