Alevi Haber Ajansi

Erdoğan Aydın’dan uyarı: İrademizin temsil edilmediği bir masayı kabul edemeyiz VİDEO

PİRHA – Yazar Erdoğan Aydın ‘Cumhuriyetin İkinci Yüz Yılı İçin Aleviler Bugünü ve Geleceği Tartışıyor’ çalıştayında yaptığı konuşmada hükümetin Şahkulu Dergahında Alevilerle olası görüşmeye dikkat çekerek, “İrademizin temsil edilmediği bir masayı kabul edemeyiz. İktidarın mevcut geldiği nokta Alevi toplumunun sorunlarını da ‘Ben çözerim’ diye bir karşı hegemonya koyma çabasıdır” dedi.

Alevi kurumları tarafından düzenlenen ve iki gün sürecek ‘Cumhuriyetin İkinci Yüz Yılı İçin Aleviler Bugünü ve Geleceği Tartışıyor’ çalıştayının ilk günü konuşmacıların sunumu ile devam ediyor.

Çalıştayda söz alan bir isim de Araştırmacı-Yazar Erdoğan Aydın oldu. Aydın, iktidarın Aleviliğe yaklaşımını eleştirerek “Alevi toplumu artık en farklı yerlerde duran kesimler de dahil olmak üzere toplumunun öncülerinin hiçbiri, artık bu toplumun haklarının çimento veya devletle kurulacak özel ilişkiler veya Kültür Bakanlığı üzerinden kurulamayacağını biliyor” vurgusu yaptı.

“İRADEMİZİN TEMSİL EDİLMEDİĞİ BİR MASAYI KABUL EDEMEYİZ”

Erdoğan Aydın, yapılan çalıştay ile birlikte bir araya gelmenin önemli bir eylem olduğunu ifade ederek, şunları ifade etti:

“Bu salonda önemli temsilcilerin bir araya gelip bizlere ‘Artık birlikteyiz ve bu birlikteliğimizi hiçbir güç bozamaz’ diyen bu kararlılıkları çok nettir ki bu bir eşit yurttaşlık mücadelesidir. Bu ‘Biz Aleviyiz ve varız’ diyenlerin mücadelesidir. Bu ‘Bizimle yapılacak her türlü görüşmenin köşeye sıkıştırılmış bireyler ve tek tek dedelerimiz, derneklerimizle değil, bizleri kolektif olarak temsil eden, seçilmiş temsilcilerimizle masada olduğu bir yerden ancak halledilebilir’ diyen bir iradenin de göstergesidir. Dolayısıyla ola ki ben kendi adıma böyle bir şey beklemiyorum. Çünkü son dönemde siyasal İslamcı hattı giderek daha da derinleşen ve pervasızlaşan bir iktidarın, böylesi bir konjonktürde Alevi toplumunu seçilmiş ve kimlik haklarını net çizen temsilcilerle masaya oturmak gibi kendisi açısından risk ama toplum açısından büyük bir kazanım olan bir riske girmeyeceğini düşünüyorum. Buna rağmen böyle bir olasılığa en azından A, B, C planı üzerinden hazırlıklı olmak çok büyük önem taşımakta.
Ola ki bu görüşmede Şahkulu Dergahı, Alevi toplumunun merkezi temsilcilerini devre dışı bırakarak bir görüşme yaparsa başta Şahkulu Dergahının yöneticileri olmak üzere mutlaka şu cevapla karşılanmalı ‘Biz burada tek başımıza Alevi toplumunun sorunlarını da Şahkulu Dergahının sorunlarını da tek başına temsil, ifade etmeye yeterli değiliz. Bizimle birlikte yan yana durduğumuz ve ülke çapında irademizi temsil eden seçilmiş arkadaşlarımızın olmadığı bir masayı meşru kabul edebilmemiz ve bu temelde daraltılmış, köşeye sıkıştırılmış bir yerden yapılacak bir görüşmeyi meşru kabul edebilmemiz mümkün değildir’ tavrını sergilemesi lazım.”

“DÜŞMANLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN BİR DİL İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Yazar Erdoğan Aydın, AKP İktidarın artık Alevi toplumunun ne derece örgütlü olduğunu bildiğini belirterek şöyle devam etti:

“Neyi savunacağını, hangi çizgide durması gerektiğini net bir şekilde bilen, eşit yurttaşlık talebinden vazgeçilemez olduğunu söyleyen bir duruşa sahip olan kesimleri bildiğiniz gibi kah ‘Avrupa’nın ajanı’ kah ‘Alisiz Alevilik’ gibi aşağılayıcı ifadelerle düşmanlaştırmaya çalışan bir dil ile karşı karşıyayız. Bölmeye çalışırken boyun eğmeyenlere, razı olmayanlara düşmanlaştırıcı bir dille ötekileştirmeye çalışılıyor.
İktidarın mevcut geldiği nokta Alevi toplumunun sorunlarını da ‘Ben çözerim’ diye bir karşı hegemonya koyma çabasıdır. Alevilerin sorunlarını çözmeyi ancak ‘ben yaparım’ derken mümkün olabildiğince örgütsüz, kendi değerlerini satmaya hazır hale getirebildiği kesimleri adeta en zayıf noktalarından yakalayıp kendisine teslim almaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte mutlaka Alevi kurum önderlerinin, devletle yapılacak görüşmelerde merkezi kurumların ortak bir dil oluşturması önemi çok büyüktür.

“ALEVİ HAFIZASI MUTLAKA EŞİT YURTTAŞLIK EKSENİNDE OLMALI”

Eğer Alevi sorunundan söz ediyorsak, örneğin 2 çizgi mücadelesi var; ‘ya buradansın ya şuradansın’ diyen bir ikileme kendimizi hapsedemeyiz. Hapsetmeye kalktığımız andan itibaren 1200 yıldır hesaplaşma imkanlarımızı tümüyle alıp çöpe atmış oluruz. Tekke zaviyelerin kapatılmasından, Dersim Katliamı’ndan, Maraş Katliamı’ndan, Alevilerin kendi köylerinde bile ancak cami ile tanımlanan köy kanunundan ve daha sayabileceğimiz Aşık Veysel’in kırılan sazına kadar hiçbir konuyu tartışamayız. Dolayısıyla Türkiye’deki ilericiler ve gericiler, cumhuriyetçiler ve Osmanlıcılardan bir tanesinin askeri oluruz. Askeri olduğumuz zaman Alevi sorunu çözülmemiş olarak kalmaya, zorunlu din dersleri görece yasal bir değişiklik yapılmadan yumuşatılsa bile sürmeye devam edecek. Alevilerin cemevleri kabul edilmemeye devam edecek. Dolayısıyla eğer biz kendimizi ilericilik-gericilik gibi bir hatta, ‘ya ondansın ya bundansın’ çizgisine hapsettiğimiz andan itibaren sadece AKP’ye karşı mücadele eden, Osmanlı hafızasını dirilten ama 1. yüzyılda yaşadıkları mağduriyeti, azalmayı, asimilasyonu bugün Aleviler içindeki bazı farklılaşmaların bizzat nedeni olan ayrışma nedenlerini aşamayız. O nedenle Alevi hafızası mutlaka eşit yurttaşlık ekseninde olmalı.”

PİRHA/HACIBEKTAŞ

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak