Alevi Haber Ajansi

Ayfer Koçak: Savaşlara harcanan bütçe emekçilerin hayatlarından çalınıyor-VİDEO

PİRHA- KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne ilişkin, “Savaşlara harcanan bütçe gün geçtikçe artıyor ve bu bütçe yoksul emekçilerin hayatlarından çalınarak harcanıyor. Barışa sahip çıkmak aynı zamanda onun sürdürülebilir olması için bir mücadeleyi büyütmekten geçiyor. Biz emekçiler açısından olmazsa olmaz olan barışın sürdürülebilir olmasının zeminini yaratmak olmalı” dedi.

Abdullah Öcalan tarafından yapılan 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından PKK kendini fes ederek silahları yapılan törenle yaktı.

Sürece dair Meclis’te de komisyon kurulurken, komisyonun önümüzdeki hafta çalışmalarına başlaması bekleniyor.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne ilişkin PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

“SAVAŞIN KAZANANI OLMUYOR”

Hem Türkiye’de hem de Ortadoğu genelinde çok uzun süredir çatışmalı süreçler yaşandığının altını çizen Ayfer Koçak, “Dünyanın hiçbir yerinde de farklı yürümüyor aslında. Savaşının kazananı olmuyor. En azından kazananı varsa da bu emekçiler olmuyor, belki silah tüccarları kazanıyor. Ama en nihayetinde bütün savaşlarda kaybedenler yoksul emekçilerin çocukları oluyor. Bir tarafıyla da emekçiler açısından ekonomik boyutu var meselenin. Savaşlara harcanan bütçe gün geçtikçe artıyor ve bu bütçe yoksul emekçilerin hayatlarından çalınarak harcanıyor” dedi.

“AMASIZ FAKATSIZ ÇATIŞMALARIN SON BULMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”

Kapitalist sistemin yapısı itibariyle bütçeyi emeğiyle geçinen kesimler üzerinden merkezileştirmediğini, rant üzerine kurduğunu belirten Koçak, “Çatışmalı süreçler otoriter iktidarların daha da büyüdüğü, otoriterleşme büyüdükçe demokratik alanların daraltıldığı ve demokratik alanda mücadele yürütmekten başka şansı olmayan biz emekçilerin, emek mücadelesinin görünmez olduğu bir sürece doğru götürüyor” diye konuştu.

Savaşın toplumlar ve emekçiler arasında kutuplaştırmayı arttırdığını vurgulayan Koçak, “Bütün toplumda kutuplaştırma yaratıldığı gibi, emekçilerde de bir kutuplaşmaya sebep oluyor ve bu kutuplaşmanın sonucunda parçalanmış emek ve görünmeyen emek mücadelesi emekçilerin sürekli yoksullaşmasına sebep oluyor. Bu anlamda biz bütünlüklü olarak savaşa karşı bir barış mücadelesinin tarafı olduğumuzu en başından itibaren söyledik. Amasız fakatsız çatışmaların son bulması gerektiğini düşünüyoruz. Ama bir tarafıyla da çatışmalar bir masa etrafındaki görüşmelerden ibaret değil. Çünkü o görüşmelerde imzalar atılsa dahi, savaşan taraflar belli bir anlaşma düzeyini gerçekleştirebilseler dahi en nihayetinde sürdürülebilir olmasının bir koşulu var o da demokratikleşme” diye belirtti.

“BARIŞA SAHİP ÇIKMAK, SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI İÇİN BİR MÜCADELEYİ BÜYÜTMEKTEN GEÇİYOR”

Demokratikleşmenin barış süreçlerinin sürdürülebilir olmasının en temel zemini olduğuna dikkat çeken Ayfer Koçak, şunları ifade etti:

“Ya böyle yürür ya da otoriterleşmenin daha da büyüdüğü şartlar ortaya çıkar ve bugün olmazsa yarın yeni bir çatışmanın, yeni bir taraflaşmanın zemini oluşmuş olur. Bu anlamda barışa sahip çıkmak aynı zamanda onun sürdürülebilir olması için bir mücadeleyi büyütmekten geçiyor.

Biz emekçiler açısından olmazsa olmaz olan kısım, barışın sürdürülebilir olmasının zeminini yaratmak olmalı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak bu süreci olumlu buluyoruz. Şu ana kadarki gelişmeleri takip ediyoruz ve bunun karşılığında bir tutum almaya çalışıyoruz. Hem tabanımızda hem de üyelerimiz arasında bu sürece dair müdahale yöntemlerini tartışıyoruz.”

“10 YILA YAKIN BİR SÜREÇTİR İNSANLAR EKMEKLERİNDEN, MESLEKLERİNDEN EDİLDİLER”

Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lerle ihraç edilmiş üyelerini hatırlatan Ayfer Koçak, şunları kaydetti:

“10 yıla yakın bir süreçtir bu sorunla uğraşıyoruz. Bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. 10 yıla yakın bir süreçtir insanlar ekmeklerinden, mesleklerinden edildiler. Bu çok açık iktidarların otoriter yaklaşımlarıyla yürütülen bir süreçti. Ve özellikle istisnai hukukun uygulanmasının bir sonucuydu. Çünkü arkadaşlarımızın ihraç gerekçelerine baktığımızda birçoğu bizim sendikal faaliyet olarak tanımlamış olduğumuz eylem ve etkinliklere katılmak üzerinden şekillenmiş. Ama aynı eylem ve etkinlikleri birçok başka ilden de bölgeden de katılım var. Başka illerde soruşturma gerekçesi bile olmayan açıklamalarımız, çalışmalarımız Kürt illerinde ihraç, sürgün, açığa alma şeklinde karşımıza çıktı ve bunun sonucunda da ihraçlarımızın çok büyük bir kısmı %80’inden fazlası özellikle Kürdistan illerinde çalışan emekçi arkadaşlarımız üzerinden şekillendi.
Bu süreci yürütürken bizim de söyleyeceğimiz sözlerin en başında elbette arkadaşlarımızın işlerine geri iadesi yani iltisak irtibat meselesinin bu kadar kolay olmaması. Özellikle mahkeme kararlarına bunun yansımış olması çok ilginçtir. Çünkü hukuki olmayan bir terimdir bu.

Demokratikleşmeye ihtiyacımız var. Demokratik toplum önce örgütlü toplumdan geçer. Toplumun örgütlenmesi meselesi bizim en temel gündemlerimizin başında olacak. Barış talebimiz üzerinden şekillenecek.”

“BARIŞ SÜRECİ YÜRÜTECEKSEK, ESAS MESELE DAHA GENİŞ KESİMLERLE BULUŞMANIN YÖNTEMİNİ BULMAKTIR”

Meclis’te kurulacak olan komisyona ilişkin de konuşan Ayfer Koçak, şunları söyledi:

“Meclis’in bu süreç içerisinde aktif rol oynuyor olması önemli. Bunu iki boyutlu da değerlendirmek mümkün. Gittikçe yoğunlaşan bir otoriterleşme içerisinde Meclis’in etkisizliğini çokça konuşmaya başlamıştık biliyorsunuz. Artık sadece Meclis’te bir tartışma yürüyor ama yürütme süreci Meclis üzerinden şekillenmiyordu.

Bu kadar önemli bir meselenin, son 50 yılımızı etkileyen ve bu sonrasında da en az 50 yılımızı belki daha fazlasını etkileyebilecek sürecin Meclis’te değerlendirilebiliyor olmasını önemsiyoruz. Ama yeter mi? Yetmez. Aynı zamanda siyasi partilerin dışında sivil toplum örgütleri, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin de bu sürecin aktif bir parçası olması gerekiyor.
Bunun yöntemlerini de bulmak mümkün. Birçok ülkede barış süreçleri yürütüldü. Örnekler görmek hiç zor değil. Biz bu sürecin içerisinde üstümüze düşen görevi yerine getirmek isteriz. Barış mücadelesi de ciddiyet istiyor. Gerçek bir barışı istiyorsanız tarafların hakikaten temsilinin gerçek düzeyde olması gerek. Bu ülkede çok farklı kesimler var. Kendisini ötekileştirilmiş hisseden kesimler var, iktidar otoriterleştikçe bu kesimler çok daha fazla büyüyor, genişliyor. Çok daha geniş bir kesim ötekileştiriliyor bu dönemde. Barış süreci yürüteceksek daha geniş kesimlerle buluşmanın yöntemini bulmak zorundayız.”

“YENİ ÖTEKİLER YARATACAK BİR SÜREÇ BARIŞIN OLUŞTURULABİLECEĞİ BİR ZEMİNİ YARATMAZ”

“Herkesin rahatlıkla kendisini katabileceği, adım atabileceği bir süreç olarak tanımlanmalı” diyen Ayfer Koçak, “Şu ana kadar tek taraflı yürüyen bir süreç gibi görülüyor. İktidar tarafından doğru herhangi bir gelişim söz konusu değil. Varsa bile çok aslında kamuya açılmış değil. Bunun bir an önce kamuoyuyla da paylaşılması gerekir. Acıları sağaltmak üzerine olmalı, ötekileştirme üzerine değil. Yeni ötekiler yaratacak bir süreç barışın oluşturulabileceği bir zemini yaratmaz. Barış’ın bugün bir ihtiyaç olduğu gerçeği var. Şu an bunu Kürtler daha çok sahipleniyorlar ama bu özellikle bu zaman diliminde bu coğrafyada olan tüm halklar açısından barış elzem, herkesin ihtiyacı var” diye ekledi.

“SAVAŞ POLİTİKALARININ EN ÖNEMLİ HEDEFİ SÖMÜRÜ SİSTEMİNİN ZEMİNİNİ GÜÇLENDİRMEKTİR”

Savaş politikalarının en önemli hedefinin sömürü sisteminin zeminini güçlendirmek olduğuna vurgu yapan Koçak, konuşmasında şunları aktardı:

“Sömürge hukukunun kendisi de aslında emek sömürüsünün güçleneceği bir zemini yaratmak üzerine şekillenir. Dolayısıyla devletler açısından yürütülen savaş politikaları, anti-demokratik politikalar otoriterleşmeyi getirir ve otoriterleşme de emek sömürüsünün zeminini büyütür.
İktidar ne kadar otoriterleşiyorsa, antidemokratik uygulamalar ne kadar çok büyütülüyorsa emekçilerin hakları da o kadar küçülüyor. Yaşadığımız yoksulluk ve sefalet sistemi aslında bu süreçten hiç bağımsız değil ve tesadüf değil. Bunu değiştirmekte aynı zamanda demokrasi mücadelesinden ve barış mücadelesinden geçiyor. Emek mücadelesinin kazanımı bütünlüklü olarak demokrasi mücadelesinin kazanımlarıyla örtüşüyor.”

Cebrail ARSLAN-Buse Nehir DEMİR/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.