Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Annelerinin 677. haftasında Mirza Ateş’in akıbeti soruldu-VİDEO

PİRHA – Cumartesi Anneleri eyleminin 677. haftasında konuşan 18 Mart 1993 yılında gözaltında kaybedilen Mirza Ateş’in eşi Rınde Ateş, “Gece saat 02:00’de askerler ve korucular evimize baskın yaptılar ve Mirza’yı aldılar. O gün bugündür haber alamıyoruz, bekliyoruz” dedi.

Cumartesi Anneleri eyleminin 677. haftasında 18 Mart 1993 yılında gözaltında kaybedilen Mirza Ateş için adalet istendi. “Failler belli kayıplar nerede” pankartının açıldığı eylemde kayıpların fotoğrafı ve kırmızı karanfiller taşındı. Eyleme kayıp yakınlarının yanı sıra CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve gazeteci Ahmet Şık da destek verdi.

“ÇAĞLAYAN ADALET SARAYI’NIN DSİ’DEN FARKI YOK”

Eylemde ilk olarak söz alan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Mirza Ateş’in memleketi olan Kulp’un kendisinin de memleketi olduğunu hatırlatarak o dönemlerde yapılan askeri operasyonlarda Kulp ve Lice’nin neredeyse tüm köylerinin tanklar ve toplarla yok edildiğini, bir sürü köylünün kaybedildiğini ve savcılıkların kayıp dilekçelerini almadığını dile getirdi. O günden bugüne değişen hiçbir şeyin olmadığını söyleyen Tanrıkulu, işkence ve kötü muamelenin Türkiye ölçeğinde 81 ile yayıldığını, o zaman da yargının olmadığını şimdi ise hiç olmadığını şu sözlerle ifade etti: “Ha DSİ ha Çağlayan Adalet Sarayı hiç farkı yok.” Tanrıkulu, toplumun vicdanında kayıpların katillerini cezalandırmaya devam edeceklerini vurguladı.

“KAÇ SENEDİR BEKLİYORUZ”

Tanrıkulu’nun ardından söz alan Mirza Ateş’in eşi Rınde Ateş, “Gece saat 02:00’de asker ve korucular evimize baskın yaptılar. Mirza’yı aldılar. O gün bugündür haber alamıyoruz. Kaç senedir bekliyoruz. Onun için buradayız” dedi.

“İÇ HUKUKTA ZAMAN AŞIMIYLA SONUÇLANDIRILIYOR”

Haftanın basın metnini Cumartesi insanlarından Nimet Tanrıkulu okudu. “Yaşam hakkını ihlal eden bir suçun işlenmiş olma ihtimali öğrenildiği anda ulusal merciiler herhangi bir şikayete bağlı olmaksızın etkin soruşturma başlatma yükümlülüğü altındadır. Uluslararası hukuka göre kamu görevlilerinin yaşam hakkı ihlali ve işkence ile suçlandıkları davalar, zaman aşımı nedeniyle sonlandırılamaz ve af nedeniyle kapatılamaz.” diyen Tanrıkulu, AİHM’in hükümetin sorumlu olduğuna hükmettiği kayıp davalarının iç hukukta takipsizlik, zaman aşımı ya da beraatle sonuçlandırıldığını kaydetti.

“BİR DAHA HABER ALINAMADI”

24 yıl önce gözaltında kaybedilen Mirza Ateş’i unutmadıklarını belirten Tanrıkulu, şunları ifade etti: “37 yaşındaki 5 çocuk babası Mirza Ateş Kulp’un İnkaya Köyünde yaşıyordu. Köyün güvenlik güçleri tarafından yakılması üzerine ailesi ile birlikte Konuklu (Duderya) Köyüne bağlı Sadıka Mezrasına göç etti. Göç etmelerinin üzerinden 3 ay kadar geçmişti ki bölgede operasyona çıkan asker ve korucular civar köylere baskın düzenledi ve çok sayıda köylüyü gözaltına aldı. 18 Mart 1994 tarihinde gerçekleşen bu baskınlardan biri de Ateş Ailesi’nin evine yapıldı. Gece yarısından sonra gerçekleşen baskında önce Mirza Ateş’in evi ateşe verildi. Ardından Mirza Ateş asker ve korucular tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Elleri kelepçelenen, başına torba geçirilen Mirza Ateş, aynı durumdaki Kuddusi Adıgüzel ve diğer köylülerle birbirlerine halatla bağlandı. Gözaltına alınanlar önce Sivrice Karakoluna oradan Kulp Jandarma Komutanlığına götürüldü. Burada 3-4 gün tutulan köylüler Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığına sevk edildi. Olaydan bir ay sonra Mirza Ateş’in kardeşi Eşref Ateş de gözaltına alındı. Eşref Ateş Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığında gözaltında tutulurken kardeşi ile aynı tarihte gözaltına alınan akrabaları Kuddusi Adıgüzel ile karşılaştı ve ondan kardeşi Mirza Ateş’in de aynı yerde olduğunu öğrendi. Gözaltına alınan köylüler aylarca gözaltında tutuldu ve ağır işkence gördü. DGM’ye çıkartılan bu insanlardan bazıları serbest bırakıldı, bazıları tutuklandı, Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’den ise bir daha haber alınamadı.”

“DELİLLER VE TANIKLAR DİKKATE ALINMADI”

Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’in gözaltına alındığına ve aylarca gözaltında tutulduğuna dair çok sayıda tanık olmasına rağmen ailelerinin bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldığını vurgulayan Tanrıkulu, deliller ve tanıkların dikkate alınmadığını, akıbetlerinin karanlıkta bırakıldığını, onları gözaltına alanların ve kaybedenlerin bilinmesine rağmen faillerinin cezasızlıkla korunduğunu kaydetti. (HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak