PİRHA- Çok sayıda demokratik kitle örgütü, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin yıldönümü sebebiyle Taksim’de basın açıklaması yaptı. Okunan metinde “Darbecilerle hesaplaşmayı beceremeyen bir toplum, darbe üstüne darbe yemeye mahkumdur! Türkiye toplumu yıllar ve yıllardır kararan vicdanıyla yüzleşsin, kararan vicdanlar aydınlansın istiyoruz!” denildi.
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanları tarafından 12 Eylül 1980’de Türkiye tarihinin en kanlı askeri darbesi yapıldı. Darbe sonucu, 650 bin kişi gözaltına alındı ve 1 milyon 683 bin kişi, komünist, Alevi, Kürt, dinci, şeriatçı denilerek fişlendi. 517 kişiye idam cezası verilirken, 171 kişinin de işkenceden öldüğü belgelendi.
Etkisi uzun yıllar süren askeri darbe, 45. yılında da protesto edildi. Taksim’de bir araya gelen yurttaşlar, “12 Eylül Darbesiyle Hesaplaşıyoruz! Darbecilerle Toplumsal Suç Ortaklığını Reddediyoruz” yazılı pankart açtı. Eylemde ilk olarak 45 yıl önce yaşamını yitiren devrimciler için saygı duruşunda bulunuldu.
“Faşizme karşı omuz omuza”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları atılırken, kurumlar adına ortak basın metnini Nimet Tanrıkulu okudu.
TÜM ISRARA RAĞMEN DARBECİLER YARGILANMADI!
12 Eylül Darbe rejiminin sürdüğünü ifade eden Tanrıkulu, “Somut yaşayarak tanık olduğumuz gibi tekçi, baskıcı, darbeci özüyle iç içe katlanarak sürüyor. 25 yıl önce 12 Eylül 2000’li yılın başında 12 Eylül darbecilerinin yargılanması kampanyası için yola çıkarken, 12 Eylül darbe döneminin askeri mahkemelerinin mahkûmiyet kararlarının gayri meşru olduğu, bunun içindir ki tüm sonuçlarıyla beraber iptal edilmesi talebimizin gereği yerine getirilmedi, gayri meşru mahkeme kararlarına tüm ısrarlarımıza karşın, hala dokunulmadı” diye belirtti.
“DÜNYANIN EN KÖKLÜ TOTALİTER REJİMİ”
Nimet Tanrıkulu, 12 Eylül darbesiyle birlikte totaliter bir rejim yaratıldığını söyleyerek metnin devamında şunları söyledi:
“12 Eylül 1980 darbesi, toplumu ve devleti yukarıdan aşağıya doğru anti-demokratik, totaliter bir anlayışla yeniden düzenledi. Bu düzenlemeyi siyasal ve askeri zor kullanarak gerçekleştirdi. Darbe öncesinin halkta yurttaşlık ve hukuk bilincinin geliştiği nispi demokratik süreç tasfiye edildi. Yerine kayıtsız şartsız itaat eden, demokratik değerleri tüketen bir toplum biçimi ikame edildi.
12 Eylül darbecileri ‘anarşi ve terör’ hadiselerine karşı darbe yaptıklarını ilan ettiler. Kötücül sonuçları günümüze kadar gelen dünyanın en kalıcı ve en köklü totaliter rejimlerinden birini inşa ettikleri gibi darbe yıllarında vahşi bir devlet terörü uygulayan da yine 12 Eylülcüler oldu. Bugünden geriye doğru bakıldığında, 12 Eylül darbeciliğinin kendi içinde son derece tutarlı olduğu ortaya çıkıyor. Neden mi? Özgürlük ve demokrasi düşüncesine karşı kapılar sonuna kadar kapatıldı. Emsal olsun, AB üyelik sürecinde Türkiye yıllardır ülke hayatından darbe anayasasını, yasaları ve anti- demokratik uygulamaları kendi meşrebince temizlemeye çalışıyordu. Ancak AB aday üyeliği için peş peşe düzenlemeler yapılırken, her defasında da 12 Eylül anayasasında yer alan başka bir hüküm yeni bir engel olarak ortaya çıkıyordu. Bütün bunlar 12 Eylül darbe rejiminin reforme edilemez olduğunu, külliyen tasfiye edilmesi gerektiğini gösteriyordu. Ancak reforme edilemediği gibi tasfiyesi de ciddi olarak denenemeyince, darbe kanunları ve kurumlar, düşünce ve davranış kalıplarıyla toplumda içselleşti.
“PENTAGON PATENTLİ BİR SOĞUK SAVAŞ ÜRÜNÜ”
12 Eylülcü faşist cuntacıların güçlü bir ‘Ulusal Güvenlik Devleti’ kurma stratejik hedefi de vardı. 12 Eylülcülerin temel stratejik amacı demokratik bir şal altında darbe rejimini kurumsallaştırmaktı. Başka bir ifadeyle güçlü bir ‘Ulusal Güvenlik Devleti’ inşa etmekti. Bunu yaptılar. ‘Ulusal Güvenlik Devleti’ aynı ismi taşıyan doktrin çerçevesinde, Pentagon patentli bir soğuk savaş ürünü bir devlet anlayışı idi. Bu anlayışın bir sonucu olarak, 12 Eylülcüler, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin geliştiği 1970’li yıllar ve sonlarına doğru mücadele içinde boy veren, Türkiye solu, Kürt halkının yurtsever devrimci kesimleri ve bizim kuşak olmak üzere, toplumu siyaseten itiraz eden, düşünen devrimci halk kesimlerini ‘İç düşman’ kabul ettiler.
Darbecilere göre, boyun eğmeyi reddeden, resmi ideolojiyi benimsemeyen, verilmek istenen tek boyutlu kimliği kabul etmeyen, kendi toplumsal ve kültürel kimliklerini savunan farklı kesimlerle ‘barış içinde birlikte yaşama’ mümkün değildi. Bu tür görüşlerin yaygınlaşmasını engellemek için her türlü yasağı uyguladılar ve bu düşünceleri savunanları cezalandırdılar.
Ez Cümle… Darbecilerle hesaplaşmayı beceremeyen bir toplum, darbe üstüne darbe yemeye mahkumdur! Türkiye toplumu yıllar ve yıllardır kararan vicdanıyla yüzleşsin, kararan vicdanlar aydınlansın istiyoruz! Darbecilerle toplumsal suç ortaklığını reddedelim! Kahrolsun Faşizm! Kahrolsun Emperyalizm!”
“DEVLET DEDİĞİNİZ CİDDİYET İSTER”
Siyasetçi Sebahat Tuncel de eyleme katılanlar arasındaydı. Tuncel, yaptığı konuşmada, darbe zihniyetiyle yüzleşilmediği için benzer uygulamaların sürdüğünü ifade etti. Kadınların, darbe zihniyetinden en çok etkilenenler kesim olduğunu söyleyen Sebahat Tuncel, şu konuşmayı yaptı:
“12 Eylül faşist darbesiyle yüzleşme olmadığı için mevcut iktidar tarafından da 12 Eylül uygulamaları devam ettiriliyor. Örneğin kayyum uygulaması darbe uygulamasıdır. Kayyum, şimdi genelleşmiş, bütün Kürdistan’da ve Türkiye’de genel bir rejim haline gelmiştir. Bu aslında darbenin siyaseten devam ettiği anlamına gelir. Türkiye’de milyonlarca insan sorgudan, kovuşturmadan geçiriliyor. Yani Türkiye’deki tüm yurttaşlar neredeyse devlet denetimi altında, baskı altında, yargı araçsallaştırılarak baskı altına alınmış durumda. Dolayısıyla aslında biz darbeyle yüzleşmediğimiz için, darbe zihniyeti farklı uygulamalarla devam ediyor. Biz ‘bir daha asla’ demek için bir an önce devletin bu gerçeklikle yüzleşmesi gerekir. Hele hele önümüzde yeni bir tartışma süreci varken, Kürt sorununu, barışı tartışma yaptığımız bir dönemde buna ihtiyaç var.
Darbeyi kabul etmiyoruz. Devlet dediğiniz ciddiyet ister. Eğer bunu kabul etmiyorsanız bununla gerçek anlamda yüzleşeceksiniz. Darbeci zihniyetle yüzleşmek, Türkiye’nin aydınlık geleceği için, halkların kardeşliği, barış için, sınıf mücadelesinin geleceği açısından ve kadın özgürlüğü açısından önemli bir süreç. Bu darbeci zihniyete artık dur diyoruz. DEM Parti’ye yönelik operasyonları arkadaşlar biliyor. CHP’ye yönelik yürütülen siyasi operasyonlar ya da HDK’ye yönelik operasyonlar devam ediyor. Bütün bunlar darbe zihniyetinden bağımsız ele alınamaz. Eğer yüzleşecekseniz bunları da yani tüm sonuçlarıyla 45 yıldır ortaya çıkan uygulamaların hepsini ortadan kaldırmaya ihtiyaç var.”
Açıklamada imzası bulunan kurumlar şöyle:
78’liler Hareketi, İHD, DEM PARTİ, DBP, DK- DER, DGD Platformu, EHP, EMEP HDK, Karşı Sanat Çalışmaları, KOMÜN, SMF, SODAP SOL DEP, SYKP, TÖP, UİD-DER, Yeşil Sol Parti
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.