Alevi Haber Ajansi

‘Gerçek bir barış için hukuki adımlar ve toplumsal güven şart’- VİDEO

PİRHA- ÖHD Mersin Şube Eş Başkanı İbrahim Kaya, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin yalnızca siyasi adımlarla değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde güven inşa edilerek ilerlemesi gerektiğini vurguladı. Kaya, mevcut yasal normların uygulanmasının ve toplumun kaygılarının giderilmesinin önemine dikkat çekti.

Barış ve Demokratik Toplum Süreci, uzun yıllar süren çatışmalı dönemin ardından, çatışmalara son verme ve halklar arasında kalıcı huzur sağlama çabalarının önemli bir aşaması olarak değerlendiriliyor. Ancak bu sürecin yalnızca silahların susmasıyla veya tek taraflı adımlarla başarıya ulaşamayacağı ifade ediliyor.

Sürece ilişkin PİRHA’ya değerlendirmede bulunan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Mersin Şube Eş Başkanı İbrahim Kaya, mevcut hukuk normlarına uyulması ve toplumun tüm kesimlerinin kaygılarının giderilmesinin sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi açısından zorunlu olduğunu vurguladı.

DEVLETE “YETERLİ ADIMLAR ATILMADI” ELEŞTİRİSİ

Barış sürecinin yalnızca bir tarafın adımlarıyla ilerlemesinin mümkün olamayacağını belirten İbrahim Kaya, çatışmanın her iki tarafının da üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğini ifade etti. Kaya, sürecin başlangıcındaki ilk adımların barışa katkı sağladığını kabul etmekle birlikte, bu adımların yeterli olmadığına dikkat çekti.

“Barış dediğimiz kavram, tek taraflı yürütülebilecek bir kavram değildir. Çatışmanın her iki tarafı da üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeli. Bir tarafın attığı adımlar, diğer tarafın da adım atmasını gerektirir. Her iki taraf da barışı sağlama noktasında sorumluluk taşır ve bu sorumluluklar yerine getirilmeden kalıcı bir barış ortamı oluşturulamaz” diyen Kaya, barışın sadece karşılıklı güvenle sağlanabileceğini belirtti.

“SÜRECİ UZATACAK PRATİKLERDEN KAÇINILMALI”

İbrahim Kaya, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde mağdurların dinlenmesinin önemli bir adım olduğunu ifade etti. Ancak bu faaliyetlerin sürecin uzatılmasına neden olmaması gerektiğini de vurgulayarak, “Komisyon, bu çatışmalı süreçten mağduriyet yaşayan vatandaşları ve kurumları dinliyor. Bu kıymetli bir süreç. Ancak bu faaliyetlerin, süreci uzatmaya yönelik bir pratiğe dönüşmemesi gerekiyor. Çünkü bu dinlemeler devam ederken, beklenen hukuksal adımların da bir an önce atılması gerekiyor. Sürecin uzatılmasına, gereksiz yere geciktirilmesine yol açacak uygulamalardan kaçınılmalı” diye konuştu.

İbrahim Kaya, barış sürecinde yasal düzenlemelerin uygulanması gerektiğini belirttiği gibi mevcut hukuk normlarına uymanın da büyük önem taşıdığını vurguladı. Mevcut hukuki normlar ve yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini söyleyen Kaya, devletin keyfi uygulamalardan vazgeçmesi gerektiğini söyledi:

“Mevcut yasal düzenlemeler, barış sürecini sağlamak için yeterli olabilecek potansiyele sahiptir. Ancak bu normların uygulanmasında büyük bir sorun var. İdare ve gözlem kurullarının hala keyfi kararlarla salıverme işlemleri yaptığı, infazların yakıldığı, hasta tutsakların serbest bırakılmadığı ve AYM kararlarının uygulanmadığı bir durum söz konusu. Bunlar, zaten var olan yasal düzenlemelerle yapılması gereken işlemlerdir. Ancak devlet, mevcut yasal düzenlemelere riayet etmekte isteksiz ve bu, toplumda büyük bir kaygı yaratıyor. Bu tür uygulamalar, sürecin güven ortamını sağlamasına engel oluyor. Toplumda adaletin sağlanması ve güvenin oluşturulması için bu tür keyfi uygulamalara son verilmesi gerekir.”

“MEDYA VE DEVLET DİLİ BARIŞA ENGEL OLUYOR”

İbrahim Kaya, barış sürecinin başarılı olabilmesi için medya dilinin de değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Devlet yetkililerinin kullandığı dilin, barışa engel teşkil edebileceğine dikkat çeken Kaya, özellikle “terör” ve “terörizm” gibi kavramların sürecin ilerlemesine zarar verdiğine dikkat çekerek, “Devletin ve yetkililerin kullandığı dil, maalesef süreci zehirleyebilecek bir dil. Hala terör ve terörizm kavramları üzerinden tartışmalar yapılıyor. Bu dil, barışı sağlamak bir yana, sürecin sekteye uğramasına sebep oluyor. Bu dilin bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Barış sürecinin başarılı olabilmesi için, devletin daha demokratik, haklar temelli ve hukuka dayalı bir dil kullanması gerekiyor. Barış, ancak bu dil değişikliğiyle mümkün olacaktır. Her şeyden önce, bu dilin halkların kaygılarına, haklarına saygı duyan bir dil olması gerekiyor” dedi.

“UMUT HAKKI ÖCALAN DAHİL BÜTÜN SİYASİ MAHPUSLAR İÇİN UYGULANMALI”

Kaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen “umut hakkı” kararının uygulanmamasının büyük bir adaletsizlik yarattığını söyledi. 2014 yılında verilen kararın üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu düzenlemenin hayata geçmediğini belirten Kaya, “AİHM, 2014 yılında 25 yıl cezaevinde kalan bir siyasi tutsağın, toplumla yeniden entegre olması için umut hakkı tanınması gerektiğine karar verdi. Ancak üzerinden yıllar geçti ve bu karara ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadı. Bu sadece Öcalan için değil, birçok siyasi tutuklu için geçerli bir durum. Bu ilkenin yasal olarak hayata geçirilmesi önemli bir adım olacaktır. Terörle mücadele kanununda yapılacak küçük değişikliklerle, bu sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz. Hukuki reformlar, gerçekten barışı inşa edebilmek için elzemdir” diye kaydetti.

“SÜRECE TÜM KESİMLER DAHİL EDİLMELİ”

Son olarak barış sürecine toplumun tüm kesimlerinin eşit şekilde dahil edilmesi gerektiğinin altını çizen Kaya, şu sözleri dile getirdi:

“Kürt halkı başta olmak üzere Aleviler, Çerkezler, Araplar, kadınlar, gençler gibi tüm kesimlerin haklarının tanınması gerekiyor. Toplumda bir entegrasyon süreci başlatılmalı. Bu entegrasyon, üstenci bir yaklaşım benimsenmeden, bu kesimlerin kaygıları göz önünde bulundurularak, eşitlik temelinde olmalı. Bu halklar, bir zamanlar hukuktan dışlanmış olabilirler ama artık onların da Cumhuriyetle ve hukukla demokratik bir entegrasyon sürecine dahil edilmesi gerekiyor.”

Fatoş SARIKAYA/ MERSİN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.