Alevi Haber Ajansi

Özel: Biz içeride de dışarıda da Türkiye’nin kazancını gözetiriz!

PİRHA-CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarda kalabilmek için her tavizi veren kendini düşünen bir iktidar anlayışının olduğunu belirterek, “Biz bir kelime eksik söylersek siz bu milleti susturacaksınız, biz bir adım geri gidersek siz bu ülkeyi 50 yıl geri götüreceksiniz. Ne bir kelime eksik konuşacağız ne de bir santim eğileceğiz. Biz içeride de dışarıda da Türkiye’nin kazancını gözetiriz” dedi. 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup Meclis toplantısında güncel gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.

Özgür Özel, konuşmasında şunları ifade etti:

“Her türlü kötülük, her türlü hak ihlali, her türlü zulüm sessizlikle karşılanacak, o iktidarını sürdürecek, bir taraf acı çekmeye, sömürülmeye devam edecek. O devir kapandı. Hiç kusura bakmasın, o devir kapandı.

Ayrıca Türkiye’de üniversitelerde başörtüsü sorunu varken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceksin, dava açacaksın. Dava kazanacaksın. Devletten tazminat alacaksın. Bu Avrupa’ya şikayet etmek olmayacak. O gün de yapılanın yanlış olduğunu, hak aramanın meşru olduğunu söylüyordum. Yıllarca mazbatayla fotoğraf verirken milletin mazbatasını iptal ettirmeler yıllarca seçim kazanınca yere göğe koyamadıklarını seçim kaybettiğinde bir anda başka bir tarafa koymak ve bir darbeye girişmek. Darbenin mağduruyken gidip dünyaya anlatanlar darbenin faili olunca susulsun istiyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2 yıldır dünyanın neresine gidersek gidelim ki gitmeden önce Türkiye’de de bunu konuştuk.

Türkiye’nin tezleri neyse, Kıbrıs, Azerbaycan, Filistin konusundaki Türkiye’nin tutumunu ve fazlasını, Türkiye’nin Eurofighter’daki haklılığını, talebini, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasındaki uğradığı haksızlığı ve kendi egemenlik hakları ile ilgili, Kıbrıs’la ilgili, Ege ile ilgili her şeyi en net şekilde konuşurken bir problem yok. Ama sen Türkiye’de darbeye kalkışacaksın. Sandığa saldıracaksın. Ondan sonra da susun, buna hiç sesinizi çıkarmayın diyeceksiniz.

İktidarlarının ve ittifaklarının bu konudaki yaklaşımını bugün Sayın Devlet Bahçeli açık açık söyledi grup toplantısında. Dedi ki “Kol kırılsın yen içinde kalsın istiyoruz.” İnsan gerçekten duyduğuna gördüğüne inanamıyor. Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan, kırılan kol bizim. Kırılan kalp bizim. Saldırılan haysiyet bizim. Aşağılananlar bizim arkadaşlarımız. Aileleriyle tehdit edilenler bizim arkadaşlarımız. Ama diyorsunuz ki sizin kol kırılsın. Bizim yenin içinde kalsın.

Bu memlekette kol kırık. Cep delik, cepken delik, insanlar yoksul, adalet sakat ama kendi düzenimiz sürsün istiyorsunuz. Sayın Bahçeli, Kızılcık şerbetini Tayyip Erdoğan’ın etrafı içsin. Biz kan kusaalım ama Kızılcık şerbeti içelim diyorsunuz. Kusura bakmayın. Hiçbir yerde o yoğurdun bolluğu kalmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi milletiyle birlikte ayaktadır. Hakkını aramaktadır. Sonuna kadar da arayacaktır. Bir tane, bir tane bakın biz Türkiye’nin 6,5 milyon oy almış bir siyasi partisiyle mecliste merhabalaşıyoruz diye bizi terörist ilan ediyordunuz. Terörist ilan ediyordunuz.

Türkiye’nin menfaatlerini savunmaya devam ederiz. Büyük bir özgüvenle. Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz.

Şimdilik ilk sandığa kadar yurt dışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz. Karşımızda iktidar şahsileştirdiği dış politika ilişkilerini sadece kendi çıkarları için kullanan ve iktidarda kalabilmek için her tavizi veren Türkiye’yi değil, kendisini düşünen bir iktidar anlayışı var. Erdoğan çok rahatsız olmuş. Yaratılan ortaya çıkan görüntüden çok rahatsız olmuş. Diyor ki siyasi hayatımın hiçbir dönümünde eğilmedim, bükülmedim. Batılılar karşısında omurgalı duydum. Duy da inanma, duy da inanma. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür derler ya.

ABD elçisi Trump akıllı adam. Erdoğan’da olmayanı verecek. Kendisine meşruiyet verecek her şeyi alacak. Çok da güzel olacak sonu dedi. Tam da dediği gibi gitti. Boeingleri satın aldı. Pahallı gazı satın aldı.

Nadir toprak elementlerini peşkeş çekti. Ne varsa verdi. Karşılığında hileli seçimleri en iyi bu bilir ama seçim yapılırsa bu kazanır diye Türkiye’de olmayan meşruiyeti güya Trump’tan aldı. Omurgalı duruş diyorsun ya.

Gazze’de 2 yıldır İsrail’in soykırımı var katliamı var….

Mısır’da bir ateşkes mutabakatı imzalandı. Biz ilk baştan beri bu sürece hep şöyle yaklaşıyoruz. Bu adil bir barış değil. Ama Aliye İzzetbegoviç’in söylediği gibi kötü bir barış süren bir savaştan iyidir. Hiç olmazsa 67.000 Filistinli ölmüş. Yarısı kadın ve çocuk. Bundan sonra ölümler durdurulamıyordu. Gazze tamamen sürülüp gidiyordu ve Trump’ın oradaki hayalleri ortadaydı. Kan akmamasına, çocukların açlıktan ölmemesine, kadınların ölmemesine, ekmek kuyruktakilerin taranmamasına bir umut varsa peki dedi bütün dünya.

Mahmut Abbas bile peki dedi. Biz de peki dedik takip ediyoruz. Beklentimiz katliamların tamamen durması, insani yardımların ve sağlık hizmetlerinin eksiksiz sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze’nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi. Bunun dışında bir şey istemek zaten Filistin davasını terk etmek, Filistin’i yalnızlaştırmak ve İsrail’in kayığına binmektir. 2 yıldır kararlı bir şekilde savunduğumuz bu meselede Erdoğan iktidarının ikircikli tutumunu her seferinde eleştirdik. Gazze İsrail işgalinden kurtarılıp Trump’ın ilhakına açma hevesine de uyanık ve temkinli bir şekilde yaklaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz tüm uluslararası örgütlerde de bu tehlikeye dikkat çekiyoruz. Dün Mısır’da Trump’ın şımarık ve alaycı bir şovunu bütün dünya ibretle izledi. Trump bu şovdan saatler önce İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı.

Ama hiç dünkü kadar utanmamıştım. Hiç dünkü kadar midem bulanmamıştı. İsrail parlamentosundaki o şov yetmezmiş gibi bir de güya Netanyahu da gelecekmiş de Erdoğan karşı çıkmış. Ya Netanyahu nereye geliyor? Nereye geliyor Netanyahu? Eli kanlı adam. Katliamların faili soykırımcı Netanyahu. Bizim onu Lahey’de yargılatmamız lazımken 67.000 kişinin kanının hesabını sormamız lazımken neredeyse bir araya gelecekler mişte karşı çıkılmış marşı çıkılmış. En büyük utancım şu. Dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail parlamentosunda İsrail basınında bile bu kadar değil. İkincisi AK Parti’nin yandaş basınında. Buradan dün yaşananları bir başarı, bir zafer, Hamas direndi, Erdoğan kazandı.Ya ne Erdoğan kazandı?

Erdoğan yıllarca Trump’a sustu. Trump Netanyahu’yu övdü, önünü açtı. Ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı. Gık demediniz. Gık demediniz. Parmağınızı oynatamadınız. Ne zamanki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, hidrokarbonlar Amerika’nın, Gazze’de Amerika’nın ilhakı olacak bütün 150 ülke Filistin’i tanımışken kendilerince manevra yaptılar.

Bizim yandaş basın utanmadan, sıkılmadan İsrail parlamentosundaki o havayı görmeden bunu Erdoğan’a bir yurt içinde acaba iç siyasette faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyor. Beyler buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum. Hey biz yaseviyiz. 67.000 tane cenaze var orada.

Siz İsrail’in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. Yazıklar olsun. Yarısı kadın, çocuk 67.000 Filistinli katledilmişken İsrail’in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki sizde ne yerlilik var, ne millilik var.

Şu kadar vicdan yok. Sadece yalakalık var. Sadece yalakalık var. İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı….

Erdoğan’ın imzasıyla poz verdiği belge bir niyet beyanı. İçinde bağımsız Filistin devleti yok. İki devletli çözüme atıf yok. Gazze’nin Filistin toprağı olduğu yok. Filistin’in seçilmiş Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. 70.000 kişiyi öldürenlere karşı bu insanlık suçuna karşı bir uluslararası hukuk hatırlatması yok.

Ne var? İsrail’de düğün dernek var. Bizim utanmazlar da Türkiye’de konvoy yapıyorlar İsrail’in peşinden. Yazıklar olsun. Bu konuda bu konuda biraz önce söyledim. Nasıl efendim bizim çizdiğimiz alanda siyaset yapacaksınız. Biz lokomotif olduk. Katar gibi peşimize takılacaksınız vagon yapacaksınız çuf çuf ben başı çekeceğim. Muhalefet arkama dizileceksiniz.

Belçika’da emekli aylığı 1619 Euro. Bu Avrupa’da 3.000, 3.500 Euro olan ülkeler var. 1619 Euro. Türkiye’de emekli aylığı 348 Euro. 1619, 348. Satın alma gücüne bakalım. Bir emekli aylığı ile gittiğinde Türkiye’de 19 kilo dana kıyma alabiliyorsun. Belçika’daki emekli 108 kilo dana kıyma alabiliyor. Kıyma üzerinden satın alma gücü 6 kat fazla. Türkiye’de 218 litre süt alabiliyor bir emekli maaşı. Belçika’da 1819 litre. Yani hem maaştan fark ediyor hem de satın alma gücünden misliyle fark ediyor. 200 litreye 1.800, 9 kat fark ediyor süt üzerinden satın alma gücü. Asgari ücret işi sorarsanız Belçika’da 1.919 Euro Türk parasıyla 93.000 lira. Hani diyoruz ya yoksulluk sınırı 91.000 lira. Daha işe girmiş bir yıllık asgari ücretli o yoksulluk sınırının üstünde. Yani asgari ücretli zengin kabul ediliyor. Türkiye’de ise 456 Euro. Belçikalı asgari ücretli 128 kilo dana kıyma alırken Türkiye’deki asgari ücretli sadece 30 kilo alabiliyor. Yani emeklide 108’e 9 19 kilo. Asgari ücretli de 128’e 30 kilo.

Önümüzdeki seçimden sonra Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer. Kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu düzen bir asgari ücretin 8 çeyrek altın aldığı 2002 yılından 3 çeyrek altın alabildiği bugüne geldi. 8,5 çeyrek altın alınan emekli maaşından 2 çeyrek altın alınan bu günlere geldik.

Ve bu düzen bu şekilde devam ediyor. Bir gün meydanın birinde sordum izliyorsunuz, katılıyorsunuz zaten eylemlere. Erdoğan sizi seviyor mu? Dediler hayır. Niye dedim? Birisi bağırdı oradan fakiriz diye. O gün bugün kaldı biz niye fakiriz diye soruyoruz. Bakın neden fakiriz?

19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu devletin kayıtları söylüyor. Sattıkları rezerv, faize binen yük, faiz artışının getirdiği dış borç yükü ve her şey. Her şey. 19 Mart darbesinde harcanan bu para bu milyar ama yeni milyar yani bunun üstüne 6 tane daha 0 ekleyeceksin eski parayla. Eski milyar gibi değil. Yeni paranın milyarı bu. Emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar. Asgari ücretliye verilmeyen zammı yani 22.000 liraya biz 30.000 lira yapın dedik. O paranın yok dedikleri paranın 120 katını harcadılar. Çiftçiye destek veriyorlar. Biz diyoruz ki kanuna göre alması gereken gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’i sizin verdiğiniz yüzde 0.2 binde 2 5 katını vermelisiniz. Vermeyiz diyorlar. 100 katını bu darbeye harcıyorlar. Bakın Türkiye’deki bütün çiftçilerin aldığının 5 katını verseler kanuna uygun şekilde nefes alacak oraya vermeyen buraya veriyor.

Ama Plan Bütçe Komisyonu’nda şimdi başlıyor Plan Bütçe Komisyonu yine bütçe görüşmeleri. Geçen sene vazgeçilen gelir vergileri için ayrılan kalem firma çalışmış, üretmiş, satmış, ihraç etmiş, kar etmiş, vergisi çıkmış. 700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar. Kur korumalı mevduata 2,5 trilyon lira veriyorlar. Yani param var ama dolara mı koysam koyma dolar yükselir. Faize mi koysam? Sen gel bunu kur korumalı mevduata koy. Faiz neyse veririz. Dolar ondan çok yükselirse aradaki farkı aramızda toplar onu da sana biz öderiz. Kim kim toplandık biliyor musunuz? Asgari ücretliler işçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar. Yani fakirler fakir bıraktıkları aramızda toplayıp 2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık. Daha bu yıl daha bu yıl 8 ayda faize 1,5 trilyon lira vergi harcadık. Ve burası burası zurnanın zırt dediği yer.

Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz. Kırıp atacağız. O eli o şefkatli eli milletin sırtına dayayacağız sırtına. Tabii gerçek gündemimiz geçim derdi. Vatandaş tarihin en büyük borç batağında. Rakamlar açıklanıyor. Duymuşsunuzdur. İcra takibine alınan batık kredi 500 milyar lirayı geçmiş.

Ama esas mevzu ne biliyor musunuz? Bireysel kredi borcu 5.3 trilyon lirayla kendi rekorunu kırdı geçen ay ve bu yılın ilk 8 ayında ocaktan ağustosa kadar 2 milyon yeni kişi icra takibine alındı. Ve icradaki dosya sayısı 24.645.000’e çıktı. Yani 22 milyonmuş 24 milyona çıkmış. 2 milyon yeni hacze uğramak üzere olan icra dairelerine dosyası düşmüş olan vatandaş var sadece 8 ayda. Ve nüfusa oranlandığında 10 kişiden üçünün icra dosyası var memlekette. Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız.

Milletimiz hatırlıyor bunları. Anadolu’da bu yaz hepimiz gittiğimizde gördüğümüz muamele yani bu yapılan haksızlıklara millet yüzde 70’i siyasi operasyon diyor. Yüzde 30’u bile bunlara inanmıyor. Hak veriyor millet. Daha dün Türkiye’nin en saygın araştırma kuruluşlarından birisi isteyen gazeteci arkadaşıma basın birimimiz hemen verecek. İstanbul İl Başkanlığı’na saldırı milletin gönlünde yüzde 80 tepkiyle karşılanıyor. Düşünün bir partinin İl Başkanlığı’na 5.000 polisle geliyorlar. Böyle bir sürecin içindeyiz. Ve biz böyle bir sürece rağmen kutuplaşma de ilk kucaklaşma istiyoruz. Barış istiyoruz. Kardeşlik istiyoruz.
Bir yandan bir gün sabah kalkıp da yıllardır yüzüne bakmadıklarının elini sıkanlar hakaret ettiklerine methiye düzenler bir anda biz durduğumuz yerde duruyoruz. Terörsüz Türkiye diyemezsiniz. Diyoruz. Terörsüz ve demokratik Türkiye istiyoruz diye söylüyoruz. Ama bir yandan efendim terörsüz Türkiye olsun. Demokrasi bunun ön şartı olmasın. Yok ya. Ne olacak? Sen burada zulmedeceksin sonra öbür tarafta senin istediğin takvim bildiğin gibi işleyecek.

Geldiğimiz noktada mecliste 10 partinin mutabakat ve verdiği kanun teklifi dururken Erdoğan efendim kayyım artık bir istisna olacak.

Kayyum atanan belediyeler olmayacak demişken komisyon koca bir yazı yemişken kayyumlu atanan 13 belediye orada duruyor. Üçü bizim onu DEM’in. Diğer bir taraftan batıda seçim kazanamayacağı için Kürtler CHP’nin listesinden birer ikişer aday gösterilip CHP’ye oy vermek suretiyle batıdaki kentlerin yönetiminde söz sahibi edildiler. Bunun adı kent uzlaşısı iddianamesi. Kent uzlaşısı suçlaması. Birisi sözünü söyleyemiyormuş bir temsilci konmuş. Söz sahibi olmuş bu terörle ilişkiliymiş. Bu ayıp ortada dururken komisyon orada bir yandan dinliyor, dinliyor, dinliyor.

Biz komisyona girerken de söyledik. Bütün muhataplara da söyledik. Anayasa tartışmalarına girmeyiz. Varsanız biz yokuz dedik. Oradaki güvenceden sonra buradayız. Terörsüz Türkiye ama demokratik Türkiye dedik. Bir yandan ayların boşa gittiği, bir yandan farklı hesapların yapıldığı bir yerde değiliz. Devlet Bey kendi söylediklerine kendi yaptıklarına bakmaz.

Efendim maksimalist talepler olmasın. Hangisi maksimalist talep? Demokrasi istemek, kardeşlik istemek, eşitlik istemek ne zamandan beri maksimalist talep oldu? Bir maksimalizm varsa dünkü söylemiyle bugünkü söylemi arasında yaşadığı farktan onu Sayın Devlet Bahçeli bir yıl önceki promptır konuşmasıyla bugünkünü karşılaştırarak hatta promptırdan çıkıp da kullandığı ifadelere bakarak bakacak önce.

Ama diğer taraftan bu ülkenin gençlerinin birlikte yaşama iradesi var. Kürtüyle Türküyle Laz’ıyla Çerkeziyle, Alevisiyle Sünnisiyle bu ülkenin gençlerinin çağı yakalaması lazım.

Barış, kardeşlik, kalkınma, iş, aşk, ortak bir gelecek için ben 40’lı yaşlarını yeni doldurmuş birisiyim. Hem vallahi hem billahi ben de yaşlıyım. Dünyada böyle bir şey kalmadı. Bugün dünyayı 20’li yaşlarını tamamlayan iyi eğitimli 30’lu yaşlarının başında cayır cayır beyinler ülkelerini şaha kaldırıyor. Demokraside de şaha kaldırıyor kalkınmada da kaldırıyor. Bakmayın Amerika’nın başındaki soruna, bakmayın dünyayı yöneten otoriterlerin yaşına.

Bu iş 80 yaş üstülerin akran dayanışmasıyla değil Cumhuriyetin tanımlamasıyla her yaştan gençlerin omuz omuza mücadelesiyle olacak. İç barışımızın huzurumuzun, refahımızın önüne sürülen en önemli engellerden birisi yine söylüyorum 19 Mart darbesi. Üzerinden 209 gün geçti.

Geçen hafta burada suçlanan o arkadaşlarımızın ailelerinin vicdanı adına Hodri meydan dedik. Hodri meydan. Dönüp dönüp aynı iftiralar. Hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsınız dedik. O günden bugüne duyuyorsunuz sesi, duyuyorsunuz tonu.

Soruyorlar, sizi Gezi’ye kim çağırdı? Sanatçı diyor ki Yavuz Bingöl. O sırada Yavuz Bingöl Devlet Bahçeli’ye saz çalıyor. Yavuz Bingöl çağırdı beni geziyor diyor. O zaman geziciydi diyor. Şimdi o zaman geziyordu, şimdi başka yerde geziyor diyor. Neyse öyle söyleyeyim. Hiçbiri Ayşe Barım demiyor. Ayşe Barım’ı hakim salıyor. İna korku salacak ya başka mahkemeden tutuklama çıkarıp hasta yatağındaki kadını Silivri’ye götürmeye çalışıyorlar.

Kalp kapağı açık kalp ameliyatı olması gerekiyor. Sendikacıları alıyorlar. Diğer sendikacılar sinsin diye. Gazetecileri alıyorlar, muhabirleri alıyorlar. Gazeteciler korksun diye. YouTube’da şaka yaparken saniyelik şaka yap diye güldü diye içeride tutuklu YouTuber var. Fatih Altaylı. Fatih Altaylı’nın sözlerinden Cumhurbaşkanına fiili taarruz çıkardılar. Ve her birisi, her birisi içeride işlediği suçtan değil, ibret-i alem olsun diye yatırılan birileri var.

İktidarımın kalıcılığını değil Türkiye’de millet iradesinin kalıcılığını istiyorum diyen birinin kurduğu ülkede yaşıyoruz. Onun yüzünden 80 yaş üstü akran dayanışmasıyla düşecekken biri onu omzundan tutanları birbirine meşruiyet verenleri Türkiye’nin geleceğini ve gençlerinin geleceğini kendi ihtiraslarına, kendi yorgunluklarına, kendi tükenmişliklerine feda edenleri buradan uyarıyoruz. Bu memleket size feda edilecek kadar kolay kazanılmadı.

Bu memleketin yarınları size değil bu memleketin evlatlarına, tüm gençlerine emanettir. Hep birlikte kurtulacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

PİRHA/ANKARA

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.