PİRHA- Yüzlerce Alevi yurttaş, Türkiye Alevi Federasyonu öncülüğünde “Alevi kadınlar konuşuyor” isimli buluşmada bir araya geldi. Çerağ Kadınları adına konuşan Aylin Fırat, “Kadını susturmak, aslında Hakk’ın sesini susturmaktır. Kirli ve bataklığın içinde fışkıran nilüfer çiçeği gibi, baskıya rağmen açan umut gibi, biz de varlığımızı sürdürmek ve özgürlüğümüzü büyütmek için direneceğiz” ifadelerine yer verdi.
Video eklenecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Hacı Bektaş Buluşması kapsamında “Alevi kadınlar konuşuyor” başlıklı serbest kürsü kuruldu.
Garip Dede Dergahının bahçesinde yapılan programa yüzlerce yurttaş katıldı.
“KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ HAKİKATİN MERKEZİNDEDİR”
Buluşmada ilk olarak Çerağ Kadınları adına Aylin Fırat konuştu. Alevi toplumunda kadın ve erkeğin eşit olduğunu vurgulayan Fırat, şu konuşmayı yaptı:
“Bu eşitlik, yalnızca sözde değil; cem meydanında, yaşamın paylaşımında, yolun hakikatinde kökleşmiş bir ilkedir. Bu yüzden kadın özgürlüğünü büyütmek, Alevi inancının özünü yaşatmaktır. Kadının susmadığı, geri çekilmediği, iradesini saklamadığı bir toplum; hakikatin de en berrak haliyle görünür olduğu toplumdur.
Bugün, doğru yaşamın bilgisini ararken; kapanmalara, baskılara, inkârlara karşı buluşmaların dayanışmanın ve eşitlik yolunun yöntemlerini üretmeye devam ediyoruz. İflas eden ataerkil ve otoriter yönetimlerin karşısında kadın özgürlükçü muhalefetlerini ve hakikat yolunun ışığında şekillenen alternatifleri sizlerle tartışmanın gururunu yaşıyoruz ve sizlerle gurur duyuyoruz!
Biz Çerağ Kadınları olarak; kadının; ekonomik, sosyal ve kültürel olarak güçlenmesini sağlamak, aynı zamanda inanç temelli bir dayanışma ve örgütlenmiş bir bilinç oluşturmayı hedefledik.
“NEREDE NEFES ALSAK BASKININ GÖLGESİ ORADA DOLAŞTI”
Biz kadınlar hep bir savaşın içinde bulduk kendimizi ve her türlü kirli savaşa karşı hakikatin, inancın ve özgürlüğün mücadelesini verdik. Nerede nefes alsak zülüm ve baskının gölgesi orada dolaştı ve doğanın dengesini bozmak isteyenler önce kadının özgürlüğünü yok etmeye çalıştılar. Oysa biz Alevi kadınlar biliriz ki her varlık Hak’tandır. Kayada da can vardır, suda da, insanda da. Yaşamın her parçası kutsaldır ve korunmayı hak eder. Kadının özgürlüğü de bu hakikatin merkezindedir. Kadın olmadan cem olmaz, eşitlik olmadan yol olmaz. Kadını susturmak, aslında Hakk’ın sesini susturmaktır. Bugün bizler, kendimizi savunarak yaşamı savunuyoruz. Çünkü yaşam, ortak bir ışık, bir can birliği, bir Hak nefesidir. Bu nefesle örgütleniyor, kadının eşitliğiyle büyüyen bu yol, hakikatin en berrak halidir. Kirli ve bataklığın içinde fışkıran nilüfer çiçeği gibi, baskıya rağmen açan umut gibi, biz de varlığımızı sürdürmek ve özgürlüğümüzü büyütmek için direneceğiz. Çünkü biliyoruz, kadının özgürlüğü olmadan toplumsal özgürlük olmaz. Yaşamı savunmak, Hakk’ı savunmaktır diyor, sevgilerimizi sunuyorum.”
“BARIŞ SAĞLANACAKSA, BİZ KADINLARIN BU DEVLETTEN ALACAĞI VAR”
Bahçelievler Cemevi Yönetim Kurulu Üyesi ve Bahçelievler Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanvekili Nermin Yener de konuşma yapan bir diğer isim oldu. Yener, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığa dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bugün öteki olmak nedir, ötekinin ötekisi olmak nedir? Daha da ötesi nedir? Kısaca buna değineceğim. ‘3 K’ diyorum. Öteki, ötekinin ötekisi, daha da ötekisi!
1 K Kadın, öteki!
2 K Kızılbaş Kadın ötekinin ötekisi
3 K Kızılbaş Kürt Kadın ötekinin ötekisinden de öte!
Siyasiler, sosyal bilimciler, antropologlar ve sosyologlar size bir yeni araştırma konusu sunuyoruz! 3 K’yı akademik bir çalışma olarak ele alabilirsiniz! Kadın canlar, ötekiyiz kadın olduğumuz için. Sistemin, düzenin ve içine sığdırılmaya çalışıldığımız hakim inancın ötekisiyiz. Doğurmakla kutsanıp, edeple sınananlardanız. Kadınsanız ötekisiniz. Alevi de olsanız, Sünni de olsanız, Hristiyan da olsanız, Musevi de olsanız, inançsız da olsanız ötekisiniz. Kadını yaşamın tüm alanında eşit kılmayan her ülkede ötekiyiz.
Örneğin bu coğrafyada kadına verilmiş olan seçme ve seçilme hakkı, 21. Yüzyılda bile kadına bahşedilmiş bir ayrıcalık gibi kutlanıyor. Bu da sistemin kadına yaşattığı zulmü perdeliyor. Bugün ülkemizde demokrasi tam anlamıyla tesis edilecek ve tüm toplumsal kesimlerle barış sağlanacaksa, biz kadınların bu devletten alacağı var. Kadınlar muhatap alınmak istiyor!”
“KURUMLARIMIZDAKİ KADIN TEMSİLİYETİ NEDEN BU KADAR AZ?”
Nermin Yener, Alevi kurumlarındaki kadın temsiliyetine de dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Kızılbaş kadınlar mı? İnancımızda can var değil mi? Bugün burada çok sayıda cemevi başkanımız, kurum yöneticilerimiz var. Sormak isterim; sahi kadınlar Alevi toplumunda gerek kurumlarımızda gerekse sosyal alanda yeteri kadar temsiliyet ve rol alabiliyorlar mı? Yolumuz kadıncılsa, kurumlarımızdaki temsiliyet düzeyi neden bu kadar az sayıda? Cemevlerimizin yönetimleri kadınların da fikri katkısıyla mı yönetiliyor? Yoksa kadınların rolü mutfakta aş pişirmekten mi ibaret? Çuvaldızı önce kendimize batıracağız. Alevi toplumu gerçekten en aydın, en ilerici ve eşitlikçi toplum mu? Kadının evdeki yeri, çalışabilme özgürlüğü ve şiddetle karşı karşıya kalma oranı Alevilerde ne düzeyde farkında mıyız?
Kadınların alacağı var demiştik bu sistemden… Peki Kızılbaş kadın kimliğiyle bakacak olursak. Bu sistemin neresindeyiz? Hem kadın olarak ötekiyken, hem Kızılbaş olarak ötekinin ötekisi değil miyiz? O halde şunu diyebilir miyiz; birileri barış diyor, eşitlik diyor… Kızılbaş kadınların hem kadın olarak hem de yüzyıllardır zulme uğramış bir inancın taşıyıcıları olarak da alacağı yok mudur?
Gelgelelim değerli canlar, ötekinin ötekisinden daha da öteki olana. Kadın, Kızılbaş Kadın, Kürt Kızılbaş Kadın! Kimliklerin kesişim noktalarında katman katman bir dışlanma hali var. Feminist kuramda bunun bir tabiri var canlar; adı kesişimsellik! Kürt Kızılbaş Kadın öteki olmanın yükünü en ağır biçimde deneyimleyendir. Gerek kadın kimliğiyle patriyarkanın baskısına, gerek Kızılbaş kimliğiyle inanç ayrımcılığına gerekse Kürt kimliğiyle dilinin ve kültürünün yok sayılmasına maruz kalıyor. Diyeceğimiz odur ki; toplumsal eşitlik politikalarının yalnızca tek bir kimlik kategorisine odaklanmaması; aksine, toplumsal cinsiyet, inanç ve etnisitenin kesiştiği alanlarda üretilen eşitsizlikleri bütüncül biçimde ele almamız gerekiyor. Türkiye’de kadın kimliğinin ötekileştirilmesi, Kızılbaş kadın kimliğinin çifte ötekileştirilmesi ve Kürt Kızılbaş kadın kimliğinin üçlü ötekileştirilmesi önümüzde duran katmanlı bir sorundur ve barışacaksanız; Alevi kadınların bunların üzerine kuracağı sözler vardır.
Kadın canlar, erkek canlar, pirler, analar, yarenler, yoldaşlar, kadın mücadelesine omuz verin, Kızılbaş kadın mücadelesine omuz verin, Kürt Kızılbaş kadın mücadelesine omuz verin. Onurlu bir barış, eşit temsiliyet, cinayet ve sömürüden arınmış özgür bir kadın kimliği için mücadeleye omuz verin.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.