Alevi Haber Ajansi

CEM Vakfı ile Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği’nin arazi sorunu sürüyor- VİDEO

PİRHA-CEM Vakfı’nın, Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği’nin bulunduğu alanı boşaltması talebiyle başlayan sorun yıllardır sürüyor. Arazinin asıl sahiplerinin kendileri olduğunu belirten dernek başkanı Ufuk Emre Bektaş, “Derneğimiz, şu anki Cem Vakfı genel merkezi binasının yapımında çok büyük emekler verdi. O binanın ilk iki katı derneğimizce yapıldı. Bu olayın özellikle Alevilik hukukuyla çözülmesi gerektiği kanaatindeyiz” dedi. 

İstanbul’da bulunan Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği ile CEM Vakfı arasında kurum binalarının bulunduğu arazi nedeniyle yıllar önce başlayan sorun devam ediyor. CEM Vakfı çektiği ihtarname ile Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Derneği’nin bulunduğu alanı boşaltmasını isterken; dernek ise arazinin asıl sahibinin kendileri olduğunu belirtiyor.

Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Başkanı Ufuk Emre Bektaş, yıllardır süren sorunu ve dava sürecini PİRHA‘ya anlattı.

“GAZİ KATLİAMI’NDAN SONRA İSTANBUL’DA KURULAN İLK ALEVİ KURUMLARINDAN BİRİYİZ”

Derneğin kuruluşuna ilişkin “Derneğimiz 1995 yılında özellikle Madımak ve Gazi Katliamı’nın ardından Bahçelievler’de bulunan Alevi yurttaşlar tarafından kuruldu. Sanıyorum dönemine göre İstanbul’da kurulan ilk Alevi kurumlarından birisi. O katliamlar silsilesi sonrası kolay bir yol ile kurulmadı derneğimiz o dönem. Çok ciddi bir halk desteği ve inançla kurulmuştur” bilgilerini veren Bektaş, insanların desteğiyle arazinin tapusunun alındığını kaydetti.

“CEM VAKFI BİNASININ İLK İKİ KATI DERNEĞİMİZCE YAPILDI”

Bektaş, CEM Vakfı ile yaşanan sorunu ise şöyle dile getirdi:

“O dönem yaşanan sıkıntılardan birisi de güvene dayalı derneğe alınmış olan tapunun, o dönemki bir dernek yöneticisinin üstüne yapılmasından kaynaklı bugün hala sorunlar yaşamaktayız. Derneğimiz 1995 yılında kuruluyor. Ama üzerindeki arazide şu anda Cem Vakfı’nın genel merkezi de bulunmaktadır. Derneğimiz aleyhine daha önce idare mahkemesine, asliye mahkemesine ve ceza mahkemesine açılmış davalar var. Bugün bunun bir kopyasıyla karşı karşıyayız.

Şu anda sahibi olduğumuz arazi üzerinde işgalciymişiz veya kiracıymışız gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu doğrudan Cem Vakfı Genel Merkezi tarafından çok ciddi şekilde algı yapılmaya çalışılıyor. Derneğimiz, şu anki Cem Vakfı genel merkezi binasının yapımında çok büyük emekler veriyor. O binanın ilk iki katı derneğimizce yapılıyor. Derneğimizin karar defterlerinde de yandaki binanın yapımı ile ilgili ispatlarımız da var. Daha sonra Cem Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan, derneğimizin eski yönetimini kendi yönetimine ve işe alıyor. Sahte bir kira kontratı ile de derneğimiz sanki arazinin sahibi değilmiş de kiracısıymış gibi gösteriliyor. Daha sonrada yapılan fason kira kontratı üzerinden davalar silsilesi başlıyor. O döneme ait gazete küpürleri, haberler, ispatlar da var. O günden itibaren Cem Vakfı ile derneğimiz arasında ne yazık ki mahkeme nedeniyle bir tartışma yaşanıyor.”

“SORUNUN ALEVİ HUKUKU İÇERİSİNDE ÇÖZÜLMESİ GEREKTİĞİ KANAATİNDEYİZ”

Yaşanan sorunu Alevi hukuku içerisinde çözmek istediklerini fakat istedikleri yanıtı alamadıklarını belirten Bektaş, iki Alevi kurumunun karşı karşıya gelmesinden dolayı üzgün olduklarını kaydetti. Bektaş, şöyle konuştu:

“Biz, bu olayın özellikle Alevilikte, kendi hukuku olan bir yol ve felsefede kendi içerisinde çözülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ama bütün iletişim kanalları kapandığı için biz de artık karşı bir hamle yapmak durumundayız. Çünkü bulundukları binada işgalciler. Bulundukları bina derneğimiz tarafından yapıldı. Bizim de bu konu ile ilgili girişimlerimiz ne yazık ki başlayacak. Yoksa birbirine musahip olması gereken iki Alevi kurumunun, hukuk sistemine dahi tam anlamıyla güvenemediği bir düzende birbirini dava ediyor olması gerçekten çok can yakıcı bir durum. Özellikle geçtiğimiz haftalarda Hacıbektaş’ta yaptığımız çalıştayda Alevilerin birlik ve bütünlüğüne dair mesajlar verdik.

Ama bunun öncesinde son ihtarname 12 Eylül tarihinde geldi. Birilerini siyasal ya da kurumsal olarak var eden bir sürecin tarihi aslında. Çok trajik bir durum. İhtarname şunu diyor:
“Biz size 1997 yılında kiraladık. Zamanınız doldu. Sene sonunda da kira kontratı uzamayacak. Burayı boşaltın. Aksi halde dava yoluna gideceğiz.”
Fakat bugüne kadar kira ödediğimize dair bir tane bile ispatları yok. Şimdi vakfın müdürü bizden bir kira talep ediyor. Burası milli emlak arazisine dönmüş. Kamulaştırıldıktan sonra bu arazinin 29 yıllığına kullanım bedelini almışlar. Kendilerine peşkeş çekilmiş bir arazi zaten derneğimize ait. Burada bir hukuksuzluk var. Üzerine Milli Emlak’tan kiralıyorlar ve amacı dışında kullandıkları bu arazide kendilerinden önce burada olmamıza rağmen şu anda bizim varlığımızdan rahatsızlık duyuyorlar.”

“ALEVİ KURUMLARI İLE MÜCADELE ETMEK DEĞİL, BİRLİKTE YOL YÜRÜMEK İSTİYORUZ”

Alevi kurumları ile mücadele etmek istemediklerini vurgulayan Bektaş, eşit yurttaşlık için birlikte yol yürümek istediklerini söyledi. Bektaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok absürt gelecek belki ama 30 bin lira kira istiyorlar. Ertesi gün “Kira da istemiyoruz, boşaltın” diyorlar. Ondan sonra ihtarname çekiyorlar. Sanıyorum İstanbul valisiyle bir görüşme gerçekleştirmişler. Genel merkez binalarının yenilenmesi süreci var. Bu sürece sanırım bizi de dahil edip, bütün parseli boşaltıp, yeni bir proje yapma aşamasındalar. Ama şunun da farkındalar. Çok da ileri gidemiyorlar. Bölgedeki halk burayı benimsemiş durumda. Yıllardır burası varlığını devam ettirmekte. Her ne kadar geçmişte buraya dava açmış olsalar da bir arpa boyu yol alamadılar.

Yani biz hala bu işin kendilerinin ifadesiyle, uluslararası hukukta bir kazanım elde etmiş olan Alevilerin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde kazanımlar elde etmiş olan Alevi toplumunun (ki bunun da propagandasını en çok İzzettin Doğan yapar) iç hukukta karşılığı olmadığından dem vururuz. Uluslararası anlamda elde ettiğimiz hakların içeride verilmemesinden dem vurulur. Türkiye’deki hukuk sistemine karşı güvensizliklerini ve şikayetlerini de kurumsal olarak hep beyan etmişlerdir bu anlamda. Şimdi o güvenmedikleri hukuk sistemine güveni tuttu ki bu arkadaşların bir başka Alevi kurumunu şikayet edecek kadar kendilerini güçlü hissediyorlar. Yani gücü nereden alıyorlar? Onu da sormak lazım.

Ama günün sonunda biz şu noktadayız. Bizim kendi hukukumuz var. Alevi hukukumuz var. İnsanlar bir araya gelmeliydi. Bu iş bu noktada daha ortak bir akılla çözülmeliydi. Kendilerine defalarca kez ifade ettik. Birçok mahkemede de bizim daha önceki dernek başkanlarımız, yöneticilerimiz ifade ettiler. Buranın gerçek sahibi derneğimizdir, bu kimliktir. Biz başka bir Alevi kurumuyla yol yürümek istiyoruz. Biz diğer Alevi kurumlarıyla mücadele etmek değil; haklarımız ve kazanımlarımız, eşit yurttaşlık için birlikte mücadele etmek istiyoruz. Birbirimizle mücadele etmek istemiyoruz. Ama bu talebimiz defalarca kez ne yazık ki geri çevrildi ve iş bu noktaya geldi.”

“ISRARCI OLMALARI DURUMUNDA ALEVİLİĞE VERDİĞİ ZARARLARI DAHA FAZLA TEŞHİR EDECEĞİZ”

Bektaş bundan sonraki sürece dair ise “Alacakları hiçbir karar, yapacakları hiçbir adım derneğimizin bulunduğu yerden bir adım dahi geri çekilmesini sağlamayacak. Bunu mümkün kılmayacağız tabii ki. Bu kimi zaman kendi istedikleri şekilde hukuki yolda olacak, kimi zaman toplumsal bir hareketle olacak. Ama bu konuda ısrarcı olmaları halinde biz kendilerinin bugüne kadar Alevi toplumuna elde ettirdikleri kazanımlar baş üstüne olmakla birlikte, ne yaptıklarını, burada nasıl bir faaliyet gösterdiklerini, Aleviliğe son dönemde, Aleviliğin birliğine bütünlüğüne nasıl zarar verdiklerini daha fazla teşhir etmeye devam edeceğiz. Bu anlamda da bir adım dahi geri atmayacağız” yorumunda bulundu.

“KENDİLERİNİ ALEVİLİĞİN TEK MUHATABI OLARAK LANSE EDEBİLİRLER AMA GERİ ADIM ATMAYIZ”

CEM Vakfı’nın yıl sonuna kadar alanı boşaltmalarını istediğini belirten Bektaş, Bahçelievler ilçesinde en çok üyeye sahip (600 üye) derneklerin başında geldiklerini ifade etti.

Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Başkanı Ufuk Emre Bektaş ayrıca üniversite okuyan belli sayıdaki öğrenciye burs verdiklerini söyleyerek, şunları kaydetti:

“Bu yılın sonuna kadar bizden bu alanı boşaltmamızı, terk etmemizi, aksi halde dava açacaklarını söylüyorlar. Dava açabilirler. Daha önce yaptıkları gibi belli hukuki süreçleri zaman aşımına uğratacak kadar eskisi gibi kolları uzun olabilir. Kendilerini Aleviliğin tek muhatabı olarak uluslararası düzeyde ve Türkiye’de lanse de edebilirler. Hiç problem değil.

Yani onların arkalarına aldıkları güç bizi geri adım attırmaz. Biz Bahçelievler ilçesinde en çok üyeye sahip derneklerin belki başında geliyoruz. Toplumsal bir karşılığımız var. Bizim bu dernekte, dernek üzerinden üniversite hayatına devam ettirmesini sağladığımız çok sayıda gencimiz var. Buranın inançsal, teolojik bir açıdan değil de daha çok kendini toplumsal muhalefette lanse eden, eşit yurttaşlık talebinde bulunan daha çok demokratik kitle örgütü çalışması yapan bir kurum olmasına rağmen bu hareketi yaptıkları için ve bu bölgede başka bir cemevi olmadığı için bizi cemevi pozisyonuna getirmelerini de istemiyoruz.

Biz hemen yanı başımızda olan kurumun faaliyet alanına girmek istemiyoruz. Ama ne yazık ki bizi bu noktaya da itiyorlar. Yaklaşık iki aydır ben İzzettin Doğan’a ulaşmaya çalıştım. En azından bir diyaloğa geçme teşebbüsümüz olmadığını iddia etmesinler diyeydi. Ama çirkin şeyler duyuyoruz. Bu yakışmıyor. Bu anlamda da bağlı bulunduğumuz Alevi Dernekler Federasyonu’yla da bir görüşme gerçekleştirdik. Bu dernek buranın sahibi, 1995’ten beri faaliyet sürdürmekte. Bundan sonra da faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek.”

“BİR ALEVİ KURUMU İLE MAHKEMEYE ÇIKMAK NE KADAR ALEVİCE?”

Bektaş son olarak AKP’nin Alevi politikalarına da değindi. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevilik dairesi kurulması için yapılan hazırlıkları da hatırlatan Bektaş, “Alevilerin o kadar çatı kuruluşu, kurumu, federasyonları varken, bu yolu süren, bu uğurda emek vermiş, mücadele etmiş insanları muhatap almadan hükümetin bir daire başkanlığı kurma durumu varmış. Kültür Bakanlığı’ndan böyle bir bilgi aldık biz de. Şimdi Aleviliği bu kadar devletleştirmek isteyen, kendine benzetmek isteyen, kendi Alevisini yaratmak isteyen bir iktidar varken ve biz belki de Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde Aleviliğin ilk defa bu kadar tehlikeye girdiğini gözlemlemişken ,bir Alevi kurumunun başka bir Alevi kurumuyla o anlayışın hakemliğinde, huzurunda sanık sandalyesine çıkması ya da mahkeme huzuruna çıkması ne kadar insani olur, ne kadar Alevice olur? Bunu sorgulamaktayız” ifadelerini kullandı.

“BİLDİRİYE İMZA ATTIĞI İÇİN BAŞKANLARINI GÖREVDEN ALMAYAN ANLAYIŞLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Alevi kurumlarının geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ta gerçekleştirdiği çalıştaya da atıfta bulunan Ufuk Emre Bektaş sözlerini şöyle sonlandırdı:

“En çok bir arada durmamız gereken, en çok birlikte görmemiz gereken süreçte biz, bir taraf müşteki, diğer taraf sanık pozisyonunda bir kez daha Aleviliğin neden bugün Türkiye’de bu hale gelmiş olduğunu, son dönemlerde bu kadar zayıfladığını bir kez daha teşhir etmiş oluruz. Bu isteğim tabii ki Alevilerin bir arada durması, bu mücadeleyi birlikte vermesi isteği. Sakın ola Cem Vakfı “Biz acaba onlardan çekiniyor muyuz da böyle söylüyoruz” manasını taşımamalı. İstedikleri şekilde şikayetçi olabilirler. Araziyle ilgili bir talepte bulunabilirler. Hiç problem değil. Bizim yanımızda halk var. Toplumdaki insanlar var. Bu anlamda da güveniyoruz kendimize. O açıdan Aleviliği bölen değil de bütünleştiren, o gün o çalıştayda attığımız imzanın arkasında duran, bildiriye imza attı diye kendi kurum başkanlarını görevden almayan anlayışla yolumuza devam edeceğiz.”

Barış KOP / İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak