PİRHA- Kürt meselesinin demokratik çözümü kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 11’inci toplantısı başladı. Komisyonda konuşan İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği Başkanı Mehmet Beşir Şimşek, Hizbullah’ın katliamlarını meşrulaştırdı. Bunun üzerine DEM Parti üyeleri komisyonu terk etti.
Bazı vakıf, konfederasyonlar ve derneklerin aktarımlarını yapacağı toplantı öncesi Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş açılış konuşması gerçekleştiriyor.
Toplantıda, Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu, Kadim Aşiretler Federasyonu, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu, Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV), İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği (İTTİHAD), Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) ve Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD) aktarım yapacak.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında konuşan Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği Başkanı Murat Sarı, “Koruculuk sisteminin yaratmış olduğu militarist ortam, geri dönüşlerin önündeki en somut engeldir. Korucuların kontrolündeki köylerde geri dönün yurttaşlar güvenlik endişeleri yaşamaktadır. Korucuların geçmişteki ihlalleri nedeniyle toplumsal barışın sağlanması zorlaşmaktadır” dedi.
GÖÇ VE ŞİDDET
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği adına Başkanları Murat Sarı konuştu. Güvenli geri dönüşün temel şartlarını açıklayan Sarı, şunları kaydetti:
“Göç sürecinin psikososyal ve kültürel etkileri kaçınılmazdır. Elbette ki bu sürecin yarattığı birtakım travmalar mevcuttur. Bu travmalar, zorunlu göçün bireylerde anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlara yol açmıştır. Göçün yaratmış olduğu birtakım kültürel uyum problemleri beraberinde gelmiştir. Kültürel uyum problemleri ve göç edilen yerlerde dil ve kültür farklılıkları uyum sorunları yaratmıştır. Bu süreçten en çok etkilenen kesimler, kadınlar ve çocuklar olmuştur. Göç eden kadınlar, kentlerde düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalmış, sosyal izolasyon ve aile içi şiddet gibi sorunlarla karşılaşmıştır. Bu süreçte işsizlik ve ekonomik sorunlar da sürecin beraberinde gelmiştir. Bu kişilerin gittiği yerlerde sosyal uyumsuzluklar da ortaya çıkmıştır.
Geri dönüşler önündeki temel faktörleri de ele almak gerekir. Askeri güvenlik bölgelerinin bulunması başta faktörlerden biridir. Mayınlı alanlar, özellikle Türkiye-Suriye sınırı gibi bölgelerde köyler arasına mayınlar döşendi. Bu durum, hem yaşam hem geçim kaynaklarını tehlikeye attı. Mayınlı alanların bölgede yaratmış olduğu tahribatlar bilinmektedir. Ottawa Sözleşmesi’nin yürürlüğe konmasından sonra birtakım gelişmeler sağlandı fakat bunun şeffaf ve yasal zeminde yapılması kaçınılmazdır geri dönüşlerin önündeki bu engelin kaldırılabilmesi adına.
“GERİ DÖNÜŞÜN ÖNÜNDE HALA CİDDİ GÜVENLİK SORUNLARI BULUNMAKTADIR”
Geri dönüşün önünde hala ciddi, güvenlik, mülkiyet ve altyapı sorunları bulunmaktadır. Siyasi irade eksikliği sürecin kalıcı şekilde çözülmesini engelliyor bu doğrultuda. Barış sürecinin inşası noktasında 90’lı yıllarda zorla yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü yönündeki engellerin kaldırılması ve bu sürecin bu şekilde inşa edilmesi kaçınılmazdır. Bu bir yüzleşmedir de aynı zamanda. Koruculuk sisteminin yaratmış olduğu militarist ortam, geri dönüşlerin önündeki en somut engeldir. 90’larda boşaltılan köyler ve zorunlu göç mağdurları yönelik etnik bir geri dönüş süreci sadece bireysel hakların iadesi açısından değil, aynı zamanda Türkiye’de demokratikleşme, toplumsal barış ve adaletin tesisi açısından da yaşamsaldır. Bu nedenle kapsamlı bir yasal düzenleme yapılmalı. Geçmişte yaşanan mağduriyetler kabul edilmeli, giderilmeli ve bu süreç insan haklarına dayalı bir yaklaşımla yeniden inşa edilmelidir.
“KÖYLERİN İSİMLERİNİN İADESİ GEREKLİ”
Koruculuk sistemi bilindiği üzere 1980’li yıllarda kuruluşu olan bir sistemdir. Zorla yerinden edilen kişilerin bulunduğu bölgelerde uygulanan bir politikadır. Korucuların kontrolündeki köylerde geri dönün yurttaşlar güvenlik endişeleri yaşamaktadır. Korucuların geçmişteki ihlalleri nedeniyle toplumsal barışın sağlanması zorlaşmaktadır. Köy koruculuğu aynı köyden ve akraba grupları arasında kutuplaşmaya yol açtı. Bazı korucuların keyfi güç kullanımı, zorla göç ettirme ve işkence gibi suçlara karıştığı raporlandı. Silahlı güç sahibi olmaları yerel düzeyde adalet mekanizmalarının bozulmasına yol açtı.
Hak ihlallerinin tanımlanması ve araştırılması temel taleplerimizdendir: Köylerin asıl isimlerinin iadesi; Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Arapça gibi isimlerin iadesi gerekli. Geri dönüşün önündeki engeller kaldırılmalı. Toplumsal onarım ve yüzleşme süreci… Demokratik katılım güvence altına alınmalı. Koruculuk sistemi lağvedilmeli, silahların toplanması gerekmektedir. Köye dönüş programlarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Hakikat ve adalet komisyonunda zorla göç ettirilenlerin tanıklıklarının alınması ve zararlarının telafisi talebimizdir.”
KOMİSYONDA TANSİYON YÜKSELDİ
Hizbullah üyeliğinden ceza alan Enver Kılıçarslan’ın başkanlığını yaptığı İTTİHAD adına konuşan Mehmet Bekir Şimşek‘in sözleri ise komisyonda tartışma yarattı. Hizbullah’ın yaptığı katliamları savunan Şimşek’in faili meçhul cinayetleri meşrulaştıran sözleri tepki çekti.
Komisyonda konuşan İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği Mehmet Beşir Şimşek, PKK’nin Hizbullah’a karşı yürüttüğü mücadeleyi ve eylemlerini suçlayarak, Hizbullah’ın yaptığı katliamları ve faili meçhul cinayetleri masumlaştırdı.
SARUHAN OLUÇ: BU DİLLE BARIŞ YAPILABİLİR Mİ?
DEM Parti Milletvekili Saruhan Oluç, “Bu dille barış yapılabilir mi? Siz kandan besleniyorsunuz, utanın. Allah belanızı versin” dedi.
DEM Partili Cengiz Çiçek ise, “Domuz bağlarıyla insanları katlettiniz. Kürtlerin başına bela olan sizsiniz” sözleriyle karşılık verdi.
Seslerin yükselmesinin ardından DEM Partili milletvekilleri komisyonu terk etti.
CHP milletvekilleri Salih Uzun ve Umut Akdoğan da İTTİHAD temsilcisini dinlememeyi tercih ederek salondan ayrıldı.
DEM PARTİLİLER SALONA GERİ DÖNDÜ
Tartışmanın ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş söz aldı:
“Herkes görüşünü savunmakta serbesttir ama geçmişi karıştırarak olmaz. Büyük mesafe alındı, kullanılan dile dikkat edilmesi şarttır. Acılar üzerine konuşmak çözüme fayda sağlamaz.”
DEM Partililerin ayrılmasının ardından Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi’nin konuşmasına geçildi. Bu sırada DEM Parti milletvekilleri salona geri döndü.
Tartışmanın ardından Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi’nin konuşmasına geçildi. Bu konuşmaya geçildiğinde DEM Parti milletvekilleri komisyon salonuna geri döndü.
TANIMAN’DAN EŞİT YURTTAŞLIK VURGUSU
Komisyonda konuşan DOGÜNKAD Temsilcisi Özlem Külahçı Tanaman, Kürtlerin barış arayışının sadece silahların susması olmadığını belirterek, onurlu bir barışın toplumsal birlikteliği güçlendiren en sahici teminat olduğunu kaydetti.
Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD) Temsilcisi Özlem Külahçı Tanaman, Kürt halkının barış arayışının sadece silahların susması değil, aynı zamanda eşit yurttaşlık ve temel haklarının karşılanması olduğunu söyleyerek barışın artık engellenemeyeceğine işaret etti.
Özlem Külahçı Tanaman, çatışmaların yalnızca siyaseti değil, sosyal yaşamı, kültürü, eğitimi ve ekonomiyi de sarsmış olduğuna dikkat çekerek, “Yaşananlar toplumun her kesimini derinden etkilenmiştir. Bu süreçte de en fazla etkilenen maalesef biz kadınlar olmuşuzdur. Türkiye uzun yıllardır çatışmaların gölgesinde yaşamaktadır. Ancak bugün İmralı’dan Sayın Abdullah Öcalan’ın silahların susmasına yönelik yaptığı çağrılar, Sayın Devlet Bahçeli’nin kardeşlik ve milli dayanışma yönündeki vurguları ve buna karşılık devletin iradesiyle çatışmalı tarafların attığı adımlar ülkemizde yeni bir dönemin eşiğine getirmiştir. Bu süreç aynı zamanda Kürt halkının onurlu bir barış arayışına denk düşmektedir” ifadelerini kullandı.
‘KÜRTLERİN ARAYIŞI EŞİT YURTTAŞLIK’
Özlem Külahçı Tanaman, “Kürtlerin onurlu barış arayışının sadece silahların susması talebi değil, kimliklerin özgürleşmesine yönelik de bir talepleri var. Kürtlerin arayışı, eşit yurttaşlığın güvence altına alınması ve herkesin kendi dili, kültürü ve inancıyla özgür var olabilmesi demektir. Onurlu barış toplumsal birlikteliği güçlendiren en sahici teminattır. Bu çağrıların ardından oluşan çatışmasızlık ortamı siyasal alanda olduğu kadar toplumsal yapıda ve ekonomide de büyük bir rahatlama getirmiştir. Meclis çatısı altında kurulan bu komisyon ise işte bu sürecin barışa dönüşmesinin ifadesidir. Bizim için asıl mesele, bu sürecin yalnızca çatışmasızlıkla sınırlı kalmaması, kalıcı barışa, demokrasiye ve ekonomik kalkınmaya evrilmesidir” diye belirtti.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.