Alevi Haber Ajansi

Alevi yurttaşlardan mültecilere saldırılara kınama: En büyük trajedilerden birini yaşıyoruz-VİDEO

PİRHA-Tuzluçayır’da yaşayan yurttaşlar, Ankara’da Suriyelilere dönük linç girişimlerini kınadı. İktidarın mülteci politikasını eleştiren yurttaşlar, “Hem ‘misafir’ diyeceksiniz hem de ucuz iş gücü olarak kullanıp ardından saldırı hedefi yapacaksınız! İnsanlığın en büyük trajedilerinden birisini bu coğrafyada yaşıyoruz” dedi.  

Ankara’nın Altındağ ilçesinde 10 Ağustos’ta yaşanan kavgada 18 yaşındaki Emirhan Yalçın yaşamını yitirirken bir kişi de yaralandı. Ölümlü kavganın ardından ırkçı gruplar, Suriyelilerin yaşadığı ev ve işyerlerini hedef alarak tahrip etti.

Ankara’daki ırkçı eylemle birlikte ülke genelinde mültecilere yönelik artan nefret söylemlerinin arka planını yurttaşlara sorduk.

Ankara’nın Tuzluçayır semtinde yaşayanlar, Suriyelilere yönelik linç girişimlerini kınayarak, “Bizler, mahallemizdeki mültecilere halen elimizden geldiğince yardım etmekteyiz” dediler.

SURİYELİLERE ‘MİSAFİR’ DENİLİP UCUZ İŞ GÜCÜNDE KULLANIYORLAR”

Uzun yıllar Avustralya’da yaşayıp tekrar Mamak’a dönüş yapan Mustafa Toprak, mültecilere dönük saldırıları “İnsanlığın en büyük ayıplarından biri” olarak yorumladı. Toprak, mülteci konusunun dünyanın en büyük sorunlarından birisi olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Günümüzde en az 50 milyon insanın, dünyada savaşlar nedeniyle gezer halde olduğunu biliyoruz. Mülteci sorununun uluslararası bir standardı var ancak Türkiye’deki Suriyeliler ve başka savaşlardan kaçıp bu coğrafyaya gelen insanları o uluslararası sözleşmelere uyarak yerleştirmiyorlar. Mültecilerin kendi yasaları vardır. Örneğin Avustralya’da özellikle bu insanlara pozitif ayrımcılık uygulanıyor. Yani Avustralyalı vatandaşından daha fazla o insanlara sığınma, sağlık, eğitim gibi olanaklar ön planda tutuluyor. Ama buradaki Suriyelilere ‘misafir’ denilerek ucuz işgücünde kullanıyorlar. Diğer taraftan da organ ve dilenci mafyaları saldırıyor. Halen 10 binin üzerinde Suriyeli çocuğun kayıp olduğu söyleniyor. Yani İnsanlığın en büyük trajedilerinden birisini bu coğrafyada yaşıyoruz.”

ÜLKEDE BİR TÜR SÜNNİLEŞME PROJESİ VAR”

Yuva, Külahlı köyleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kültür Derneği Başkanı Yusuf Gölpınar da, mevcut mülteci yoğunluğu ardından Afganistan’dan gelen akına “Neden göz yumuluyor?” diye sordu. Gölpınar, “Ülkemiz artık gerçekten yangın yeri olmaya başladı” diyerek şunları dile getirdi:

“Ülkede bir tür Sünnileşme projesi var. Yani seçim yatırımı var. Kendi vatandaşını, yani oy vermeyen tarafı reddedip mültecileri kabul ederek bu ülkenin bütçesine ve her tarafına zarar vermeye başladılar. Bu noktada Amerika ile Türkiye’nin yapmış olduğu anlaşmanın içeriği nedir, bunu vatandaş da siyasi kesim de bilmiyor. Gizli bir çalışma söz konusu. Amerika’nın istediği yerlere ne çıkar sağlanıyor da askerler gönderiliyor?

Mevcut sorunun tek sorumlusu bu tek adam rejimidir. Ve bu tek adam olduğu sürece sonucun ne olacağını bilemiyoruz. Suriyelilerden ziyade Afgan mülteciler de akın akın geliyor. Ancak onlar da görmezlikten geliniyor. Acı acı seyrediyoruz. Ülkenin bu son durumuna üzülüp ve ağlıyoruz. Kendi ülkemizde yaşam şekillerimiz de böylelikle zorlaşıyor.”

“HER GÜN KADINLAR KATLEDİLİYOR ANCAK TEPKİ GÖSTERİLMİYOR!”

DAD Ana Fatma Cemevi Eşbaşkanı Mustafa Karabudak ise Aleviler olarak mültecilere yönelik linç girişimine yabancı olmadıklarını söyledi. “Tarihsel sürece baktığımızda bunun bir devlet aklı olduğunu görürüz” diyen Karabudak şunları söyledi:

“Tarihe baktığımızda Ankara’da yaşananın bir benzeri Ortaca’da olmuştur. 1955 yılında 6-7 Eylül’de İstanbul’da da benzer bir olay yaşanmıştır. Yine Çorum’da, Maraş’ta, Madımak’ta ve en son olarak Konya’da benzer saldırılar olmuştur. Dün Ankara’da olan da bunların bir tekrarıdır. Devletin kullandığı bu ayrıştırıcı ve nefret dili ile o bir arada tuttuğu militer güçleri harekete geçirerek ve yapılanlara göz yumarak böyle katliamlar, saldırılar yapılıyor. O insanlar evet ülkemize mülteci olarak geldiler. Bir ülkede iç savaş varsa ve insanlar kendilerini güvende hissetmiyorlarsa başka bir ülkeye mülteci olma hakları vardır. Gittikleri ülkede de o ülke uluslararası sözleşmelere göre mültecilerin hakkını korumak ve kollamak zorundadır. Madem getirdiniz tabii ki devlet korumalı ve o lince izin vermemelidir. Ülkede her gün en az bir kadın katlediliyor ya da taciz ve tecavüze uğruyor ancak toplum bu olaylara aynı tepkiyi göstermiyor. Ama benzer bir suçu mülteci yaptığında tepki gösteriyorlar. Yani tüm bunlar devlet aklıdır ve Ara ara yanında tuttuğu militer gücü harekete geçirerek kıyım yaptırır. Devlet bu ayrıştırıcı ve nefret dilini bir an önce bitirmelidir. Suriyeliler kendi topraklarını bırakıp buralara geldilerse eğer bir sebebi vardır. Bir de ‘Biz Suriye’ye neden gittik?’ diye sormak lazım. Ve bugün Afganistan’a neden gidiyoruz? Bizler oraya asker olarak bir kişi gidiyor isek oradan da bize yüzlerce mülteci gelir, bu da bir gerçekliktir.”

“DİNİMİZ, DİLİMİZ BARIŞTIR”

İsmini vermek istemeyen kadın yurttaş ise “Yaşananlar hiç hoş değil. Yaşamını yitiren o canımızın devri daim olsun. Bu sebepten ötürü yürekten üzgünüz. Çünkü bizler her canlıya ‘can’ diye bakarız” diyerek yaşanalara karşı şu yorumu yaptı:

“Bizler, ‘Hayvan ve insan’ diye asla ayırt etmeyiz. Yani Alevi felsefesinden, 72 millete bir nazarda bakan gelenekten geliyoruz. Nefret eylemlerinin bu derece ayyuka çıkması hiç güzel değil. Mülteci sorunu konusunda tabii ki tepkimizi koyacağız, tabii ki eleştireceğiz ama bu kadar nefretin ayyuka çıkması biz Alevilere çok ters. Bizim ana temel dinimiz, dilimiz barıştır.”

Eren GÜVEN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak